Röportaj Dizisi(6) Janset Ayık: 'Burası Artık Büyüklerden Dinlediğimiz Masallar Ülkesi Değil'

#6606 Ekleme Tarihi 01/02/2021 09:00:57

*Bize kendinden bahseder misin? Janset Ayık kimdir?

-Ben Janset Ayık, Tsomartı sülalesindenim. Ankara Hacımuratlılıyım. 24 yaşındayım. Aydın’da doğup büyüdüm. Üniversiteyi İzmir’de Ege Üniversitesi’nde okudum, İngilizce-Türkçe dil çiftinde mütercim tercümanlık yapıyorum. Aynı zamanda geçen yıl (2019-2020 döneminde) Adıgey Cumhuriyeti’ne gelip yüksek lisans eğitimime başladım, ona devam ediyorum. Kısaca böyle.

*Gelecekte vatanla alakalı ne gibi planların var, ne tür katkılarda bulunmayı düşünüyorsun?

-Vatanla alakalı planlarım henüz tamamen netleşmedi ama burada istihdam ihtiyacı yaratacak, üretim yapan büyük çaplı fabrika veya şirketlerin kurulması gerekiyor. Türkiye’de ve bu salgın hastalık döneminde de gördüğümüz gibi asıl yönelmemiz gereken alan üretim, üretimin en önemli bölümünü ise tarım oluşturmalı. Ben de umarım ya bu kurumlardan birinin kurulmasında ya da sonrasında yurtdışı ile kuracakları iş bağlantılarında yer alırım.

*Türkiye'de Çerkeslerin içerisinde büyümediğini biliyorum. Ama birçok gencin aksine Avrupa hayalleri kurmak yerine vatanına dönüp orada okumayı ve yaşamayı seçtin. Buna karar verme sürecin nasıldı anlatır mısın?

-Açıkçası buraya dönüp okumaya ani bir şekilde karar verdim. Öncesinde, senin de sorunda bahsettiğin Türkiye’de yaşayan pek çok genç gibi ben de Avrupa hayalleri kuruyordum. Ama bu hayallerin yanlış hayaller gibi algılanmasını, vatanına dönmek yerine Avrupa veya refah düzeyi yüksek ülkelere gitme isteği olanları “suçlu” hissettirmenin yanlış bir algı olduğunu düşünüyorum. Herkesin hayat şartları, geldiği koşullar ve ulaşmak istediği yerler veya amaçlar farklı olabilir, insanların hangi mücadeleleri verdiğini bilmeden onları sadece bu konu üzerinden yargılamayı doğru bulmuyorum. 

Benim sürecime dönecek olursak, dediğin gibi Çerkeslerin içinde yetişmedim, bana Xabze anlatılmadı, dil öğreten olmadı hatta dans etmeyi bile hâlâ bilmem. Ama ben merak ettim, yahu biz kimiz, ne yapar bu Çerkesler, nasıl yaşarlar diye sormaya başladım. Sonra üniversitemin olduğu şehirdeki Çerkes derneğine gitmeye karar verdim. Her ne kadar derneği beğenmeyenler olsa da ben orada güzel şeyler öğrendim, güzel arkadaşlar edindim. Vatana olan merakım da böylece artmaya başladı. 

O yılın ortalarına geldiğimizde, Çerkesya tarafında ilk kez Nalçik’e, 2018 yılının 21 Mayıs anma etkinlikleri sebebiyle geldim. Nalçik’te yaklaşık 1 hafta geçirdim. Orada üniversite eğitimi alan, Türkiye’nin farklı şehirlerinden öğrenciler olduğunu gördüm, böyle bir imkan olduğunu bilmiyordum. Bunun dışında o 1 hafta boyunca bizi ağırlayan yerli Çerkeslerin misafirperverliğine ve samimiyetine şahit oldum. Kimse bize “yabancı” gözüyle bakmadı, aksine “Kardeşlerim vatanınıza geri dönün” diyenler vardı. O 1 hafta beni duygusal anlamda çok etkiledi. 

Bunun yanında, üniversiteden mezun olduktan sonra ne yapacağıma karar vermekte zorlanıyordum, bu yüzden buraya gelmek benim için hem vatanı keşfetmek hem de mesleki/akademik açıdan kendimi geliştirmek için bir fırsat olacaktı.  Böylece ani bir kararla üniversiteye başvuruda bulundum ve kabul edildim.

*Vatanına geri dönme kararını aldıktan sonra çevrenden ne gibi tepkiler aldın? 

-Arkadaşlarımdan beni destekleyenler, benim adıma heyecanlananlar oldu: “Sen git belki biz de arkandan geliriz” diyenler oldu; ama “Yani çok istiyorsan git tabii de orada yapamazsın 1-2 seneye dönersin” diyenler de oldu. Ama benim için aslolan ailemin tepkisiydi. Başta tedirgin oldular çünkü kızlarını başka bir ülkeye tek başına göndermek kolay iş değildi. Ama ne kadar zor gelse de her zamanki gibi arkamda durup beni desteklediler.

*Vatana döndüğünde ne gibi zorluklarla karşılaştın?

-Öncelikle Kaf Dağı’nın ardı rüyasından uyandım. Burası artık büyüklerden dinlediğimiz masalların ülkesi değil. Artık hiçbir ülke öyle değil. 1864 ve öncesini dinledik biz hep, sonrası diasporanın belleğinde yok. Ama dünyadaki her ülke gibi burası da değişti, gelişti. Artık burası Rusya Federasyonu’nun toprağı, bu gerçeği kabullenmeden vatanla ilgili gerçekçi ve sağlam adımlar atamayız. 

Yine rüyadan uyanmakla alakalı; herkes kollarını açmış bizim dönmemizi beklemiyor, ben burada geçirdiğim 1 haftada o yanılgıya kapılmıştım; sanki herkes bizi bekliyordu. Ancak bu, gelmemizden memnun olmadıkları anlamına gelmiyor, sadece onların da bir hayat koşturmacası içinde olduğu ve günlerce, aylarca “Aferin, ne iyi yaptın da döndün” diyerek sırtımızı sıvazlayacak vakitleri olmadığı anlamına geliyor. Günümüz dünyasındaki birçok insan gibi. 

Bunların dışında en büyük sorunum dil bilmemek oldu, henüz tamamen çözmüş de sayılmam. Burada ihtiyaçlarınızı karşılayabilmek için ya Rusça ya da Çerkesce bilmeniz gerek, aksi halde işler oldukça zorlaşıyor. Tabi önceden tanıdığınız, burada yaşayan birileri varsa size büyük yardımları dokunuyor. Ancak benim gibi; İngilizce biliyorum, dünyanın ortak dili mutlaka işe yarar diye düşünenleriniz varsa söyleyeyim: Türkçe bilen biriyle karşılaşma ihtimaliniz İngilizce bilen biriyle karşılaşma ihtimalinizden kat kat fazla, İngilizceye güvenip de yola çıkmayın. Temeliniz varsa Çerkescenizi geliştirin ya da ilginiz varsa Rusça öğrenin. 

Son olarak maddi anlamda zorluklar yaşıyorum çünkü burası Türkiye’yle karşılaştırınca oldukça pahalı. Pahalılıktan kastım mutfak alışverişi, her yerde söylendiği gibi alkol ve et ucuz ama bunların dışındaki her şey oldukça pahalı. Özellikle kışın, çoğu sebze ve meyve ithal edildiği için fiyatlar daha da artıyor. Ayrıca yurtta kalmak istemeyip ev kiralamak isteyen bir öğrenci için ev kiraları da yüksek.

*Hepimiz ortak bir milletin çocuklarıyız fakat diasporada doğmuş gençler ister istemez diğer kültürlerin içerisinde asimile oluyor. Bu nedenle vatanda doğmuş gençlerle kültür konusunda uyuşmazlık yaşadığın oldu mu? Olduysa bize anlatır mısın?

-Bu asimile olma durumundan kendimi soyutlayamam, çünkü ben de Türkiye'de doğup büyüdüm ve üniversite dönemine kadar Çerkes arkadaşım neredeyse yoktu; çevremde daha çok Türk, Balkan göçmeni veya doğu illerinden göçmüş insanlar vardı. Ama bu sadece diasporaya özel bir durum değil, maalesef buradaki gençler de Rus kültürünün; hatta Sovyetlerin yıkılmasıyla ülkeye giren Amerikan kültürünün sebep olduğu bir asimilasyona uğruyor.

Bu yüzden vatandaki gençlerin hepsi kültürü tamamen koruyor, diasporadakilerin ise elinde kültür namına neredeyse hiçbir şey kalmadı gibi siyah beyaz çizgiler çizmek yanlış olur. Her iki tarafta da bir yanda kültürü koruyup devam ettirmeye çalışanlar, bir yanda ise bunu çok önemsemeyenler ya da başka bir deyişle, önemsemesi gerektiğinin henüz farkında olmayanlar var. Gelişen teknolojiyle birlikte, biz ve bizden sonraki nesilleri etkileyen bir küresel kültür oluşuyor yavaş yavaş, dünya vatandaşlığı da deniyor sanırım buna. Aslında biraz da bunun sayesinde uyuşmazlıklar azalıyor. 

Bir de şu var, artık buraya gelmişseniz buranın kültürünü yaşamak için gelmişsiniz demektir, dolayısıyla uyum sağlamaya çalışmanız gerekir. Ben böyle düşündüğümden, gördüğüm farklılıklar benim için bir uyuşmazlığa ya da kültürel çatışmaya dönüşmedi.

*Diasporadaki gençleri ve yaşamlarını gördün. Aynı zamanda vatandaki gençleri ve onların yaşamlarını da görüyorsun. Hem diasporadaki hem vatandaki gençler hakkındaki görüşlerini merak ediyorum. Bu gençler arasındaki farklılıklar neler?

-Diasporada ve burada yaşayan bütün gençler adına genelleme yapamam, ancak tanıdığım kişiler üzerinden gördüklerimi anlatabilirim. Türkiye'de tanıdığım benim yaş grubumdaki gençler (18-30 yaş arası) genellikle bir belirsizlik içinde ve gelecek kaygılarıyla boğuşuyorlar. En büyük sorun iş bulmak, bunun için sürekli daha kalifiye olmaya çalışıyorlar ve eğitim hayatları bir türlü bitmiyor. Bu durum doğal olarak sosyal hayatlarını da etkiliyor, örneğin geç evleniyorlar, toplum ve aile içinde daha geç söz sahibi oluyorlar. 

Burada tanıştığım insanlarda durum biraz daha farklı. Burada erken yaşta (20-21) evlilikler daha yaygın. İş konusunda ise daha çok masa başı; elin ayağın çok kirlenmeyeceği, fiziksel yükün az olduğu işler tercih ediliyor, kendi işini kurmak isteyen girişimci gençlere çok rastlamadım. 

Bir de maalesef yeni neslin çocuklarında Çerkesce konuşma oranı düşüyor, birkaç gençten duyduğum bir söz var Çerkesceyle ve Adigey'de yaşamakla alakalı: "Pek cool değil". Rusça konuşmak onlara daha kolay geliyor çünkü evlerinin dışındaki dünya Rusçayla dönüyor, okulda dersler Rusça, arkadaşları Rus vs., onun dışındaki dünya ise İngilizce dönüyor.  Bir de Hollywood etkisinden dolayı lükse bir özenti var, sanırım o yüzden burası "cool" gelmiyor. Ama başta da söylediğim gibi bunu bütün gençler adına genelleyemem.

*Vatanda okumak/yaşamak isteyenlere neler söylemek istersin?

-Türkiye'de bazı insanlar vatanla alakalı fazlaca güzellemeler yapıyor; bazıları ise oralar çok bozuldu, "dinsiz" olmuşlar gibi kulaktan dolma laflarla yerin dibine sokuyor. İnanın bana burası ne o kadar mükemmel ne de o kadar beter. Burada yaşamaya karar vermek; güzel olduğu kadar ciddi de bir iş, ama üniversite okumak burayı keşfetmek için iyi bir fırsat. Özellikle de Türkiye'deki öğrenciler için burslu okuma imkanı varken. Benim önerim ve isteğim, her Çerkes'in mutlaka buralara gelmesi, buradaki havayı solumasıdır. Zaten buraya geldikten sonra mutlaka zihinlerinde bazı soruların cevapları netleşecek ve kalmak isteyip istemediklerine karar vereceklerdir.

*Oset olmanın orada eğitim görme kararını almakta bir etkisi oldu mu? Orada kendini nasıl hissettin? Diaspora ile karşılaştırırsan, bir fark var mı?

-Bir itirafta bulunayım; ben Oset ve Çerkes arasındaki farkı buraya gelmeden önce bilmiyordum. Dolayısıyla bir Çerkes olarak buraya geldim. Bu farkı bilmeme sebebimin biraz Çerkes camiasından uzak büyümemle biraz da Türkiye'deki Çerkes adlandırmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü Osmanlı döneminde Kafkasya bölgesinden göç eden veya sürgün edilen ne kadar halk varsa hepsine Çerkes demişler. Halbuki birçok farklı halk vardı içlerinde; Osetler, Çeçenler, Dağıstanlılar, Gürcüler vs. Burada gördüm ki bu halkların ayrı ülkeleri, ayrı dilleri ve bayrakları var. 

Adigey Cumhuriyeti ve Türkiye'deki Çerkes diasporası arasında bu fark var. Buradakiler doğal olarak bu ayrımın farkında ama Türkiye'de bu ayrım bu kadar net değil. Demek istediğim şey "Haydi ayrılalım, biz farklı milletlermişiz" değil. Sadece farklı milletlerden olduğumuzu bilelim ve kendi etnik değerlerimizi yaşatmaya çalışalım ama bunu yaparken de bunca yıldır sürdürülen birliği bozmayalım. Çünkü bu birliktelikten çok güzel renkler çıkıyor ortaya. 

Benim burada nasıl hissettiğime gelince, Oset olduğumu söylediğim için kimseden olumsuz bir tepki almadım çünkü insanlar için önemli olan ırkım değil buraya ne hislerle döndüğümdü.

Teşekkür ederiz Janset.

Çerkesya Gençliği
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks