#449 Ekleme Tarihi 15/03/2013 01:58:36
15 Mart 2013
KÇC, Adıge/ Çerkeslerin Rusya Federasyonu’nda üç ayrı ‘egemen halk’/ ulus adı altında tanındığı (resmi statülü) üç cumhuriyetten biridir (1). Bu üç cumhuriyet içinde, yüzölçümü yönünden en büyük, en dağlık, ama tarım toprağı en az olan ve beş resmi dili olan çokuluslu bir cumhuriyettir. Yüzölçümü 14,277 km2, nüfusu 477,859 (2010), başkenti Çerkessk'tir (121 439).
Son 8 yılda nüfus, Adıge Cumhuriyeti ve Kabardey- Balkar’a göre daha fazla artmış, 439,470’den (2002) 477,859’a (2010) çıkmıştır. Genel artış 38,389’dur (% 8,7). Aynı dönemde Karaçay nüfusu- 25,126; Çerkes nüfusu- 6,875; Abazin nüfusu- 4,573; Nogay nüfusu- 781; Rus nüfusu da- 2,147 artış göstermiştir. 5 tanınmış ulusal topluluk adına toplam artış 39,502’dir, bu artışta Karaçay payı % 63,6; Çerkes payı % 17,4; Abazin payı % 11,6; Nogay payı % 1,9; Rus payı % 5,4’tür. Bu da Rus ve Nogay nüfusun yerinde saydığı ya da bölge dışına göç ettiği, Çerkes ve Abazin nüfusunun daha az, Karaçay nüfusunun ise patlama yaptığı biçiminde açıklanabilir.
Cumhuriyette kentli nüfus oranı % 43’tür; bu da yöre ekonomisinin hâlâ tarım ağırlıklı olduğunu gösteriyor.
COĞRAFİ DURUM
KÇC- Fiziki Harita
Cumhuriyet, batıda ve kuzeybatıda Krasnodar Kray, kuzeydoğuda Stavropol Kray, doğuda Kabardey- Balkar, güneyde Abhazya ve Gürcistan ile sınırdaştır. KÇC arazisinin güneydeki beşte dördü (% 80) dağlıktır . Düzlükler kuzeydedir. Yükseltiler 4,000 m'yi bulur ve yer yer bunu aşar. Güneydoğuda Elbrus Dağında (Oşhamafe; Mingi- tav) 5,642 m’ye ulaşır.Hotyutau Yaylası- Solda Elbrus Dağı
Dombay, güneydeki dağlık kesimde turistik bir yöredir ve bir yerleşim yeridir. Arazi, en yüksek tepelerden aşağıya doğru alçalırken şöyle bir görüntü sırasını izler: Önce, en yüksekte sivri/ çıplak kayalar, daha aşağıda buzullar, sonra sırasıyla kalıcı karlar, dağ/ Alp çayırları (yaylalar), iğne ve geniş yapraklı ormanlar. Dağ çayırlarında yazın hayvan, özellikle koyun, sığır ve arı kovanları yayılır, göl ve derelerinde lezzetli alabalık avlanır. Buralarda modern tesisler kurulmuş olup çok sayıda ziyaretçi/ turist ağırlanır. Kuzeydeki düzlükler (Base Ovası ya da Çerkes düzlüğü) step/ bozkır görünümündedir. Dağ sırtlarındaki başlıca geçitlerMaruhski (2,748 m) ve Kluhorski'dir. Eski Sohum Askeri Yolu, yöreyi Abhazya'ya bağlar.Dombay
Dağlık alan, eskiden beri yazları dinlenilen, kış sporları yapılan ve şahane manzaraları olan bir turizm alanıdır. Şifalı suları vardır. Rus hükümeti şimdi, dağlık yöreyi Kuzey Kafkasya dağ turizmi programına almış bulunuyor. Bu yolla bölge ekonomisinin geliştirilmesi, Müslüman nüfusun diğer bölge ekonomilerine entegre (asimile) edilmesi amaçlanıyor olmalı.Aşağı Teberda vadisi
Güneydeki Kafkas Dağlarından çok sayıda akarsu doğuyor. Dağlardaki buzul ve kar sularıyla beslenen bu akarsular kuzeye doğru akarak, güneydoğudaki Elbrus Dağı’ndan doğan, önce kuzeye, ardından kavis/ dirsek yaparak batıya doğru akan ve Karadeniz’e dökülen Kuban Irmağı ile birleşir. Bu akarsu kollarının başlıcaları doğudan batıya doğru Kuban'a (boyu 870 km) dökülen Teberda (60 km), Küçük Zelençuk(59 km), Büyük Zelençuk (158 km), Urup (231 km) ve Laba (214 km) kollarıdır. Kuban’ın doğusunda, yine Kafkaslardan doğan Kuma Irmağı (802 km) sağdan Podkumok (155 km) kolunu alarak, önce kuzeye, sonra dirsek yaparak doğuya doğru akar ve Hazar Denizi’ne dökülür. Podkumok Irmağı üzerinde çok sayıda yerleşim vardır: Karaçay beldesi Uçkeken (16,5 bin nüfus; 950 m yükseklikte), cumhuriyet dışında Kislovodsk (129 bin), Essentuki (101 bin), Pyati;rsk (212 bin) gibi birer tatil beldeleri. Bu yerler de eski Çerkes toprağıdır. Pyati;rsk, Çerkesya’nın işgalini hicveden ünlü Rus şairi Mikhail Lermontov’un (1814- 1841) düzmece bir düello ile Çarlık rejimi tarafından öldürtüldüğü yerdir, şimdi bu yer Kuzey Kafkasya Federal Bölgesi başkentidir. Söz konusu akarsuların kuzeye doğru alçalıp genişleyen dar ve uzun vadileri cumhuriyetin tarım yapılan başlıca yerleşim yerleridir. Vadilerde her 3-5 km’de bir, bir yerleşim yeri (köy, kasaba ve kent) bulunur. Yörede, yükseklerde çok sayıda (130 adet) buzul/ sirk gölü, ırmak boylarında da set gölleriyle karşılaşılır. Yöre, doğal güzellikleriyle büyük bir turistik potansiyele sahiptir. Diğer iki yörede (AC ve Kabardey-Balkar), Sovyetler döneminde Rus/ Sovyet monotonluğu ve yozlaşma (Ruslaşma ve gelenekten uzaklaşma) yaşanırken; Karaçay- Çerkes’te gelenekler ve yerel özellikler, yerel yönetimce desteklenmişti. Karaçaylar çalışkan ve dindar, Rus, Çerkes ve Abazinler rahatlarına daha düşkün insanlar olarak tanınırlar.Hurla Gölü
*** Bir Karaçay Efsanesi (Özet) Hurla Gölü çevresindeki bir yaylada bir Karaçay çoban yaşarmış, her yaz koyunlarını yaylaya götürür otlatırmış. Delikanlı koyunlarına o denli tutkunmuş ki,onları bir an olsun yalnız bırakmaz, ağılını özellikle geceleri boş bırakmazmış. Ailesi genci evlenmeye zorlayıp dururmuş. Düğün günü kesilmiş. Karaçaylarda gelenek Adıgelerden biraz farklı olur. Delikanlının, düğünü nedeniyle birkaç günlüğüne köyüne dönmesi gerekiyor. Koyunlarını, gönülsüz kardeşine emanet ediyor ve ona şöyle diyor: “Gece koyunlarım kaynaşıp/ telaşlanıp meleşebilirler, sakın kalkıp dışarı çıkıp koyunlara karışma. Koyunlarıma birşey olmaz”. Birinci gece koyunlar meleşir ve huzursuzlaşırlar, kardeş dışarı çıkmaz. İkinci gece dayanamaz dışarı çıkar ,altın boynuzlu ve gümüş tüylü kocaman bir koçun koyunların arasında dolaştığını görür. Koç ürker ve kaçar. Uyanık kardeş: “Bak hele bak, kurnaz biriymiş, aklı sıra bizden habersiz o güzelim koça konacakmış. Yedirirler mi adama?” der ve ertesi gece koçu yakalamaya karar verir. Üçüncü gece delikanlının içine bir sıkıntı düşer, koyunlarının başına bir felâket geldiği kaygısına kapılır. Düğünü bırakıp koyunlarının yanına doğru koşmaya başlar. Uyanık kardeş ise, tuzak kurar ve koçu yakalamaya kalkışır, ama boşuna… Koç sürüyü de peşine takıp Hurla Gölü’ne dalar. Delikanlı yetişir ancak boşuna. Topal olduğu için geride kalan son kuzunun kuyruğundan tutar, kuzu göle dalar, delikanlı da kuzuyla birlikte göle dalar. Ağabey, o soylu koçun koç katma mevsiminde koyunlarını dölleyeceğini, ondan altın boynuzlu ve gümüş yünlü kuzular elde edeceğini biliyor ve koçu ürkütmemeye çalışıyordu. Delikanlı, şimdi koyunları ile birlikte Hurla Gölü’nün dibinde yaşıyormuş. Çobanlar, ara sıra delikanlının çaldığı kaval seslerini duyuyorlarmış. Göl yüzeyine vuran koyun yapağıları da sürünün varlığını kanıtlıyormuş. Aç gözlü kardeş, büyük sözünü dinlemiş olsaydı, soylu koçtan altın boynuzlu ve gümüş yünlü kuzular elde edilecek ve Karaçay toplumu yoksulluktan kurtulmuş olacaktı. *** Düzlüklerde Ocak ayı ortalaması -3,2 derece, Temmuz ayı ortalaması da +20,6 derecedir, uç değerler olarak, ısının -29 dereceye düştüğü ve +39 dereceye çıktığı da kaydedilmiştir. Düzlük kesimde yağış yetersizdir, tarımda sulama gerekir, Kuban ve kolları üzerinde kurulu olan baraj ve göletlerden sulamada yararlanılır. Vadilerde tarım, dağlarda da hayvancılık yapılır. Akarsularında bol miktarda balık, özellikle dağlardaki akarsu ve göllerde alabalığı bulunur. Doğa koruma alanları/ ulusal parklar oluşturularak yaban yaşamı koruma altına alınmıştır. Küçük çaplı bir sanayileşme hareketi vardır. Sanayi tarım, özellikle hayvan ürünlerine dayanır. Et üretimi sağlayan büyük domuz çiftlikleri ve et kombinaları kurulmuştur. Önemli bir sektör de turizmdir ve günden güne gelişmektedir. ETNİK YAPI VE İŞÇELERKaraçay- Çerkes Cumhuriyeti- Etnik Harita (Yeşil renk ‘Karaçay’; kahverengi ‘Rus’; koyu sarı Çerkes)
Bölgenin yerli halkı, 19. yüzyılda düzlük kesimde Adıge/ Çerkesler, dağlarda da Karaçay ve Abazinler idi. Daha sonra, 1860’larda, Abazinler, Rus Hükümeti tarafından dağlardan Çerkes düzlüğüne/ Base Ovasına indirildiler ve Adıge/ Çerkes köylerine ya da yanlarında kurulan yeni köylere yerleştirildiler. Bu arada Abazinlerin çoğu Türkiye’ye gönderildi. Nogaylar da Çerkeslere yakın yerlere yerleştiler. Ruslar (Kuban Kazakları) ise, 1830’larda ve sonrasında geldiler ve iişgal edilen Çerkesya topraklarına kademe kademe yerleştiler. Kazak olmayan Rus nüfusun bir bölümü ise, Sovyetler döneminde Rus hükümeti tarafından politik nüfus olarak getirilip Çerkessk’e yerleştirilmiştir. Karaçayların Çerkes düzlüğüne inişleri ve yayılmaları olayı ise, daha yenidir, 1917 Sovyet İhtilali ve 1957 yılı sürgün dönüşü sonrasında olmuştur. 2010 yılı nüfusu 477,859 idi; bu nüfus içinde, % 41 ya da 194,324 Karaçay; % 11,9 ya da 56,466 Çerkes (iki köyü Besleney, diğerleri, 10 üzeri köyü Kabardey); % 7,8 ya da 36,919 Abazin; % 3'3 ya da 15,654 Nogay; % 31,6 ya da 150,025Rus/ Kazak nüfus vardır. Ayrıca Oset (3,142), Ermeni (2,737), Ukraynalı (1,990), Tatar (1,696) ve Grek/ Rum (1,276) gibi daha küçük azınlıklar da vardır. Adıge/ Çerkes, Abazin ve Nogaylar cumhuriyetin kuzeybatısındaki ilçelerde (Abazin, Adıge- Hable, Habez ve Nogay) ve başkent Çerkessk'de, çoğu Kuban Kazakları soyundan olan Ruslar başkent Çerkessk ile güneybatıdaki Urupski(24,404) ve Zelençukski (51,780) ilçelerinde; Karaçaylar ise, 1957 yılı sürgün dönüşü üzerine başkent Çerkessk ile doğu yarıdaki, şimdilerde Karaçay nüfus ağırlıklı Prikubanski (29,343), Malokaraçayevski (43,318), Karaçayevski (30,376) ve Ust- Cegutinski (50,641) ilçelerine yerleştirilmişlerdir. Kuban Kazakları, gelenek yönünden, Ukraynalılar gibi, ama daha fazla Çerkeslere yakın olan bir topluluktur. 1957 yılı ve sonrasındaki Karaçay dönüşü Sovyet/ Rus devleti tarafından gerçekleştirilmiş, Karaçaylara konut ve iş sağlanmış, üretime geçişlerine değin geçimleri üstlenilmiştir. 2006 ve 2007’de Çerkes nüfus ağırlıklı Adıge-Hable(16,186) ve Habez (30,356) ilçeleri içinden birer Abazin (17,069) ve Nogay ilçesi (16,046) çıkartılmış, ancak iki parça arasındaki küçük Karaçay şeridine dokunulmamıştır (bk. Etnik harita). Bu şerit toprağı ve Karaçay yerleşimine tahsis edilen Prikubanski ilçesi de, 1957 yılı öncesinde Çerkes Özerk Oblastı (ÇÖO) sınırları içindeydi, Çerkes toprağıydı. Toprakları ufalanmış olsa da, yöre Çerkesleri, Kafkasya’da ulusal kimliğini en fazla koruyabilmiş, din ve geleneğine daha bağlı kalmış ya da en az Ruslaşmış olan Adıge topluluğu olarak bilinirler.Bir Karaçay genci
Az ya da daha fazla asimile olmuş (Ruslaşmış) diğer Adıge/ Çerkes (AC;KÇC), Abazin ve Nogaylara karşın, Karaçaylar dil, din ve geleneklerine çok daha fazla bağlı kalmış, daha kapalı devre bir toplum olarak direnmeyi ve çoğalmayı başarmışlardır, bunu takdirle karşılamak gerekir (Karşılaştırınız: 1959’da Karaçay sayısı 81 bindi, 2010’da 218,403 oldu- % 170 artış; 1959’da Adıge `AC` sayısı ise 80 bindi, 2010’da 124,835 oldu- % 56 artış).Karaçay-Çerkesya'nın İdari Haritası: 1- Abazin ilçesi (2 parça), 2- Adıge-Hable ilçesi (2 parça), 3- Nogay ilçesi.
Tarihçe, Soykırım ve Rus yayılması10 -13. yüzyıllardan kalma bir tapınak, kilise, Aşağı Teberda
Bugünkü Karaçay- Çerkes’in Kuban Irmağı solunda/ batısında olan toprakları, 1829 yılı öncesinde Özgür Çerkesyatoprağıydı. Karaçay ise, güneyde ve Rus- Çerkes sınırının iki yanındaydı, çoğu Çerkesya’da, azı da Rusya’da, Rus Kuban oblastının Batalpaşinsk ilçesindeydi (otdel) , oraya bağlıydı. Rus birlikleri 1828 yılında Karaçay yöresinin Çerkesya’da kalan bölümünü x işgal ettiler. Ancak bey ayrıcalıklarına, yerel geleneğe/ örf ve adete ve şer’i esaslara dayalı hukuk sistemine dokunmadılar, çünkü Rusya hukuk sistemi de feodal ve gelenekseldi, Kilise hukuku ile şer’i hukukun uygulandığı yöreleri vardı. 1829’da imzalanan Edirne Antlaşmasına göre, sadece Karaçay yöresi değil -uluslar arası hukuka göre- Çerkesya’nın tamamı, Rusya toprağı sayıldı. Sonuç olarak, binlerce yıldan beri bağımsızlığını korumuş olan ve o sırada hâlâ korumakta olan bir ülke, ‘bölge statüsü’ biçiminde Rus Kuban oblastının içine alınmış oldu . Ancak fiili durum farklıydı, 1828’de Rus birlikleri, Karaçay yöresini istila etme dışında, Karadeniz kıyısındaki Anapa Kalesi’ini de ele geçirmişlerdi. 5 bin kişilik bir garnizonun bulunduğu bir Osmanlı uç/ savunma kalesi olan Anapa’nın düşmüş olması, aynı zamanda Çerkeslerin Türklerden silâh ve cephane satın aldıkları bir politik ve stratejik merkezin de yitirilmiş olması anlamına geliyordu. Çerkesya’nın güneydoğusunda yaşayan ve Ruslarla öteden beri ticari ilişkileri bulunan Karaçay beyleri (biy, tavbiy) birer sadık Rusya yurttaşı oldular ve 1860’lardaki ‘demokratik’ reformlara değin Ruslara sadık kaldılar; örneğin, Kurtuluş Savaşı sırasında Şeyh Şamil’in ve Çerkeslerin yardım çağrılarına kulak asmadılar. Ruslar 1838’de doğudaki Kuban Irmağından batıdaki Laba Irmağına kadar uzanan Çerkes topraklarını işgal ettiler. Rus işgali kademeli olarak yürütülüyor, sınır boyunca stratejik hatlar oluşturuluyor, bu hatlar (yollar) üzerinde kale ve karakollar, yüksek gözetleme kuleleri (çeşane/ gece gözü) kuruluyordu. Kuban, Urup ve Laba (1840) hatları bunlardandır. 1840’larda Özgür Çerkesya (işgal altında olmayan kesim), Laba Irmağı- Karadeniz arasına sıkışmıştı. 1850 yılı sonlarında Özgür Çerkesya, Belaya/ Şhaguaşe Irmağı arasında bulunan topraklardır. Belaya Irmağının sağ yakasında 1860’da Belaya Hattı kuruldu. Daha sonra Şapsığ ve Natuhayları ayıran Adagum Hattı inşa edildi. Laba- Belaya ırmakları arasında ve Orta Kuban’ın solunda yaşayan Bjeduğ, K’emguy, Mehoş, Besleney, Yecerukay, Kuban Kabardey, Şahgirey, Abzah, vb leri 1859’da, kıyıdaki Natuhaylar da 1860 yılı başında birer anlaşma yaparak Rus yönetimi altına girdiler. Şapsığlar ve onların ardındaki Vıbıhlar ise, Rus yönetimi altına girmeyi kabul etmediler. Rus Hükümeti, 1860’da, Çerkesya’daki generallerin önerisi doğrultusunda Karadeniz bölgesinin Çerkes nüfusundan boşaltılması (temizlenmesi) kararını almıştı, dirensin direnmesin kıyı toplulukları, gerekirse askeri yöntemlerle sürülecek ve Türkiye’ye gönderilecekti. Bu konuda Rusya ile Osmanlı hükümeti arasında mutabakata varılmış, karşılıklı göç komisyonları kurulmuştu. 1859’da boyun eğmiş olan Abzahlar, 1861’de General Yevdokimov’un Abzah barışını bozup Abzahlara saldırması üzerine Abzahlar da Şapsığ/ direniş safına geçtiler. Çünkü Çar, Abzahların da sürülmeleri kararını vermişti. Çerkesya’nın Karadeniz kıyıları (Natuhay, Şapsığ, Hakuç, Vıbıh ve Ciget yöreleri) ve iç kısımdaki Abzah yöresi ya da Belaya/ Şhaguaşe Irmağı batısı, Rus Hükümetince yerli nüfusundan boşaltılması kararı verilen topraklardır, yani Rusların soykırım, etnik temizlik ve dış sürgün (deportasyon) kararının uygulandığı bölge burasıdır. Bu yöreyi diğer yörelerle karıştırmamak gerekir, ancak ilgisiz yöreleri de bu bölge ile ilişkilendirmek isteyenler oluyor; diğer yörelerden Osmanlı topraklarına yapılan göçler farklı bir kate;ride yer alır. Örneğin, o yöreler için alınmış resmi sürgün kararları yoktur. Bunu çarpıtmak, Rus’un eline koz vermek, sorunu sulandırmak ve davayı zayıflatmak anlamına gelir. Ancak, stratejik noktalardan uzaklaştırma, çeşitli baskılar, kandırma, değiş-tokuşu, yani önerilen yeri beğenmeme, Osmanlı ülkesine göç ederek daha iyi bir yaşama kavuşma, köleleri elden kaçırmama ve paraya çevirme gibi etkenlerle yörelerini terk edenler vardır. Bu tür baskılar da insan haklarını ihlâl kapsamına girer, ama soykırım olarak kabul ettirilemez. İlkinden, Şapsığ örneğinden fark, göçlerin sivil yönetimi olan yerlerden yapılmış, seçenek sunulmuş, göçün yapılmaması iradesinin olmasıdır. İlkinde ise, sadece asker ve silâhlı baskı/ zorlama vardır. Seçenek sözde vardır, fiili, pratik anlamda yoktur. Sözde seçeneği çok az kullanılabilmiştir. Rusya bu sözde seçeneği ön plana koymaya çalışıyor. Ancak, Karadeniz kıyılarına sürülen insanlar içinden sadece istavroz çıkarıp Hıristiyanlığı kabul edenlerin gemiye binmekten ve sürülmekten kurtulduğu bilinmelidir, seçenek dedikleri şey işte buydu(Seçeneği Abzahlar kullandılar, ama Abzah varlığı da 260 binden tek köye- Hakurınehable köyüne, şimdilerde 4 bin sayısına düşmekten kurtulamadılar, Rus 1880’lerde onları da Türkiye’ye göndermenin bir yolunu bulmakta güçlük çekmedi. İstavroz konusunda bir örnek olarak bk. “Bir Adıge Mevlithanla Söyleşi: Guser Fahrettin Abatay – 2”, CC, Sanat/ Müzik bölümü). 1860’da Rus Hükümeti tarafından Çerkeslerin Batı bölümü/ Karadeniz kıyıları Çerkesleri için etnik temizlik ve sürgün kararı alındı. İnsanlığa karşı bir suç olan bu kararı imzalayan Çar II. Aleksandr, 1861’de, bir de ‘demokratik reform kararı’ aldı. Ancak, Çar, kararda yaptığı son bir ‘düzeltme’ ile, geniş toprak sahiplerini kolluyor, topraksız köylüye toprak vermiyordu, yine seçenek sunmuştu: Toprak isteyen topraksız ailelere/ azat edilecek köle köylülere, fethedilecek Çerkesya ya da Sibirya toprakları gösterilmişti, oralarda parasız toprak vardı. 1860’larda ABD’de de aynı oyun oynanmıştı; siyah nüfus için kölelik statüsü ‘sona eriyor’, ama toprak verilmiyordu, toprak beyaz nüfusta kalıyor, Kızılderililerden temizlenen ve temizlenecek olan topraklar da beyaz nüfusa tahsis edilecekti. Ayrıca, seçme ve seçilme hakkı, siyah nüfus için işlevsiz hale getiriliyor ve ülke yönetimi beyaz nüfusun eline veriliyordu. Beyaz tekeli en az bir yüzyıl, 1970’lere değin sürecekti… Çar, Rus köylüsünü topraksız bırakmış, topraksız köylüyü toprak işçisi/ gündelikçi konumuna düşürmüş, bu da 1917 Ekim devrimini ateşleyen bir fitil olmuştu. Devrime köylü desteğinin temelinde Çar’ın attığı bu son devre kazık, işlenen adaletsizlik yatar. Bu arada en büyük darbeyi zavallı Çerkesya ülkesi yemiş, yok edilmiş, yağmalanmış, öz halkı, ülkesinden atılarak sürgüne yollanmış ve çil yavrusu gibi 50 ülkeye dağıtılmıştır. 1860’lar emperyalizmin kudurduğu yıllardı; ama, günümüze bile yaralar kapanmış değil, İstilâcı Rusya, yok ettiği Çerkesya’nın gurbetteki öz evlatlarına, 150 yıldır hâlâ öz yurtlarının kapılarını kapalı tutuyor. *** Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan 1829 Edirne Antlaşması ile Çerkesya, yukarıda belirttiğimiz gibi, bağımsız ülke statüsünü yitirdi ve uluslar arası hukuka göre Rusya’nın Kuban oblastı sınırları içine ‘alındı’. O dönemin devlet haritaları Çerkesya’yı Rusya sınırları içinde gösteriyordu. Ancak Çerkesler, kendileri için biçilen bu bölge/ ilhak statüsünü reddettiler, hiçbir zaman Osmanlı Devleti’ne bağlı olmadıklarını ve vergi vermediklerini, tam aksine özgür bir ülke olarak yaşadıklarını, Osmanlı Devleti’nin Çerkesya/ Adıge ülkesini bir başkasına verme yetkisinin/ hakkının olmadığını açıklayarak, Edirne Antlaşması hükümlerini tanımadılar; ama haklı olduklarına hiçbir devleti inandıramadılar (Tarih, çok sonraları, Çerkes halkı ve ülkesi Ruslarca – soykırım, etnik temizlik ve dış sürgün yoluyla- yok edildikten sonra Adıgelerin sesini duymuş olmalı, nitekim günümüz tarih atlasları `Ruslarınkiler dışındakiler` Çerkesya’yı 1864 yılına değin yaşamış egemen bir ülke olarak gösteriyorlar. Çerkes soykırımı günümüzde sadece Gürcistan tarafından tanınmış, Çerkes soykırımını ele alan ilk belgesel roman da yazar Halit Kakınç tarafından “Çerkes Aşkı” `Adıge Şuleğu` `Аdıg'e ş`ul'eğu/ Адыгэ ш1улъэгъу` adıyla yazılmış, Şubat 2013’te yayınlanmıştır ). Ruslar, 1828’de Kuban-Teberda ırmakları üçgeninde yaşayan Karaçay yöresini işgal edip ilhak etmiş, yöreyi Kuban oblastı Batalpaşinski ilçesi (отдел) sınırları içine almışlardı. Ruslar, 1830’larda, Çerkesya’nın tamamını ele geçirmek için harekete geçtiler; ancak Dağıstan ve Çeçenistan’da patlak veren Müslüman ayaklanması (Mürid Hareketi) üzerine, Çerkesya’ya yönelik işgal faaliyetlerini geçici olarak durdurdular. Ancak Şeyh Şamil’in Ahul;’da yenilip Dağıstan’dan Çeçenistan’a kaçmas/ sığınması üzerine (1837), Ruslar yeniden işgal faaliyetini başlattılar (1837); doğudaki Kuban Irmağından batıya doğru ilerleyerek ve Çerkeslerle çarpışarak, 1838'de Kuban'ın bir kolu olan Laba Irmağına ulaştılar; Ruslar Çerkesya’nın neredeyse yarısını ele geçirmiş oldular. Çerkesler işgale uğrayan bu geniş ve verimli ovaya Base Ovası/ ‘Base Gubğo’ diyorlardı. Ovanın güneyindeki dağlarda barışçı Karaçaylar dışında, Laba Irmağı kaynak bölümünde barışçı kişiler olan Abazinler de yaşıyorlardı, onları da itaat altına aldılar. Adıge/ Çerkeslerin çoğu, Çerkes egemenliğindeki Laba Irmağı ötesine/ soluna sığındı ya da Ruslarca katledildi. Örneğin Mehoş ve Besleneylerin çoğu yok edildi, Abzahlar, Kuban Kabardeyleri ve bazı topluluklar ağır darbe aldılar. Ruslar batıda çıkartmalar yaptılar, 1837- 1839 yılları boyunca Çerkeslerle çarpışarak Çerkesya’nın Karadeniz kıyılarını işgal ettiler. Burada kıyı boyunca bir yol/ hat inşa ettiler. Kıyıda kale, karakol ve gözetleme kuleleri kuruldu. *** Doğuda, Base Ovasında yaşayan nüfustan çok küçük bir bölüm (toplam 5 yerli/ Adıge köyü) Laba’nın doğusunda kalabildi; ikisi Besleney, biri de K’emguy olan 3 köy (K’emguy- Şhaşefıj; Besleney- Beçmızaye, Kurğokoy) şimdiki Krasnodar Kray’ın Uspensk ilçesinde kaldı, iki Besleney köyü de (Besleney ve Vak'ojıle köyleri), yer beğenerek Büyük Zelençuk (İncıcışho) Irmağı vadisine yerleşti (Besleney köyü, 2010’da 3,520 nüfus). Ardından Zelençuk’a yerleştirilen nüfus, 1830’lu yıllarda Kabardey’den getirilen uysal göçmenlerle ve daha sonra, 1860’larda dağlardan indirilen Abazin nüfusla takviye edildi. Yerleştirmeler sırasında, Rus komutanları (hepsine ‘Çerkes’ ya da ‘Dağlı! diyorlardı), farklılıkları bilemediklerinden, bazı köyler Abazin- Çerkes karması köyler halinde kuruldu (Daha sonra, Sovyetler döneminde ve bugünlerde Abazinler arasında Çerkeslerden kopuş biçiminde bir süreç başladı. 2006’da bir Abazin ilçesi kuruldu. Bunun üzerine Abazinler, Çerkes nüfus ağırlıklı Habez ilçesindeki Çerkes ya da Abazin- Çerkes karma nüfuslu köyleri terk etmeye ve yeni kurulan Abazin ilçesine taşınmaya başladılar). Ruslar 1830’lar ve sonrasında Büyük ve Küçük Zelençuk ırmakları vadilerinin çıkış noktalarında silâhlı Kazak stanitsaları/ kasabaları kurdular. Amaç, silâhlı Kazaklar aracılığıyla Çerkesleri vadi içlerinde denetim altında tutmak ve Özgür Çerkesya ile bağlantılarını koparmaktı. Çerkeslerden temizlenen topraklara ise, kafileler halinde gelen Kuban Kazakları yerleştirildi. Devam Edecek...Çerkesya Araştırmaları Merkezi-ÇAM
Diğer Haberler