#392 Ekleme Tarihi 12/12/2011 10:03:53
12 Aralık 2011
Bu yazılar, diğer – büyük- uluslar üzerine yazılanlar kadar çok sayıda değiller; ama Adıgelere ilişkin yayınlar, insanlık, yiğitlik, toplumsal ilişkiler, dünya kültürüne katkı, özgürlük ve bağımsızlık uğruna savaş gibi yönleriyle, başka uluslarınkinden daha geride kalmış ve daha önemsiz de değiller.
Gazetelerde de Adıgelere ilişkin ilginç yazılar yazılıyor, bu yazılarda Adıgelerin başına gelmiş olan yıkım (- soykırım, etnik temizlik ve ülkesinden kovulma olayı-) ilgiyle değerlendiriliyor ve anlatılıyor, ancak yeterli analiz yapan ve olayların nasıl bir seyir izlediğini inceleyen, böyle şeyleri genişliğince araştıran ve sonuçlarını ortaya koyan yazılar, maalesef çok az ya da tek tük.
Yayınların çoğu Rusça kaleme alınmış. Bunlar arasında, bu yakınlarda Moskova’da yayınlanmış olan ilginç bir monografi de bulunuyor. Kitap yeni bilimsel veriler ve bilgiler sunuyor, Adıge tarihi üzerine değişik olguları (olayları ve süreçleri)bilimsel bir görüşle ele alıp inceliyor.
Sözünü ettiğim yapıt, Adıge Devlet Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şevgen Emiliye’nin 2010 yılında yayınladığı“Адыги (черкесы) в пространстве исторической памяти” ( Tarihsel Bellek Alanında Adıgeler `Çerkesler`) adlı kitaptır.
Kitap Rusça yazılmış ve kolay okunuyor, yeni bilimsel verileri ilginç örneklerle doğruluyor. Yazar, kitabında önemli görüşlerini okuyucuya iletmeyi başarmıştır. Yazarın konulara yaklaşım tarzı ve olayları anlaşılır bir dille yazmış olması, kitabın beğenilmesini sağlayan ana etken.
Yazarın tarihsel olgulara (olaylara) diğer biliminsanlarından farklı olan bir yaklaşım biçimi vardır ve inandırıcı özelliktedir. Bu da kitabın değerini ve inandırıcı yanını artırıyor.
Şevgen Emiliye, az nüfuslu olmalarına karşın, Adıgelerin diğer halklar arasında yitip gitmemiş olmalarının nedenini, her türlü çaba ve davranışlarında mertçe (centilmence) hareket etmekte olmalarına dayandırıyor, bu görüşünü somut bir biçimde göstermeyi ve kanıtlamayı başarmıştır. Yazar bu görüşünü, Adıgelerin, ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl hareket ederlerse etsinler, dikkate almak ve uymak zorunda oldukları büyük bir kurallar temeli (gelenekleri) vardı.
Adıge ulusunun, işte böylesine kenara atılması olanaksız sağlam bir kökü/ geleneksel bir toplumsal yapısı, temeli vardı; ne denli zor bir duruma düşmüş olsalar bile, on binlerce yıllık bir geçmişten günümüze uzanan ve bu uzun zaman süreci içinde, Adıgelerin kendilerinin oluşturduğu sağlam bir kökleri, dayanakları (gelenekleri) vardır, bu kök beğenilerek ve büyük bir değer verilerek günümüze değin korunmuş olan Nart destanına ulaşmaktadır.
Onların değişik yaşam biçimleri, ilginç görüntüler yansıtan zengin bir kültürü, erkeğin ve kadının dikkate almak zorunda olduğu davranış kuralları, yaşlının toplum içi konumu, çocukların bilge bir kültüre göre eğitilmekte olmaları, bütün bunları çerçeveleyen, kurallara uymayı zorlayan belli, kesinleşmiş normları (değerleri) vardı, yazar işte bu değerleri sunmayı(göstermeyi) başarmıştır. Bunları kitabının “Adıgeler üzerine anıların tarihsel temeli” (Адыгэмэ яхьылIэгъэ шIэжьым тарихъ лъапсэу фэхъугъэр) adlı giriş bölümünde sunuyor.
Yazar böylesine bir genelleme (зэфэхьысыжь) yapmak için, ele aldığı sorunlar üzerinde derinlemesine bir çalışma yürüttü; tarih bilimcileriyle de ilişkiler kurdu. Şevgen Emiliye’nin bu yaklaşım tarzı ikna edici verilere dayanıyor. Adıgelerin, yazı dili olan topluluklardan geri kalmamalarını ve onlarla yarışacak düzeyde olmaları durumunu da, Adıge geleneğinin (адыгэ хабзэ) gücüne ve geleneğin belirleyici olmasına bağlıyor.
Yazar Adıge geleneğinin büyük, gelişmiş kültürleri bulunan topluluklarla yarışmayı sağlayacak güçte bir varlık ( bir güç)olduğunu gösteriyor. Çok eskiden, MÖ VIII- VII. yüzyılllardan beri Adıgelerin bir Nart destanlarının bulunduğunu örnek verilerle açıklıyor. Buna koşut olarak, Adıgeliğin (Çerkesliğin) ve Adıge geleneğinin erkeğe ve kadına yüklemiş olduğu görev ve sorumlulukların neler olduğunu da biliminsanlarına anlattırıyor.
Örneğin, J. Longwort şöyle diyor: “ Adıge insanının her yerde diğerlerinden ayırt edilmesini sağlayan üç temel özelliği bulunur: Cesur olmak, yiğitlik; tatlı dil; konukları güler yüzle karşılama, konuğu kabul etme ve ağırlama”.
Yazarın Adıgelere ilişkin olarak aktardığı örnek özelliklerin sayısı az da değil. Bu örnekler kişiyi sevindiriyor, gurur veriyor, günümüze değin insanı yücelten ve güzelleştiren bu özelliklerin, bizden sonrakilerin eğitilmelerinde yararlı olacakları kuşkusuzdur. Bu nedenle gençler bu yapıtı bir başucu kitabı olarak değerlendirmelidirler.
Kitabın bir başarısı da, Nart destanının Adıgelerin yaşamındaki olumlu yerini, katkılarını ve eksik kalmış yerlerini göstermiş olmasıdır. Yazar sözlerini inandırıcı kılmak için, çok sayıda örnek sunuyor. Bu da kitabı zenginleştiriyor.
“Antik belge: ilk yazılı kanıt” (Античные свидетельства: первый опыт письменной фиксации) başlıklı ikinci bölümde Grek (Yunan) ve İtalyan (Roma) biliminsanlarının Adıgeler üzerine yazdıklarını ele alıyor, Adıgelerin tarihi ile ilgili gerçekleri ve Nart destanının (destanda anlatılanların) Adıgelerden alınıp başka uluslar arasına nasıl yayılmış olduğunu belgeleriyle ve somut bir biçimde anlatıyor.
Üçüncü bölüm “Zaman ve mekâna göre tarihsel bellek: dışarıdan görünüm” (Расширение пространства и времени исторической памяти: взгляд извне) başlığını taşıyor. Bu bölümde Adıgelerin tarihinin Batılı ülkelerde ve buralarda yaşayan değişik uluslar tarafından bilindiğini anlatıyor. Tarih sevgisi olan kişiler, bu bölümde Adıgelerin tarihine ilişkin çok sayıda yeni materyal, gereç bulabilirler.
Batılı ve Doğulu yazarlar Adıgelerin zengin bir manevî zenginliğinin bulunduğunu yazmaya başlamışlardı, bu da Adıgelere moral veriyordu. Bu olgunun eğitim anlayışımızda özel bir yeri ve önemi vardır, bilimimizi son derece geliştiren ve zenginleştiren bir etkendir bu durum.
Uzun bir zamandan beri Adıgelere ilişkin olarak yazı yazan Batılı ve Doğulu biliminsanlarının yazılarında Adıgelere genişçe yer verilir oldu. Bu tür yazıları okumak isteyen kişiler Adıgeler arasından çıkmaya başladı. Bu bağlamda Adıgeler arasında, okuma- yazma öğrenmek isteyen tek tük kişiler de belirmeye başladı. Bu da ulusun kültürünün gelişmesi doğrultusunda yeni bir ilk adım olmuştur.
XVIII- XIX. yüzyıllarda yaşayan ve okuma yazma öğrenen Adıgeler arasında Han- Gerıy (Хъан-Джэрые), Negume Şoreve Sihu Seferbıy gibi kişilerin adları sayılabilir. Bu kişiler okuma yazma öğrenmekle yetinmediler, kitaplar da yazdılar, Adıgelerin yaşamına ilişkin araştırma ve incelemelerde de bulundular. Üzücü de olsa, bu gibi kişilerden bazıları çok erken bir yaşta yaşama veda ettiler. Sözgelişi, Han-Gerıy ve Negume Şore öldüklerinde 36 ve 43 yaşında idiler.
Sözünü ettiğimiz bu öncü Adıgelere (просветительхэр) ayrılan dördüncü bölümün başlığı “Kafkas Savaşı: zorlu bellek yolu” (Кавказская война: трудные пути памяти) adını taşıyor. Yazar bu bölümde Rus İmparatorluk yönetiminin Adıgelere karşı yürüttüğü ölçüsüz ve acımasız savaşın Adıgeler üzerinde yol açtığı yıkımı, felâketi (-soykırım, etnik temizlik ve ülke dışına toplu sürme olayını-), İmparatorluk rejiminin savaş açma amacının nedenini, gerçekçi ve kesin bir dille kitapta anlatıyor.
Adıgelerin çektiği acılar, çok sayıda insanın savaşta yok olduğu, ölüm tırpanından kurtulanların da Karadeniz’de balıklara yem olduğu anlatılıyor.
“Tarihsel bellekte dönüşüm” (Трансформация исторической памяти) başlıklı beşinci bölümde ise, Türkiye’ye yerleşen Adıgelerin karşılıklaştıkları zorluklar ve sıkıntılar genişliğince anlatılıyor.
Altıncı ve yedinci bölümlerde Sovyet yönetiminin Adıgelere getirdiği yeni yaşam biçiminden söz ediliyor. Bu bölümler de ilgi çekici, ancak bunlar okuyucuya pek de yabancı olan şeyler değiller, okuyucunun öğreneceği yeni bilgiler de çok değil. Bu bölümler de ilgiyle okunabiliyor.
Kısaca özetlemek gerekirse, kitap sürükleyici bir dille yazılmış, bıktırıcı değil, usanmadan okuyabiliyorsun, yazarın yüklendiği sorumluluğun altından kalkabildiğini de görebiliyorsun. Eğitimde çok yararlı olacak bir kitaptır bu. Kitabı kim okursa, Adıgelerin tarihi konusunda yeni bilimsel bilgiler edinmiş olacak, manevi, moral değerleri de yükselecektir.
Prof. Dr. Bleğoj Zulkarin
Adıge Devlet Üniversitesi öğretim üyesi.
Adıge maq, 13 Ocak 2011
Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
Not: Tire içindeki eklemeler çevirmene aittir. - hcy.
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler