
Dünyanın en eski dillerinden biri olan anadilimiz Çerkesçe, ne yazık ki UNESCO'nun "tehdit altındaki diller" listesinde yer alıyor, çünkü Çerkesçe'yi konuşan Çerkes sayısı her geçen gün azalıyor.
Bu durum, anadilimizi yitirdiğimizde kimliğimizi ve geleceğimizi yitireceğimizi düşünen Çerkes aydınlarını çok tedirgin ediyor.
Son yıllarda gerek diasporada gerekse vatan Çerkesya'da anadilimizin önemine dikkat çeken toplantılar ve kampanyalar örgütleniyor. Sevindirici olan, artık siyasi kurumlarımızın ve Cumhuriyetlerimizin de sorunun farkına varmış olmaları…
Çerkesçe'nin varlığının garanti altında olmamasının başlıca nedeni nüfusumuzun az, dilimizi öğrenmenin zor veya Çerkes halkının anadiline ilgisiz olması değil; Çerkesçenin bir yaşam alanının olmaması ve içerisinde yaşadığımız ülkelerin anti demokratik karakterleri-asimilasyon politikalarıdır.
Bu devletler, başka ulusları ve/veya etnik ulusal toplulukları bir "tehdit" olarak algılıyor, kimliklerini, kültürlerini, dillerini korumaları ve geliştirmeleri için hemen hiç bir destek vermiyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti, Çerkes halkının varlığını dahi kabul etmiyor, bizi "Türk ulusunun bir bileşeni” veya "Türk ulusunu oluşturan etnik topluluklardan biri” olarak tanımlıyor. Bu nedenle "etnik-ulusal" haklarımızı tanımıyor. Hükümetler değişiyor, ama Türkiye Cumhuriyeti'nin bu politikası değişmiyor.
Rusya Federasyonu ise, "üniterleşme" sürecine girdi. Federasyon kurulurken, tanınan ve tanımlanan haklarımız kağıt üzerinde kaldı veya yok edildi. Hatta son anayasaya göre “devlet dili” olmasına rağmen Çerkesçe “seçmeli ders” statüsüne alındı.
Elbette biz de hata yaptık. Anadilimize yeterince sahip çıkmadık. Anadilimizi kendi imkanlarımızla, evde-dernekte öğrenebileceğimizi sandık, devletlerin bu konudaki sorumlulukları üzerine konuşmadık.
Halbuki, bir insan topluluğunun kimliği ve geleceği demek olan anadili üzerine ulusal bilincinin olması ve topluluk üyelerinin duyarlılıkları çok önemli olmakla birlikte, içerisinde yaşadığımız ülkelerin bu konudaki siyasi tavırları ve yasaları belirleyicidir.
Çünkü bir dilin yaşayabilmesi için, o dilin topluluk üyelerinin dünyaya: sadece günlük yaşama değil; bilime, sanata, edebiyata, fiziğe, matematiğe... açılan kapı olması gerekiyor.
Bu da ancak devletlerin doğru politikalar yapmaları ile mümkün.
Dünyada, devletten destek almadan, hatta devletlerin baskı ve asimilasyon politikalarına rağmen, halkların kendi güçleri ve çabaları ile anadillerini yaşatmaya çalıştıkları örnekler var. Ama hiç biri başarılı olamadı. Ta ki bu halklar, kimliklerini ve dillerini yasal güvence altına alıncaya; anadillerini hayatın her alanında: günlük yaşamda ve kamusal alanda örgütleyinceye ve kullanıncaya kadar.
Kimse bu halklarda ulusal bilinç olmadığını ve anadillerini yaşatmak için yeterince çaba göstermediklerini sanmasın. Tam tersine, büyük mücadeleler verdiler ama bütün bu çabaları ve fedakarlıkları anadillerini kurtarmaya yetmedi.
Kapalı toplumlarda, köylerde anadilini ve ulusal kültürü daha uzun süre korumak mümkündü, ama günümüzde mümkün değil. Bunun için, mutlaka devletlerin başka ulusların ve etnik-ulusal toplulukların varlıklarını, demokratik hak ve özgürlüklerini tanımaları gerekiyor.
Son yıllarda, artık asimilasyonun çıplak gözle de görünür olması nedeniyle, asimilasyona karşı bir duyarlılık var. Anadilimizi koruma ve yayma yönünde bir istek ve çaba var. Vatanda küçük ve henüz yetersiz de olsa bir ilerlemenin olduğunu biliyoruz
Bu çabaların hepsi değerli, ama asimilasyonun bir devlet politikası olduğunu ve öncelikle devletlerin bu konuda adımlar atmaları ve asimile olan halkları desteklemeleri gerektiğini unutmamalıyız.
Kimse anadilini “isteyerek” unutmaz! Ve insanlarımızın, anadilini, kültürünü, gelenek göreneklerini -yeterince - bilmese de, bunca baskı ve asimilasyon politikalarına rağmen, hala "ben Çerkesim, Çerkes kalmak istiyorum" diyebilmeleri çok değerlidir.
"Yok olduk, bittik..." gibi yakınmalar abartılı.
Çerkes halkının varlığını yaşatabilmesi için güçlü dinamikleri var. Belki "ölüyü diriltemeyiz"; ama Çerkes halkı ve Çerkesçe kesinlikle yok olmayacaktır.
Bu bilinçle,
ÇERKES ( ADIĞE ) DİLİ VE YAZINI GÜNÜ HEPİMİZE, TÜM DÜNYA HALKLARINA KUTLU OLSUN.
Çerkesya Hareketi
13 Mart 2025