#417 Ekleme Tarihi 24/02/2012 12:30:27
24 Şubat 2012
Ocak 1912 yılı, no: 28
Bismillahirrahmanirrahim
|уэху мыублэм блэ хэсщ -
Başlanmamış işin içinde yılan vardır.
Yeryüzünü, gökyüzünü, bizleri ve bütün varlıkları yaratan Allah -u taalaya şükranlarımızı sunarız, bütün iltifatlar ona layıktır, İnsanların en değerlisi, elçilerin sonuncusu, kutsal Kuranı bize getiren ve bizi ahiret hazırlayan Muhammed Aleyesselama salat ve selam olsun.
Sorunlarımızı kalemle yazarak, kitap ve gazete basarak dile getirme olanağı verdiği ve bizi bu günlere ulaştırdığı için yüce tanrıya şükranlarımız sunuyoruz. İnsan biraz düşününce, içinden çıktığı, ait olduğu toplumdan daha iyi ve güzeli olmadığını, yabancı bir topluma girdiğinde kendi milletinin değerini daha iyi anlıyor.
İnsanın yaşamında iki önemli unsur vardır, biri dini diğeride ait olduğu halkı. Kişiler, sorunlarını halkıyla dayanışarak ve onlar ile paylaşarak çözebilir. İnsanlar bunu yabancı diyarlara düştüğü zaman daha iyi kavrıyor. İnsanın yaşadıkça sıkıntılarının olmaması mümkün değil. Bu gibi durumlarda bizim adige halkına olan ihtiyacımız daha da artıyor. Özellikle içine düştüğümüz toplumun hal ve tavırları iyi değil ve size uymuyorsa, sadece kendi menfaatleri için çalışıyor ve başkalarının sıkıntıları onları ilgilendirmiyorsa durum dahada acı oluyor.
Biz adigeler, ezelden beri atalarımızın atalarının yaşadığı kadim ve güzel vatanımızı Ruslar geldi diyerek terk ettik ve dünyanın çeşitli yerlerine dağıldık, her birimiz bir köşede zorluklara düştük. Sadece vatanı terkedenler zor duruma düşmedi, vatanda kalan soydaşlarımızın da sayıları ve güçleri azaldı. Geçen geçti, olan oldu, tekrar geri döndürmek mümkün değil şimdi önümüze bakmalıyız. Dünyadaki bütün milletlerin başlarından geçen olayları inceleyen tarihe baktığımız zaman, hep aynı durumda kalmadıklarını ve değişim geçirdiklerini görürüz. Bu yaşadığımız devirdeki ihtiyaçlarımız geçen zamanlardan farklıdır. Eski insanların sermayeleri kılıç güçleri ve yiğitlikleriydi halbuki günümüzde okuma, eğitim ve bilim önem kazanmıştır. Biz adigeler de artık bu yola girmeliyiz. Bu ülkede türkler ve başka müslüman halklarda yaşamakta ve durum onlar içinde aynıdır. O halde biz adigelerde bu yola girmeli, okumalı yazmalı ve çalışmalıyız, aksi taktirde halkımızın ve soydaşlarımızın bir geleceğı olmaz.
Halkımızı ve insanlarımız korumanın yolu, dilmizin ve khabzelerimizin korunabilmesine bağlıdır. Bir ulus dilini ve kültürünü korursa dünya durdukça var olur. O halde, bugünden tezi yok , dilimizle okumamız dilimizle yazmamız gerekir. Hem bu dünya hemde ahiret hayatımız için gerekli şeyleri dilimizi kullanarak yapmamız gerekir. Çok zengin bir dilimiz olmasına rağmen onunla okuyup yazmadığımız için başımıza gelenleri bilmiyeniniz yoktur. Eski Mısır ve eski Süriye önceleri bizim soydaşların elindeydi, orlarda birçok şehir, köy inşa ettikleri halde, dillerini terk ettikleri için kimliklerini yitirdiler, adiyağaleri kalmadı. Bu gün için, Hasan Abaza, Ali Bjeduğ, Mumammed Kabardey, Ahmet Abaza aşiret isimleri dışında hiç bir şeyleri kalmamış olup onları adige olduklarına dair başka işaretleri bulunmamaktadır. Onlar çerkesçe ile okuyup yazsalardı şimdi varlıklarını korumuş olurlardı ve varlıkları sonrada da devam ederdi. Marje, yok olmayalım! Dilimizi önemseyelim, onunla okuyup yazalım. Bir başlandımı devamı gelecektir. Başlanmamış işin içinde yılan vardır!
NURİ ĞUAZE,
No: 28,
11 Ocak 1912
Okuyan: Ğukemığue Ebubekir ( Arap alfabesi ile Çerkesçe olarak),
Yazan: Kueufe Hakim
16 Şubat 2012 tarihli Adige Psale gazetesinden
Çerkesçeden çeviren: Yakup Temel
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler