Erbaa’da 12 köyü ilgilendiren maden sondajına köylüler tepkili. Sondajın yapıldığı Sakarat ve Boğalı, köylerin su ihtiyacının yüzde 70’ini karşılıyor. Köylülerin açtığı dava istinaf sürecinde.
Osman Çaklı
DUVAR - Verusa Holding iştiraki Galata Madencilik, Tokat’ın Erbaa ilçesine bağlı 12 köyde, MAPEG tarafından açılan 2 bin hektarlık maden arama ruhsatı ihalesini aldı. Tokat İdare Mahkemesi’nde devam eden hukuki süreç davacı köylüler aleyhine sonuçlandı. Mahkeme, yürütmenin durdurulması talebini reddetti. Yerel mahkeme kararı 22 Mart 2022 tarihinde Samsun Bölge İstinaf Mahkemesi’ne taşındı. Ayrıca geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yapıldı. Yargı süreci devam ediyor, köylüler karara tepkili.
Yeşilırmak’ı besleyen su havzalarını oluşturan Sakarat ve Boğalı mevki, aynı zamanda Erbaalı köylüler için stratejik önem taşıyor. Hem hayvan meralarının bulunduğu hem de su kaynaklarının bulunduğu yaylalarda maden sondajı yürütülüyor. 12 köyün su ihtiyacının yüzde 70’ni karşılayan su havzasında madencilik faaliyetini köylüler istemediklerini söylüyor. Devam eden yargı sürecini avukat İsmail Hakkı Atal ve madene karşı gelişen itiraz noktalarını Kozlu köyü muhtarı Rasim Demir ile konuştuk.
SU HAVZASI ÜZERİNE MADENCİLİKTEN KÖYLÜLER ENDİŞELİ
Galata Madencilik’in MAPEG’ten aldığı maden arama ruhsatına ilk dava 1 Nisan 2021 yılında açıldı. Şirket ruhsatı 2026 yılına kadar geçerli. Yerel mahkeme ilk ara kararında MAPEG’e müzakere yazarak, madenin bölge köylerine zarar verip vermeyeceğini sordu, cevap alamadı. Daha sonra mahkeme başkanı dosyadan alındı. Yerine gelen yeni başkan, dosyayı geçtiğimiz aylarda karara bağladı. Davacı köylülerin, bilirkişi yapılması ve yürütmenin durdurulması talebini reddetti. Kararın taraflara tebliğ edilmesinin ardından 22 Mart 2022 tarihinde davacı köylüler kararı istinaf etti.
Galata Madencilik’in aldığı maden arama ruhsatı, Erbaa’da aynı bölgede bulunan Çerkesfındıcak, Kozlu, Osman köyü, Meydandüzü, Canbolat, Hacıali, Oğlakçı, Kavalcık, Ağcakeçi, İverönü, Kızılçubuk ve Çalkara köylerinin “yaşam kaynağı” olan su havzasını kapsıyor. Bölgedeki köylüler madenciliğin yaratacağı kirlilikten kaygılı. Meraların vasfının kaybolacağı, su kaynağının kirlenip yok olmasıyla köylerden göçün hızlanacağını savunan köylülerin bir diğer itiraz noktası da kültürel kimliklerine yönelik. Kozlu köyü muhtarı Rasim Demir 75 yaşında. Aynı zamanda Çerkes olan Demir, kendi köyleriyle birlikte diğer 11 köyde de Çerkes nüfusunun yoğunlukta olduğunu söylüyor. Kültürlerini korumak için bir arada olmalarının önemine değinen Demir, madenciliğin sonuçlarından biri olacak göçün, kendilerini savuracağından endişeli.
MADEN TERSİNE GÖÇÜN ÖNÜNDE ENGEL
Türkiye’de Çerkesçe’nin yaşatıldığı yerlerden biri de Tokat. Madenin açılmak istendiği alanda Çerkes nüfusu yoğunlukta. Köylülere göre maden yalnızca doğaya zarar vermeyecek. Çerkes kültürünün bölgede yok olması da kaygılar arasında. Ayrıca Çerkes köylerinde, tersine göçü hızlandırmak için tarım projeleri hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bunlardan bir tanesi çilek üreticiliği. Son yıllarda markalaşma yolunda ilerleyen çilek üreticiliğinin gençleri geri getirdiğini aktarıyor Demir. Tarımdan oluşan gelir kaynağıyla geri dönen ve Çerkesçe bilmeyen gençlere yaz aylarında yapılan etkinlikler ile Çerkesçe öğretiliyor. Köylülerin, düşüncesine göre maden, tersine göç için en büyük tehlikelerden biri.
‘İNSANLARIN MUTLULUĞU KALMADI’
Rasim Demir, kendilerine yakın mesafede bulunan Erzincan’daki İliç altın madenine gittiğini anlattı. “İnsanların mutluluğu kalmadı” cümlesini kaygılı bir ses tonuyla ifade etti Demir. Kendi köyleriyle diğer 11 köyün aynı kaygı içerisinde olduğunu ekledi. Demir, çok paralarının olmasından ise mutlu olmak istediklerini ekliyor: “Başımızda böyle bir bela var huzurumuz kalmadı.”
‘KÖYLER YOK EDİLECEK’
Köylülerin gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, madenin etki alanında 12 köyün yer aldığını söylüyor. Atal, bölgede yaşayan insanların onayı alınmadan projenin hayata geçirilmek istendiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Toplumsal maliyet analizi yapılmadı. MAPEG bunu her zaman yapıyor. Bölgede aynı zamanda 160 dönüm alan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edildi. Böyle bir yere arama ruhsatı verildi. Biz, bunun durdurulmasına yönelik dava açtık. Maden buraya kurulursa buradaki köyler yok edilecek.”
Su kaynağının hayati önem taşıdığı, SİT alanlarının bulunduğu yörede, 500’e yakın otsu ve odunsu bitki çeşidi yetişiyor. Bunların arasında 41 çeşit endemik tür bulunuyor. Erbaa-Kozlu yolu üzerinde Dineğin Dere mevkiinde yaklaşık 3000 metrekarelik bir alanda yıl içerisinde 52 kelebek türünden 11 tanesi risk grubunda bulunuyor. Atal, yargı sürecinin hukuka aykırı yürümediği görüşünü savunarak, yerel mahkemenin kararını istinaf etmenin yanında geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını ekliyor: “İstinaf mahkemesinden daha karar gelmedi. ‘Yürütmenin durdurulmasının reddi’ kararını da Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık.”
Kaynak: Gazete Duvar