Geçtiğimiz günlerde, Çerkesya Gençliği olarak düzenlediğimiz “Gençlik Kampı”mız hakkında biraz konuşmak istiyorum.
Birkaç arkadaşımız haricinde, hiçbirimiz daha önce yüzyüze görüşmedik. Fakat kampın ilk gününden itibaren hissedilen müthiş bir enerjimiz vardı.
Herkes birbirine karşı saygılı, kibar, sevgi dolu ve fikir alışverişi içerisindeydi. Bazı yerlerde biz büyüklerimizi dinledik, bazı yerlerde de büyüklerimiz bizi dinledi. Yani bazı “kalıpları” yıkmaya başladık diyebiliriz.
Yıkmaya başladığımız kalıplardan biri de, kampta kadınların çalışmasının yasak olmasıydı. Bütün kamp boyunca biz kadınlar oturduk, erkek arkadaşlarımız yiyecek ve içecek servisleriyle, bulaşıklarla ilgilendiler. Başlarda biraz zorlansak da alışmamız keyifli oldu.
Biz kamp sırasında eğlenirken, bize gelen bazı olumsuz eleştiriler vardı. Yapıcı olanları tabi ki gözden geçirdik, eleştiri insanı geliştirir çünkü. Ama “gereksiz” yapılan yorumları görmedik bile diyebiliriz. Çünkü biz ne yaptığını bilen gençleriz!
Kamp boyunca, vatandan gelen arkadaşlarımız dahil olmak üzere, Türkiye’nin birçok bölgesinden gelen arkadaşlarımızla birlikte, bol bol sohbet ettik, oyun oynadık, dans ettik, yüzdük, “derin sohbetler” ettik.
Yaptığımız sohbetlerle, tutum ve davranışlarımızla, oluşturduğumuz arkadaşlıklarımızla herkese örnek olduk.
Eksik yanlarımızdan biri anadilimiz Çerkesçeyi bilmemek oldu. Keşke hepimiz anadilimizi çok iyi bilseydik ve kampta sadece anadilimizi konuşarak anlaşsaydık diyorum.
Bu kamp sayesinde oluşturduğumuz gönül bağları, uzun yıllar devam edecek.
Kamptan ayrılırken gözümüzden akan yaşlarla, hepimiz buna şahit olduk.
Umarım bundan sonraki kamplarımızı, vatanımız Çerkesya’da düzenleyeceğimiz zamanlarımız gelir..
Yaşasın Çerkes kalma mücadelemiz!
Khare Ümran