#557 Ekleme Tarihi 02/11/2015 10:48:58
23 Ağustos 2014
Çerkes topraklarında Arkeologlar her yıl olağanüstü bir şey buluyorlar. Bazen bunlarla alakalı bilgiler anında insanlara ulaşıyor bazense artfaktlar üzerinde bir kaç yıl çalışılması gerektiğinden halka bulunan eserle alakalı bilgiler daha sonra ulaştırılıyor. Geçen yıl Mışako yerleşkesi yakınlarındaki bir mağarada 5000 yıl öncesine ait armutlar bulundu.
Şhaguaşe nehri ulu dağ vadilerinden süzülüp akarken pek çok küçük derede kendisini belli ediyor. Haceko kanyonunun darlaşmaya başladığı mevkiye yakın Sırıf (Rıfabğo diyenlerde var) ve Mışako nehirleride Şhaguaşe'ye karışıyor. Bu iki küçük derenin yataklarının kıyıları binlerce yıldan itibaren yerleşme alanıydı. Buralarda bulunan arkeolojik anıtların sayısı çoktur. Bunlar taş devrinden başlayıp diğer dönemlere kadar uzanıyorlar. Her biri çok ilginç, Fakat aralarında Mışako bölgesi gibisi yok. Buraya anlatımda öncelik vermek gerekiyor.
Mışako En Yaşlı Kent
Mışako Avrupada bulunmuş en eski kentlerden birisi denilse de yeridir. Büyüklüğü itibariyle değilse de yapım ve düzeni itibariyle kent niteliklerine sahip; Bir sırtın doruğunda, doğu tarafını nehir yatağının dik yamacı koruyor, taştan geniş bir duvarla çevrili, tek bir giriş yerine sahipti. Enoloit dönemine ait topraklarımız üzerinde korunaklı yerleşke olarak bulunmuş en eskisi budur. Bu yerleşke geçtiğimiz yüzyılın 50'li yıllarının sonunda arkeologlar tarafından bulundu ve bir kaç yıl boyunca kazı araştırma çalışmaları yapıldı. Fakat bunun ardından yarım yüzyıl kadar arkeologlar kazı çalışması yapmadılar. Bulunan eserler Mışako'nun enoloit dönemine ait olduğu ve 5500 yaşında olduğunu kanıtlıyor, Mıyekuape kültürü erken dönemi.
Araştırmalara Yeniden Başlandı
Son beş yıl içerisinde 'Devlet Ermitajı' arkeologları burada yeniden kazı çalışmalarına başladılar. Geçtiğimiz yıl Mışako yakınlarındaki bir mağarada Sergey Ostaşinske başkanlığında yapılan kazıda içi yaban armudu dolu, muhafaza çukuru bulundu. Armutlar binlerce yıl içerisinde görünüşlerini muhafaza etmelerine rağmen kömür gibi kapkara olmuşlardı. Çekirdeklerini de muhafa ediyorlardı. O çağlarda bu armutlar kurutulmuş ve bu muhafaza çukuruna doldurulmuştu. Bunların içerisinde 20 tanesi iyi muhafaza edilmiş durumdaydı. 2-3 santimetre büyüklüğündeydiler. Yapılan araştırma neticesinde 5000 yıldan daha yaşlı oldukları açığa çıktı. Arkeologların ifadelerine göre binlerce yıl önce atalarımız günümüzde olduğu gibi armutu kurutuyor ve ondan çeşitli tatlılar yapıyorlardı. Höyüklerde veya eski yerleşkelerde kazılar araştırmalar yaparken kazı yerinde o dönemin bitkileri, ahşap parçaları da bulduğumuz oluyor. Böyle organik niteliklerdekilerin kömürvari hal aldığını görüyoruz. Binlerce yıl içerisinde oksijen onları toprağa karıştırıyor. İlginç olan şey ise örneğin kömürleşen-topraklaşan ağaçların meşe mi, dışbudak mı yoksa şimşir mi olduğunu anlayacak görüntülerini muhafaza etmeleridir. Fakat bu tiptekiler ele alınamadan ufalanıp dağılıyorlar.
Doğamızda Büyük Değişimler Olmamış Olmasına Rağmen Çok Çeşitli Armuta Sahibiz
Bulunmuş bu yaban armutlarının cinsinden ve benzer cinslerden pek çok çeşitteki armut günümüzde de ormanlarımızda çok sayıda var. Bilimadamlarının belirttiklerine göre bulunan bu armutlarla günümüzdekiler birbirlerine çok benziyorlar. Bu sayede söz konusu tarihlerden günümüze kadar yurdumuzun ikliminde büyük değişiklikler olmadığını da açığa çıkartıyorlar.
Herkesin malumu olduğu üzere batı kafkasyada Adıgeler binlerce yıl meyva bahçeleri yetiştirdiler. İyi cins meyva ağaçlarımız hakkındaki bilgiler tüm dünyada biliniyor.
Tanrıya Yakarıda Armut Ağaçları Kullanılıyordu
Adıgeler her zaman ağaçlara belirli bir önem verme geleneğine sahiplerdi, ağaçları uğurlu ve uğursuz diye de ayırıyorlardı. Meyva veren ağaçlarla sert gövdeli ağaçları uğurlu ağaçtan sayıyorlardı; meşe, dışbudak, ıhlamur, fındık, dut vd. Gibi.
Uğursuz ağaçlar olaraksa; Kızılcık, isfendan ağacı (ланчъэ), karakavak 'yabani kavak' (къумбыл), selvi kavağı (пхъэшъабэ), (yabani) kiraz (шэндыгъу) vd.
Yenilebilecek ürün verenlerini kesmek veya yakmak uygun görülmezdi. Armut ağacını kurumuş olsa dahi, kuruması üzerinden yedi yıl geçmeden kesmeyi doğru bulmazlardı. Çiçeklenmiş bir ağacın kesilmesini ise hamile bir kadının öldürülmesi ile eşdeğer görürlerdi.
Meyveleri tanrıya yakarı amaçlı gerçekleştirdikleri seramonilerde kullanma geleneğine de sahiplerdi.
Meşe ağaçları gibi Armut ağaçları da halkın tanrıya yakarı yerleriydi. Neçerezıye köyünün doğu tarafında Pçaşe nehri kıyısında tanrıya yakarı yeri olarak büyük bir armut ağacı vardı.
Bazı sülaler bazı ağaçları kendi sülaleleri için uğurlu görür evlerinin bahçelerine dikerler, tanrıya yakarılarında kullanırlardı. Ailenin çocuğu olduğunda sülalece uğurlu görülen ağaç cinsinden ağaç dikerlerdi. Armut ağacını daha ziyadesi ile erkek çocuklar için Elma ağacını ise kız çocukları için uygun görür, daha sonra da bu ağaca o çocuğun ağacı diye isim verirlerdi. Ağac güzel yetişiyorsa çocuğunda yaşamının güzel olacağını varsayarlardı.
Sülalenin-boyun ağacının adı anılmazdı. Birisinin bu ağacın adını andığını duyduklarında ayağa kalkarlardı.
Eğer farkında olmadan söylemişlerse sülalenin-boyun büyüğüne bunu iletir ve bunu söyleyenin ailesi kurban keserdi.
Yeni bir arsaya yerleşildiğinde, aile taşındığında bahçelerindeki sülale-aile ağaçlarını da mümkünse taşır orada yeniden yetiştirirlerdi.
Meyva Ağacı Dikmek Sevap
Ağaç dikmeyi tanrının hoş gördüğünü bu yüzden sevap olduğuna inanırlardı. Yol kenarlarına, insanların uğrak yerlerine, mezarlıklara ağaç dikerlerdi. Daha önceleri meyva bahçelerine dileyen herkesin girip meyva koparma hakkı vardı. Mezarlıklara meyva ağacı dikerken ' -Ya rabbi, bunun meyvesinden çıkacak sevabı mevtaya ulaştır' derlerdi. Meyvaların zamanı olduğunda yaşlılar mezarlığa gider meyvaları toplayıp dağıtırlardı. Yiyenler içinde sevap olduğunu kabul ederlerdi. Yoldan geçenler böylesi meyvalardan koparttıklarında 'mevtanın ruhu memnun oluyor' derlerdi. Ölünün canının ağaca karıştığını umarlardı.
Faydalı iş veya yiğitlik göstermiş olanlara 'Sana «hayrat ağacı» dikmek layıktır' derlerdi.
Armut ağacı sadece en çok değer verilen ağaçlardan sayılmakla kalmaz, kesilmesi, yakılmasını çerkes ulusu için tehlikeli addederlerdi.
Adıgelerde söylenegeldiğine göre; meyvalar hem insanlara hemde hayvanlara yaşam kudreti verir. Armut ağacı ise ayrıyetten hayvanları koruyor gözetiyor.
Sonbahar Bayramında En Değer Verilen Ağaç Armuttur
Sonbaharda ürünler kaldırılıp serenderlere (-ambarlara) alındığında Tanrıya İrca Bayramı (Тхьэгохьажь МэфэкI)kutlanırdı. Bu bayram esnasında ormana gider yedi tane dalı olan armut ağaçcığı bulur, kesip dallarını temizleyip eve getirirlerdi. Bu ağaçcığı müziklerle, şarkılarla güle eğlene eve alırlardı. Dallarını mumlarla (шэф остыгъ) bezer, tepesine bir kalıp peynir asarlardı. Etrafında sofra kurar yemek yer, içip şarkılar söylerlerdi. Bayramın ardından bu ağaçcığı serender (-ambar)larına koyarlardı. Ambardan onu almaları içinse bir sonraki yılın ürününün konulmasını beklerlerdi.
Armut ağacının yaprağını, dalını kopartmak, yakınlarında ateş yakmak, diplerine pis sular dökmeyi kabul etmezlerdi.
Birisinin çocuğu hastalandığında armut ağacının altına götürür, oturtturur, dualar okuyup üflerlerdi.
Adıge Meyve Bahçeleri En Eski Bahçeler...
Meyve bahçeleri çok uzun zamandır yetiştiriliyor. Tarihi bilgilerimiz ışığında Çinde 3000 yıldan fazla bir zamandır ehli armut yetiştirildiğini biliyorduk. İlk önce burada yetiştirilmeye başlandıktan sonra buradan alınarak başka ülkelerde de yetiştirilmeye başlandığını bilimadamları belirtiyordu.
Fakat günümüzde artık bunun böyle olmadığını söylememizi sağlayacak dayanaklarımız var. Mışako'da bulunan armutlar beş bin yıldan fazla yaşa sahipler. Bu yüzden günümüzde armutun ilk olarak topraklarımızda yetiştirilmeye başlandığını söyleyebiliriz.
Milletimiz çok uzun zamanlardan beri meyvacılık yapıyor, pek çok iyi cinsin türetimini de gerçekleştirdi. Akademisyen N. İ. Vavilov pek çok Çerkes armutu çeşidi belirledi. Onun tesbitlerine göre Armut en büyük evolüsyonunu kafkasyada gerçekleştirdi.
Armut Çeşitlerimizin Benzeri Yok
Adıge meyvalıklarının araştırılması öğrenilmesi hakkında büyük çalışmaları olan ünlü bilimadamı Thağuşe İsmail sadece Çerkeslere mahsus (onların yetiştirdiği) pek çok armut çeşidi tesbit etti. Bunlardan bazıları Hutım (ХъутIым) - Çerkes Bergamut'u, arıbacağı armudu (Bjetlekoj-бжьэлъэкъожъ), haziran armudu (mekuvonığokuj- мэкъуоныгъокъужъ), kışın toplanan güz armudu (bjıhakuj-бжьыхьэкъужъ), çok iri olan deli armudu (deylekuj- делэкъужъ), kasık armutu (şahekuj-щахэкъужъ) vd.
Armut çeşitleri elma çeşitlerine kıyasla uzun süre saklanamıyor. Bu yüzden ya toplandığı gibi yeniliyor yada pestil (IанэтекI), armutsuyu (къужъыпс), şarap, armut bozası, armut şırası, armut ezmesi (marmeladı), reçel vb. yapılıyor.
Sağlık İçin De Faydalı
Sağlık için faydalı olan C, A, B, PP vitaminleri, çeşitli mineraller, potasyum tuzları ihtiva ediyor. Pek çok konuda da şifalılar; kalp, damar, böbrek ve iç organları gibi.
Orta çağlarda armutun dalından koparıldığı gibi yenilmesini doğru bulmuyorlardı bu yüzden kaynatılmadığında ağızlarına almıyorlardı.
Milletimiz armudun faydalarını uzun zamandır biliyor. «Шъоужъу» kaynatılarak iyice koyu kıvama getirilmiş bal yiyeceğinden sonra en tatlı yiyecek olarak Къужълыбжь (kujlıbj - etli kısımları ile birlikte kaynatılarak yapılmış bir nevi) armut pekmezini yaparlardı. Armut kurusunu ise değirmentaşında öğütürler, ardından kızartırlardı. Fakat ne yazıkki bunu nasıl yaptıklarını başka neler kattıklarını günümüzde bilmiyoruz, sadece bildiğimiz şey ise bunu tatlı olarak kullandıkları.
Battal Edilen Köylerimizde Kalabilmiş Ağaçlar Hala Veriyorlar
Milletimizin böylesi ne kadar değer yitirdiğini ancak Allah bilir.
Adıgelerin en büyük zararı gördükleri dönem ise 19. yüzyılda bize karşı sürdürülen savaştır. O tarihlerde zorla milletimizi yurdundan çıkarttıklarında, geride kalan battal hale gelmiş olan köylerimizde çok meyva bahçesi kaldı.
Dağların pek çok yerinde kalmış olan bu meyva bahçelerinde hala meyva verenleri var. Mışako ve yakınlarında yaşlanmış, 20 metre boylarına ermiş koca ağaçlar hala varlar. Her yıl çok miktarda meyva veriyorlar. Her hangi bir hastalığa da maruz kalmadan vermeye devam eden eski Adıge iyi cins meyva çeşitleri... Çoğunluğu armut ve elma ağacı. Güz olduğunda altlarına dökülen meyvaları insanlar hala topluyorlar.
Adıge Armutu Günü de Var
Son birkaç yıldır Sırıf şelalelerinde Adıge Armutu şöleni 20 Ağustostan sonra kutlanıyor. Keyifli ilginç bir şölen oluyor. Bu etkinliğe öncülük eden Bibe Murat pek çok kişiyi etkinliğe davet ediyor. Yarışmalar düzenleniyor, şarkılar söyleniyor, danslar ediliyor. Sırıf şelaleri geziliyor, armut meyvalıklarında üzeri armut dolu olanlara çıkılıyor. Yiyebildikleri kadarını yiyiyor, toplayabildikleri kadarını toplayıp evlerine götürüyorlar. Etkinliğe katılan herkes memnun kalıyor bir sonraki etkinliğe de katılmak arzusunu taşıyorlar. Bu yılki şölen 23 Ağustosta yapılacak, arzu duyan herkes katılabilir.
TEVU Aslan
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi
Kaynak: Adıge Makh
http://www.adygvoice.ru/newsview.php?uid=15995
Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler