"Ben bir Çohar Dudayev değildim ve bir Çeçen gibi davranmayacaktım. Nalchık'taki hırsızlar tarafından yönetilmek, harabeler içinde yaşamaktan daha iyidir”...
28 Nisan 2020'de koronavirüs enfeksiyonundan ölen Yuri (Musa) Şenibov (1936-2020), altmışlarda bir idealist, bilimsel komünizmin öğretmeni ve savcı; seksenli yıllarda devrimci kitlelerin lideri, Dağlı Halkları Konfederasyonu başkanı ve Abhazya'da bir gönüllü; Fransız sosyolog ve filozof Pierre Bourdieu'nun öğretilerinin Kafkasya'daki sadık takipçisiydi.
Kabardey Balkar'dan örnek bir Çerkesti. Hayal dünyası genişti, ama her zaman zamanın ruhunu yakalamayı başardı.
Çağın belası Korona Virüsü bile...
Tarihsel ve sosyolojik anlamıyla bir "Sovyet insanı"ydı. Ama uzun ömrüne, yirminci yüzyılın birbirini izleyen dönemlerini de sığdırdı. 1997'de ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, hayranı Shanibov'un fotoğrafına o kadar şaşırdı ki, Collège de France'daki ofisinin duvarına astı: Takım elbiseli ve kalpaklı, saygın bir Kafkasyalı.
Şenibow bunu, "şimdi geleneklere dönme zamanı" diye açıklıyordu. Belki de Eric Hobsbawm'ın, "Milliyetçilikte Geleneklerin Keşfi" ( Inventing Tradition in Nationalism" çalışmasına bir gönderme yaptı.
Her "efsane" gibi, Şenibow'un biyografisi de derin anlamlarla ve anlamsızlıklarla veya belirsizliklerle dolu. Doğum tarihi hakkında bir kesinlik yok: Belgelere göre 1936, ama kesin değil; Şenibov'un kendisinin de söylediği gibi, o yıllarda dağ köylerinde kayıtlar "yaklaşık olarak" tutuluyordu.
Ama Kafkasya'ya yönelik Nazi saldırıları sırasında, 1942'de, pek çok çocuğuyla dul kalan annesinin, daha uzun süre yemek karnesi alabilmek için oğlunun yaşını küçük göstermiş olması da mümkün.
Her neyse de, Şenibov, bu konuda da zamanın ruhunu yakalamış.
1945 zaferinden sonra Şenibovların bütün çocukları Sovyet eğitimi aldı. Şenibov'un ismi, Ruslaştırma yüzünden değil, dostluğa verilen bir değer ve kentsel yaşamın bir göstergesi olduğu için "Yuri" oldu.
Bir anlatıma göre Yuri, Şenibov'un Nalçik'te Sovyetler Meclisi inşaat alanında birlikte çalıştıkları babasının yakın bir arkadaşının adıydı. Hızlı bir şekilde inşa edilen bina çatladığında, yoldaş Muhamed Şenibov'a ortadan kaybolmasını tavsiye etti, asil bir "Kabardey" ailesinden geldiğini gizlemesi gerektiğine dair "sinyaller" almıştı.
1961'de Sovyet başarılarının simgesi olan Yuri adı, kozmonot Gagarin ile ilişkilendirildiği için prestijliydi.
Şenibov, geleneksel adı Musa'ya, perestroyka ve etnik kimliklerin yeniden yükselişe geçtiği yıllarda geri döndü.
Yuri çok genç yaşta öksüz kalmıştı ve babasını güçlükle hatırlıyordu. Onun baba figürü, savaş sonrası yılların daha bir çok çocuğu için olduğu "Büyük Stalin" oldu. Ama bu figür, Kruşçev ile çöktü.
Şenibov, 27 yaşında bölge savcısı olduğunda, arşivde babasına karşı bir dava buldu ve NKVD'ye yönelik ihbarların hala yaşayan komşuları tarafından yazıldığını fark etti. "İhbarcılığın" veya "ihanetin" toplumsal dokuyu ve ilişkileri zehirlediğini biliyordu sanırım, ama Musa, bu ihbarcılara karşı hiç bir şey yapmadı.
Onları suçluluk duygusuyla yaşamaya bıraktı.
Altmışlı yıllarda SSCB refahın doruklarına, teknik başarılara ve gerçek anlamda halk demokrasisine doğru ilerliyordu. Yuri, tipik bir altmışlı: iyimser, mizahı ve tartışmayı sever bir aktivistti. Hem kentli, hem de taşralı ve çok uluslu bir Nalchık'lıydı. Bu, onu o dönemde SSCB'deki genel tarihsel süreçlerin tipik bir örneği yapıyor.
İlk yıllarda, neredeyse bütün altmışlılar gibi, Şenibov da eğitim ve sosyal statüde hızlı bir yükseldi. Komsomol'un Kabardey-Balkar bölge komitesinin genç bir savcısı ve sekreteri olmak, sadece bir kariyer başarısı değil, aynı zamanda hukuk, sosyal adalet ve başarı isteyen yeni nesil için Sovyet hayatına girmenin bir garantisiydi.
Ama tarihin bir ironisi olsa gerek, Şenibov'un nomenklatura kariyerini baltalayan da, sosyalist ideallere olan inancı oldu.
Brejnev'li muhafazakar yıllarda Şenibov, KGB ve parti komitelerinde biraz hırpalandı, ama yine de büyük bir hevesle Kabardey-Balkar Üniversitesi'nde bilimsel komünizmi öğretmeye devam etti.
Öğrenciler arasında hatırı sayılır bir popülerlik kazandı ve hatta Freud'un "ideolojik olarak doğrulanmamış" teorilerini derslerine sokan ya da Yugoslav kolektiflerin sosyalist özyönetim ilkelerinin tartışılmasına izin veren alışılmadık bir öğretmen olarak meslektaşlarının endişeli hayranlığı kazandı.
Şenibov, kitlelerin yaratıcı inisiyatifini özgürleştirmek için gerekli olan sosyalizmi geliştirmenin yollarını aramakta ısrar etti. Ama Brejnev zamanının ruhu tam tersini öngörüyordu.
Tüm Sovyet toplumu gibi Şenibov da bu uzun yılları nispeten rahat; ama durgun bir ortamda geçirdi.
1985'te Mihail Gorbaçov'la her şey hızla değişmeye başladı. Perestroika sosyalizmin yenilenmesi çağrısında bulundu, Şenibov'un hayalini kurduğu tam da buydu. Nomenklaturanın keskin bir eleştirmeni ve Gorbaçov'un perestroykasının yerel bir destekçisi olarak büyük bir popülerlik kazandı.
Ama halen "Stalinist" olan komuta kontrol mekanizmasının dümenine geçen son genel sekreter, Gorbaçov, onu kırmak ve bürokratik ataletin üstesinden gelmek adına vidaları sıktı ve Moskova'nın komuta gücünü neredeyse sıfıra indirdi.
Kontrol edilebilirliğini yitirmiş olan devasa Sovyet ekonomisi durgunluktan tam bir kaosa sürüklenmeye başladı.
Merkezi hükümetin beklenmedik zayıflamasından yararlanarak, Sovyetler Birliği'ni oluşturan düzinelerce ulusal ve özerk cumhuriyet, her zamankinden daha çok egemenlik haklarını ve ekonomik kaynaklardan paylarını talep etmeye başladı.
Artık kendilerini kendi zihinlerinde kurtaran yerel nomenklatura grupları ve halklara liderlik etme haklarını yüksek sesle ilan eden aydınlar birbirleri ile yarışa girdiler. Komşu uluslar arasında yatay çatışmalar yoğunlaştı.
Şenibov, keskin zekası ve zamanın ruhunu yakalama yeteneği ile, artık Yuri değil, Musa olma zamanının geldiğini gördü. Ulusal hedeflere yöneldi ve bunu olağanüstü yaptı.
Sadece küçük ulusal hareketlerden birini değil, Hazar Denizi'ndeki Dağıstan'dan Karadeniz'deki Çerkesya ve Abhazya'ya kadar Kafkasya'nın tamamına liderlik etmek istiyordu.
Siyasi teoriler hakkındaki bilgisini Kafkas halkları arasında barışı korumak için kullanıyor ve barışı simgeleyen üç oku ile Çerkes Bayrağına çok değer veriyordu.
1991 yılının sıcak yazında ve sonbaharında, Sovyet Cumhuriyetlerinin başkentlerinde ve özerk bölgelerinin hemen hemen tüm merkezi meydanlarında büyük protesto gösterileri düzenleniyordu. Şenibov, aniden devrimci kitlelerin liderine dönüştü. Olağanüstü konuşma yeteneği ile, Mahaçkale'den, Grozni'den ve memleketi Nalchık'tan Lıhni köyündeki Abhaz ulusal toplantılarına kadar her yerden davetler alıyordu.
SSCB'nin çöktüğü günlerde Kabardey-Balkar'ın devlet aygıtının büyük ölçüde Shanibov'un uzlaşma çabaları nedeniyle çökmediğini pek kimse bilmez. Ama Nalçik'te, Şenibov'un babasının inşa ettiği Sovyet Meclisi'ne yakıt dolu kamyonla yapılmak istenen bir saldırıyı durduran Şenibov'du.
Yıllar sonra bu konu hakkında sadece hüzünlü bir gülümsemeyle şunu söyledi: "Ben bir Çohar Dudayev değildim ve bir Çeçen gibi davranmayacaktım. Nalchık'taki hırsızlar tarafından yönetilmek, harabeler içinde yaşamaktan daha iyidir”.
Yine de, Nalchık'ın KGB binasındaki bir teorik tartışmanın ardından, etnik çatışmaları kışkırtma suçlamasıyla 1992 yılında tutuklandı.
Şenibov oraya, bağımsız bir devlet olan Gürcistan'a savaş ilan etme hukuki ehliyetini nereden aldığını ve Dağlı Halkları Konfederasyonu "Barışı Koruma Taburları"nın hangi Rus kanunlarına göre kurulduğunu açıklamaya davet edilmişti.
Halbuki o zamanlar Şenibov'un komutası altında böyle bir tabur yoktu. Meydanlardaki insanlar kardeş Abhazya'nın savunulması için harekete geçilmesini talep ediyorlardı ve barışçı bir avukat olan Şenibov, içgüdüsel olarak hareket ederek, var olmayan bir orduya yüksek sesle emir verdi.
Ama işte o günlerin mucizesi ve dehşeti diyelim, Şenibov bir duruşma öncesi gözaltı merkezinde tutulurken, Kuzey Kafkasya'nın her yerinden gönüllü taburları ortaya çıktı ve bir kampanya başlattı. Komutanları arasında eski devlet çiftlik makinesi operatörü Ruslan Gelaev ve Çeçen savaşlarının gelecekteki liderlerinden biri olacak, Moskova enstitüsünden ihraç edilmiş Şamil Basayev de vardı.
1992 yazında Gürcistan Cumhuriyeti, SSCB'nin bölünmesiyle kendisine tahsis edilen eski Sovyet silahlarından payını almıştı. Eski Sovyet tanklarını alan Gürcü gönüllüler, güçlerini kurmak için derhal özerk ve Sovyet standartlarına göre büyüleyici derecede zengin Abhazya'ya gittiler. Bu küçük Abhaz halkı, nüfusunun neredeyse yarısı Gürcü olan Abhazya'da nasıl hak iddia ediyor diyorlardı.
Ortaçağ haritalarının Abhaz krallığını açıkça gösteriyor olması ve Gürcülerin çoğunun Stalin döneminde Abhazya'ya göç etmiş olmaları hiç birinin umurunda değildi.
Şenibov, savcı olduğu zamanlardan iyi tanıdığı Rostov hapishanesinden kaçtı. Bu kaçış hakkında bir sürü spekülasyon ve komplo teorisi var. Ama, bir belge veya kanıt yok. Bu nedenle Şenibov'un gerçekten hapishaneden kaçmış olması daha mantıklı.
Abhazya'nın Vatanseverlik Savaşı olarak adlandırdığı 1992-1993 savaşında, Abhazlar, kendilerine yardıma gelen kardeşleri ve Abhazya'da yaşayan Ruslar, Ermeniler... herkes biraz umutsuzca, ama cesurca savaştılar. 1993 sonbaharında, Yeltsin'in tankları ve özel kuvvetleri Moskova'daki Beyaz Saray'a baskın düzenlediğinde, Abhazya'daki savaş Gürcü nüfusu için felaketle ve yıkımla sona erdi.
Şenibov için bu savaş ile biyografisini dolduran tarihsel ironiler çoğaldı: Kariyerine hukukun üstünlüğünün vicdanlı bir koruyucusu olarak başladıktan sonra, kaçak bir siyasi tutukluya dönüştü. Sovyet rüyasının çöküşüyle, samimi bir sosyalistten hızlı bir milliyetçiye dönüştü. Parlamenterizmi savunurken, Kuzey Kafkasya'nın Garibaldi'si ve gönüllü taburların lideri oldu...
Ama asla silaha sarılmadı, bilge bir yaşlı adam; dağlı halkların birliğinin "Thamade"si olarak kaldı.
Fakat yine tarihin bir ironisi olsa gerek, Musa Şenibov, silahını güvenli bir yere koymayı ihmal eden koruması tarafından, istemeden ateşlenen bir kurşunla yaralandı.
Türkiye'den Abhazya'ya savaşmaya gelen bir Çerkes gönüllü, Şenibov'u, sırrı nesilden nesile aktarılan eski bir şifalı bitki ilacı ile tedavi etti. Musa, kurtuldu; ancak yine de Rus hastanelerinde çok zaman geçirmek zorunda kaldı.
İşte bu günlerde Şenibov, Pierre Bourdieu'nun "Siyaset Sosyolojisi" üzerine çalışmaya başladı. Bourdueu'yu sevdi, benimsedi. Onun öğrencileri, takipçileri ise daha da radikalleşti.
Dağlı gönüllüler arasından daha ılımlı olanlar, 1990'ların hayal kırıklıkları ve günlük yaşamın zorlukları içinde kayboldular. Geri kalanı ise radikal islama yönelerek, Şenibov'un barış, birlik ve sosyalist ideallerini kaybettiler.
Ekim 2005'te, Basayev'in İslamcılarının Nalchık polis departmanlarına ve FSB'ye yönelik kitlesel intihar saldırısından kısa bir süre sonra, aynı Sovyet apartmanında yaşamaya ve yerel bir üniversitede çalışmaya devam eden Shanibov, kedisini arayan bu makalenin yazarına, sadece acı bir şekilde gülümsedi:
"Teşekkür ederim, ama Şenibov için endişelenme. Zaten herkes tarafından unutuldu, bu nedenle güvende. Dün penceremin altında ölen genç adamlar, Şenibov adının Kafkasya'da gürlediği doksanlı yıllarda daha bebeklerdi." dedi.
Üniversitedeki meslektaşlarından biri, Şenibov'un inanılmaz derecede zengin ve üzücü yaşam yörüngesini benimle yaptığı bir konuşmada şöyle anlatmıştı:
“Yura'mız, bütün yaşamı boyunca hep aynı ilkeler ve kendi kendini yönetme; özyönetim hakkı için savaştı. Yalnızca projelerinin hitap ettiği kitleler; Sovyet gençliğinden perestroyka aydınlarına... oradan küçük yerli halklara ve onların Konfederasyonuna değişti."
Daha iyi anlatılamazdı. Yani Yuri, bilimsel komünizmin öğretmeni ve başarısız olan Konfederasyonun başkanıydı. Bütün dönemeçlerde hayatın peşinden gitti...
Kaynak: gorky.media
Yazar: Георгий Дерлугьян
Özet Çeviri: Çerkesya Hareketi Haber Merkezi