Kanjal savaşı, prens Hatokşokue Kurğokue liderliğindeki Çerkeslerin Osmanlı ordusu tarafından desteklenen ve bizzat Kırım Hanı Kaplan Giray tarafından yönetilen Kırım Tatar ordusunu 1708 yılında, Kanjal'da ağır bir yenilgiye uğrattıkları savaştır.
Bu savaşın Çerkes tarihinde büyük önemi var, çünkü Çerkesler Kanjal'da, kendilerinden askeri olarak çok daha güçlü bir düşmana karşı büyük bir zafer kazandılar. Ve bu zafer, Kabardey Çerkeslerinin askeri zekalarının ve kahramanlıklarının sonucu olarak kazanıldı.
Artı, bu savaş, Çerkesya ve çevresindeki güçler dengesinin değişmesine neden olmuştur.
Kanjal Savaşı'nı ilk kez tarihi kayıtlara geçiren kişi, bazı kaynaklarca İsveç Kralı'nın Fransız asıllı ajanı olduğu iddia edilen tarihçi Aubry de La Mottraye'dir. Mottraye'ye göre, Tatar akınlarından, yağmalarından ve soygunlarından kurtulmak isteyen Çerkesler bu akınları durdurmaya ve Tatarlara artık haraç ödememeye karar verirler. Bunun üzerine Osmanlı'nın desteklediği Tatar ordusu Çerkesya'ya sefer düzenler.
Bizzat Kırım Hanı Kaplan Girey tarafından yönetilen Tatar ordusu Mottraye'ye göre yaklaşık olarak 100 bin kişidir. Başka kaynaklar bu rakamı 20 veya 30 bin olarak verirler.
Çerkesler, Tatar ordusuna bir tuzak kurarlar. Önce barış talepleriyle Tatarlara elçiler gönderirler. Günlerce müzakere ederler, ama bu arada saldırı planlarını hazırlarlar.
Alman gezgin Engelbert Kempfer'e göre Çerkes prensi zeki ve kurnazca bir plan yapar. Önce 30 güçlü, savaşçı genci Tatarlar'a teslim eder. Bu 30 savaşçı bir gece ansızın Tatar ordusunun seçkin komutanlarını ve askerlerini öldürürler. Ardından Kabardey-Çerkes ordusu büyük bir saldırı başlatır.
Askeri üstünlüklerine ve 1700 yılında Çarlık Rusyası ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan "İstanbul Anlaşması" nedeniyle Çerkeslerin Ruslardan yardım alamayacak olmalarına güvenen kalabalık Tatar ordusu bu beklenmedik tuzak ve dört bir taraftan saldıran Çerkes birlikleri karşısında tutunamaz, ağır kayıplar verir. Bazı kaynaklar bu kayıplarının 11 bin olduğunu söylüyorlar.
Saldırıdan sağ kurtulanlar, Tatar Ordusu komutanı Sultan Giray Han dahil, ölülerini sahada bırakarak kaçarlar...
Kırım Savaşı üzerine yazılan bir Çerkes ağıdında şu sözler geçer:
“Къэнжалыщхьэ гущэм фочхэр щагьауэ, И лъабжьэ гущэм къырымхэр щогъ... Kanjal'ın tepesinde tüfekler patlıyor, vah ki aşağıda Kırım askerleri ağlıyor... ( Kaynak: Beshto Yılmaz Beştepe )
İşte bu tarihi ve büyük zaferin yıldönümünde Kabardey Balkar Cumhuriyeti'nden Çerkesler her yıl Kanjal'a doğru bir atlı yürüyüş ve Kanjal'da temsili bir zafer kutlaması örgütlüyorlar. Ama barışçıl yürüyüş, Balkar köyünden, Kendelen'den geçerken tacize uğruyor.
Balkarlar, bu temsili atlı yürüyüşün kendilerini taciz ettiğini, atlıların köyden geçerken kendilerine hakaret ettiklerini iddia ediyorlar. Ama asıl olarak Çerkeslerin tarihteki bu büyük zaferi unutmamalarından, her yıl anmalarından rahatsızlar. "Balkar Türkleri" olarak kendilerini savaşı kaybeden taraf olarak görüyorlar. Bir de, Kanjal bölgesinin kendi tarihi toprakları olduğunu iddia ediyor ve temsili atlı yürüyüşünü egemenlik haklarına bir saldırı olduğunu düşünüyorlar.
Bölgede etnik gerginlik ve çatışma potansiyelinin sürekli olmasını isteyen güçler her iki tarafında da Kanjal Savaşı ile ilgili duygularını istismar ediyor, özellikle Balkarları kışkırtıyorlar.
Kanjal Savaşı ve zaferi Çerkes tarihinin ayrılmaz ve onurlu bir sayfasıdır. Kimsenin Çerkes halkının bu zaferi hatırlamasını ve anmasını engelleme hakkı yok.
Ama Çerkesya'da bütün halkların barış ve huzur içinde birlikte yaşamaları da çok önemli. Bu halklardan biri Balkar Türkleridir.
Çerkesya'nın geleceğinde Balkarların da olacağını, Çerkes ve Balkar halklarının Çerkesya'da birlikte yaşayacaklarını unutmamalı, etnik gerginliklerden-çatışmalardan medet uman güçleri sevindirmemeliyiz.
Hatko Schamis
17 Eylül 2020