İlk Paleolitik dönem boyunca Arap Yarımadası’nda antik insan toplulukları üzerine yapılan arkeolojik kazılar, Homo Erectus’un alet yapımı ve kaynak toplamak için “en az çaba gerektiren stratejiler” kullandığını ve bu tembellikten dolayı yok olduğunu ortaya koydu.
Soyu tükenmiş bir ilkel insan türü olan Homo Erectus’un kısmen “tembel” olduğu için yok olduğunu ortaya çıktı.
Arkeofili sitesinde yayınlanan makaleye göre; ilk Paleolitik dönem boyunca Arap Yarımadası’nda antik insan toplulukları üzerine yapılan arkeolojik kazılar, Homo Erectus’un alet yapımı ve kaynak toplamak için “en az çaba gerektiren stratejiler” kullandığını ve bu kısmi tembellikten dolayı yok olduğunu ortaya koydu.
Araştırmanın baş yazarı Dr Ceri Shipton’e göre, bu ‘tembellik’, soyu tükenmekte olan türlerde, değişen iklime muhtemelen uyum sağlayamama olasılığı ile eşleşti.
Dr Shipton, “Gerçekten kendilerini zorlamış gibi görünmüyorlar. Ufuklara bakan kaşifler olduklarını düşünmüyorum. Bizim sahip olduğumuz aynı merak duygusuna sahip değillerdi.” diyor.
Dr Shipton, bu tembellik olayının, bu türün taş aletleri yapma ve kaynak toplama biçimlerinden apaçık anlaşıldığını söylüyor.
“Taş aletlerini yapmak için kamplarının etrafında basitçe bulabilecekleri taşları kullanıyorlardı. Dolayısıyla daha sonraki dönemlerde yaşamış taş alet üreticilerinin kullandıkları aletlere kıyasla oldukça düşük kalitedeydi.
Araştırdığımız arkeolojik alandan sadece kısa bir mesafe uzaklıkta, küçük bir tepenin ardında kaliteli taşlardan oluşan bir kayalık vardı. Ancak tepeye doğru çıkmak yerine, sadece aşağı doğru yuvarlanan ve orada duran taşları kullanmışlardı.
”Bu durum, kaliteli taş bulmak ve uzun mesafelerce taşımak için dağlara tırmanan erken Homo Sapiens ve Neandertalleri de dahil olduğu daha sonraki dönemlerin taş ustalarının uğraşlarına ters düşüyor.
Dr Shipton, yaşadıkları çevre çöle dönüşürken, teknolojik olarak ilerlemede başarısız olmanın, nüfusun yok olmasına katkıda bulunduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Sadece tembel değillerdi, aynı zamanda tutuculardı. İncelediğimiz tortu örnekleri, çevrelerinin değiştiğini gösteriyor, fakat taş aletleriyle tam olarak aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlardı.
Hiçbir ilerleme kaydetmiyorlardı ve aletleri günümüzde kurumuş bu nehir yataklarından asla çok uzak değildi. En sonunda yaşadıkları bu çevrenin onlar için fazla kuruduğunu düşünüyorum.”
Kaynak: Gazete Fersude