#453 Ekleme Tarihi 20/04/2013 02:31:33
20 Nisan 2013
`caption id="attachment_4220" align="aligncenter" width="219"` Prof. Dr. Ğış Nuh`/caption`
Adıge/ Çerkesler, kendi içlerinde etnografik kümelere ayrılmış olarak yaşamışlardır, her bir grup kendisini kendi adıyla tanıtır. Bu gurupların türediği kaynakları belirlemek için biliminsanları uzunca bir süreden beri çalışmalar yapıyorlar. Ancak tutarlı bir sonuca ulaşıldığını söyleyemeyeceğiz. Adıge Sosyal Bilimler Enstitüsü Dil Bölümü Başkanı ve dil bilimleri profesörü Dr. Ğış Nuh’un bu yazısını, bir ulusal/ etnik ad olan “Bjeduğ” (Bĵedığu) sözcüğünün kaynağı konusundaki görüşüne ayırdık.
Biliminsanı N.G. Volkova’nın yazdığına göre, yazılı kaynaklarda Bjeduğ ulusal adı ile ilk kez XVII. yüzyılda karşılaşılıyor. Osmanı/ Türk gezgini Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi'nde (XVII. yüzyıl), Volkova’yı doğrulayacak biçimde, şimdiki Tığemıps (-Rusça- Da;mıs, Soçi’ye 10 km-) dolaylarında “Bjeduğların” yaşadıkları yazılıdır.
“Bjeduğ” etnik adı konusunda çok sayıda değişik yorum var, ancak bilimsel bir görüş birliği sağlanmış değil. Bir konuda çok sayıda değişik yorum varsa, o konu bir sonuca bağlanamamıştır demektir. Bu bağlamda ben de “Bjeduğ” sözcüğüne ilişkin kendi görüşümü açıklamak istiyorum. Bu konuda Vıbıh (Vıbıx/ yбых) dilinin sözcüklerinden yararlanmak istiyorum. Ulus adlarının komşular tarafından verilmeleri durumu, sık sık görülebilen ve doğal olan şeylerdendir (*).
Ele aldığım bu sorun on yıl öncesine dayanıyor. Sözcüklerin kökenlerini araştırdığım bir sırada “Bjeduğ” sözcüğüne ilişkin olarak ortaya konan anlamların doğru olmadığını fark etmiştim. Söylenenlerin hepsinde “Bjeduğ”un çıkış yeri aynıydı, birinin yazmış olduğu bir şey öbürü tarafından alınıyor, doğru olup olmadığına bakılmıyor, soruşturulmuyor, aynen benimseniyor, aktarılıyor; o görüş birinden öbürüne geçiyor, ilk biçimiyle günümüze gelebiliyor. Söz gelişi P. S. Palas, “Bjeduğ” sözcüğünü savaşçıların taşıdıkları silâhlara (скипетроносцы) bağlıyor. N. Kamenev, Bjeduğ’u Bje (Bĵe/ бжъэ/ boynuz) ve dığu/ tığu/ hırsız, yani boynuz hırsızı sözcüklerine dayandırıyor, “Bjeduğ” sözcüğünü “рогокрадцы” (boynuz hırsızı) olarak çeviriyor. P. Korolenko da, “Beduğ’u” pşeduxi (пшедухи) diye yazma konusunda Kamenev’den yararlanmış olmalı. Korolenko’ya göre, Bjeduğ sözcüğü iki köke ayrılıyor: pşe/ пше (pşı/ князь/ bey/ prens) ve duh/ дух (hırsız), birlikte anlamı da “pşıtığuaqu/ пщытыгъуак1у” (hırsız bey/ князь-вор) oluyor. İ. Kalmıkov da “Bjeduğ”u iki sözcükten oluşma bir birleşik sözcük olarak görüyor, Bĵe (arı) ve dığu, ikisi birlikte Bĵetığu (arı çalma/ пчелокрад) gibi bir görüşü öne sürüyor. V. Hacemıko’ya göre, “Bjeduğ” sözcüğü Türkçe kökenli beş (5/ пять) ve dağ/ duğ (dağ/ гора) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş olup, beşdağ (пятигорцы) anlamına gelir . Avĺe Pşımafe ise, Bjeduğ’un üç sözcükten oluştuğunu belirtiyor: bĵe(бза, xeŝay/ хэшъай/ şimşir), d(ı)/ д(ы) (bağlaç) ve ğ(u)/ гъ(у) ‘yu da bir sonek, bir bağlaç sayıyor (karşılaştırınız: “ŝeve-ğu /шъэо-гъу/ erkek arkadaş, çocukluk arkadaşı, yaşıt”).
