"Savunmasız Yakalanıp Soysuzca Öldürüldün"(*) Tsıpıne Aslan artık aramızda değil!
Birkaç yıl öncesiydi. Aralık ayının otuz biriydi. Bugünkü gibi bir yılbaşı gecesinde babamızı kaybetmiş olmanın acısıyla gözyaşı döküyorduk. “Mıjey Mişe yaşasa, Nalo Zavur eski gücünde olsa ikisiyle son bir kez de olsa sohbet etsem!” derdin hep Aslan.
Babamla tekrar karşılaşmış olabilir misin?
“Alnı açık yüzü ak olmak” senin dinindi. Bunu kabul edemeyen yazımın devamını okumasın.
Aslan’la biz yedi sene aynı enstitüde çalıştık. Ondan sonra da danışacağım güvenilir birini aradığımda bilgilenmek, güzel birkaç söz duymak istediğimde, derinliği olan düşüncelere ihtiyaç hissettiğimde öncelikle başvurduğum insanlardandı Aslan.
Yüreklendirirdi, yardım ederdi. Bilimsel eleştiriler yapar, kırıcı olmadan haklılığını ortaya koyabilirdi.
Söze şakayla karışık başlar, kusursuz bir Adığe xabzeyle katmerlerine ayırarak sanata çevirir, ulaşması gereken yere ulaştırırdı.
Çok yorup üzdüklerinde “ Siz, siz, siz” diyerek yakınırmış gibi yapardı. "Siz dediğin kim Aslan?" diye sorduğumda “Eskisi gibi olamayan; xabzesiyle yaşayamayan Adığeler” derdi.
Adığe saygınlığını tekrar yükseltmek için sözde değil, tüm gücüyle çabalıyor, savaşımını aklı ve cesareti el verdiğince ortaya koyuyordu.
Çok dürüst ve içtendin Aslan, olmayan xabzeyle hareket edip seni dışarı çağıranı keşke karşılamaya çıkmasaydın, “Atının da olmadığı o yanlış zamanda” ( шымрэ лIымрэ фызэкъуэхуауэ ).
“Söz konusu çocuğu ve açlığıysa, aynıdır insanlar.” der eski bir deyişimiz.
Canımız dişimizde büyütüyoruz çocuklarımızı. Fakat senin hal ve hareketlerini bir kez görmüş her Çerkes annesine sen bugün şunu söyletebildin: “ Tek oğlum, Tsıpıne Ç'açenın oğlu gibi olursa, çok iyi olurdu”
Katilin hak ettiğini bulmasına yönelik yeterli çaba göremedikleri zaman, umutları yittiği zaman, kadınlar toplanır “kadın bedduası” yaparlardı.
Adığe vatanının gençliği ( vücudun yarısı ) bugün zaten bir bedduayı çeker gibi ama ne çare?
Orman kanunlarının geçerli olduğu bir zamanda dünyaya gelmiş ve eğitilmeden büyütülmüş, önüne atılana razı gelmeden ayaklanmış bir kuşak!
Failin silah olarak sebeplendiği de bu kuşağın bir ferdidir.
Mal gibi gördüğü, istediğinde istediği silaha çevirdiği bir kuşak .
Nereye gittiğini bilemeden aval aval bakan gençliğe, bir çift laf edebilecek akıllı insanlarımızın seçilip öldürülmesiyle bu, hep böyle mi devam edecek?
Kimim ben? Majusi miyim? Ateist miyim? Müslüman mıyım? Adığe miyim?
Hangisine ait olduğumuzu açıklıkla ifade edebilmemiz, bırakılabilecek iyi bir mirastır.
Hangi dünya görüşü bizim için öncelikli? Dünümüzden yarınımıza, geleceğimize uyan neslimizin kaybolmaması adına hangi görüş daha faydalı?
Tam bir Çerkes gibi dünyayı yaşanılır kılmaya çalışıp her şeyin en iyisini istiyor muyuz?
Bu soruların cevaplarını bulma günüdür bugün.
Adığe entelektüellerin var olduğu doğruysa, bir söz... “Çoğunluğun söylediği doğrudur.” dedi ya Jabağı. Sözünüz çoğunluğun sözü olabilsin.
Seçim zamanıdır. Bu seçim yanlış seçim olmasın. Aslan’dan kalan değerleri akıntıya bırakmayalım. Adığe canına kastetmek için silaha uzanan hiç değilse bir anlık duraklasın, aldığımız ortak kararımızı hatırlayıp.
Türkiye’ye sürgün gitmiş bir yaşlı adam, son nefesini verdi verecek denirken bir anlık gözlerini açmış ve eşine “ Ahrette Adığeleri farklı bir yerde toplanırken gördüm” demiş.
Son yerin, yerlerin en güzeli olsun Aslan. Kavuştuğun insanlara durumumuzu biraz daha iç açıcı anlatmaya çalış.
Tutarlı Çerkes kadınının güzel örneği, Aslan'ın eşi Kazanş Halimet ve Tsıbıne sülalesinin acısı, tüm Adığelerin ortak acısıdır.
Tanrıdan sabır diliyorum.
"Mezarda ölü de vardır, hiç ölmeyecek de!" ( Kazanoko Jabağı )
(*) Yazının başlığı Adığece eski bir ağıttan alınmıştır. Bu Ağıt Aydemirkan adında bir vatanseverin pusuya düşürülüp öldürülmesini anlatır.
Kaynak: http://xn--erkesya-txa.net/