
5- Balkanlardaki Muhâcîrlere Yapılan Yardımlar
Tuna Vilayeti İdare Meclisi tarafından 1281 (1864) tarihinde Meclis-i Vâlâ’ya varissiz vefat eden muhâcîrlere ait mallar ile ilgili olarak, talimatnameye göre hareket ettikleri bu vefaat edenlerin mallarının müzayede edilerek ele geçenin muhtaç muhâcîrlere verildiği
anlatılmıştır. Fakat muhtaç bulunan bu muhâcîrlerin tüm ihtiyaçların devlet tarafından karşılandığını, varissiz vefat edenlerin terekeleri bedelinin muhtaçlara dağıtıldıktan sonra geriye kalanının inşaatı hayriyede -muhâcîrlerin iskân edildiklere karyelerde çeşme, kuyu, tereke miktarı fazla ise mektep, cami inşası ve buna benzer yerlerde- harcandığını anlatan mazbatayı Meclis-i Vâlâ’ya göndermiştir. Meclis-i Vâlâ’da müzakere edilen konu için irade çıkarılmıştır. İradeye göre Rumeli’de yapılan, varissiz vefat edelerin terekeleri için, çalışmalar yerinde bulunmuş ve onaylanmıştır. Fakat muhâcîrlerin iskân edildiklere karyelerde çeşme, kuyu, tereke miktarı fazla ise mektep, cami inşası ve buna benzer yerlerde harcanmasının dışında eğer yapılacak inşaat yok ise bu terekelerin bedellerinin birleştirilerek muhâcîrin komisyonuna gönderilmesi istenmiştir.53
Osmanlı Hükümeti, göçmenlerin memnun edilmesine imkânları ölçüsünde çalışmaktaydı. Mesela, göçmenlerin yer değiştirme istekleri genelde kabul edilmekteydi. Çerkes muhâcîrlerinden Hüseyin Bey, Varna’daki kabilesi içinde bulunan akrabasının Uzunyayla’ya
gönderilmesi yönünde Muhâcîrin Komisyonu’ndan talepte bulunmuştur. Hüseyin Bey’in bu talebine olumlu yanıt veren komisyonun Tuna vilayetine durumun gerçekleştirilmesi için yazı göndermesi bu türden bir kabuldür.54
Osmanlı Devleti, kendisine iltica etmiş ve vatandaşlığına kabul ettiği Çerkes muhâcîrlerin her türlü sorunu ile ilgilenmeye çalışmıştır. Bu sorunlardan biri, Osmanlı sınırları dışında, Rusya tarafından yapılan muameleden kaynaklanmıştır. Yaşanılan sorunları özetlersek: Çerkes muhâcîrlerinden Musa Efendi isimli zat daha önceden Köstence’ye iskân olunan ailesinin yanına gelmek istemiştir. Fakat Musa Efendi Rus hududunda tutuklanmıştır. Bir başka sorun ise bütün Çerkezistan sahilinden Osmanlı’ya zorunlu olarak göç edecek olan muhâcîrlere Rus memurlarının birer ikişer ruble vererek muhâcîr çocuklarını ve muhâcîr takımlarındaki diğer kişileri zorla ellerinden almaya çalışmasıdır. Bir diğer sorun muhâcîrlerin sahip oldukları silah mal ve eşyalarına el koyulmasıdır. Bir de göçe hazırlanan
Çerkesler’den ekmek ve su için gayet fahiş bedel akçe alınmasıdır. Çerkesler, göç öncesinde maruz kaldıkları bu muameleler nedeniyle Rus memurlarının yaptıklarını, vatandaşlığına yeni dâhil oldukları, Osmanlı makamlarına şikâyette bulunmuşlardır. Osmanlı Hükümeti yapılan bu şikâyetlere önce şüphe ile bakmıştır. Fakat şikâyet konusu olan bu faaliyetlerin Rus imparatorunun tutumuna aykırı olduğu, böyle durumların yaşanmaması için lazım olan tedbirlerin alınmasının önemini içeren bir resmi yazı yazmıştır. Osmanlı Hariciye Nezareti tarafından yazılan bu yazı Temmuz 1864 tarihinde Rusya Sefaretine gönderilmiştir.55
Osmanlı Hükümeti, göçmenlerin iskân yerini belirlerken onların taleplerini de dikkate almıştır. Mesela, İstanbul, Fatih civarında misafir olarak yerleştirilen Çerkes muhâcîrleri ve Nogay Türkleri hükümet tarafından Rumeli’ye iskân edilmek istenmiştir. Bu muhâcîrlere
gerekli olan yevmiye ve diğer yardımlar yapılmış ve bunların istirahatları sağlanmıştır. Daha sonra bu muhâcîrlerin iskân edilmek istenen yerin Rumeli olduğu kendilerine söylenmiştir. Fakat bunlar, hükümetin Rumeli’ye iskânlarının daha hayırlı olacağını söylemesine rağmen, Rumeli’de sürekli olarak iskân olunmak istememişlerdir. Rumeli’ye yerleşmek istemeyen muhâcîrler Anadolu tarafında Eski3ehir Çifteler çiftliği ve Kütahya’ya iskân olunmayı istemişler ve buralara yerleşmişlerdir.56 Yaşanan bu durum Osmanlı Hükümeti’nin göçmenlerin iskânında zora başvurmadığına, onların isteklerine mümkün olduğunca riayet ettiğine dair verilecek örneklerden sadece bir tanesidir. Ayrıca göçmenlerin memnun edilmesi için devletin, ahalinin ve devlet memurlarının gayretleri ve fedakârlıklarının boşu boşuna yapılmadığını da düşünmekteyiz. Toplu memnuniyetin iskânın önemli taşlarından biri olduğu yapılan faaliyetler neticesinde çok açık bir şekilde görülmektedir.
41 BOA; İ.MMS 133/5690; Tepekaya, agm, s.478.
42 Daha ayrıntılı bilgi için bk. Hükümet Tuna Vilayeti tarafından yapılmış olan bu mütalaa ve çalışmaların hepsini uygun bulmuştur. BOA; İ.MMS 133/5690.
43 Bu masraflar için Nusret Paşa’ya her mal sandığından külliyetli akça verilmiş ve yalnız Rusçuk mal sandığından verilen ve dersaadetten doğruca buraya gelip teslim kılınan mebaliğ yirmi yük gulaşa yakın bulunmuş olduğundan ve bunların cümlesi elbette talimatı vechile mahallerine sarf olunmuş olmak ve ashab-ı hukukun iddia ettikleri matluban dahi bir esas ve kaideye müstenit bulunmak lazım gelir. İ.MMS 133/5690 (12 Şubat 1865).
44 Hüdavendigar Karihisar-ı Şarki sancağı, Vidin vesaire yerlere gönderilen muhâcîrlere verilmiş olan nan bahasıyla bargir ücreti üç yük üç bin beş yüz on beş kuruş on bir para olan tutar hazine tarafından ödenmiştir. BOA; İ.DH 470/31477.
45 Köy ahalisinin göçmenlerin iskânı sırasındaki nakil ve sevklerde hem mali ve hem de bedeni yardımları takdire değerdir. Şehir ve kasaba ahalisinin de bu yolda ianeleri vukua gelmiş ise de köylere nispetle bunların yardım miktarı ikinci derecededir. Yardımlarda kimse zorlanmayarak yardımların gönüllülük esasına göre yapılmasına dikkat edilmiştir. Şehir ve kasabada bulunan memurla zengin olan ahalinin tekrardan yardım etmesiyle göçmenlerin büyük çoğunluğunun ihtiyaçları tedarik edilecektir. Göçmenlerin ayakkabı ve pek açık çıplaklarının elbisesi gibi ihtiyaçlarını sağlayacak olan ahalinin isimleri ilan olunmak üzere sancak merkezlerinden vilayet merkezine gönderilmesine dikkat edilmesi istenmiştir. Köstence’deki tıbbi yardım maddesinin gereği sonradan Mekteb-i Tıbbiye Nezaretiyle yapılan yazışma üzerine verilen cevabın Tuna valisine bildirilmesi, göçmenler için istenilen elbise maddesinin ve Tuna vilayeti dairesinden talep olmadıkça yeniden göçmen gönderilmeyip şayet pek ziyade lüzum ve ihtiyaç hâsıl olursa durumun yazılması istenmiştir. Ayrıca bu yapılanların Muhâcîrin Komisyonu Başkanına tebliğ edilmesi hatırlatılmıştır. Ayrıca elbise yardımı için yapılan çalışma şöyledir: Varna iskelesine çıkarılmış olan yedi bin kadar nüfusun ve buralarda bulunanların çoğu çıplak olup geçende İstanbul’a gönderilen bir miktar elbise taksim edilmiştir. Bazı yerlerde de ahaliden yardım toplanmıştır. Şumnu’da bulunanlara, bir pamuklu entari, bir don, bir gömlek olmak üzere birer kat elbise yetmişer kulaş yaptırılıp bedeli mal sandığından verilir ise de yine haylisi elbisesiz kalacaktır. İstanbul’da elbise varsa bunları hemen Varna’ya gönderilmek üzere komisyonuna emir verilip yok ise emsali gibi burada yapılmak için durumun yazılması istenmiştir. BOA; İ.MMS 133/5690.
46 Her ailenin iskânı için bir hane yapılacağından muhâcîrler yerle3tikçe yapılan haneleri kendi isteğine göre düzelteceklerdir. Bu nedenle her ailenin nüfus sayısına göre iskân yerlerinde hane inşasında kullanılmış olan eşya ve diğer malzemelerle vakit geçirmeksizin mümkün mertebe muhâcîrlerin oturmalarına elverişli bir hane haline getirilecektir. Muhâcîrlerin köle ve cariyeleri için dahi icabına göre bir birine bitişik ve kâfi derecede oda ve mesken yapılacaktır. Ayrıca her familyaya ekip biçeceği kadar ziraat mahalli belirlenip teslim edilecektir. BOA; İ.DH 438/28947.
47 Ayrıca daha sonradan, muhâcîrlerin ellerinde fukara pusulası bulunanlara yevmiye yarımşar kıyye nan-ı aziz veya bedelinin verilmesi, bu gelen muhâcîrlerin iyi bir şekilde iskân edilmesi için Silistre valisine ve muhâcîrlerin iskân yerlerinden olan Köstence müdürüne hitaben iki kıta Emirname-i Samiyye gönderilmiştir. BOA; A.MKT. NZD 314/36 (12 Eylül 1860 Muhacirin Komisyonundan Sivas ve Canik Mutasarrıflarına Tezkire); Tuna vilayetindeki Çerkes göçmenlerinin birinci ve ikinci sınıfa dâhil olanların Mart başında, üçüncü sınıf birinci grubun Mayıs sonunda, üçüncü sınıf ikinci gurubun ise ziraat araçlarının verilmesiyle beraber mahsul aldıklarında tayinat ve yevmiyeleri kesilecektir. Dördüncü sınıfta yer alanlara ise tayinat ve yevmiye verilecektir. Bunlara verilecek tayinat miktarı her nüfus için yarımşar kıyye un ve beş dirhem tuzdan ibarettir. Bunlara yapılacak yardımların tüm yerlerde aynı şekilde olmasına karar verilmiştir. BOA; İ.MMS 133/5690; Muhâcîrlerin iki aylık yevmiye ve ekmek bedelleri, memur ve kâtip maaşları yedi yük otuz sekiz bin beş yüz kırk dokuz kuruş on beş para bunlara tamamen verilmiştir. Bunun dışında muhâcîrlerin bazı mahallere nakil ve sevklerinde nakliye masrafı, hak kiraları olarak geçen sene için verilmesi gereken iki kalem yüz bin kuruş hazinece verilmiştir. Lofça, Plevne, Niğbolu ve Ziştovi taraflarında iskân ettirilen muhâcîrlerin zuhur eden hastalıklarından dolayı buraya gönderilen doktora ise aylık iki bin beş yüz kuruş maaş ve bin iki yüz elli kuruş harcırah ve bargir(at) ücretinin verilmesi hususunda hükümetçe, Maliye Nezareti’nin ödeme yapması için, tezkire çıkarılmıştır. BOA;İ.DH 481/32374.
48 Göçmenlerin zengin olanlarından koyun, keçi, sair hayvan, arazi ve ziraatça bazı âlat ve edevat satın alacak olanlara bu alacakları hayvan ve malzemelerin değerini muhafazaları ile beraber alışlarında irdim yapılmasına bütün memurlar tarafından dikkat edilecektir. BOA; İ.MMS 133/5690.
49 Göçmenlerin yirmi otuz hanesi bir köyde olup ta orada yeterli miktar arazi bulunacağından, birbirlerine yardımla az vakitte işlerini yoluna koymuş olacaklarından dolayı topluca bulunmalarında fayda vardır. Göçmenlerin köylerde iki üç hane olarak yerleşmeleri bunları zor durumda bırakabilir. Eğer arazi bulunur ise yirmi otuz ve daha ziyade hanelerin bir yerde bulundurulması münasiptir. Bunlar için elverişli yerlere yeniden köyler ve yahut eski köylere bunlar için mahalleler teşkil olunması memurların gayretine bağlıdır. BOA; İ.MMS 133/5690.
