"Çerkes Sorunu, Çerkes halkının bağımsızlık ve özgürlük savaşını kaybettikten sonra vatanı Çerkesya’dan Osmanlı İmparatorluğuna sürgün edilmesi; büyük bir coğrafyaya küçük küçük topluluklar halinde dağıtılması-yerleştirilmesi; demokratik hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılması; vatanda kalmasına izin verilen çok az sayıdaki ( 1864 yılındaki nüfusun ancak % 5'i kadarı ) Çerkesin ve tarihi Çerkesya topraklarının 6 siyasi birime bölünmesi; yani Çerkes halkının vatansızlaştırılması, dünyaya dağıtılması, bölünmesi, uluslaşma dinamiklerinin yok edilmesi ve bunun sonucu olarak asimile olmasıdır."
Yani "Çerkes Sorunu", "Çerkes halkının asimile olması" değildir. Çerkes halkının asimile olması bir sonuçtur. Vatanından sürgün edilmiş, demokratik hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmış, kimlik ve vatan bilincinin çarpıtılmış olmasının bir sonucu.
"Çerkes Sorunu Çerkes halkının asimile olmasıdır" tanımında asimilasyonun nedenlerine ve sorunun nasıl çözüleceğine dair hiç bir şey yoktur.
Bu nedenle "bir büyük içeri girdiğinde ayağa kalkmak gerekir" diye öğüt vermekten başka hiç bir şey yapmayanlara bile asimilasyona karşı mücadele ettiği hissi verip bilinçleri dumura uğratıyor.
Küçük hayatlar yaşayıp büyük laflar edenlerin işine yarıyor.
Özetle: Çerkes Sorunu, Çerkes halkının üzerinde geleceğini örgütleyebileceği bir yaşam alanının olmamasıdır.
Asimile olmasının nedeni budur.
Ve bu yaşam olanı olmadan dilini, kültürünü, gelenek göreneklerini koruması ve yaşatması mümkün değildir.
Böyle bir vizyonu olmayan hiç bir çalışma ve örgütlenme Çerkes Sorunu'nun çözülmesine hizmet etmez.
Çerkesya Hareketi Haber Merkezi