Tarih, Kültür ve İktisat Açısından Çerkesya (Çerkesler) - 2
İrfan KALAYCI
2. Çerkeslerin Sosyokültürel Yapısı
“Çerkesler tavır itibariyle demokrat, fakat kalpleri aristokrattır.”
Puşkin
2.5. Hukuk: Yazısız Kanunlar (Habze)
Çerkes toplumu, günümüzde İngiltere modeline benzer, yazılı olmayan geleneksel hukuk kurallarına (habze / xabze) tabidir. Çerkeslerin sosyal yaşamında örf / âdet kurallarıyla resmi hukuk kuralları iç içedir. Habzenin başlıca iki temel kaynağı vardır: Biri, değişen zamana ve ihtiyaca göre yapılan ve halk tarafından benimsenen düzenlemeler; diğeri ise, “xase“ adı verilen halk meclisinin kararlarıdır. Uygulama toplumun tümü tarafından izlenir ve denetlenir. Geleneksel Çerkes toplumunda yaygın ve etkili bir sosyal denetim mekanizması vardır. Habzeye aykırı davranışlar, öncelikle yerel düzeyde çözülmeye çalışılır. Geleneksel Çerkes hukukunda ölüm cezası yoktur.54
Hapishanesi olmayan tek halkın Çerkesler olduğuna inanılır. Zira eğitim, yaşam ve cezalandırma sistemi insanların hapsedilmesine gerek bırakmazdı. Eğer bir Çerkes ayıplanmasını, dışlanmasını gerektiren bir kusur işlemisse, sadece o birey değil, üyesi olduğu ailenin tamamı o kişiye yeterli eğitim vermemiş olmaktan dolayı kınanır, ancak cezanın bireyselliği ilkesine dayanılarak toplumdan uzaklaştırılarak başka bir Çerkes yöresine gönderilen kişiyle birlikte ailesi de gidebilir(di).55
İslamiyet’in Çerkesler arasında henüz toplumsal bir kabul görmediği 17-18. yüzyıllarda hukuk davaları geleneksel hukuka, örf / âdetlere göre çözülüyordu. Ancak toplumsal tabakalar arasında bir eşitsizlik mevcuttu. Çerkeslerin İslami toplum düzenine ve şeriat hükümlerine yaklaşımları kabilelere göre farklılık gösteriyordu. Aristokratik düzenin egemen olduğu Kabardeylerde Rus kanunları gelinceye kadar şeriat hükümleri geçerliydi. Prens ve soylular koyu şeriat taraftarıydılar, çünkü şeriat mahkemeleri onların yönetimindeydi. Demokratik toplum düzenine sahip Çerkes kabilelerinde ise soylular eski geleneksel düzeni savunuyor ve kaybetmekte oldukları sınıf ayrıcalıklarını korumaya çalışıyorlardı.56 Bu ikili yapı ve sosyal dengenin bozulması yıllarca Çerkesya’nın milli bütünleşmesine engel olacaktı.
54 Cahit Aslan, Sefer E.Berzeg ve Murat Papºu, vd., Biz Çerkesler, Kafkas Dernekleri Federasyonu.,Ankara, ªubat 2011, s. 25.
55 Aslan, Berzeg, Papºu, vd., a.k., s. 26.
56 Aşemez, vd.’den aktaran Ufuk Tavkul, “İslamiyetin XIX. Yüzyılda Kafkasya Halklarının Toplumsal Yapılarına Tesirleri”, Kırım Dergisi, 7/25, 1998, s. 1-4.
2.6. Ahlak ve Yönetim: Terbiye ve Demokrasi Sanatı
M. İzzet’in önemle vurguladığı gibi, Çerkeslerde âdâb / edep bağlamında salt “ahlak yasası” egemen olmuştur. Çerkes bilginleri bu yasayı tıp mantığına uygun kurgulamışlar: “Hastalığı sonradan tedavi etmektense, sağlığı önceden korumak!” Ahlak yasasının temel ilkesi haklardaki kadın-erkek eşitliğidir. Ana-babaya mutlak itaat, yardımlaşma, çalışkanlık, güzel giyinme, “Tanrı misafiri cana ortaktır” denilecek kadar aşırı konukseverlik, bireysel mülkiyete toplumu ortak eden cömertlik, dilenciliğin yapılmaması, şeref ve haysiyeti koruma ve buna aykırı davranışların cezalandırılması, ceza alanın-varsa- soyluluk sıfatının kaldırılması, zarafet ve nezafet, vs. bu yasanın içindedir. Bugünkü yaşam biçimine göre oldukça katı sayılabilecek davranışlarsa, bir Adige çocuğunun / gencinin babasının yanında yemek yeyip, onun tarafından sevilip okşanmasının sakıncalı bulunması; bir yaşlının yanında izinsiz oturmamasıdır.57
Çerkesler Kafkas kavimleri arasında misafirperverliği ile ünlüdür. Şu atasözü rehber alınmaktadır: “Şöhret için keskin kılıç ve kırk sofra lazımdır.” Kafkaslarda her evde bir misafir odası ve hazırlanıp sunulan pek çok ikram vardır. Misafirin hangi sınıftan olursa olsun, geldiği evde hükümdar gibi işlemi görmesinden anlaşılmaktadır.58
Ayrıca, hediyeleşmek, Çerkes toplumunun temel özelliklerinden ve eleştiri konularından biridir. Bu toplumda dostluğun maddi-manevi teminatı bağlamında “almak - vermek” karşılıklı bir hak ve ödev sayılır. Çerkeslerin bu konuda; “senin - benim” zihniyetinden dolayı sosyalist bir çizgiye yakın olduğu söylenir. Bu zihniyeti gözlemleyen Longwors; “İktisatçılardan sosyalist Simon eğer Çerkesya’ya gelseydi, teorilerinin çoktan orada uygulanmakta olduğunu görürdü,” der.59
Çerkesya’da yönetim kültürünü araştıran Zihni ise, bu kültürün tarihsel planda demokratik çizgide olduğuna işaret etmektedir:60 Çerkesya’da özgürlük ve bağımsızlığa düşkünlük yüzünden her halk / kavim kendi demokratik milli meclisini kurmuştur. Bu nedenle Çerkesya’da her kavmin özelinde bir cumhuriyet kurulmuştur; bunlara “l’aque” denilmekte ve bunlar iç işlerinde bağımsız birer küçük cumhuriyet olarak, “zeuç” denilen büyük meclislere tabi olmaktadır. Küçük ve büyük meclislerde sınıfları temsil eden kişiler otururlar; önce Prens / Pşı, sonra Asil / Werk ve Özgür / Fequl insanlar yer alır. Bunlar arasında, düşünce ve ifade serbestliği, müzakere ve diyalog esastır, fakat sözü dinletmek için 40 yaşın üstünde ve “reis” sayılmak gerekir.
57 Met İzzet (Met Çünatıkho Yusuf İzzet Paşa), Kafkas Tarihi I, (Osmanlıca’dan) Çev. F. Huvaj, AdıgeYayınları, Ankara, 2002, s. 239-290.
58 Zekeriya Zihni (Jabağı Baj), Çerkesya’da Terbiye ve Sosyal Yaşayış, Ankara: KafDav Yayıncılık, 2007(1921), s. 70-1.
59 Zihni, a.k., s. 77-78. 60 Zihni, a.k., s. 115.
2.7. Evlilik ve Aile: Akraba Bağı Olmaksızın Tek Eşlilik
Evlenip aile kurmayı çok önemseyen Çerkesler, yakın akraba evliliklerinin hoş görülmediği ender Müslüman toplumlarından biridir. Bu toplumda evlenenler aynı sınıftan olmalıdır. Bir gelenek olarak erkek, sosyal sınıfına göre, evleneceği kız için mehri kayınbabasına-kaynanasına verirken, erkeğin şerefiyle doğru orantılı olan bu mehir kısmen nakit para / at / sığır / silah, vb. olabilir. Bir Çerkes ailesinde damat iç güveysi alınmazdı; damat ile kayınpeder arasında bir mesafe vardı.61
Çerkeslerin evlenme usulü, eskiden tümüyle ve şimdi ise kısmen akrabalık bağı olmadan kız kaçırmaya dayanmaktadır. Bu şekilde yapılan tek eşli evlilik, günümüzde sosyolojik gelişmeye göre ilkel / çağdışı sayılsa da, daha ilkel / geri çağların koşullarına yani çoklu evlilik düzenine göre ileri bir aşama gibi gözükmektedir:62 Çerkesya’da ve tüm Kafkasya’da yayılan bu şekildeki evlilik düzeni, “maderşahi” (ana-erkil) bir toplumsal yapının terk edilip “pederşahi” (baba-erkil) bir yapıya doğru bir evrilme yaşandığını göstermektedir. Ancak bu evrilmeye rağmen, dağda savaşan / dışarıda çalışan koca-erkek karşısında, “yuvayı yapan dişi kuş”a benzetilen karı-kadın ise aile üyeleri ve toplum nezdinde saygınlığını ve tarihten gelen ağırlığını korumayı sürdürmektedir.
Çerkeslerde akraba evliliği yoktur; komşu köylerden kız alınıp verilirdi. Gelin düğünleri Çerkesya’da iki şekilde olur; gelin getirme ve gelin çıkarma düğünü:63 Normal / kız kaçırma şeklindeki evlenmelerin hepsinde kız ve erkeklerin katılımı ve çeşitli hediye sunumları ile düğün yapılır. Damadın babasının katılmadığı düğüne damat da katılmaz ve düğün sonrasında da uzun bir süre ortalıkta gözükmez. Aynı şey gelin için de geçerlidir. Düğünü, disiplinle yöneten bir kişi (“hatyakoe”) vardır. Düğünde aşırı gösterişten kaçınılır, incelik ve estetik esastır. Bazı düğünler sohbet (zexes) şeklinde, bir çeşit eğitim amaçlı yapılır. Düğünün ardından belirli bir süre özellikle geline hiçbir iş yaptırılmaz, bir balayı dönemine özgü, misafirmiş gibi ağırlanır fakat ondan sonra iş yükü artmaya başlar.
Geleneksel Çerkes toplumunda evlilik uzun bir süreci gerektirdiği için –birbirini tamamlayan- değişik aşamalardan oluşur. Bu aşamalar arasında “kaşenlik” (bir tür flört) denilen kurumun özel bir yeri vardır:64 Günümüzde de bir evlenme aracı olarak süren kaşenlik, habze sınırları içinde, birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir.
Çerkes aile hayatının esası ciddiyet anlamında “resmiyet”tir. Herkes yerini bilir; ne sığ ataerkil ne de yapay anaerkil kurallar egemendir.
Şöyle ki:65
- Nezaket ve büyüklere saygı, tüm kuralların başında gelir. Çerkeslerde baba, ailede emir veren ve mutlak itaat gören, aileyi bir arada tutan, haklarda kendini eşiyle eşit tutan, aile bireylerini eğiten bir öğretmendir. Ana, ailede ikinci öğretmendir, babanın aksine şefkatlidir, koca nezdinde ise kraliçe / prenses muamelesi görür, zira evde kocadan daha üst yerde oturur. Kadın kocasına, koca da karısına adıyla değil, resmiyetten dolayı aile / aşiret soyuyla hitap eder.
- Çerkes kadınları –cinayet saydıkları- bebek düşürmez ve hamileliği önlemezler. Hamilelik sürecinde kadın, sağlıklı doğum yapmak amacıyla çok hafif iş yapar, çok az cinsel ilişkiye girer. Doğuran kadına, çörek / börek, koç / kuzu, vs. hediye verilir.
- Dünyaya getirdikleri çocukların temiz, sağlıklı büyümesine ve iyi eğitilmesine büyük önem verirler. Örneğin, bebek sabah ve akşam olmak üzere iki-üç kez yıkanır. Çocuğun ilk terbiyecisi annedir ve çocuğuna saygıyı, mertliği vd. güzel duyguları aşılar. Çocuk yürümeye başlayınca, ana, onun hangi mesleği seçeceğine dair gözlemlerde bulunur.66 Kız ve erkekçocuklar okulda birlikte-karışık ders görerek sosyalleşirler.
- Öte yandan, 19. yüzyıl seyahatnamelerine konu olduğu üzere, bazı asil Çerkes aileleri genellikle erkek çocuklarını, nadiren kız çocuklarını başkası tarafından terbiye edilmesi için babalığa/atalığa verirler. Babalığa verilen çocuğa “p’ur”, yabancı babaya da “bjok” derler. İlk delikanlı yaşına kadar dışarıda terbiye edildikten sonra bir törenle asıl ailesine teslim edilir. Bir Çerkes ailesi için çocuğu “p’ur” olarak büyütmek, sosyal terbiyeyi ve kabileler arasında siyasal ilişkileri kuvvetlendireceği için büyük bir şereftir.
- Çerkes toplumunda torun sevgisi çocuk sevgisinden fazladır. Erkek evlatlarından olanlara göre, kız evlatlarından olma torunlarını daha fazla aziz tutarlar. Çerkesler kız evlatlarına ve onların çocuklarına o kadar önem verirler ki, memleket dışına çıktıklarında her Çerkesi kardeş ve her Çerkes kızını da bacı sayarlar. Zira şu sözü esas alırlar: “Bir milletin terbiye ölçüsü kadınlarıdır.”
61 Met, 2002, s. 239-290.
62 Mehmet Fetgeri (Şoenü), Tüm Eserleri: Çerkeslerin Aslı (Tanrı Soyundandır), Çev. D. Erdinç – M.Bozkurt, Kafdav Yayınları, (1922, İstanbul), Ankara, 2007, s. 176-184.
63 Yaşar Bağ, Çerkeslerin Dünü-Bugünü, Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 2001, s. 111-2.
64 Gülüzar Altın ve Meryem Gümüş, Çerkeslerde Kaşenlik Adeti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme: Eskişehir Örneklemi, TÜBİTAK Projesi, Bursa, 2011, s. 3-30.
65 Zekeriya Zihni (Jabağı Baj), Çerkesya’da Terbiye ve Sosyal Yaşayış, KafDav Yayıncılık, Ankara, 2007 (1921), s. 21-67.
66 Aile içinde bir tören düzenlenir ve süslü bir çörek üzerine koyduğu gereçlerle bu durumu belirler. Eğer
çocuk çöreğin üzerindeki kalemi-kitabı aldıysa bilgin, silah aldıysa asker, çekiç aldıysa zanaâtkar
olacağına hükmeder (Zihni, a.k.)..
2.8. Gelenek, Görenek ve Alışkanlıklar: Sosyal Yaşamda Gel-Gör-Al
Çerkeslerin bazı gelenekleri İÖ. Avrupalılarla Keltler’e benzemektedir. Örneğin:67
- Likyalılarda ve İskoçya’da olduğu gibi Çerkesya’da da bir konuğa gelişinin üzerinden dokuz gün geçmeden ziyaretinin amacı sorulmazdı.
- Thraklarda olan toplumsal sınıflar ve halk meclisi Çerkelerde de vardı.
- Eski Çerkesya’da tarım önemli bir geçim kaynağıydı. Tahıllardan darıya ve ayrıca üzüm şarabına karşı Thraklar gibi Çerkesler de belirgin bir şekilde düşkündü.
- Hrausiler ve Thraklar gibi Çerkeslerde de ölümden sonraki hayata karşı güçlü bir inanış vardı. Heredot’un söylencelerinde doğumda ağlayıp ölümde sevinenler bu halklardı.
- Çerkeslerde, Balkanlardaki gibi, insanlar soyluluk ve güzellik uğruna kafalarında bir tutam saç bırakır, kadınlar ise iki kaşın arasında dövme yaptırırdı.
- Çerkesya’da normal bir şekilde ölen insanlar için yas tutulup ağlanırken, şehitler için ise –utanç / korkaklık sayılmasın diye- yas tutulmaz ve ağlanmazdı.
67 Aytek Namıtok, Çerkeslerin Kökeni, 2. Kitap, Çev. A. Çeviker, KafDav Yayınları, Ankara, 2008, s. 197-222; Met İzzet, Kafkas Tarihi I, Çev. F. Huvaj, Adıge Yayınları, Ankara, 2002, s. 281; Theodor Lapinski, “Kafkasya’daki Adigelerde Bir Kurban Töreni”, Çev. Ö. Göneralp, Tarih ve Toplum, Ocak 1989 (1862); Kafkas Vakfı, “Xabze”, kafkas.org.tr (4/9/2014)
2.9. Giyim-Kuşam: Truvalı Gibi ve Aristokrat
Homer’in “İlyada ve Odesa” destanlarına göre, kız kaçırma geleneği dışında giyim-kuşamda da Truvalılar ile Çerkesler arasında benzerlik ve yakınlıklar vardır:68
- Geleneksel kadın kıyafetleri çok çeşitli ve süslü olup bölgeye, kabileye, aileye ve sınıfa göre değişir. Ergenliğe adım atışından itibaren evlenene kadar kadınların giydiği korse/sutyen ya da şohtan keçi / kuzu derisinden işlenmiş sahtiyan denen ince ve yumuşak deriden yapılır ve bunlar biçim, malzeme, kullanım amacı, işlev ve yapılış biçimi yönünden Avrupa korselerinden ayrılır.
- Geleneksel erkek kıyafetleri ise esas olarak geniş kollu çuha kaftan, gömlek, pantolon, ayakkabı ve kalpaktan oluşur. Kaftan üzerine bele takılı kama ve kılıç bulunurdu. Savaşçılar savaşırken ayakbağı olmaması için kısa kollu kaftan giyerlerdi. Sosyal sınıfına bağlı olarak, beyler beyaz, soylular kırmızı, köylüler ise gri / kahverengi / siyah rengi seçerlerdi.
68 Met Çünatıkho Yusuf İzzet Paşa, Kafkas Tarihi II (Evrikalarım-Bulduklarım), (Osmanlıca’dan) Çev. D.Erdinç, Adıge Yayınları, Ankara, 2009, s. 47-51.
2.10. Mutfak / Yemek ve Sofra Kültürü: Et-Süt Zengini,Alçakgönüllü
Çerkes mutfağının binden fazla yemek türü varsa da bugün çoğu unutulmuştur. Bir gezginci, Kafkasya’dayken bir ziyafette 125 çeşit yemeğin ikram edildiğine tanık olduğunu söyler. Ekmeğe ve sebzeye fazla itibar edilmediği geleneksel Çerkes mutfağı, tahıl ürünleri, haşlanmış / kurutulmuş olmak üzere etli yemekler bakımından oldukça zengindir. Genellikle Kalmuk çayı ve alkolsüz içeçecekleri tercih eden Çerkes halkının en meşhur yemeği, öküz / dana etinden yapılan “gomıle” (yoğunlaştırılmış azık) olup, onu sıpsı-paste, psıhalıve, halüj, gubate, abısta, gılganış, vs. izler. Süt ve kışlık yoğurt, Çerkes peyniri ve kefir gibi süt ürünleri de bu mutfakta önemli bir yer tutar.69
Çerkeslerde günde üç kez kurulan sofra geleneği bir eğitimdir. Sosyal statü ayrımı yapılmaksızın konuklara sonsuz saygının gösterildiği onların sofrasında daima güzel söz söyleyen ve yemeğin sonuna kadar bekleyen “Thamade” adı verilen bir büyük bulunur. Dışarıdan gelen olursa “Uğurlu topluluk olasınız” diyerek masadakileri selamlar ve sofraya davet edilir. Yemeklerinde şişmanlatmayacak şekilde, çeşitten çok gıda değeri, gösteriştençok lezzet aranır.70
69 Cahit Aslan, Sefer E. Berzeg ve Murat Papºu, vd., Biz Çerkesler, Kafkas Dernekleri Federasyonu., Ankara, ªubat 2011, s. 29.
70 Aslan, vd., a.k.
2.11. Eğlence: Müzik ve Dans
Kafkas-Çerkes müziği ve oyunları kahramanlık, aşk, erdem, sevgi, barış, dostluk, milli muhabbet gibi duygulara dayanır:71 Şarkılar, nart epik destanları, danslar, pagan ritüelleri eşliğinde eğlence yapılır. Eğlencelerin romantik boyutunda bile ahlak sınırları aşılmaz. Milli müzik aletleri; pxhepşin (kemençe), psıdıgago (arp), fendpsıne (tulum), cafiy (flüt), nakıra (zurna), vb. olup tiz / yanık sesler üzerine kurgulanmıştır. Müzik aleti çalan sanatçıya “pşınawe” denir. Çerkeslerin dünyaca bilinen milli oyunları ise at yarışı, boks, güreş, disk ve gülle atma, kız kaçırma sporu, vs.dir.
71 Zekeriya Zihni (Jabağı Baj), Çerkesya’da Terbiye ve Sosyal Yaşayış, KafDav Yayıncılık, Ankara, 2007 (1921), s. 184-189; Murat Papşu, “Kafdağı´nin Kanatları” (Çerkes Dosyası), Atlas Dergisi, S.2003/03.
3. Çerkeslerde İktisadi Yapı ve Gelişme
“Saadet misafir yolcudur. Gelir, gider.”
Çerkes atasözü
Dünyadaki bütün toplumlar, ülkeler ya da bölgeler iktisadi refah anlamında genellikle üç gruba ayrılırlar: Azgelişmiş- gelişmemiş (underdeveloped - undeveloped), gelişmiş (developed) ve gelişen-gelişmekte (developing) olanlar. Çerkesler / Çerkesya, bir takım veriler ve gözlemlere göre, birinci gruba girer. Genel olarak iktisadi yapıları zayıf ve geri olsa da bu Doğulu toplumun dünya iktisat tarihine kattığı bir çeşitlilik ve ileriye dönük zenginleşme konusunda taşıdığı bazı potansiyelleri sözkonusudur.
3.1. Dünya İktisat Tarihinde Çerkesler
Traho, Çerkeslerin iktisat tarihini, -aşağıda özetlendiği üzere-, BosporosKrallığı’na dek götürür:72
- Çerkeslerin tarihinin Kimmerya İmparatorluğu’nun yaklaşık İÖ 720’de İskitlerin saldırısıyla yıkılışından sonra kurulan Bosporos Krallığı döneminden başladığı tahmin edilmektedir. Yerli halkı Maitanlar ve Sindler’den oluşan Bosporos Krallığı’nda aydın bir monarşi, yerinden yönetim (ademi merkeziyetçilik), iyi örgütlenmiş ticaret loncaları, resmi ve ticari aristokrasiler, çalışkan bir tarım nüfusu ve yüksek bir sosyokültürel gelişim düzeyi vardı. Çerkesya Spartoklar dönemi boyunca iktisadi ve kültürel açıdan İÖ 4-3. yüzyıllarda olduğu kadar gelişme göstermemiştir.
- Azak denizinde ve kısmen Kar deniz’de yürütülen tüm ticaret Bosporos krallarının tekelindeydi. Çerkesya limanları ihracat ve ithalata elverişliydi. Tsemez’in güneyindeki limanlarda kaliteli kumaşlar, bal, mum, kenevir, tahta, kürk, deri, yün, vb.; kuzeyindeki limanlarda ise tahıl, balık, vb. mallar ihraç edilmekteydi. Şarap, zeytinyağı, dekoratif ürünler ve lüks malzemeler Atina’dan ithal ediliyordu. Bosporos Çerkesleri için bir diğer zenginlik kaynağı balıkçılıktı.
- Sanayi (özellikle seramik, tuğla ve çini) üretimi aynı ölçüde gelişmişti. Fransa’nın Kırım konsolosu Peysonnel’in (18. yüzyıl) belirttiğine göre, eski Çerkesler salt çiftçilik, balıkçılık ve hayvancılıkla değil, aynı zamanda bahçecilik, çiçekçilik, arıcılık, metal işçiliği, koşumculuk, terzilik, keçecilik ve dericilik, kuyumculuk vb. çok geniş esnaf meslekleriyle de uğraşmışlardır.
- Çerkesya’da yapılan dış ticaretin büyüklüğü ülkenin iktisadi boyutunu ortaya koymaktadır: Bölgenin Taman ve Kafa limanlarından yapılan yıllık ortalama ihracat 4-5 bin kg. yün, 100 bin giysi, 200 bin hazır keçe pelerin, 50-60 bin şalvar, 5-6 bin ceket, 500 bin koyun postu, 50-60 bin tabaklanmış post, 250-300 bin kg. kaliteli ve 25 bin kg. ucuz bal, 50-60 bin kg. balmumu civarındadıydı. İthal ürünlere (ipekli-pamuklu kumaşlar, kadife, battaniye, banyo havlusu, keten, iplik, boya, parfüm, tüstsü, maroken, kağıt, barut, baharat, silah namlusu, vs.) bakılırsa, Çerkesya’da göreli yüksek bir refah düzeyine ulaşılmıştı.
- Kral I. Satur döneminde Bosporos’taki Yunanlılar ve Atina’daki Bosporoslular ticari ilişkiler ve faaliyetlerde çeşitli bağışık ve ayrıcalıklara sahiptiler. Bu karşılıklılık kültürel bağların kuvvetlenmesini sağlamaktaydı.
İktisat sosyolojisinin temel alanları çalışma, üretim faktörleri, mülkiyet, sektörler, vs. olup bunlar uygarlığın birer parçasıdır. Zihni, bu konudaÇerkes halkı için şu önemli hususlara değinmektedir:73
- İktisadi uygarlık için “en az çalışma kanunu” diyenler var ve onlara göre uygarlık, ‘çok çalışanları aç bırakan, az çalışanları ise refah içinde yaşatan bir kanundur.’ Bu çelişki Çerkesler için geçerli değildir. Zira Çerkes uygarlığı “bireysel çalışma”yı esas alır ve kutsar; başkasının emeğini sömüremez ve onun çalışma hakkı ve geliri üzerinde tekel kuramaz; sermayenin saltanatını reddettiğinden “asalak zümre”ye yer veren kapitalizme de oldukça mesafelidir.
- Çerkesler, bir kişinin meşru olmayan yollarla büyük servetler elde ederek toplumun geri kalanı üzerinde baskı kurmasına, şiddet uygulamasına karşıdırlar ve bunu eşitlik ve kardeşliğe aykırı bulurlar. O yüzden derler ki; “Tabiat hazineleri bir sofradır. Ondan karnı doyuncaya kadar yemek en doğrusudur; fazlası zarardır.” Fakat kapitalizmin aşırı mülkiyetçi ve sosyalizmin servet kaynaklarını devlette toplayan “tek direktör” görüşlerini toptan kabul etmeyip bunun yerine doğal-insani düzenden yanadırlar. Bu düzende “mülkiyetin sınırı çalışmanın temas ettiği noktadır.” Buna göre tarla ve ormanda mülkiyet hakkından çok, ihtiyaç ölçüsünde faydalanma hakkı vardır; buna hiç kimse müdahale edemez. Burada anlamlı bir feodal yapı geçerlidir. Eskiden tapu senedi, her tarlanın-ormanın etrafındaki çitlerdi. Çerkes köylerinde çit yıkılınca, “doğa kanunu” gereğince, tarlanın / ormanın bireysel mülkiyeti bitip kamusal mülkiyeti başlardı. Çitle çevrelenmiş, genellikle bir ailenin ihtiyacından daha fazlasını karşılamayan mütevazı araziler ve bahçeler -İngiliz seyyahların takdirini kazanacak denli- bayındır haldeydi.
- Çerkesya’da toplum, ünvan ve makam verdiği devlet yetkililerinin hizmet için çok çalışmasını ister, aksi durumu ayıplar. Çalışmak, sınıf farkını kaldıran ve farklı sınıfları yakınlaştıran bir güç sayılmaktadır. Zenginlik de yoksulluk da paylaşılmalıdır. Zengin vurgunculara, kötü niyetli müteahhitlere yer yoktur. Başka türlü sağlam demiryolları, köprüler ve binalar inşa edilemeyecek; en önemlisi de Çar diktatoryasına karşı özgürlüğü ve bağımsızlık güdüsünü terk etmek gerekecekti. Dikkat edilirse, Çerkesya kültüründe “iktisat” salt toplumsal eşitlik için değil, özgürlük için de bir anahtardır.
- Çerkesya halkında ücretli işçi çalıştırmak geleneksel olarak hoşgörülmez. Zira ücretli işçi çalıştırma eşitliği bozardı; o nedenle geleneksel- kurumsallaşmış işçi sınıfından söz edilmez. Ancak tarlada, bahçede, ev inşaatında vd. çeşitli işlerde büyük bir heyecanla, bir tür “imece usulu” –Çerkesçede “ş’ıfahı”- denilen “çalışma yardımı” yapılır. İşler, faaliyetler ve kalkınma özlemi arttıkça yardımlaşma da artar, fakat bu da eşitlik ilkesi çerçevesindeki çalışmaya tabidir.
- Eski Çerkes yerleşiklerde el emeği ve milli zanaata büyük bir önem verilirdi. Her köyde bir demirci ustası olurdu ve ustalara duyulan büyük sevgi adına her aile güzün kestikleri hayvandan bir but gönderirlerdi. Strabon, Bell, Marigni gibi seyyahlar Çerkeslerin zarif ve yetenekli gemi, kaval tüfek ve kılıç gibi silah yapımına, altın ve gümüş üretimine hayran olmuşlardır.
- Yaratıcı terzilerin elinden çıkan güzel / şık giyim eşyaları, kullanacak kişiler arasında hep bir rekabet konusu olmuştur. Erkek giyiminde “moda” kibarlıktı; “at üstünde doğup yine at üstünde ölecek bir millet”e özgüydü. Giyim tarzı o kadar aynı idi ki, herkes sanki aynı sınıfın insanları olarak görünürdü.
M. İzzet, iktisat sosyolojisi açısından Çerkezya’da demir sanayi ile bağlantılı her türlü elle kullanılabilir ve bedende taşınabilir silah aletlerinin yapımının yaygın olduğunu ve buradan Avrupa’ya yayıldığını; ayrıca kuyumculuk, dokuma sanayi en alt sınıftan soylu sınıfa kadar bir uğraşı alanı olduğunu hatırlatmaktadır.74
Çerkeslerin yoğun yaşadığı coğrafya –Türkiye’den sonra- Rusya’dır. Rus Çerkesyası bir Doğu toplumudur ve Batılı sosyo-ekonomik sisteme zıttır (Tablo 1).
73 Zekeriya Zihni, Çerkesya’da Terbiye ve Sosyal Yaşayış, KafDav Yayıncılık, Ankara, 2007 (1921), s. 137 ve 146-147.
74 Met İzzet (Met Çünatıkho Yusuf İzzet Paşa), Kafkas Tarihi I, (Osmanlıca’dan) Çev. F. Huvaj, AdıgeYayınları, Ankara, 2002, s. 266-267.
Tablo 1: Doğulu ve Batılı Sosyoekonomik Sistemlerin Özellikleri
Kaynak: Ergül Han ve Ayşen Kaya, Kalkınma Ekonomisi: Teori ve Politika, Eskişehir: AÖF Yayınları, 2002, s. 49.
3.2. Çerkesya’nın Demografik ve İktisadi Yapısı: Zafiyet vePotansiyeller
Çerkesya’nın ekonomi-politik kaderi –neredyse tüm tarihi boyunca- Rusya tarafından çizilmiştir. Öyle olunca Çerkeslerin bağımsız ve gelişmiş bir iktisadi yapısının varlığından pek sözedilemez. Devleti olmayan bir halkın ekonomisi, ancak -genellikle- “otarşik” olabilir. Çerkesya, içinde yeraldığı büyük Rus devletine karşı “özerk” olmasına rağmen, büyük gelir pastasından yeterli bir pay alamamaktadır.
Ayrıca, Çerkesya’nın merkezi / bağımsız devlet yapısı olmadığı için, nüfus dışında milli gelir, istihdam, işsizlik, enflasyon ve gelir bölüşümü gibi makro iktisadi verileri de sağlıklı bir şekilde elde edilememektedir. Bu durum, bölge ekonomisinin gelişmesi noktasında politikacıların doğru karar almalarında ya da bürokratların etkin plan-proğram uygulamalarında ciddi bir zafiyet oluşturmaktadır. Bu küçük ekonominin ne kadar büyüyüp kalkınabileceği, hangi sektörde ne kadar bir potansiyele sahip olabileceği sadece ortalama tahminlerin konusudur.
Özbek’e göre, Çerkeslerin Ruslardan bağımsızlık savaşını kazanıp devlet kuramamış olmalarının birçok gerekçesi vardır: i-Çerkes halkının ve boylarının aralarında birlik sağlayamamaları; ii-bir lider seçilerek onun emir ve komutası altına girilememesi; iii-Osmanlı ve İngiliz ajanlarının kabile başkanlarını aldatabilmesi, sürekli savaşmaya teşvik etmesi;75 iv-Çerkeslerin Ruslar karşısında Osmanlı ve İngilizlerin boş vaatlerine kanması… Yine Özbek’e göre Osmanlı yönetiminin –tıpkı Rusya gibi- Çerkesya’ya özel ilgi duymasının nedenleri; askeri, stratejik, politik ve iktisadi çıkarlarının yanısıra saraya, padişah haremine ve paşa konaklarına köle ve cariye bulma pazarlarının sürekliliğini sağlamaktır. 76
Sömürge ustası olduğu ve fakat henüz ‘tamamlanmadığı’ iddia edilen Rusya, öznel tarihinde feodalizmle kapitalizm arasında gidip gelen, Kafkasya üzerindeki egemen gücünü sürdürmek isteyen, yönetim yapısı içindeki etnik unsurları bir arada tutmaya çalışan büyük bir devlettir. O, 20. yüzyılda “homo Sovyetikus Çerkesya”yı yarattı; fakat 21. yüzyılda Çerkeslerin vd. azınlıkların milliyetçi / bağımsızlıkçı ateşinin daha ne kadar sönük kalacağını ise tarih gösterecektir.
Herşeye rağmen Çerkesya, Rusya içerisinde bölgesel bir ekonomi olarak varlığını sürdürmektedir. Aslan, Berzeg, vd.; Çerkesya’nın doğal kaynak, turizm ve ulaşım ekonomisi üzerine şu bilgileri vermektedirler:77
- Rusya’nın Kafkasya’daki petrol rezervlerinin %34’ü Stavropol bölgesinde, %33’ü Çeçenistan ve İnguş Cumhuriyeti’nde, %27’si Krasnodar bölgesinde yer alırken; Kabardey-Balkar’da, yaklaşık 300 milyon tonluk işlenebilir petrol, 12 bin m³ maden suyu, molibden ve volfram rezervleri bulunmaktadır.
- Çerkesya’da gelişmiş bir tarım ve hayvancılık sektörü yanında küçük fakat potansiyeli olan bir sanayi; taşkömürü, yakut, kimya, uranyum madeni, altın, rezervleri; çimento fabrikası vardır.
- Abhazya, bir turizm cenneti olduğu kadar tropikal iklim meyveleri, ormancılık, balıkçılık ve hayvancılık da oldukça gelişmiştir. Adıgey, Karaçay ve Kabarde de sağlık-termal ve dağ turizmi, orman ürünleri, hayvancılık ve madencilik başta olmak üzere zengin dogal kaynaklara sahiptir.
- Abhazya ve Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin coğrafi / ekolojik yapısıyla yeraltı kaynakları, turizm konusunda hiç tükenmeyen bir potansiyel içermektedir. Abhazya’da, Karadeniz sahilindeki 240 km.lik deniz şeridi otellerle doludur. Kabartay-Balkar’da dağcılık / kayakçılık turizmi gelişmiştir. Abhazya ve Dağıstan sahillerinde deniz taşımacılığı ile birlikte demir ve hava yolları taşımacılığı da yaygındır.
Çerkesya’da en tanınan ve görece daha gelişmiş cumhuriyetlerden biri Adıgey Cumhuriyetidir. Başta Maykop olmak üzere 9 reyondan oluşmaktadır. Kuzey Batı Kafkasya’ya yapılması planlanan 50 milyar dolarlık yatırımın bir bölümü bu cumhuriyet için ayrılmıştır.78
Adigey Cumhuriyeti ayarındaki Abhazya Cumhuiriyeti Başkanı A. Ankvab, en güçlü bağlantının Rusya olduğunu, küçük bir üretim hacmine ve küçük bir bütçeye sahip olduklarını, bölgeye yatırımı engelleyen nedenlerin başında güvenlik ve devlet garantisi eksikliği olduğunu dile getirmektedir. Rusya’nın bölgeye yönelik “izolasyon”un 2001-2008 yılları arasında aşamalı olarak kaldırılması ile birlikte, Sovyetler’in dağılmasından sonra kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) vatandaşlarının Abhazya’ya kolayca girişleri sağlandı; yerel ekonomiyi canlandıracak şekilde yaptırımlar yatırımlara dönüşmeye başladı; dış ticaret hacmi büyüdü; iktisadi ilişkiler yasallaşarak kayıt altına alınmanın zemini hazırlandı; Türkiye’deki şirketler ile tarım, inşaat, balıkçılık, kömür ve mermer gibi alanlarda önemli ticari antlaşmalar imzalandı. Abhazya demiryolunun tamiri sayesinde de bölgenin Karadeniz ve civarındaki (İpek Yolu’ndaki) ülkelerle iktisadi bütünleşmesi ivme kazanmış durumdadır.79
75 Örneğin İngilizlere göre, “Çerkesler, İngiltere’nin Hindistan bekçileri” iken; Osmanlılar için ise “Doğu sınırlarının koruyucuları ve her an ileri sürülebilecek satranç piyon taşlarından biri” idi (Özbek, a.k.).
76 Yedic Batıray Özbek, Çerkes Tarihi Kronolojisi, Ankara, 1991, s. 12-13.
77 Cahit Aslan, Sefer E.Berzeg ve Murat Papşu, vd., Biz Çerkesler, Kafkas Dernekleri Federasyonu., Ankara, Şubat 2011, s. 4.
78 C. Yıldız Hapi, “Adıgey Cumhuriyeti (Adıge Respublik)-1”, Circassian Center, 2009; Bünyamin Tokmak, “K. Batı Kafkasya’ya 50 milyar Dolarlık Yatırım”, DHA, 7 Şubat 2012.
79 Gültekin-Punsmann, Burcu, Argun Başkan, Kemal Tarba, Karadeniz’in Bütünleşmesi İçin Abhazya, ORSAM ve TEPAV Rapor No: 8, Aralık 2009, s. 14-32.
Sonuç Yerine: Çerkes Halkının Sorunları ve Çözüm Önerileri
Coğrafya ve tarih, bazı halkları “ayrık otu” haline getirmiştir. Rusya’daki yerleşik ve dünyanın pek çok ülkesine göç etmiş olan Çerkesler bu halklardan biridir. Aşağıda görüldüğü üzere, Çerkes halkının karşı karşıya olduğu bazı somut sorunlar (SS) ve bunlara karşı olası çözüm önerileri (ÇÖ) sözkonusudur. Doğal olarak, hepsinin, bu halkın yaşadığı ülkelerle ilgili –ortak sorun ve çözümler olarak var- olduğu söylenebilir. SS ve ÇÖ’nün bir bölümü “yerel” ve “küresel”, bir bölümü de“kü-yerel” niteliktedir.
SS-1: Türkiye’de Kafkasya’dan gelen bütün göçmenlerin ‘Çerkes’ olarak adlandırılması, bir karışıklığa yol açmaktadır. Ayrıca Çerkesler içinde bir “Adıge milliyetçiliği’ baskın çıkmaktadır.
ÇÖ-1: Her Kafkas göçmenin Çerkes olmadığı bilinmelidir. Babakuş, milliyetçilik meselesini, Şeyh Şamil’in referansıyla iki uzmana sorduğunu ve –çarpıcı betimlemelerle- bir farmakologun, “milliyetçilik ilaç gibidir; makul doz tedavi eder, yüksek doz ise öldürür”; bir gastroenterologun da,“milliyetçilik yemek gibidir; usulünce ve kararınca yenmezse gaz yapar, şişirir” dediğini80 belirtmektedir. Bu betimlemeye ve Dünya tarihine bakılırsa, milliyetçiliğin bir ulus / toplum için hem birleştirme hem de ayrıştırma özelliği var. Büyük ve güçlü devletlerin kendi bölgesinde ya da ulusötesinde yayılmacılık (emperyalizm) ihtirasını tatmin etmede başvurdukları milliyetçilik, Çerkesler gibi ezilmiş bir halk için bağımsızlık ateşine dönüşme olasılığını ve potansiyelini korumaktadır.
SS-2: Çerkesler, anavatan Kuzey Kafkasya’da “Ruslaştırma – Sovyetleştirme –tekrar Ruslaştırma” mengenesinden geçirilerek “eritildiler.” Bu, doğal olarak Çerkesleri bağımsızlık yolunda bazen “asi” yaptı.
ÇÖ-2: Eritilmenin kötü etkilerini azaltmanın / aşmanın bir yolu, Çerkeslerin, demokratik yaşamın da bir öğesi olan “sivil toplum örgütleri”ne (STÖ) önem vererek onları çoğaltmasıdır.81 “Ortak hissiyatlar cemaati” denilen STÖ’ler sayesinde Çerkes halkı, bir yandan kültürel eritilmeye karşı dil ve geleneklerini unutmayacak, diğer yandan da kendi içinden başlayarak diğer halklarla işbirliği / dayanışma ruhunu kuvvetlendirebilecektir. Bu işlevi yerine getirebilecek STÖ’lerde faaliyet türleri bakımından branşlaşma, derinleşme ve genişleme sağlanmalıdır.
SS-3: Diyasporada Çerkes dili ve lehçeleri unutulmaktadır. Birkaç on yıl sonra Türkiye gibi Çerkes diyasporalarında Çerkesçe “dil mezarlığı”na gömülebilir. Bugün Süryanice’nin başına gelen ne ise, yarın da Çerkesçe’nin başına gelebilecek odur. Doğada bir böcek türü azaldığında / yok olduğunda ne oluyorsa, dünya toplum haritasında da bir dil eksildiğinde o olur: Yani doğa gibi toplumlar da yoksullaşır; ancak ikincisi daha tehlikeli olabilir.
ÇÖ-3: Besler’in dediği gibi,82 Türkiye’de “Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü” türünden kurulabilecek özerk eğitim-öğretim birimleri hem kendi vatandaşlarının kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak hem de içinde bulunduğu bölgenin halkları ve devletleri hakkında bilgi üreterek kültürel bağları güçlendirecektir. Bu gibi merkezler, jeo-stratejik olmanın yanı sıra sosyoloji ve filolojiyi de odak almalıdır. Kitle iletişim araçları kısa da olsa Çerkes yayını yapmalı, örneğin “TRT Anadolu” kanalı, Anadolu’nun bir mozayikler coğrafyası olduğunu kanıtlamak üzere, haftanın / günün belirli saatlerinde Çerkesçe eğitimsel / kültürel / eğlence proğramları sunabilir. Bunun için Çerkes STÖ ile da(ya)nışma şarttır.
SS-4: Çerkes toplumu için yazılı tarih eksiktir.
ÇÖ-4: Bunu tamamlamak için “sözlü tarih çalışmaları”83 derinleştirilip yaygınlaştırılmalıdır.
SS-5: Çerkes toplumunda ortak alfabe yoktur. Kiril alfabesi mi, Latin alfabesi mi? Kafkas kökenli federasyonların bu konuda farklı yaklaşımları şu üç grupta toplanmaktadır: i-Adigey ve Kabardey lehçeleri için tek alfabeye geçilmesi. ii-Tek bir yazı diline geçilmesi. iii-Diyasporadakiler için Latin temelli alfabe düzenlenmesi.
ÇÖ-5: Anayurtta kullanılan farklı alfabelerin birleştirilerek bir tek ortak alfabenin -hiç değilse bir Adığe ve bir Abaza alfabesinin- benimsenmesi konusunda, Çerkes cumhuriyetlerinin yöneticileri ilgili bütün kurumları çaba gösterebilirler. Anavatanda Rus-Kiril yerine Latin alfabesine geçilmesi ne kadar zorsa, Batı dünyasına yakın diyasporadaki Çerkesler için de Latin yerine Kiril alfabesinin kullanılması o kadar zordur. Eğer diyasporada Adıgece vd. Çerkes lehçelerinin unutulması istenmiyorsa, dilin kolaylaştırılması bakımından, Latin alfabesine geçilebilir.
SS-6: Türkiye’de, uzun bir tarihten beri, diğer halklar gibi Çerkeslerin de yoğun olarak yaşadığı semt / mahalle / köy isimleri, genellikle o yerde yaşayanların yoğunluk derecesini yansıtmamakta ve kısmi bir aidiyet sorununu yaratmaktadır. 1950’lerde kurulan ve binlerce yer ismini “kültürel arındırma projesi” adıyla değiştiren “Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu”, dönemin iktidarı Demokrat Parti’nin, kendi adıyla çelişen demokrasi karşıtı bir uygulamasıdır. 1970’lerin hükümetleri de ulus-devletçi çizgiyi kalınlaştırarak tarihi / doğal değeri olan isimleri değiştirmeyi sürdürmüşlerdir.84
ÇÖ-6: Çerkeslerin çoğunlukla yaşadığı semt ve köy isimleri, kültürel çoğunluğa değil kültürel çoğulculuğa katkı sağlamak adına, otorite kararı ya da halkoylaması / plebisit ile “Çerkesçe” olarak değiştirilebilir. Bu, yerel yönetimlerin Çerkes halkı açısından bir jest olarak kabul göreceği gibi Sözkonusu yerlerle ilgili aidiyet sorununu da ortadan kaldırabilir. Sözkonusu uygulama diğer yerli halkları da kapsayacak şekilde genişletilirse, herkes “hayali ve kayıp coğrafyalar”dan, “adıyla yaşamayan topraklar”- dan ve hatta “yalan söyleyen trafik levhaları”ndan da kurtulmuş olur. Anadolu’da Çerkesler göçmen, fakat misafir değildirler.
SS-7: Çerkeslerin iktisadi sorunları da var ve bunları, Rusya ve diyaspora kaynaklı olmak üzere iki ayrı grupta toplamak gerekir. Günümüzde bu halkın yerleşik olduğu Rusya, satın alma gücü paritesi karşılığında 3,5 trilyon dolarlık milli gelirle dünyanın en gelişmiş sekiz (G-8) ülkesinden biri olup kişi başına gelir 24 bin dolar civarındadır (2014). Burada yoksulluk sınırı altında bulunan nüfus %11 (2013) ve gelir bölüşümü adaletini ölçen Gini katsayısı %42’dir (2012).85 Rusya Federasyonu’nda özerk Çerkes bölgesi, toplam nüfusun (142 milyon kişi) yaklaşık %1’ini oluşturmakta ve bununla orantılı üretim ve gelir pastasında düşük bir pay almaktadır. Bunun bir nedeni, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra Rusya’nın kapitalist sisteme geçişi ve iktisadi krizlere girmesinin yanısıra, bölgesel kalkınma açısından “çözülme - dezentegrasyon”86 olarak gözükmektedir. Ayrıca Rusya’da ve diyasporada yaşayan Çerkes aileler kendi içinde küçük bir “zengin sınıf” yaratmış olabilir, fakat bu durum, bu halkın Batı Avrupa ölçülerinde yüksek refaha ve hakça gelir bölüşümüne sahip bir toplum olduğunu göstermez.
ÇÖ-7: Çerkesya’nın, bir federasyon üyesi olduğu Rusya’nın kuzey bölgeleri gibi sanayileşip zenginleşmesi için yüksek üretim ve gelire; bunun için de merkezi hükümetin etkili bölgesel iktisat politikalarına ve federal bütçeden ‘pozitif ayrımcılığa’ dayalı yüksek bir pay almasına ihtiyacı var. “Yüksek teşvikler + düşük vergiler”, bu politikalardan bazılarıdır. Diyasporadaki Çerkesler ise önce iktisadi örgütlenmeye yani şirketleşmeye önem vermelidirler. Sermaye birikimini kişisel değil toplumsal zenginleşmeye dönüştürmek istiyorsa, bu halk kendisine karşı yabancılaşmaktan kurtulmalıdır.
SS-8: Çerkes toplumu, tarihi itibariyle ezilmiş toplumlardan biridir. Fakat diğer ezilmiş uluslar / toplumlar ile çok etkili bir diyalog-iletişim içinde değildir.
ÇÖ-8: Ezilmiş toplumların karşılıklı anlayış eksikliğini gidermede sihirli / anahtar sözcük / strateji, “empati”dir. Bir başkasının duygu ve davranışlarını, kendini onun yerine koyarak anlayıp içselleştirmek anlamına gelen empati, ulusları / toplumları da ilgilendiren popüler parapsikolojik terimlerden biridir. Denilebilir ki, empati kurabilen kişi / toplum mutlaka “sempati” görür. Eğer empati olmazsa, -yazının en başında vurgulanankazanın dibi tutar ve herkes kaybeder.
80 Sezai Babakuş, “Paraziter Güdümlü Milliyetçilik”, Türkiye Abbazya, 25 Eylül 2012.
81 İlk kez 1946’da kurulan ve Azerileri de içinde barındıran Dost Eli Yardımlaşma Derneği ile serüvenine başlayan Çerkes dernekleri Soğuk Savaş döneminde Anti-Sovyet bir nitelik kazanmışlar ve farklılaşmaya doğru yönelmişlerdir (S. C. Mazlum ve E. Doğan (der.), “Diasporada Çerkes Kimliğinin Dönüşümü”, iç. Sivil Toplum ve Dış Politika: Yeni Sorunlar, Yeni Aktörler, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2007 (57-76), s. 1-8). Günümüzde il düzeyinde STÖ sayısı 50’yi aşmıştır.
82 Zeynel A. Besler, “Çerkesce Diye Bir Dil Yok mu?”, Radikal II, 11 Temmuz 2004.
83 Adığe ve Abaza alt gruplarıyla yapılan örnek bir görüşme ve sonuçları için bkz. Zehra Açicbe-Torun, “Kuzey Kafkas Halklarının Anıları”, Toplumsal Tarih Dergisi, S.33, Ocak 2005.
84 Ahmet İnsel, “İsmime Dokunma”, Radikal II. 16 Eylül 2007; Ajans Kafkas, “Çerkesçe Öğreniminde Alfabe Tartışmaları, Yeniden”, 19 Kasım 2014; İsmail Cankurt, “Bütün Trafik Levhaları Yalan Söylüyor”, Ufkumuz.Com, 8 Ocak 2014.
85 Veriler için bkz. CIA, “Russia: Economy”, The World Factbook, August 2015, https://www.cia.gov/ library/ publications/the-world-factbook/geos/rs.html
86 Anar Somuncuoğlu, “Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge İlişkilerinin Ekonomik Boyutu”, Avrasya Dosyası, Kış 2001, c. 6, S. 4, s .48.
KAYNAKÇA
Açicbe-Torun, Zehra. “Kuzey Kafkas Halklarının Anıları”, Toplumsal Tarih Dergisi, S. 33, Ocak 2005.
Agrba, Bella S. ve Samir H. Khotko. Çerkesya ‘Ada’ Uygarlığı: Adıge Ülkesinin Özgün Tarihsel ve Kültürel Nitelikleri, Çev. O. Uravelli, 2. b., KafDav Yayıncılık, Ankara, 2007.
Ajans Kafkas. “Çerkesçe Öğreniminde Alfabe Tartışmaları, Yeniden”, 19 Kasım 2014 http://ajanskafkas.com/haber,30845,_ccedilerkes_ccedile_ oumlgreniminde_alfabe_tartism.htm (19/11/2014
Altın, Gülüzar ve Meryem Gümüş. Çerkeslerde Kaşenlik Âdeti Üzerine Sosyolojik Birİnceleme: Eskişehir Örneklemi, TÜBİTAK Projesi,Bursa, 2011.
Anfimov, N.V ve P.U. Autlev (Redaksiyon). Meotlar Adıgelerin Ataları, Çev. K. Yükseler, KafDav Yayınları, Ankara, 2011.
Aslan, Cahit, Sefer E. Berzeg, Murat Papşu, vd. Biz Çerkesler, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Ankara, Şubat 2011.
Babakuş, Sezai. “Paraziter Güdümlü Milliyetçilik”, Türkiye Abhazya, 25 Eylül 2012, https://turkiyeabhazyayitanisin.wordpress.com/2012/09/ (2/12/2014)
Bağ, Yaşar. Çerkeslerin Dünü-Bugünü, Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 2001.
Benet, Sula. Abhazlar: Kafkasların Uzun Ömürlü İnsanları, Çev. N. Kılınçarslan, KafDav Yayınları, Ankara, 1993.
Berje, Adolf. Kafkasyalı Dağlı Kavimlerin Kısa Tasviri, Çev. M. Papşu,Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 1999.
Berzeg, Kazım. “Mısır Çerkes Devleti 1250-1517: İslam Aleminde Çerkes Liderliği Dönemi”, Tarih ve Toplum, Mayıs 1990.
Berzeg, Sefer E. Soçi’nin Sürgündeki Sahipleri Çerkes-Vubıhlar, Takav Yayıncılık, Ankara, 1998.
Besler, Zeynel A. “Çerkesce Diye Bir Dil Yok mu?”, Radikal II, 11 Temmuz 2004.
Bice, Hayati. Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçleri, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1991.
Bozkurt, Mehmet. “Oshamafe Çocukları: Çerkezler”, Gerçek Bandırma, http://www.gercekbandirma.com/kose-yazarlari/item/3729-cerkezler- oshamefe-cocuklar.html (30/10/2014)
Cankurt, İsmail. “Bütün Trafik Levhaları Yalan Söylüyor”, Ufkumuz.Com, 8 Ocak 2014 http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/tarih/480-butun.htm (19/11/2014)
CIA, “Russia: Economy”, The World Factbook, August 2015, https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/rs.html
Circassian Center. “Kaf Dağı’ndan Anadolu’ya”, Basında Çerkesler, http://www. circassiancenter.com/cc-turkiye/BasindaCerkesler/035-kaf.htm (10/10/2014)
Çelik, Seral ve Hürriyet Karadeniz. “Türkiye’deki Çerkesler: Kaf Dağı’na Dönsek mi?”, İkibine Doğru-Haftalık Haber Dergisi, 12 Mart 1989.
Çuvuik, Anjel. “Haci Brant Zekeriya’dan Tarih Mirası”, Çeviri: H. Açumi, Adige Mak Gazetesi, Aralık 2012.
Emiroğlu, Kudret. “İnsaniyyet ve Kavmiyet”, Tarih ve Toplum, Nisan1992, s. 100.
Ethnologue. “Adyghe”, http://www.ethnologue.com/language/ady (1/11/2014)
Fetgeri, Mehmet (Şoenü). Tüm Eserleri: Çerkeslerin Aslı (Tanrı Soyundandır), Çev. D. Erdinç – M. Bozkurt, Kafdav Yayınları, İstanbul,1922; Ankara, 2007.
Görmüş, Alper. “Çerkesler / 125 Yıllık Konukluk”, Nokta-Haftalık HaberDergisi, 17 Haziran 1990, S. 24.
Gültekin-Punsmann, Burcu, Argun Başkan ve Kemal Tarba. Karadeniz’in Bütünleşmesi İçin Abhazya, ORSAM ve TEPAV Rapor No: 8, Aralık2009.
Ğış, Nuh. “Adigece’nin Temel Sorunları -2”, Çeviri: C. Y. Hapi, AdigeMak, 12/13 Şubat 2009.
Habiçoğlu, Bedri. “Göçün veya sürgünün Nedenleri”, iç. Çerkeslerin Sürgünü: 21 Mayıs 1864 (Tebliğler, Belgeler, Makaleler), Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 2001, s. 118-122.
Han, Ergül ve Ayşen Kaya. Kalkınma Ekonomisi: Teori ve Politika, Eskişehir: AÖF Yayınları, 2002.
Hapi, C. Yıldız. “Adıgey Cumhuriyeti (Adıge Respublik)-1”, Circassian Center, 2009.
Hazeşe, S. ve K. Zıramuk, Çerkes Gelenekleri. Çev. M. Papşu, Elbrus Yayınevi, Nalçik 1995.
Hür, Ayşe. “21 Mayıs 1864: Çerkeslerin Kara Günü”, Radikal, 20 Mayıs 2013.
Hür, Ayşe. “150 yıllık Çerkes Sürgünü’nün 1920-1923 Dönemi”, Radikal, 18 Mayıs 2014.
İnsel, Ahmet. “İsmime Dokunma”, Radikal II, 16 Eylül 2007.
Kafkas Derneği. Çerkeslerin Sürgünü: 21 Mayıs 1864 (Tebliğler, Belgeler, Makaleler),Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 2001.
Kafkas Derneği. “Maykop Yazıtı”, Festival Kitapçığı Çalışması, Kayseri, 2002, http://circassianportal.com/maykop-yaziti/ (3/9/2014)
Kafkas Vakfı, “Xabze”, https://kafkas.org.tr/kultur/aile.html (4/9/2014)
Karataş, Ömer. “19.Yüzyılda Anadolu’da Çerkes Göçmenlerinin İskânları Sırasında Karşılaştıkları Sorunlar: Uzunyayla Örneği”, Karadeniz Araştırmaları, 2013, S. 36, s. 83‐117.
Katav, A., Ali İsmail ve Bilgay Duman. “Irak Çerkesleri (Çeçenler, Dağıstanlılar, Adigeler),” ORSAM Rapor No: 134, Kasım 2012.
Kaya, Ayhan. “Türkiye’deki Çerkes Diasporası ve Siyasal Katılım Stratejileri”,
iç. 21. Yüzyıl Karşısında Kent ve İnsan, Firdevs Gümüşoğlu (der), Bağlam Yayınları, İstanbul, 2001, s. 201-216. Karşılaştırma için bkz. http://www.cerkes arastirmalari.org/pdf/ Ayhan%20Kaya. pdf, s.1-17, (4/8/2014)
Lapinski, Theodor. “Kafkasya’daki Adigelerde Bir Kurban Töreni”, Çev. Ö. Göneralp, Tarih ve Toplum, Ocak 1989.
Mazlum, S. C. ve E. Doğan (der.). “Diasporada Çerkes Kimliğinin Dönüşümü”, iç. Sivil Toplum ve Dış Politika: Yeni Sorunlar, Yeni Aktörler, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2007, s. 57-76.
Meşfeşşuşu, N. Hatam. “Anavatandaki Dil Çalışmaları -1”, Circassian Canada. http://www. circassiancanada.com/tr/edebiyat/genel_konular/018_ anavatandaki dil_calismalari.htm (14/9/2014)
Met İzzet (Met Çünatıkho Yusuf İzzet Paşa). Kafkas Tarihi I, (Osmanlıca’dan) Çev. F. Huvaj, Adıge Yayınları, Ankara, 2002.
Met İzzet. Kafkas Tarihi II (Evrikalarım-Bulduklarım), (Osmanlıca’dan) Çev. D. Erdinç, Adıge Yayınları, Ankara, 2009.
Namıto, Aytek. Çerkeslerin Kökeni, 1.Kitap, Çev. A. Çeviker, 2. b., Kaf-Dav Yayınları, Ankara, 2009.
Namıtok, Aytek. Çerkeslerin Kökeni, 2. Kitap, Çev. A. Çeviker, Ankara: KafDav Yayınları, Ankara, 2008.
Oral, Mustafa. “Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nde Bir ‘Çerkes Tarihi’ Yazılması Girişimi”, ÇTTAD, VII/16-17, Bahar-Güz, 2008, s. 71-88.
Övür, Ayşe. “Çerkes Mitolojisinin Temel Unsurları: Tanrılar ve Çerkesler”, Toplumsal Tarih Dergisi, S. 155, Kasım 2006.
Özbay, Özdemir. Dünden Bugüne Kuzey Kafkasya, 2. b., Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 1999.
Özbay, Özdemir, Fahri Huvaj, Murat Papşu ve M.Emin Kaynar. “Ortak Latin Alfabesi”, Anadil ve Alfabe Konferansı, Kafkas Derneği, Ankara, 16‐19 Mayıs 2003.
Özbek, Yedic Batıray. “Çerkes Sözcüğünün Kaynağı”, Circassian Center, http://www. circassiancenter.com/cc-turkiye/edebiyat/genel_konular/025cerkes sozcugunun-_kaynagi.htm (9/7/2014)
Özbek, Yedic Batıray. Çerkes Tarihi Kronolojisi, Ankara, 1991.
Papşu, Murat. “Çerkes Dillerine Genel Bir Bakış Kafkasya ve Türkiye”, Nart, S. 35, Mart-Nisan 2003.
Papşu, Murat. “Kafdağı´nin Kanatları” (Çerkes Dosyası), Atlas Dergisi, S. 3, 2003.
Papşu, Murat. “Çerkes-Adığe Yazısının Tarihçesi”, Nart, S. 51, Eylül-Ekim2006.
Saydam, Abdullah. Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1997.
Somuncuoğlu, Anar. “Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge İlişkilerinin Ekonomik Boyutu”, Avrasya Dosyası, Kış 2001, c. 6, S. 4, s. 43-63.
Şınkuba, Bagrat. “Kafkas Halklarının Kahramanı: Abriskil”, Yürüyüş Dergisi, 21 Aralık 2008.
Tavkul, Ufuk. “İslamiyetin XIX. Yüzyılda Kafkasya Halklarının Toplumsal Yapılarına Tesirleri”, Kırım Dergisi, S. 7, 1998, s. 43-46.
Temizkan, Abdullah. “Kuzey Kafkasya Müridizmi, Müridizmin Yayılma Stratejisi ve Feodal Beylerle İlişkileri”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, c. IX, S. 2, 2009, s. 165-190.
Thakuşina, Aslan. “Ekonomimizin Kalkınması İçin Turizm Sektörüne Çok Güveniyoruz”, Çeviri: H. Açumij, Adige Mak Gazetesi, Aralık 2012.
Tokmak, Bünyamin. “K. Batı Kafkasya’ya 50 milyar Dolarlık Yatırım”, DHA, 7 Şubat 2012.
Traho, Ramazan, Çerkesler: Bir Ortaasya Yolculuğu, Çev. G. Kangal, Belge Yayıncılık. İstanbul, 2007.
Turçaninov, G. F. Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi, Çev. K. Yükseler, Kafkas Bilimsel Araştırma Merkezi ve Yayıncılık İşletmesi, Ankara, 2009.
Ünal, Muhittin. “Kafkas Halklarının Anavatanlarından Sürülüşlerinin 136. Yılı Anma Töreni”, iç. Çerkeslerin Sürgünü: 21 Mayıs 1864 (Tebliğler, Belgeler, Makaleler), Kafkas Derneği Yayınları, Ankara, 2001, s.112-113.
Ünal, Uğur (Proje Yön.). Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri I, T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın No 121, İstanbul, 2012.
Yılmaz, Aytekin. Etnik Ayrımcılık: Türkiye, İngiltere, Fransa, İspanya, Vadi Yayınları, Ankara, 1994.
Zihni, Zekeriya (Jabağı Baj). Çerkesya’da Terbiye ve Sosyal Yaşayış, Kaf-Dav Yayıncılık, Ankara, 2007.