#1616 Ekleme Tarihi 09/11/2017 11:04:37
Avrupa'nın çatısına yolculuk
İşte yine Kafkasya’dayız, sürgün edildiğimiz topraklarda. Arkadaş grubumuzla her yıl Kafkasya’nın başka bir bölgesini gezelim kararı almıştık, o yüzden bu defa Kabardey’e gitmek istiyoruz ama hiçbirimizin gönlü Abhazya’yı bir daha görmeden dönmekten yana değil. Yönümüzü Elbruz'a çeviriyoruz. Dağcıların tanımıyla çok zorlu olmayan bir parkur ancak hava koşulları tırmanmayı güçleştiriyor. Bizim amacımız ise dağcılık değil sadece o havayı solumak. İşte size Elbruz gezi rehberi...
Üç gün kalacağımız Nalçik’e uçtuk önce. Oradan karayoluyla Maykop’a geçecektik; bir günlük şehir turundan sonra trenle Soçi ve yine karayoluyla Sohum’a ulaşmaktı hedefimiz, bu plana harfiyen uyduk. Nalçik ve Maykop hepimiz için heyecan vericiydi; çünkü binlerce yıldır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan dedelerimizin soluk aldığı coğrafyadaydık. Üstelik kadim kültürlerin, Nart destanlarının, arkaik dillerin köklerinin olduğu o müthiş doğanın kucağındaydık.
Nalçik Parkı, müzesi, pazarı, Arbat’ı andıran Kabardinski Caddesi, Çegem Şelalesi, Mavi Göl gezilerinden sonra son günü Elbruz’a ayırdık. Avrupa’nın en yüksek tepesi olarak bilinen Elbruz, Kafkasyalılar için bir nevi Olimpos’tur. ‘Oşhamafe’ deriz Elbruz’a. Nart mitolojisine göre Sosruka, tanrıların kutsal içeceği şarabı, Oşhamafe’nin zirvesinden dökerek insanlara hediye eder. Nartlardan Nesren Jake, ateşi tanrılardan çalarak insanlara verdiği için yine bu zirvede zincire vurulur, Nart Baterez kurtarır onu.
Elbruz, dağcıların tanımıyla çok zorlu olmayan bir parkur ancak hava koşulları tırmanmayı güçleştiriyor. Bizim amacımız ise dağcılık değil sadece o havayı solumak. Nalçik’ten teleferiğe bindiğimiz Azau kasabasına araba yolculuğumuz yaklaşık iki saat sürdü. Baksan Vadisi’nde kimi zaman iyice dikleşen ama sıra sıra ağaçların hiç eksilmediği yol boyunca pek çok köyden, kasabadan geçtik. Hem yükseklik korkularımızı yenmek hem de bizi bekleyen soğuğa önlem olarak shot’ları devirdiğimiz kafede de civardaki diğer kafe-restoranlarda da epey dağcı vardı, genellikle Ruslar...
Çıkışa hazırdık! İlk teleferikle 3000 metreye, değiştirerek devam ettiğimiz ikinci teleferikle 3500 metreye, Mir istasyonuna ulaştık. Sonradan öğrendiğime göre aslında civardaki tesislerde kalıp bu yüksekliğe yavaş yavaş, bünyeyi alıştırarak çıkmak gerekiyormuş, yoksa baş ağrısı ve mide bulantısı yapıyormuş. Neyse ki hafif kalp çarpıntısı dışında hepimiz iyiyiz. Şöminelerin yandığı kafelerde mola verenler, yemek yiyenlerin yanı sıra muhteşem Kafkas Sıradağları manzarası eşliğinde fotoğraflar çektirmenin derdindeydi herkes; biz de o kervana katıldık. El örgüsü yün kazakların, çorapların satıldığı tezgâhlara göz attık, hatta bir arkadaşımız bere satın aldı, iyi ki almış dedik ilerleyen saatlerde!
Grubumuzdan bir kişi fireyle bindiğimiz tek kişilik telesiyejle 3780 metrede Garabaşi istasyonuna çıkarken kayaların biçimleri ve renkleri dikkat çekiciydi. En son iki bin yıl önce patlayan bir volkan Elbruz. Lavlarla oluşan kayalar ve dağın eteklerine uzanan buzulların meydana getirdiği inanılmaz bir manzara var; hem her şeyi kaydetmek, fotoğraf çekmek hem de doya doya izlemek istiyor insan. Hava güneşliydi ama yükseklik arttıkça soğuyordu. Yol boyunca ormanda gördüğümüz kamp alanlarının yanı sıra dağda da hem çadırlar hem de değişik malzemelerden yapılmış konaklama yerleri vardı. Kimi dağcı yürüyerek çıkıyordu zirveye, kimi de araçlarla.
Garabaşi’de biraz daha yaklaşmıştık çift zirveli Elbruz’a. Zirvelerden biri 5642, diğeri 5621 metre. Başımda hafif bir ağrı başladı. Oşhamafe’nin başını ise çok hızlı inen bulutlar bir anda kaplayıp sarmaladı. Burada da bir kafe, konaklama için konteynir görünümlü mekanlar vardı, dağcılar yürüyüş için son hazırlıklarını yapıyordu. Fotoğraf ve video çektikten sonra artık ineriz derken birkaç dağ aracı gördük. Tank paleti gibi işleyen, bacalı, önde şoför mahalli, arkasında römorku olan bir araç. “Ne kadar sürer gidiş geliş, kaç metreye çıkar” diye sorduk sürücüsüne. Karar: “Evet, çıkalım!”
Açıkta oturuyorduk, yukarıya tırmandıkça hava daha da soğudu. Buzulların üzerinde tırmandıkça bulutlar da yavaş yavaş dağıldı ve kendini yeniden göstermeye başladı Elbruz. Arkamızda Kafkas Sıradağları, aralarda oluşmuş minik mavi göletler... Yürüyerek çıkan dağcılarla arada birbirimize yol verdik.
Tırmanış bittiğinde 4050 metredeyiz. Hep birlikte kara ayak bastık. Araçtaki diğer yolcular, sonrasında yürümek üzere donanımlı gelmişlerdi ama biz bu yüksekliğe hazırlıklı değildik, hatta baş ağrısına hafif bir mide bulantısı da eşlik etmeye başlamıştı. Bu sırada tamamen dağılan bulutlarla açığan çıkan zirveye sanki iyice yaklaşmıştık, halbuki daha 1592 metre vardı aramızda. Birkaç fotoğraftan ve dağ havasını onlarca kez içimize çektikten sonra aynı araçla daha da zorlu olan inişe geçtik, öylesine dikti ki yamaç, birbirimize sıkıca yapışıp durabiliyorduk ancak. Kimi yerde eriyen karların arasında derin çukurlar oluşmuştu, kimi yerde bu sular adeta şelale gibi altımızdan akıyordu. Zirvedeki bulutlar iyice dağılınca İstanbul’da son yıllarda göremediğimiz müthiş bir maviliğe büründü gökyüzü! Yol boyunca, aşağıya indiğimizde içeceğimiz güzel bir çorba ve sıcak şarabı düşledik.
BAŞKENTLER
- Nalçik, Rusya Federasyonu’na bağlı Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti. Nüfusunun yarısını Kabardeyler oluşturuyor. Büyük Kafkas Sıradağları’nın en yüksek tepelerinin yer aldığı bölgede Nalçik’in ormanlık alanı yaklaşık 1000 hektar.
- Maykop, Rusya Federasyonu’na bağlı Adigey Cumhuriyeti’nin başkenti. 154 bin kişilik nüfusunun büyük bölümünü Ruslar oluşturuyor, ikinci sırada Adigeler geliyor. Özellikle ahşap müzik aletleri ve figürler, gümüş işleriyle ünlü kentin Nalmes dans grubu tüm dünyada turnelere çıkıyor.
- Sohum, Gürcistan’la 1992’deki savaştan sonra bağımsızlığını ilan eden ama halen sadece beş ülkenin; Rusya, Nikaragua, Venezuela, Nauru ve Vanuatu’nun resmen tanıdığı Abhazya’nın başkenti.
ULAŞIM
- İstanbul’dan Nalçik’e uçuş 1 saat 40 dakika, Onur Havayolları ile günaşırı uçak var, tek yön 346 liraya uçtuk. Nalçik Havalimanı bakımda olduğu için çıkışta bir saat bekledik.
- Nalçik’te 7 kişilik minibüs ile günübirlik gezi toplam 90-100 dolar.
- Elbruz’da kişi başı olmak üzere iki teleferik ile Mir istasyonu 16 dolar, telesiyej ile Garabaşi istasyonu 3.4 dolar, kar aracı ile Piriyut’a (4050 metreye) çıkış-iniş 17 dolar.
- Nalçik-Maykop arası 7 kişilik minibüs ile yaklaşık 6 saat süren transfer toplam 200 dolar.
- Maykop-Soçi tren kişi başı 17 dolar.
VİZE
- Rusya Federasyonu’na bağlı olan Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik için Rusya vizesi almak gerekiyor. Abhazya için de Rusya vizesi gerektiğinden çift giriş-çıkışlı turistik vizeyi Nart Tur kişi başı 140 dolara aldı.
Kaynak: Gül YILMAZ
Çerkesya
Diğer Haberler