50 BOA; İ.MVL 530/23770; Çerkes muhâcîr ulemasından ve Masayyıh-i Tarikat-i Aliye-i Kadriye’den Abdullah efendiden talimatname gereği muhâcîrlere verilen araziden başka maaş isteği hükümetçe uygun bulunmuş ödemenin yapılması için maliye nezaretine tezkire verilmiştir. BOA; .D. ML 2380/3.
51 BOA; İ.DH 438/28947.
52 Takvim-i Vekâyi Defa 603 s.2(28 Aralık 1860).
53 BOA; İ.MVL 533/23910
54 BOA; A.MKT. MHM 345/47.
55 BOA; HR. TO 453/142.
56 BOA; İ.DH 438/28947; İ.MMS 16/649.
6- Asayiş
Rumeli tarafına iskân olunmaları için hükümetçe sevk olunan göçmenler sadece bedenleri ile değil taşıdıkları kültür ve sosyal yaşamlarıyla da gelmişlerdir. Kafkasya’da yaşayan Kafkas halklarına ait bir devlet olu3umu söz konusu olmadığı için düzenli bir askerlik sistemi de söz konusu değildi. Kafkasya’da yaşayan Çerkes kabileleri feodal bir yapıya sahiptirler. Bu nedenle herhangi bir tehlike durumunda eli silah tutan herkes, ortak düşmana karşı mücadele etmeye gelir ve tehlike bitince kendi yaşam alanlarına dönerdi. Bu yüzden Kafkas halklarının hepsi silah kullanmaktaydı. Osmanlı Devleti’nde ise silah kullanımı ve bulundurulması sadece askerlere serbesttir. Bu nedenle Osmanlının müslim ve gayr-ı müslim tebaadan oluşan ahalisi, yaşamlarını silahsız olarak sürdürmekteydi. Nogay, Kırım ve Çerkes göçmenleri Anadolu’ya iskân olunmaya başlayınca silah kullanımına ait sorunlar ortaya çıkmıştır.Göçmenlerin bazı durumlarda silah kullanmaları ahali ile çatışmalarına sebep olmuştur. Göçmenlerin ahaliyi rahatsız etmesi sonucunda ahali mahalli idarelere göçmeleri tavırlarından dolayı şikâyet etmiştir. Daha sonra Osmanlı idaresi kendisine gelen bu durumlarla ilgili şikâyetlerin artması sonucunda bazı tedbirler almıştır. Bu yönde alınan ilk tedbir 1861’de (1278) Nogay, Kırım ve Kafkas muhacirlerin ahaliyi rahatsız ettikleri için silah taşımalarının, nizamat-ı belediye gereğince yasaklanmasıdır.57 Hükümetin gönderdiği göçmenlerin silah kullanımıyla ilgili emirnameye göre Rumeli’de yapılan çalışmalar mahalli memurlarca merkeze iletilmiştir.58
Tekfurdağı kaymakamlığına bağlı Mandıra karyesinde Çerkes köle ve Beyleri arasında yaşanan çatışma, Çerkes sosyal sınıflaşmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Mandıra karyesinde dört yüz hane Çerkes yerleştirilmiş olduğunu ve bunların hepsinin silahlı olduklarını59 belgeden izlemekteyiz. Çatışmanın sebebi olarak Çerkes köle takımına ait olanları yeni ülkelerinde bu sınıftan kurtulmak istedikleri, Beylerin ise bunların Kafkasya’da olduğu gibi kendilerine itaat ve hizmet etmeleri istemesidir.
57 BOA; A.MKT. UM 511/22 (29 Ekim 1861 Sâdaretten Muhacir Olan Mahallere Emirname); A.MKT. UM 518/3 (19 Kasım 1861); A. MKT. NZD 382/36 (10 Ocak 1862 Sâdaretten Muhacirin Komisyonuna Tezkire); A.MKT. NZD 413/99 ( 23 Nisan 1862 Sâdaret’ten Muhacirin Komisyonuna Tezkire7i Senevari); A.MKT. UM 382/36 (29 Aralık 1863); A.MKT. MHM 718/73.
58 Vidin Eyaleti Kırım, Nogay ve Çerkes muhâcîrlerinin gayr-ı Müslimler ile çatışması ile ilgili hükümetçe gönderilen emirnameye cevap vermiştir. Vidin’e bağlı Kaymakam ve kaza müdürlerine emirnamenin suretinin yazıldığı hükümete iletilmiştir. Ayrıca Tekfurdağı Kaymakamı aynı emirnameye verdiği cevapta, kaza ve diğer yerlere emirnamenin suretinin yazıldığını anlatmıştır. Muhâcîrlerin silahlı olarak gezmelerine müsaade edilmemesi yönünde gönderilen emirnameye Vidin’den yapılan çalışmalarla ilgili tahrirat gönderilmiştir. BOA; A.MKT. UM 535/39; A.MKT. UM 511/22; A.MKT. NZD 382/36; A.MKT. UM 518/3.
59 BOA; İ.MMS 34/1407(13 Ekim 1865).
7- Balkanlara İskân Olunan Çerkes Kabilelerinde Kölelik
Osmanlı kadim ahalisine göre oldukça farklı sosyo-kültürel yapıdan gelen Çerkesler yüzyıllardır kendi aralarında uyguladıkları kanun ve kuralların geçersiz olduğu hatta yadırgandığı bir ortamda bulunuyorlardı.60 Bu durumun yaşanmasının temel sebebi Çerkes kabilelerinin uyguladıkları sosyal yaşamdan kaynaklanmaktaydı. Pışı (Prens), vork (asil), özgür köylüler, pışıll-vineut (köle) Çerkeslerin sosyal sınıfının açılımındaki öznelerdir. Çerkeslerde bir ki3i köle doğmu3sa köle olarak ölürdü. Bu köle takımından gelen ki3inin köleliği ancak ölümü ile son bulmaktaydı. Bu durum, diğer Kafkas halklarından, Çerkeslerin “ayıt edici” yönüdür.
Çerkesler, zorunlu göç ile beraber Osmanlıya gelmeden kısa süre önce Osmanlı Hükümeti Afrikalı köle ticaretini yasaklamıştı.61 Çok eski tarihlerden beri62 Çerkes kabilelerinin kölelere sahip oldukları63 bilinmektedir. Çerkes kabilelerinde köle sayısı zenginliğin bir ölçüsü olarak kabul edilmekteydi. Osmanlı Devleti’ne zorunlu göç ile gelen Çerkes kabileleri kölelerini de beraberinde getirmişlerdir. Osmanlı Devleti’ne göç sonrasında Çerkeslerin köle sahipliğini devam ettirmesi hem Çerkes kabilelerini hem de Osmanlı Devleti’ni köle sorunu ile karşı karşıya getirmiştir.
Osmanlı Hükümetinin, Çerkeslerin sosyal yapısı nedeniyle, sahip oldukları köleler ile ilgili bazı tedbirler aldığı görülmektedir; fakat hükümet, Çerkes muhâcîrlerinin uyum süreçleri nedeniyle zorunlu göçün ilk yıllarında kölelik meselesinde sessiz kalmıştır. Fakat zaman içerisinde Osmanlı Devleti’nde Çerkes köleleri ile ilgili sorunlar artmaya başlayınca hükümet bazı tedbirler alma yoluna gitmiştir.
60 Saydam; age, s. 185.
61 Mustafa Reşit Paşa’ya Afrikalı köle ticareti konusunda girişimde bulunan Straford de Redcliffe’ye durumun Meclis-i Vükela’da görüşüleceği bilgisi verilmiştir. 17 Ocak 1857 tarihinde ise zenci köleliğin kaldırılması ile ilgili ferman ilk olarak Trablus valisine gönderilmiştir. Ehud R. Toledano, Osmanlı Köle Ticareti 184071890, İstanbul 2000. S. 1147115; Hakan Erdem, Osmanlıda Köleliğin Sonu 180071909, (Çev: Bahar Tırnakcı), İstanbul 2004, s.138.
62 Karadeniz’de köle ticareti Osmanlı Devleti’nden önce yapılmakta idi. Kuzeyin insanları Ruslar, Slavlar, Çerkesler, Alanlar Ortadoğu pazarlarında ve İtalyan şehir devletlerinin köle pazarlarında rağbet görüyorlardı. Karadeniz’de köle ticareti 1204 4. Haçlı seferinden sonra sistemli hale gelmiştir. Zübeyde Güneş Yağcı, 16. Yüzyılda Kırım’da Köle Ticareti, Karadeniz Araştırmaları, Sayı:8 (kı372005), s.12.
63 Kefe başta olmak üzere Kefe gümrük bölgesi içinde yer alan Azak, Taman, Anapa, Kefe gibi limanlar Osmanlı öncesinde de Karadeniz köle ticaretinde önemli bir yere sahipti. Köle ticareti Osmanlı öncesi İtalyan tüccarlar tarafından organize edilmekte olup Mısır Memlük devleti başta olmak üzere Avrupa pazarlarında Rus, Çerkes, Tatar asıllı kölelerin sayısı oldukça yekun tutmaktaydı. Karadeniz’in Osmanlı hâkimiyetine geçişiyle birlikte diğer ticari metalar gibi köle ticaretinin kontrolü de Osmanlı Devleti’ne geçti. Habiçoğlu, age, s.46-47,169-171; Zübeyde Güneş Yağcı, “İstanbul Gümrük Defterine Göre Karadeniz Köle Ticareti (1606-1607)”, History Studies Volume 3/2, 2011, s.375.
7.1 Çerkes Kölelerin Ayrı Yerlere İskânı
Çerkes muhâcîrlerinden bazıları, kendilerine ait olan köle ve cariyelerinin iskân yerlerinin dışında yerleştirilmelerine karşı çıkmışlardır. Köle ve cariyelerinin kendilerinin iskân mahallerine yerleştirilmelerini istemişlerdi. Bu duruma benzer bir sorun yaşayan Çerkes
muhâcîrlerinden ve Çarşamba kazasına yerleştirilmiş olan Seluh isimli muhâcîr köle ve cariyelerinin göç esnasında Rumeli tarafında Vize’ye gönderildiğini ve orada iskân olduklarını dilekçesinde yazmıştır. Çerkes muhâcîrlerinden Seluh isimli muhâcîr, sekiz nüfus köle ve cariyelerinin Çarşamba’ya gönderilmesini ve kendisine teslim edilmesini muhâcirîn Komisyonu ve mahalli idarecilerden istemekteydi. Çerkes muhâcîri Seluh’un bu dilekçesi, Meclis-i Vâlâ’da değerlendirilmiş ve Meclis-i Vâlâ Edirne vilayetine bu dilekçeye göre yapılması gerekenleri yazmıştır. Buna göre Çerkes Seluh’un sekiz nüfus köle ve cariye talebinde bulunduğu, bu kişilerin köle ve cariye olup olmadığının araştırılması, mahkemede köle oldukları anlaşılır ise bu kişilere verilmiş olan hane ve arazi var ise bunlardan alınarak diğer Muhâcîrlere verilmesi istenmiştir. Ayrıca bu kişilerin köle olması durumunda Çarşamba’ya gönderilmesi, bu kişilerin köle ve cariye olmadıkları anlaşılır ise durumun Meclis-i Vâlâ’ya64 yazılması emredilmiştir. Çerkes muhâcîrlerinden bazıları ise biz kölelerle birlikte bulunmak istemiyoruz diyerek iskân mahallerini terk etmişlerdir.65
Çerkeslerin 1864 kitlesel göçü nedeniyle bazı ailelerin istem dışı, parçalanmış bir şekilde iskân edildiklerini Meclis-i Vâlâ’daki yazışmalardan anlamaktayız. Yine benzer şekilde kırk bir nüfusa sahip bir Çerkes ailesinin bir kısmının Anadolu’da bir kısmının ise Rumeli’de yerleştirildiklerine Altıkesek kabilesinden İsmail isimli göçmenin dilekçesi örnektir. Daha sonra bu aileye ait on bir nüfus köle ve diğer aile bireylerinin Rusçuk’ta66 yerleştirildikleri bilgisine iki yıl sonra ulaşan adı geçen göçmen bunların Anadolu’ya gönderilmelerini talep etmiştir. Yapılan bu talep Tuna vilayetine yazılarak ailenin birleştirilmesine çalışılmıştır.
7.2 Kölelerin Azat Edilmesi
Çerkes kölelerinin durumu ile ilgili tüm kararları verme yetkisi köle sahibi olan Çerkes Beyi’ne aitti. Çerkes kabilelerinde köle ve cariye sahibi olan beyler dilerse köleleri azat ederek hürriyetlerini67 verebilirdi. Çerkes köleleri eğer sahipleri olan Çerkes beyleri
tarafından azat edilmişlerse bu köle ve cariyelerin sahip oldukları hürriyet elinden alınamazdı.
Osmanlı Hükümeti, Çerkes Muhâcîrlerinin köleleri ile ilgili nasıl hareket edileceğini emirname-i Sâmiyye ile (22 Eylül 1865) bir kaideye bağlamıştır. Çerkes kölelerinin hangi durumlarda satılabileceği ve köle olmadıkları iddiasında bulunanların bu durumu şer’î mahkemelerde ispat etmeleriyle, mahkemede bu kişilerin hür olduklarına dair şer’î bir belge verilmesi daha önceden belirlenmiştir. Osmanlı Hükümeti hürriyet iddiasında bulunan Çerkes kölelerinin iş ve işlemlerinin nasıl yürütüleceğini Tezkire-i Sâmiyye ile talimatnameye bağlanmıştır.68
Osmanlı Hükümeti Çerkes göçmenlerinin hepsini eşit statüde ve hür olarak kabul etmiştir. Bu nedenle hükümet fırsat buldukça Çerkes köleliğine son vermek istiyordu. Özellikle yukarıda da değindiğimiz gibi kölelerin Osmanlı mahkemelerinde hürriyet kazanmalarını
istiyordu. Hükümetin bu tavrını talimatnamelerde açık bir şekilde görmek mümkündür. Fakat Çerkeslerin sosyal yaşamı ve Çerkes asillerinin kölelik kurumunu devam ettirme isteği Osmanlı’nın Çerkes köleliğiyle ilgili yapacağı çalışmalarda daha yavaş hareket etmesine sebep oluyordu. Osmanlı Hükümeti’nin Çerkes köleliğine yönelik daha radikal karar alması kendi zararına olabilirdi. Çünkü Çerkes Beylerinin köleler üzerinde çok fazla etkisi vardı ve bu kölelerle beraber Osmanlı Devleti’nde ciddi asayiş olaylarına sebebiyet verebilirlerdi. Bu durumun farkında olan hükümet Çerkes köleliğinin zaman içerisinde çözülmesini beklemiş olduğunu talimatnamelerdeki maddelerden anlayabiliriz.
67 Köleler sık sık azat ediliyorlar, bu azat edilen köleler istedikleri takdirde başka bir kabilenin kurallarına uyacaklarını ve paylarına düşen cezaları ödeyeceklerine yemin ederek söz vermeleri halinde o kabileye girebilirler. Her kabile, herhangi bir seçim olmadan yaşlılar tarafından idare edilir (Thamade). Evet, saygınlığın simgesi olan beyaz aksakal, toplantılarda ve diğer alanlarda hürmet ve öncelik verilmesini sağlayan tek güçtür. Bunun dışında kabilelerin fertleri tam bir eşitlik içinde bulunurlar. J.S. Bell, Çerkesya’dan Savaş Mektupları (çev. Sedat Özden), Kafkas Vakfı Yayını, İstanbul 1998, s. 125.
68 BOA; A.MKT. MHM 482/53 (9 Kasım 1873).
7.3 Çerkes Kölelerin Firarı
Çerkes kabilelerinin ileri gelenlerinin (Pışı ve Vorkların) köle ve cariyeleri vardı. Osmanlı Devleti’ne göç edildiği zamanı fırsat bilerek sahiplerinden kaçan köleler olduğunu Muhâcirîn Komisyonuna Çerkes muhâcîrleri tarafından verilmiş arzuhallerden anlamaktayız. Köle ve cariyeler ortam oluştuğu için firar etmişlerdi. Fakat köle ve cariyelerin sahipleri bu firarî kölelerin izini takip ederek buldukları zaman bu firar eden kölelerin mahkeme yolu ile kendilerine teslim edilmesini talep etmekteydiler. Nitekim Çerkes Muhâcîrlerinden olan Abaza kabilesinden Süleyman isimli muhâcîr, babasından kendisine miras kalan köle ve cariyelerin tarafına verilmesi için Muhâcirîn Komisyonu’na dilekçe vermiştir. Çerkes muhâcîrlerinden Abaza kabilesinden Süleyman’ın dilekçesinde özetle kendisinin Canik sancağı Terme kazasına iskân edildiğini, firar eden kölelerin ise Silistre kazasına bağlı Gölükar köyünde iskân ettirildiğini ifade etmiştir. Bu firar eden beş köle, bir cariye ve altı tane çocuklarının kendisine verilmesini istemiştir. Muhâcirîn komisyonu Çerkes Süleyman’ın bu dilekçe ve isteğini Meclis-i Vâlâ’ya göndermiştir. Meclis-i Vâlâ, Çerkes Süleyman’ın dilekçesinde belirttiği köle, cariye ve çocuklarının iskân edildiği Gölükar karyesinde bu durumun araştırılmasını istemiştir. Bu kişilerin araştırılma sonucunda eğer gerçek köle iseler bu kölelerin görüşünün alınarak sahiplerine teslim edilmesi adı geçen kölelere iskân edildikleri yerde bazı arazi yardımları ve diğer sair yardımlar yapılmış ise bu yapılan yardımların diğer Muhâcîrlere verilmesi ve bunların mahalli memurlarca kayıt altına alınması için Tuna vilayetine şukka yazılmıştır.69
69 BOA; A.MKT. DV 145/33 (5 Kasım 1859); A.MKT. MHM 176/75 (3 .ubat 1860); A.MKT. MHM 188/71 (21 Temmuz 1860); A.MKT. NZD 374/91 ( 28 Ekim 1861);A.MKT. DV 374/41(4 Kasım 1860); MVL 547/13 (10 Eylül 1867).
7.4 Osmanlı Devleti’nin Çerkes Kölelerine Bakışı
Osmanlı Devleti kendisine iltica ederek sığınan tüm Çerkesleri eşit statüde vatandaşlığına almış ve böyle kabul etmiştir. Fakat bu eşitlik durumunun Çerkes köle sahipleri tarafından pek de kabul edilmediği kölelerle ilgili Osmanlı resmi makamlarına yansıyan davalardan anlamaktayız. Mesela, Çerkeslerin bulundukları yörelerde köleler gönderilerek her yerde alınıp-satılmaktadır. Bazı köleler hürriyet iddiasında bulunmaktadır. Azat edilmiş ve rehin bırakılmış köleler ve cariyelerin davalarının şer’î mahkemelere gelmektedir. Böylece mahkemeye kölelikle ilgili çok fazla dava gelince bu durum karşısında nasıl davranılacağı yönünde mahalli idarecilerce Muhâcirîn Komisyonu’ndan yardım istenmiştir. Muhâcirîn Komisyonu mahalli idarecilerin yardım isteğini karşılamak amacıyla konuyu hükümete intikal ettirmiştir. Daha sonra Hükümet, Çerkes köleleriyle ilgili durumu ele alarak, köle ve sahipleri ile ilgili nasıl davranılacağına dair yasal düzenleme yapmıştır. Hükümet tarafından kölelikle ilgili yeni yasal düzenleme Osmanlı Devleti’nde Çerkes muhâcîrlerinin yerleştirildikleri yerlerin bütün mahalli memurlarına yazılmıştır70. Yapılan yasal düzenlemeyle Çerkes muhâcîrlerine belli kaideler doğrultusunda cariye ve köle satışına izin verildiği emirnamelerden anlaşılmaktadır. Hükümetin izin verdiği kaideler dışında cariye ve köle satışı ise yasaklanmıştır. Fakat yasal düzenleme sonrasında da Çerkes muhâcîrleri arasında kölelik maddesinin suiistimal edildiği görülmektedir. Yapılan suiistimallerin önüne geçmeğe, Çerkes kölelik kurumunun yeniden kaideye bağlamaya, belirlenen kaidelerin ise Çerkes muhâcîrlerine iletilmesine gerek duyulmuştur. Kölelik ile ilgili sorunun ilk muhatabı olan Muhâcirîn İdaresi kendisine gelen sorunları tekrardan Meclis-i Vâlâ’ya havale etmiştir.
Meclis-i Vâlâ’da Çerkes köleliği ele alınarak müzakere edilmiştir. Müzakerede Çerkes Kabilelerinin Osmanlı Devleti’nin İslami şefkat ve yardımını talep ederek geldikleri vurgusu yapılmıştır. Osmanlıya sığınan Çerkeslerin kölelerine yaptıkları muamelenin hem insanlığa hem de İslamiyet’e uymadığından, Çerkes köleleri ile ilgili yapılacakları ihtiva eden Tezkire-i Sâmiyyenin daha önceden gönderildiği hatırlatılmıştır. Tezkire-i Sâmiyye’yede belirlenen kaideler dışında, Çerkes kölelerinin durumuyla ilgili -alım satımı, azat vd. hususları, Çerkes muhâcîrleri durumu işlerine geldiği gibi yorumlamışlardır. Öncelikle Çerkes köleleri hakkında bundan önce yapılan yasal çalışmalar masaya yatırılmıştır. Daha sonra ise Osmanlıya “hicret” eden muhâcîrlerin “mülteci ve eşit statüde” Osmanlı tebaası olduğu vurgulanmıştır. Bu yüzden Hükümet, Çerkeslerin esirlik uygulamasının Osmanlıya iltica etmeleri neticesinde kalkması gerektiğinin altı çizilmiştir. Yerleşmiş olan Çerkes muhâcîr kabileleri arasında “yüzelli bin” civarında köle olduğu tahmin edilmektedir. Bu kölelerin birçoğu uzun zamandan beri beylerinin himayesinde esir olarak kaldığından, esirlerin beyleri ile kavgalarından doğan şikâyetler olur ise sahiple köle arasının düzeltilmesine önem verilmesi gerektiği tezkirede mahalli memurlarından istenmiştir. Bu istek hükümetin Çerkes kabilelerinin ilk uyum süreçlerinde kendilerine gösterdiği toleranstan kaynaklanmaktadır.
Hükümet, Çerkeslerin köleliğine nihayet vermek için bazı tedbirler alınmasını düşünmüştür. Mesela belirlenen yerlerden başka yerlere kölelerin gönderilmesi için beylere bazı tekliflerde bulunulması isteği bu düşüncenin sonucudur. Beylerin iskânlarına yakın
civarda ziraat ve tarım için boş araz-i mîrîye bulunduğundan kölelerin sahibi olan muhâcîr beylerine boş arazilerin parça parça, beylerin derecelerine göre, parasız olarak verilmesi düşüncesi alınan tedbirlere bir örnektir. Ayrıca arazi karşılığında muhâcîr beylerinin hâkimiyeti altında bulunan kadın ve erkek kölelerin Bey’lerinin rızası ile azat ettirilmesi hükümet tarafından istenmektedir. Bu yüzden azat bedeli olarak terk olunacak yerlerin kölelerin değeri ile denk olmasına dikkat edilecektir. Böylece hem o arazi çeşitleri işlenir hale gelecek hem de birçok anne baba ve çocuk köleler azat olunarak hürriyetlerini kazanacaklardı. Çerkes esirlerinin toprak karşılığı azat edilmesi işini muhâcîrlerin ileri gelenlerine durumun anlatılması ve bu durumu kabul edenlere uygulanması istenmiştir. Fakat köleliğin Çerkes muhâcîrleri arasında çok önemli ve hassas bir mesele olmasından dolayı Çerkes Bey’lerine çok iyi bir üslupla yapılacakların ifade edilmesi, hiçbir Çerkes Bey’ine yapılacakların zorla kabul ettirmemeye dikkat edilecektir. Bu nedenle kölelik işleriyle ilk muhatap olan mahalli idareciler merkezce uyarılmıştır.71
Osmanlı Devleti’nin Çerkeslerin göçleri sonrasında, Çerkeslerin kölelik kurumunu ortadan kaldırmaya çalıştığı görülmektedir.72 Fakat Çerkeslerin sınıfsal yapısını koruma düşüncesi ve Çerkes kölelerine olan talep hükümetin köleliği kaldırılmasına yönelik uygulamalarını sekteye uğratmıştır. Bu yüzden de hükümete yeteri kadar hareket alanı bırakılmamıştır. Bütün bu gelişmelere rağmen Osmanlı hükümeti köleliği 1909 yılında kaldırmayı başarmıştır.73 Ama köle ve köle soyundan gelenlerin günümüzde hala bilindiklerini ilave edebiliriz. Yani kölelik resmen kalkmış olmasına rağmen, Çerkesler içinde, resmiyet dışında kendisini hala koruduğunu açıkça ifade edebiliriz.
70 Çerkes esirleri hakkında uygulanacak olan kaidelerin, diğer esirlere uygulanan kaide ile aynı olması gerekmektedir. Yani alım satımı zenci esirler için yasak olduğu gibi Çerkes esirler içinde yasaktır. Fakat Çerkes muhâcîrleri Osmanlı Devleti’ne gelmeden önce köle alım satımı yapmaya alışık olmaları nedeni ile Çerkeslerin köle alım- satımına ve köle sahiplerinin kölelerini başka birine hibe etmelerine karışılmamaktadır.
- Çerkesler 50760 ya3ında bulunan kölelerini ve bu kölelerin çocukları ile torunlarını eskisi gibi alıp satma düşüncesindedirler. Çerkeslerin bazen kendi evladını, akraba ve yakınlarını dahi satma teşebbüsünde bulundukları rivayet olunmaktadır. Bu durumun ise hem devlet tarafından hem de insani düşünceden dolayı kabul edilmesi uygarlığa yakışmamaktadır.
- Osmanlı Devletinde Çerkeslerin yaptığı gibi esir ve kölelerin hiçbir zaman bu şekilde alınıp satılmadığından 25-30 yaşını geçmiş olan ve çoluk çocuk sahibi bulunan kölelerin ve yahut bunların çocuklarını sahipleri tarafından satma düşüncesi ve niyetinde olanların bu şekildeki köle alış verişini Osmanlı Devleti yasaklamıştır. Osmanlı Hükümeti, köle alış verişini yasaklayarak kölelerin azat edilmesini teşvik etmekle beraber köle sahipleri azat etme işine karşı çıktıkları zaman kesinlikle köle alış verişine müsaade etmemektedir.
- Çerkeslerin kölelerini azat etmelerini teşvik etmeleri hükümet tarafından istenirken, eğer azat etmeye karşı gelinir ise çocukları olan kölelerin satışının engellenmesi emir edilmiştir. Ayrıca Çerkeslerin kendi çocuklarını, akraba ve yakınlarını satmalarına dahi izin verilmemesi emredilmiştir.
- Hükümet, Çerkeslerin yalnız 25-30 yaşına kadar olan -muhâcîrlerden esir olduğunu bilen gizlemeyen- cariye ve kölelerin satışına izin vermiştir. Bu durumdaki kölelerin alım satımına mahalli memurlar tarafından müdahale edilmemesi istenmiştir. Hükümet aldığı bu karaları içeren İradeyi Muhâcîrlerin bulunduğu yerlerdeki memurlara göndererek alınacak olan tavrı açık bir şekilde belirlemiştir. BOA; HR. MKT 362/101( 3 Ocak 1861); Rumeli’de Üsküp, Selanik, Silistre, Niş, Tulça, Sofya, Filibe, , İskeçe , Tekfurdağı, Siroz, Drama, Köstece, Lofca gibi yerlere emirname gönderilmiştir. A. MKT. MVL 140/4 (11 Temmuz 1861 İrade); DH. MHC 1/3 21 Nisan 186.;A. MKT. UM 561/49 (6 Mayıs 1861); A. MKT. NZD. 396/97 (3 Şubat 1862).
71 BOA; İ.MMS 34/1407; Y.EE 94/29 (19 Şubat 1867 tarihi ile Meclis-i Vâlâ’da takdim kılınan mazbata sureti); Erdem, age, s.146-151.
72 Feodal beylerin yönetimindeki kabilelerden bazılarında yoğun bir köle nüfusu vardı ki toplu iskân sonucu bunlar kapalı, kabile beyinin tahakkümü altında ezilen ve devletin verdiği imkânlardan yararlanamayan bir konuma düşmüşlerdi. Feodal yapının kırılması için bu kabileler dağıtılmaya çalışılarak kölelerin hür olmasına zemin hazırlandı. Kabile beyleri buna itiraz ettiklerinde ise nişan veya maaşlarla ikna edildiler. Efendilerinden kaçan köleler iade edilmekle birlikte bunlara kötü davrananlar cezalandırıldı. Abdullah Saydam; “Kırım ve Kafkasya’dan yapılan göçler ve Osmanlı İskân siyaseti (1856–1876)”, Osmanlı C. 4, Yeni Türkiye Yayınları, İstanbul 1999, s. 683–684.
73 Erdem, age, s.1897190.
SONUÇ
Osmanlı Devleti, Rusların Kafkasya’yı işgal etmesi sonucunda buradaki halkların kendisine iltica etmesini hem insani hem de dini nedenlerden dolayı kabul etmiştir. Gelen göçmenler Osmanlı idaresi tarafından boş, verimli, ormanlık arazilere yerleştirmeye çalışmıştır.
Çünkü tüketici olan göçmenlerin biran evvel üretici duruma getirilmesi Osmanlı İskân Politikasının temel hedeflerindendir.
Osmanlı Hükümeti Balkanlar’a oldukça fazla yatırım yapmış ve bu toprakların elde kalmasını istemiştir. Bu nedenlerle Balkanlar’daki Müslüman nüfusu artırmak, buradaki boş ve verimli arazileri işlenir hale getirmek, devlet otoritesini burada tesis etmek gibi düşüncelerle Çerkes kabilelerinin buraya sevk ettiği söyleyebiliriz. Ayrıca hükümet Çerkesleri Anadolu’da ayrı ayrı iskân ederken, Uzunyayla hariç, Rumeli ve Balkanlar’da ise mümkün olduğunca toplu olarak iskân etmiştir.
Rumeli ve Balkanlar’da Çerkeslerin gelişiyle beraber Müslüman nüfusun bir miktar arttığını söyleyebiliriz; ama Çerkes göçmenlerinin Osmanlı İskân Politikası hedeflerini gerçekleştirmede oynadığı rolü tam olarak söyleyemeyiz. Çünkü Çerkeslerin Balkanlar’a iskânından yaklaşık on sekiz yıl sonra (1878) buradaki Çerkeslerin ve diğer Müslüman nüfusun ayrılmak zorunda kaldığını ilave etmeliyiz.
Rumeli tarafına iskânları karalaştırılan Çerkes ve diğer göçmelere gerek devletçe gerekse ahalice- ki bunlara Müslüman olmayan unsurları da eklemeliyiz- imkânlar ölçüsünde yardımlar yapılmıştır.
Çerkes ve diğer Kafkas göçmenlerinin Osmanlı topraklarına ayak basmalarıyla beraber önce nakil ücretleri ve yevmiye(günlük) ödemleri yapılmış, daha sonraları sağlık, barınma, tarım için arazi ve çift aletleri ile hayvanlar tedarik edilmiştir. Meslek sahiplerine ise iş kurmaları için yeterli miktarda nakdi yardım yapılmıştır. Göçmenlere yapılan bu yardımlar devlet ve kadim ahali işbirliği ile sağlanmıştır.
Çerkes göçmenleri Rumeli’ye iskân edildikten sonra bazı sorunlar yaşamıştır. Bu sorunların kaynağı Çerkeslerin sosyal yaşamından kaynaklanmaktadır. Özellikle silah kullanımı ve kölelik meselesi Osmanlı idaresini oldukça fazla zorlamıştır. Bu yaşanan asayiş sorunları sonucunda Osmanlı idaresini tedbir alma yoluna gitmiştir. Alınan tedbirlerde özellikle Çerkeslerin sosyal sınıfları göz önünde bulundurulmuş, göçmenlerin süreç içerisinde uyumlarının sağlanması ve devlete küsmemelerine dikkat edilmiştir.
Rumeli’nde iskânları gerçekleşen yaklaşık 400 bin Çerkes göçmeninin başarılı bir şekilde yerleştirildiğini söyleyebiliriz. Ahalinin yardım düşüncesinde olması, Tuna Vilayeti’nin valisi olan Mithat Paşa’nın göçmen işlerini sıkı takip etmesi, 16 Ağustos 1860 tarihinden itibaren göçmen işlerini yürütmek için Osmanlı idaresince vazifelendirilen Nusret Paşa’nın gayretli çalışmaları ve Osmanlı Hükümet’inin bölgedeki hassasiyetlere dikkat etmesi başarıya giden yolun en temel taşları olmuştur.
KAYNAKLAR
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri (BOA)
A.MKT. DV 145/33
A.MKT. DV 374/41
A.MKT. MHM 176/75
A.MKT. MHM 188/71
A.MKT. MHM 215/15
A.MKT. MHM 231/60
A.MKT. MHM 300/9
A.MKT. MHM 322/41
A.MKT. MHM 343/67
A.MKT. MHM 345/47
A.MKT. MHM 437/5
A.MKT. MHM 482/53
A.MKT. MHM 718/73
A.MKT. MVL 140/4
A.MKT. NZD 314/36
A.MKT. NZD 345/48
A.MKT. NZD 374/91
A. MKT. NZD 382/36
A. MKT. NZD. 396/97
A.MKT. NZD 413/99
A.MKT. UM 382/36
A.MKT. UM 511/22
A.MKT. UM 518/3
A.MKT. UM 535/39
A. MKT. UM 561/49
DH. MHC 1/3
DH. MHC 1/63
DH. MHC 1/65
HR. MKT 362/101
HR. TO 453/142
İ.DH 438/28947
İ. DH 460/30579
İ.DH 470/31477
İ.DH 481/32374
İ. MMS 16/649
İ.MMS 34/1407
İ.MMS 133/5690
İ.MVL 530/23770
İ.MVL 533/23910
İ.MVL 556/24966
MVL 498/98
MVL 526/76
MVL 547/13
MVL 565/1
.D. ML 2380/3
T.R. BNM 15/94
Y.EE 34/53
Y.EE 94/29
Gazeteler
Takvim7i Vekâyi Defa 603 s.2(28 Aralık 1860)
Takvim7i Vekâyi Defa 752 s.3(12 Haziran 1864)
Takvim7i Vekâyi Defa 755 s.3 (4 Temmuz 1864)
Takvim7i Vekâyi Defa 759 s.1(2 Ağustos 1864)
Takvim7i Vekâyi Defa 764 s.2 (6Eylül 1864)
Araştırma ve İnceleme Eserler
A.FONVILL, Çerkesya Bağımsızlık Sava3ı(186371864), (Çev. Murat Papşu), Nart Yayıncılık, İstanbul 1996
BADDELEY John F., Rusların Kafkasya’yı İstilası ve Şeyh Şamil, (Çev. Sedat Özden), Kayıhan Yayınları, İstanbul 1989.
BELL J. S., Çerkesya’dan Savaş Mektupları (Çev. Sedat Özden), Kafkas Vakfı Yayını, İstanbul 1998.
BERZEG Nihat, Çerkes Sürgünü, Ankara 1996.
EREN A.Cevat, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri Tanzimat Devri İlk Kurulan Göçmen Komisyonu Çıkarılan Tüzükler, Nurgök Matbaası, İstanbul 1996.
ERDEM Hakan, Osmanlıda Köleliğin Sonu 1800-1909, (Çev. Bahar Tırnakcı), İstanbul 2004.
ERKAN Süleyman, Kırım ve Kafkasya Göçleri (1878-1908), KTÜ Yayını Trabzon 1996.
HABİÇOĞLU Bedri, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, İstanbul 1998.
İPEK Nedim, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, Ankara 1999.
KARPAT, Kemal H.; Osmanlı’dan Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, (Çev: Bahar Tırnakcı), İstanbul 2010.
-----, Osmanlı Nüfusu (1830–1914), (Çev. Bahar Tırnakçı), Timaş Yayınları, İstanbul 2010.
ORAT Jülide Akyüz -Nebahat Oran Aslan-Mustafa Tanrıveredi, Osmanlı’dan Cumhuriyete Kafkas Göçleri, Kars 2011.
ÖZBEK Baturay, Çerkes Tarihi Kronolojisi, Ankara 1991
SAYDAM Abdullah, Kırım ve Kafkas Göçleri(185671876), Ankara 1997,
-----, “Kırım ve Kafkasya’dan Yapılan Göçler ve Osmanlı İskân Siyaseti”, Osmanlı C. 4, Yeni Türkiye Yayınları, İstanbul 1999, ss. 677–685.
SEVER Metin, Kafdağı’nın Bu Yüzü, İstanbul 1999.
TAVKUL Ufuk, Kafkasya Gerçeği, Selenge Yayınları, İstanbul 2007.
TEMİZKAN Abdullah, “Kafkasya Muhacirlerinin Denizli’de İskânı”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Denizli 2007.
-----, “Karaçay7Malkar Türklerinin İskânı”, Uluslararası Suçlar ve Tarih, Ankara 2007, Sayı 374, ss. 93-104.
TEPEKAYA Muzaffer, “19. Yüzyılın İkinci Yarısında Kırım ve Kafkasya’dan Göç Hareketleri ve Saruhan(Manisa) Sancağı’na Göçler”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Cilt VI, Sayı: 2, ss.463-480.
TOLEDANO Ehud R., Osmanlı Köle Ticareti 1840-1890, İstanbul 2000.
YAĞCI Zübeyde Güneş; “İstanbul Gümrük Defterine Göre Karadeniz Köle Ticareti (1606-1607”, History Studies Volume 3/2, 2011, ss.3717384.
-----, “16. Yüzyılda Kırım’da Köle Ticareti”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 8 (kış- 2005), ss.12730.