Bütün bu yaklaşımlar içinde en çok tutarlı sayılanı N. Kamanev’in yorumudur. Ama o yorumun da bilimsel bir temeli, yanı yoktur, doğru değildir. Çünkü bjeduğ’un ilk bölümü olan Bĵe/бжъэ (boynuz, boynuzdan kadeh; Rusça- «рог»), ĥoĥu/ хъохъу (boynuzdan kadehi kaldırıp konuşma), eskiden “bze” (dil)ve “psaĺe / псалъэ” (konuşma) gibi anlamlar içeriyordu, ama etnik adın içindeki dığu/ дыгъу soneki şimdiki K’ah’e/ Qaxe Adıgecesinde (кIэхэ адыгабзэ/ Adıgey dili)kullanılmıyor. Dığu sözcüğü, tığon (hırsızlık/ воровать) anlamında Kabardey Adıgecesinde bulunuyor (Ыпшъэрэ адыгабзэу къэбэртэябзэм хэт). Bjeduğ sözcüğündeki – dığu kök sözcüğü K’ah’e Adıgecesinde tığon (çalmak/ воровать) anlamında kullanılıyor olsaydı, o sözcüğün biçimi farklı olurdu. – Dığon yerine tığon denecekti, Kabardeycedekid/ д söyleyişinin K‘ah’e Adıgecesinde t olması gerekirdi, ama olmamış, dil kuralı bozulmuş oluyor. Ancak dil yanlışlık yapmaz, kuralı bozmaz. Böyle olduğunda dığu/ dığon sözcüğünün tığon anlamına geldiğini anlarız. Bundan çıkacak olan anlam, sözcüğe (dığu sözcüğüne) ilişkin olarak söylenen şeylerin hepsinin doğru olamayacağını, dil kurallarına uzak düşeceğini anlarız.
Ünlü biliminsanı G. V. Rogava’nın değerlendirmesine göre, tığu/ dığu sözcüğünün kök sözcüğü ğu/ гъу’dur, tı/ dı bir önek(аффикс) olarak kök sözcüğe eklenmiştir. Onu değer (мылъку) ifade eden gramer sınıfından sayıyordu.
Kişisel görüşüme göre, bjeduğ sözcüğü iki kökten oluşuyor: biri bĵe, ki bze’den (dil kavramından) türemedir, dığu kök sözcüğü de değu’dan (iyi, doğru, yeni; хороший, новый) türemiştir. Konuya bu tarzda yaklaştığımızda Bjeduğ’un anlamıbĵetığu (boynuz çalan) değil, bzaḉe/ бзакIэ/ yeni dil (новая речь, новый язык) olur. Beni bu tarz düşünmeye yönelten etken Vıbıh dilindeki durumdur. Dış ülkeler biliminsanlarının çoğunun ifadelerine göre Vıbıh dilinde bĵe (бжъэ) sözcüğü, Adıgecedeki bze (dil) sözcüğünün karşılığıdır (Rusça- язык, речь). Örneğin, N. Trubotskoy, Vıbıh dilinde bĵe sözcüğünündil (bze; язык) anlamına geldiğini yazmıştır. G. Dumézil’in yazdığı bĵeçu/ бжъэцу sözcüğü “картавый” (gömmek?), “suskun”, “kekeleme” gibi anlamlar veriyor. Günümüz Adıgecesinde bze (dil) yerine bĵe/ бжъэ sözcüğü de kullanılabiliyor. Bir yerde kişiler sofraların getirilmesini bekleyip otururken, thamate (yönetici kişi) birini konuşturmak istediğinde ve “buradakiler bĵe’yi/ бжъэ'yi senin kaldırmanı uygun buluyorlar” (мы купым бжъэр къыпфегъэшъуашэ/ mı ḱupım bĵer kıpféğeşuaşe) dediğinde, seni konuşturmak istediklerini anlarsın, senin sadece bĵe’yi (boynuzu/ kadehi) kaldırmanı düşünmez, konuşma yapmak üzere ayağa kalkmanı da istemiş olur.
Vıbıhça sözlüğü hazırlayan H. Vogt’un yazdığına göre, Vıbıh dilindeki «dağem/ дагъэм» (dığu/ дыгъу/ değu/ дэгъу)sözcüğünü şöyle tercüme ediyor: «хороший» (iyi), «новый» (yeni), «молодой» (genç), «храбрый» (cesur), «мужественный” (erkekçe). G. Dumézil’in yazılarında da şunlar görülüyor: “dağ’e/ дагъьэ” nin d(ı)ağe/ д(ы) агъэ’den türediği anlamında şöyle yazıyor- “расцвет” (çiçekli), “пора зрелости” (olgunluk süresi).
Vıbıh sözcüğü dağe/ дагъэ, Adıge sözcüğü değuı/ дэгъуы (**) ile Kabardey söyleyişi değue/ дэгъуэ sözcüğünün, bu üç söyleyiş biçiminin aynı kökten türediği ve aynı anlama geldikleri görüşündeyim; yüzyılları bulan bir süre içinde seslerde küçük değişimler gerçekleşmiş olsa bile, ortak anlam aynen korunmuştur. Ses değişimi vurgu gören (ударение) ünlülere bağlı olarak da gerçekleşebilir (karşılaştırınız: değuı- bje+değuı/ дэгъуы -бжъэ+дэгъуы, ancak bĵedığu/ бжъэдыгъуörneğindeki değişim, vurgu ile karşılaşan ikinci ünlü “ı/ ы” sesinde oluyor, sonda olan ve vurguyu gören “ı/ ы” ünlüsü üzerindeki vurgu kalkıyor ve “ı/ ы” sesi sözcükten düşüyor).
Benim görüşüm, bĵedığu/ бжъэдыгъу (Bjeduğ) etnik adı Vıbıhça bĵedağe/ бжъэдагъэ kaynaklıdır, verilmiş olan anlam da “bzaḉe/ бзакIэ” – “yeni dil/ новый язык”, “bze pseĺaḉ/ бзэ псэлъакI” – “yeni konuşma dili/ новая речь” dir. Vıbıhlar Bjeduğ toplumu ile daha geç bir tarihte tanışmış olmalılar. Vıbıhlar Adıgeceyi iyi biliyorlardı, Adıgeceyi daha fazla kullanır olmuşlardı. Kendi bildikleri ve alışkın oldukları Adıge konuşma dilinden biraz farklı olduğu için Bjeduğ konuşma biçimini“bzaḉe/ бзакIэ” – “yeni dil/ новый язык” olarak karşılamış olmalılar.
Ğış Nuh
Dilbilimleri profesörü
Adıge mak, 10 Nisan 2013
Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
***
(*)- Örneğin Türkiyeli Çerkesler Türk’e “Ĺepaḱo” (Kısa donlu), İsrailli Çerkesler de Yahudilere “Ḱetışx” (Tavuk yiyen) diyorlar- hcy.
(**)- “ Değu/ дэгъу” sözcüğü güncel yazılarda bu biçimde kullanılırken, yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, dilbilimsel/ linguistik yazılarda, linguistik olmayan yazılarda gösterilmeyen “ı” sesi/ "ı " harfi yazıya ilâve ediliyor ve gösteriliyor; sözcük, “дэгъуы/değuı” , yani дэгъу+ы/değu+ı” biçiminde “ы/ı” harfi eklenerek yazılıyor. Bu inceliği bilmeyen ya da kavrayamayan kişiler, bir kolaylık ve belki de Rus terminolojisi ile bir yakınlık/ uyum durumu yaratmak için olabilir, 'унэ' ya da 'убых' yazılışını/ sözcüklerini doğru okuyamıyor, sözcüğü Rusçasında olduğu gibi 'une' ve 'ubıh' olarak okuyorlar; Adıgece yazıda ise 'унэ' sözcüğü Rus telaffuzunda olduğu gibi “une” olarak değil , “vıne” olarak okunuyor; aynı biçimde 'убых' sözcüğünü, уыбых/ vıbıx biçimiyle, yani Adıgece linguistik kuralında gösterildiği ya da aslı gibi okuyamıyor, sözcüğü Rusça okunuşunu esas alarak ‘убых/ ubıh’ ya da başına 'vu' getirerek 'vubıh’ biçimlerinde okuyor, Türkçeye de öyle aktarıyorlar, bunu, daha çok Vıbıhlarla ilişkileri çok az ve kaynağı Rusça metinler olan bazı Abhaz ve Kabardey yazarları ve onlardan aktarma yapanlar yapıyorlar, ki böyleleri rahat yazılar yazabilmektedirler; oysa 'убых'ın Adıgece olarak okunuşu 'vıbıh/ vıbıx'tır. Bu tür yanlışlıkları düzeltmek de kolay olmuyor. Bu arada şu gerçeği de bilmeliyiz: Adıge dilinde ya da lehçelerinde “vu” sesi yoktur, “vı” sesi vardır, bunu bilmeyen çok kişi olmalı, bizdeki yanılma Türk ya da Rus gibi, yani Rus mantığı ile düşünmekten, Adıge dilinin kurallarını bilmemekten kaynaklanıyor olabilir. Bu bakımdan Adıgece okuyuşu bozmamak, Türkçeye çeviri yaparken dilin inceliklerine dikkat etmek gerekir - hcy.
Not: Metin, adigehaber sitesi Adıg'e dilbilgisi bölmünden de izlenebilir.
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler