Röportaj Dizisi(12) Adeje Kanşav ( NALÇİK ): "Çerkesya Dünyanın En Güzel, En Refah Yeri Değil Belki, Ama Bizim İçin Bir Cennet"
*Bize kendini tanıtır mısın Kanşaw?
- Ben Adeje Kanşav. Aslen Uzunyayla Alamescit Köyündenim. Ancak doğduğumdan beri Adana'da yaşadım. 3 yıldır Nalçik'teyim ve Makine Mühendisliği, 2. sınıf öğrencisiyim.
*Nereden geldi aklına Nalchık’a gitmek ve orada üniversite okumak?
- Nalçik'e gitmek, orada okumak ve yaşamak ailemde her zaman konuşulurdu. Çocukluktan beri sürekli olarak bunları dinledim, duydum. 2 defa da gitmiştim. Ve babamın oturum izni olduğundan dolayı, bir ayağımız her zaman Nalçik'te oldu. Üniversite çağına geldiğimde, Nalchık'ta üniversite okumak istediğimi dile getirdim ve buradayım.
*Ailenin bu konuda tavrı ne oldu?
- Ailem bu konuda önce biraz şaşırdı, ama ciddi olduğumu ve samimi olduğumu gördükten sonra destek oldular. Annemin bir süre sonra "annelik içgüdüsü" nedeniyle üzüntülü zamanları oldu ama artık aştı diyebilirim.
*Nalchik’ta nerede ve nasıl yaşıyorsun Kanşaw? Çalışıyor musun?
- Bizim Nalçik'te küçük müstakil bir evimiz var. Oturum izni olanların bir ikamet adresi göstermeleri gerekiyor. Babamın ezelden beridir aklında olan bir şeydi vatana dönmek, bu nedenle oturum aldığında şu an yaşadığım evi almıştı. Şimdi evde ben yaşıyorum.
Nalçik'te çalışmıyorum, çalışmak için birtakım kurallar gerekiyor. Bunları yerine getirmek de maddi ve manevi olarak külfetli olduğu için henüz çalışamıyorum...
*Orada hoşuna giden ve gitmeyen şeyleri sayar mısın diye sorsam…?
- Hoşuma giden şeylerle ilgili çok şey yazabilirim ancak karakter sayısı yetmeyebilir. Ben aklıma ilk gelen bir kaç örnek vereyim yine de;
hayatımda hiç gitmediğim bir şehrin, bilmediğim bir yerin, bu kadar benden olduğunu hissetmem, bu kadar bana ait olduğunu hissetmem benim çok hoşuma gitti, gidiyor... Ve sokakta, pazarda, üniversitede, bankada... Kısacası neredeyse her yerde Çerkesçemizi duymak! Çerkesçenin bir hayat dili olması, yaşaması ve yaşatılması, çok hoşuma gidiyor...
Elbette, Vatanımı çok seviyorum, burada bulunduğum her an benim için çok değerli ve önemli. Ancak hoşuma gitmeyen şeyler de var. Arkadaşlarla kendi aramızda “Patsanlar“ dediğimiz gençler var mesela, bu arkadaşlar acayip derecede modifiye ve drift hastaları... Arabalarıyla şehrin herhangi bir noktasında lastik yakmak, son ses müzik eşliğinde hızla geçmek ve motor bağırtmak gibi arabayla yapılan bazı eylemlerde bulunurlar, buna bir türlü alışamadım ve kesinlikle hoşuma gidemiyor...
Bir başka örnek verirsem, yine erkeklerde görülen bir hareket... Yer ve mekan fark etmeksizin yerlere “tükürmek“. Bu her iki olayı aşamadım, aşmayacağım da...
*Orada yaşamaya alıştın mı? Neden? Sence ne daha iyi olabilirdi?
- Nalçik'te yaşamayı çok seviyorum. Çok alıştım. Nalçik'e adaptasyon sürecimde, Hatko Schamis ile Hakhu Nart'ın destekleri ve emekleri çok fazlaydı. Benim için önemli bir şanstı, destekleri için her zaman müteşekkirimdir.
Ben doğma büyüme Adana'da yaşadım, Adana, bir İstanbul bir Ankara kadar büyük bir şehir değil. Buna rağmen, Nalçik'te hayat o kadar sakin, o kadar kolay ki Adana gibi bir şehre döndüğümde bile büyükşehir sendromu yaşıyorum. Büyükşehirlerde yaşayanlara kolaylıklar dilerim.
Ne daha iyi olabilirdi diye düşündüğümde bir genç olarak şehir içi toplu taşımın daha düzenli ve çok olmasını isterdim... Başka bir konu ise "Diasporalardan Gelen Gençler ve Öğrenciler için Adaptasyon Sürecinde Yardımcı Olacak" bir kurum. Böyle faaliyet yürüten bir kurum ne Cumhuriyet seviyesinde ne sivil toplum, yerel halk, seviyesinde mevcut değil.
Bu, yeni gelen gençler ve öğrenciler için çok önemli. Çünkü buraya gelip de adapte olmakta çok zorlanan, okulu bırakıp dönmede adapte olamamış çok kişi gelmiş, geldi buraya. Bu bir ihtiyaç, buradan da bir mesaj olur diye umut ediyorum.
*Kanşaw, kaşenin var mı? Genel olarak orada genç kız erkek ilişkileri nasıl? Türkiye ile karşılaştırır mısın?
- Benim gördüğüm; Türkiye diasporasından farklı durumlar da, benzer durumlar da söz konusu. Ama şunu diyebilirim ki, bizlerin TR'de büyüklerden dinlediğimiz ve kimimizin yaşadığı kaşenlik ilişkisinin artık ( bildiğimiz ve yaşadığımız kadarıyla ) kalmadığını söyleyebilirim. Kaşen olmak gördüğüm kadarıyla Türklerin örf ve adetlerindeki sözlenme veya nişanlanmasına benziyor biraz diyebilirim. Belki iddialı bir yorum olabilir ama gözlemlerimin ve tecrübelerimden bunu çıkarıyorum.
*Türkiye’de orası için, “din ahlak yok…” vs diyenler var. Öyle mi?
- Bu hoş olmayan, kimsenin de işi olmadığını düşündüğüm yorumları ben de gerek gitmeden önce gerekse tatile TR'ye geldiğimde duydum. Açıkçası bunun benim için bir önemi yok, böyle bir arayış içerisinde değilim.
Ancak gördüklerim üzerine diyebilirim ki dini hayatının merkezine koyan da var, çok önemsemeyen, inanmayan da... Kimse kimsenin inandığına ya da inanmadığına veya ne kadar inandığına karışmıyor, herkesin kendince bir bakış açısı var bu doğrultuda yaşıyor.
Pandemiye kadar Cuma namazlarına katılımın yoğun olduğunu duyardım. Keza Ramazan ayında toplu şekilde verilen iftar yemeklerinin olduğunu da duydum, hatta bir kaç defa yurttaki öğrenciler için verilmişti, ben de bir defa katılmıştım.
Ben insanların dini yaşayışlarıyla hakkında konuşmak yerine, Çerkesya ile ilgili daha mühim olan konuların olduğunu düşünüyorum... Umuyorum ki herkes bir gün burada bulunur ve burada nasıl yaşandığını, her şeyi kendi gözleriyle görür...
*Çerkesya’da okumak ve yaşamak için 5 neden say desem, ilk aklına gelenler neler olur Kanşaw?
- İlk olarak, "Bize ait olması, bizim olması" derim. Çerkesçe öğrenebilmek için de önemli bir şans. Çerkesya ile Diaspora arasında inşaa edilecek, edilmesi gereken köprünün inşaatında bulunmak derim.
Elbetteki dünyanın en çok konuşulan 2. dili olan Rusça'yı da öğrenmek ve bunun yanında Rusya'yı gezip Rus ve Rusya kültürünü öğrenmek derim.
*Türkiye Çerkes gençlerine bir mesajın var mı?
- Türkiye'deki kimi Çerkes gençlerinin, ülke içerisinde gelişen gündemlere gereğinden fazla yoğunlaştıkları için olsa gerek, Çerkes halkının geleceği ile ilgili hayati konulardan uzaklaştıklarını, ilgilenmediklerini düşünüyorum.
Kendimden biliyorum, Çerkesya'da yaşamaya başlayana dek ben de çok ilgili değildim. Enerjimi, gücümü "Bizim" çıkarımıza olmayan şeylerde harcardım.
Bununla ilgili olarak her Çerkes Gencinin en az bir kere, uydurulabiliyorsa, 21 Mayıs Çerkes Sürgünü ve Soykırımı gününde, Çerkesya'da bulunmasını öneririm.
Son olarak sözlerime şu metinle son vermek istiyorum; "Çerkesya dünyanın en güzel, en refah yeri değil belki, ama bizim için bir cennet. Çünkü bize ait, bizim vatanımız. Bize düşen görev ise Çerkes Halkının geleceği için Vatan Çerkesya için her manada çalışmaktır.".
Teşekkürler Kanşav.