#462 Ekleme Tarihi 19/08/2013 05:46:21
19 Ağustos 2013
İnsanlar birbirlerine sanıldığından çok daha yakınlar. Bir araştırma Avrasya anakarasında yaygın olan ve aralarında çağdaş İnuit (Alaska) dili, Tamilce, Japonca, Yunanca ve Macarca gibi çok farklı dillerin de yer aldığı yedi dil ailesinir, son buzul çağı dönemlerinde var olan tek bir dilden evrildiğini ortaya koyuyor.
Dilin evriminin biyolojik evrim süreciyle çok yakın benzerlikler taşıdığına inanılır. Bilim insanları diller arasındaki benzerliklere bakarak ortak bir atanın ipuçlarını yakalamaya çalışırlar. İki canlı türü arasında ortak bir kemik ya da fazladan bir parmağın ortak bir ataya işaret etmesi gibi, farklı dillerde aynı anlamı taşıyan ve benzer bir tınıya sahip-kökteş adıyla bilinen-iki sözcük de aynı durumun bir göstergesi olabilir.
Örneğin, İngilizcede erkek kardeş anlamına gelen “brother” sözcüğü, Sanskrit dilindeki “bhratar”, Latincedeki “frater” ve Fransızcadaki “frére” sözcüklerinin tümü sürgen sözcüklerdir.
Aynı kökten gelen sözcüklerin belirlenmesi dilbilimcilerin çağdaş dilleri aynı ata dilden evrilmiş dil ailelerine sınıflandırmalarına yardımcı oluyor. İngilizce, İsveççe ve Farsça gibi dillerin tümü ön Hint-Avrupa dil ailesine girerken, Fince ve Macarca’nın ilkel Ural dil ailesinden türediklerine inanılıyor.
Ancak Avrasya anakarasındaki ve hatta Bering Boğazı’ndan Alaska’ya uzanan bölgedeki ata dillerin büyük bir çoğunluğu kökleri çok daha eskilere uzanan bir anadilden- proto-avrasya dilinden türemiş olabilir mi?
Reading Üniversitesi’nden Mark Pagel bu düşüncenin yaklaşık bir yüzyıldır ortalıkta gezindiğine dikkat çekerek, “Bu bir bakıma gün gibi ortada olan bir görüş-Avrasya yakın bir kara parçası ve Avustralya ile Kuzey Amerika’nın ata dilleri konusunda da benzer öneriler öne sürülmüştür,” diyor.
KANITLAMAK GÜÇ OLUYOR
Gelgelelim, üst ailelerin var olduğu görüşünü kanıtlamak bugüne dek son derece güç oldu. Dillerde yaşanan değişiklikler zamanla öylesine yığılır ki, gerilere gidildikçe kıyaslama yapılacak kökteşler de giderek azalır. Dahası, salt rastlantıya bağlı benzerlikler de ortaya çıkabilir. Araştırmacıların birçoğu dillerin yaklaşık 800 yıldan öncesinin izlerini sürmenin olanaksız olduğuna inanıyordu. Auckland Üniversitesi’nden Quentin Atkinson dilbilimin geçmişine inerken bir zaman sınırı olduğuna dikkat çekiyordu.
Ancak Pagel, Atkinson ve arkadaşları şimdi bu sınırı aşıp zamanda dilbilimcilerin bugüne dek başaramadıkları denli eskilere uzanan bir yolculuğa çıktılar. Araştırmacılar elde ettikleri sonuçların yalnızca Avrasya üst dil ailesinin var olduğunu kanıtlamakla kalmayıp, aynı zamanda bu dil ailesinin evrimini de matematiksel olarak ortaya çıkarttıklarını da belirttiler.
Bu çığır açıcı başarının temelini ekibin 2007 yılında sıkça kullanılan sözcüklerin biçimlerinin kullanımı o denli yaygın olmayan sözcüklere kıyasla çok daha yavaş evrildiği yönündeki buluşu oluşturmaktaydı. Araştırmacılar ata dillerin izlerine daha az kullanılan bu sözcüklerde rastlama olasılığının daha yüksek olduğunu düşündüler. Bu görüşten yola çıkarak bir Avrasya ata dilleri veritabanında hangi sözcüklerin aynı kökten geldiğini bulmak için birbirlerini andıran ve benzer tınıları olan sözcükleri ayıklamaya başladılar. Böylece rastlantısal benzerlikler saf dışı edilmiş oldu.
Ardından, sözcüklerin zaman içinde geçirdikleri değişimi esas alarak aralarındaki ilişkiyi saptayan istatistiksel bir örnek aracılığıyla, aynı kökten gelen bu sözcüklerin bir listesi oluşturuldu. Böylelikle, ortak atası 15,000 yıl öncesine uzanan Avrasya üst dil ailesinin bir soy ağacı elde edilmiş oldu. Pagel 15 bin yıllık bu sonucun son derece çarpıcı olduğuna, çünkü söz konusu dönemin buzul çağının ardından buz örtüsünün çekildiği döneme denk düştüğüne dikkat çekerek,”Gerçekçi bir senaryo soy ağacının iklim koşulları iyileştikçe insan topluluklarının giderek dünyaya yayıldıklarının ve daha çok insanın ayakta kalabildiğinin bir göstergesi olduğu,” diye ekliyor.
Batı Avustralya Üniversitesi tarihsel dilbilim uzmanlarından Luisa Miceli sonucun diller arasındaki yakın bağlantıyı kanıtladığı görüşüne katılmakla birlikte, bu dillerin kardeşten çok komşu diller olabileceğine- sözcüklerin aynı köklerden türetilmiş olmaktan çok, farklı dillerden ödünç alınmış olabileceklerine- inanıyor. Ancak Miceli bu dillerin yayılmasının hangi unsurlarla ilintili olduğunun bunların gerçek bir üst sınıfın mı, yoksa birbirleriyle bağlantılı dil dizilerinin mi bir parçası olduklarıyla ilgili olmadığına parmak basıyor.
Çeviren: Rita Urgan – Cumhuriyet Bilim Teknik
New Scientist/ 11 Mayıs 2013
Kaynak: http://www.arkeolojikhaber.com/?p=3752
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler