#466 Ekleme Tarihi 04/09/2013 06:21:37
04 Eylül 2013
Üzümü Kuban Yöresine/ Çerkesya’ya Kimler Getirmiş Olabilir.
NTK adlı Krasnodar televizyon kanalı bu yakınlarda ilginç bir program sundu. Programda Greklerin/Yunanlıların (урым) Kuban yöresine (Пшызэ шъолъыр) asma kütüğünü (cэнашъхьэ) getiren kişiler oldukları iddia ediliyordu. Bilindiği üzere yeryüzünün değişik yörelerinde o yerlere özgü 60-70 kadar değişik asma kökü çeşidi bulunuyor.
Kuzey Amerika, Avrasya, bu arada 8 kadar çeşidiyle Kafkasya, Kırım ve başka yerlerde de üzüm yetiştiriliyor. Bu kök bitkilerden geliştirilen 8 bin dolayında kültür çeşidinin yer aldığı bağlar, şimdi dünyanın değişik yörelerine yayılmış bulunuyor.
Bu arada, söz konusu televizyon programı çerçevesinde Karadeniz kıyısında yaşamış olan eski Grek koloni kentlerinden de,reklamlar eşliğinde sık sık söz ediliyor.
Bu tür programları yoğun olarak sunan çevrelerin ne gibi amaçlar peşinde koştukları bizce belli değildir. İnsan ilkin kuşku duyuyor, ancak olaya biraz daha derinlemesine baktığımızda… Eski Adıge toprağına Greklerin gelişi olayının tarihte nasıl yazılmış olduğunu öğrenmenin şimdi tam sırasıdır.
Tarihsel belgelere göre Grekler MÖ VIII-VI. yüzyıllarda Karadeniz’in kuzey kıyılarına yerleştiler. Biliminsanlarının kanıtladıklarına göre, Greklerin Adıge topraklarına ayak basmalarından çok daha önceleri de kıyılarımızda pazar yerleri bulunuyordu, yabancı tüccarlar gelip alışveriş yapıyorlardı. Ticaret o dönemlerdeki Adıge önder ve yöneticileri tarafından da destekleniyordu. Sadece destekle de yetinilmiyordu. O sıralar Grekler iyi bir durumda değildiler, ekime elverişli toprakları çok azdı, çok yetersizdi, bu nedenle insanlar gurbete gidiyor, bir geçim kaynağı bulmaya çalışıyor ve özgürce yaşayabilecekleri yerleri araştırıyorlardı, bu arada Avrupalılar da Hindistan’da altın arıyorlardı. Grekler ise Kafkasya’da olduğuna inanılan “Altın Postu” bulmanın/ ele geçirmenin peşindeydiler.
Grekler tarım alanında ileri/ gelişmiş kişiler değildiler, az ürün elde edebiliyorlardı, bu durumda Grekler, yeni/ teknik bilgi ve araçlara sahip olmadıkları için, daha ileri tekniklerle çalışan Adıgelerle tarımsal alanda rekabet edecek durumda değildiler ancak ticari işlerde becerikli idiler. Grek ülkesi (Yunanistan) ekonomik kriz içindeydi: Grekler, özgürlüğü, malı ve mülkü olmayan insanları köle olarak satın aldıklarında, köle ticareti yaptıklarında ve o yolla küçük kent devletlerinin nüfuslarını artırdıklarında güçlenip zenginleşeceklerini, yaşamlarını daha iyiye götüreceklerini kavramış ve bu doğrultuda çalışmalara başlamışlardı. Bunun için elverişli/uygun yerlere/ topraklara göç etmeye başlamışlardı. Büyük İskender’in seferleri sonucu Grekler Küçük Asya (Anadolu) ve Kuzey Afrika topraklarına taşınmış ve oralara yoğun biçimde yerleşmişlerdir
Şimdi yorumculara/ araştırmacılara (ушэтакIо) ilişkin birkaç söz söylemenin sırasıdır. İlk Grek yorumcu-gezgini olarak gördüğümüz yapıt Homeros’un “Odysseia” (Odise) kitabıdır. Kitapta yazılı olanlara değinelim. Kitapta “Ar;” adlı gemiyle “Altın Postu” ( Дышъэ мэлышъо) aramaya çıkanların macerası anlatılıyor. Eski Grek coğrafya ve tarih yazarı Strabon’un “Coğrafya” adlı kitabı da günümüze erişti. Bu arada Strabon’un şimdiki Türkiye’nin Amasya kentinde doğmuş olduğunu da belirtmemiz gerekir. Strabon elinden geldiğince Karadeniz kıyılarına ilişkin bilgileri derledi. Savaşlara katılanların, tüccarların ve gezginlerin anlattıklarını yazdı. Yapıtında gerçek olaylar yanında, kendi varsayımları da yer alıyor.
Karadeniz kıyısındaki Adıge topraklarına yerleşen Grekler, -Yunanistan’dan değil- Küçük Asya topraklarından geldiler. Grekler yoğun olrak Kırım ve Taman yarımadalarına yerleştiler, o sıralar o yerlerde Adıgeler yaşıyorlardı. Azak ve Karadeniz kıyılarına Greklerin yerleşmeleri sonucu, Kuzeybatı Kafkasya’da büyük bir gelişmenin gerçekleşmiş olduğu yadsınamaz. O çerçevede, karşılıklı ilişkiler sayesinde Adıge topluluklarının kültürü daha da gelişmeye başladı, bunda Grek/Yunan uygarlığı ile kurulmuş olan toplumsal, ekonomik ve politik ilişkilerin de yararı vardı.
İkili ilişkilerden, daha çok, Grekler yararlanıyorlardı, Azak Denizi ve Karadeniz kıyılarına, Adıge ülkesinin değişik yörelerinden gelen yollar ulaşıyordu, bu yollar boyunca yapılan ticaretten büyük paralar(kazanç) elde ediliyordu. Bir Grek kenti olan Trabzon’a çok sayıda Adıge tüccarı da gidip geliyordu. Aynı biçimde Grekler de Adıge pazarlarına geliyorlardı. Adıgey (Adıge ülkesi) kıyılarında Grek ticaret kentleri (koloniler) kurulduğu gibi, Karadeniz kıyısındaki Grek topraklarında da Adıge ticaret kentlerinin kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Yanlış söylemiş de olmayız.
Grekler Adıge yörelerine değişik sanayi ürünleri (kapkacaklar) getiriyorlar, Adıgeler de Grek pazarlarına buğday, balık ve gereksinilen diğer maddeleri götürüyorlardı. Bugün çok reklamı yapılan şaraplar, daha önceleri büyük seramik çömlekler/ çift kulplu amforalar içinde Adıge yörelerinden ekzotik bir ürün, transit bir yük olarak alınıyordu.
Çok eskilerden beri üzüm (сэнашъхьэ) Adıgelerin temel gıda maddelerinden biriydi, Nart destanında da şarabın çok miktarda içilmekte olduğu görülüyor. Greklerin toprağımıza gelişleri sonrasında asma alanları ve şarap üretimi çok büyümüştü.
Adıge Ülkesinde – şimdiki Kerç kenti yerinde- bulunan Panticapea kenti Greklerin başta gelen emtia (ticari mal) pazarı idi, Karadeniz kıyısındaki Phana;ria (Taman) ve daha başka kentler Adıgelerin üretim mallarının satıldığı pazarlar idiler. Ts’emez Irmağı (ЦIэмэз; Novorossiysk körfezine dökülür) güneyindeki (ыхэкIэ щыIэ) limanlardan kumaş, bal, balmumu (хьакIур), keten ve bu arada gemi ve konut inşaatında kullanılan keresteler, kuzu postu (хъурышъохэр), deri, yün ve benzeri maddeler ihraç ediliyordu. Ts’emez kuzeyindeki (ыпшъэкIэщыIэ) limanlardan da tarım ürünleri, balık, vb ihraç ediliyordu. Adıge toprağının bu zenginliğinden Grekler de yararlanıyorlardı.
Attika (politik bir birlik olan Afin/Atina yörelerindeki yerleşimler), ortalama 21 bin ton ürün/ tahıl ithal ediyordu, başka bir anlatımla Attika’nın gereksindiği tahılın yarısı bizim yörelerimizden götürülüyordu. Bu da Greklerle Adıgelerin tarımsal üretimlerinin ölçüsünü/ düzeyini göstermektedir.
İşte ilginç bir olgu (fakt): Yunanistan denizle çevrili bir ada ülkesi konumunda olmasına karşın, kilometrelerce uzaklıktaki yerlerden balık ithal ediyordu. İşin bu noktasında şu kadarını söyleyebiliriz: Balık avcılığı ile gemi yapım tekniği Greklerle Adıgelerde birbirine benziyordu. Strabon Adıgelerin kendi tekneleriyle Karadeniz’de diğer ülkelere ait gemilere saldırmakta/korsanlık yapmakta olduklarını yazıyor.
Adıge tekneleri kullanışlı ve hızlıydılar, papirüsten yapılma Mısır gemilerini andırıyorlardı. Norveçli etnograf ve arkeolog T. Heyerdal, eski Mısırlıların Amerika’ya gidip gelmekte olduklarını kanıtlamak için böyle bir tekne yaptırmıştı. Bu konu pek bilinmez, ama Adıgelerin denizcilikte ve gemi yapımında uzmanlaşmış oldukları, soydaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde ünlü denizcilerin, amiral,subay ve ticaret gemisi kaptanlarının yetişmiş olmalarından da kanıtlanmaktadır.
Dış ülkede yaşamış tarihçi R. Traho’nun (*) yazdığına göre, “Grek beğeni ve geleneğine uygun olarak Kafkasya’dan ithal edilen kumaşlar Delfi kentinde kullanılıyordu. Apollon’un oğlu ve İyonyalılar soyunun büyüğü olan İon Parnas’ın başı üzerinde kurulan çadıra bu kumaşın bir benzeri örtülüyordu. Bu çadır, Herakles (Herkül) tarafından Çerkes Amazonlarından çalınmıştı. Delfi eski bir Grek kentiydi, OrtaYunanistan’daydı, Greklerin bir dini merkeziydi. Apollon Tapınağı önünde (Аполлон Пифийскэм ихрам дэжь) düzenlenen oyunlar, taşıdıkları önem yönünden Olimpiyat oyunlarından sonra geliyordu.
Kerç Boğazının her iki yakasında her biri bir ticaret merkezi olan kentler sıralanıyordu, en önemlileri de Panticapea denen şimdiki Kerç kenti idi. Bu yörede MÖ 480 yılında Bospor Krallığı (Bosporos) oluştu. Bu krallıkta Adıge toplulukları ile bu toplulukların başkanları etkili ve söz sahibi idiler. Bospor Krallığı yıllarca Spartokidlerin (**) Adıge hanedanlığını temsil etti. MÖ IV-III. yüzyıllarda Bospor’un büyük bir gelişme göstermiş olması Adıgelerin hanedanlığına (dynasty) dayandırılmak istenmektedir. Adıgelerin Kırım’ı terk etmelerinden çok sonraları bile, Kırım’da yaşayanların çoğunun Adıge/Çerkes topluluklardan türeme insanlar oldukları biliniyor. Kırım’da hâlâ Adıgelerle ilişkili yer adlarına rastlanıyor, sözgelişi Kabarta Irmağı, Çerkes-Kermen köyü, vb. Kırım’da bulunmuş Fransız konsolosu Peysonelle(Пейсонель), Bospor Krallığı’nın Çerkesler sayesinde büyük bir gelişme gösterdiğini yazıyor.
Ticaret her zaman politika ile bağlantılıdır, politikayı izler ve uygarlığın gelişmesinde büyük bir rol oynar. Ancak ticaretle silahlı istilaları birbirine karıştırmamak gerekir. Greklerin Adıge topraklarını işgal ettiklerini söylemek asla doğru değildir. Sayıca birkaç düzineyi geçmeyen tüccarlar, ülkelerinden kilometrelerce uzaklıkta, tepeden tırnağa silahlanmış ve savaşmak üzere programlanmış olan o yerin yerlileriyle çarpışmayı göze alabilirler mi? Ayrıca Greklerin o tür niyetleri de yoktu. Grekler bizim toprağımıza daha özgür yaşamak amacıyla geliyorlardı.
Grekler köleci koloni kentleri kurarken, yeni topraklar ele geçirirken ve konutlar inşa ederken gereksindikleri köleleri (пщылIы;раб), kendileri sayıca az olduklarına göre, nerelerden temin ediyorlardı? Doğu pazarlarına satılmak üzere tutsaklar getiriliyordu. Komşu halklar (Kimmerler,Sarmatlar ve İskitler) barışçı insanları tutsak alıp satıyorlardı, koloni kentleri kurmada ve değişik işlerde, Grek tüccarları işte bu köleleri çalıştırıyorlardı.
Sözünü ettiğimiz o yerleşimlerde (kolonilerde) yeni pazar yeri kompleksleri oluşturuluyordu. Ancak şunu da unutmamalıyız: Ünlü İpek Yolu’nun Adıge toprağı içinden geçtiği, kazılan yığma mezarlardan çıkarılan kap kacak gibi arkeolojik eşyalardan kanıtlanmıştır. Adıgeler bir tek Greklerle olan ilişkilerin merkezinde değil, Kuzeybatı Kafkasya ticaret yollarının birleşme yerinde, merkezinde de yaşıyorlardı. Bu olgu da, birçok yönüyle aydınlatılmıştır. Ancak kimse Arap, Pers ya da Çinlilerin Adıge toprağını istila etmiş olduklarını söyleyemiyor. -Krasnodar’daki- NTK televizyonu doğudan gelen bir girişimcinin, Perslerin, Arapların ya da Çinlilerin olsun, yurdumuza/ Kafkasya’ya, ilk kez olmak üzere elma (мыIэрысэ), erik (къыпцIэ), armut ve kiraz fidanları getirmiş olduklarına ilişkin bir program sunabilseydi gerçekten ilginç olurdu.
Tanınmış İngiliz gezgini E. Spencer, dünya ticaretinde Çerkesya’nın geniş bir yer tutmuş olduğunu kanıtlamıştır. Spencer’in yazdığına göre Anapa’da yüzlerce dükkan/ mağaza vardı, tahıl depoları bulunuyordu. Anapa’da Adıge/ Çerkesler dışında Türkler, Rumlar, Ermeniler, 50 kadar Polonyalı, 8 Yahudi, 5 Fransız ve 4 de İngiliz yaşıyordu.
Sözlerimiz şunları kanıtlıyor: Azak Denizi ve Karadeniz kıyılarındaki Adıge toprakları Grek kolonileri (sömürgeleri) değildiler. Grekler Adıge diyarına geldiklerinde, ticaret, geniş boyutta gelişmiş durumdaydı. Karadeniz kıyısındaki kentlerin çok eski dönem Grek koloni kentleri oldukları biçiminde tarihçilerin yazmış olduğu şeyler, sadece birer yakıştırmadan ibarettir, bu sözlerimizi kanıtlayıcı olgularımız da vardır. İşin gerçeği, Aristo ve Platon Adıge/Çerkes kumaşından dikilme giysiler (хитонхэp) giyiyor, Adıge ekmeği yiyorlardı dersek abartmış olmayız, doğrusunu söylemiş oluruz. Adıgeler şarap içiyorlar idiyse, inanın, bu değer verdikleri Greklerin ülkesinden getirilme şaraplar değildi, Adıge toprağında yetiştirilmiş bol miktardaki iyi cins üzümlerden (сэнэшъхьэ) üretilmiş olan şarapları içiyorlardı Adıgeler.
BESTLENIYE Asker(Бэслъэние Аскэр)
Adıge mak, 21 Mayıs2009
Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler