22-23 Ekim 2022’de Kaffed olağanüstü genel kurulu DÇB üyeliği ve tüzük değişikliği gündemiyle toplandı. Genel kurula giden süreç ve sonuçları kapsamlı bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Bu kısa yazıda kişisel gözlem ve değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
Bir kurumun gelişmesi açısından eleştiri ve özeleştiri önemli olduğu için doğal olarak değerlendirme de eleştirel olacak, fakat bu değerlendirme “içeriden” yapıldığı için aslında bir özeleştiri olarak kabul edilmeli.
İki gün süren genel kurula Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen yaklaşık 250 delege katıldı ve sadece, "Federasyonumuzun Dünya Çerkes Birliği’ne var olan üyeliğinin hukuki bir eksikliğinin olup olmadığının Dünya Çerkes Birliği nezdinde araştırılıp sonuçlandırılmasına ve sonucunun tüm yetkili organlar ve delegelere bildirilmesine, var ise eksiklerin, oy birliği ile alınmış 2003 Genel Kurul kararları gereği tamamlanması için Yönetim Kurulunun görevlendirilmesine" kararı alındı. Genel kurul tarafından alınan bu karar 2003 genel kurul kararını teyit ediyordu.
Genel kurula bir dizi hata ile gidildi. Bu hatalar belki tekil olarak çok önemli değil, belirleyici de olmadı, fakat bir bütün olarak bakıldığında hepsi tek bir nedenden, demokratik işleyiş ve teamüllerin göz ardı edilmesinden kaynaklanıyor. Demokratik işleyişe, yani çoğulculuk ve katılımcılığa yeteri önem verilseydi çok daha anlamlı, başarılı ve etkili bir genel kurul yaşanabilirdi.
Neydi bu hatalar?
1. Genel kuruldan bir ay önce Kaffed web sitesi kapandı. Kaffed web sitesi aslında sadece Kaffed açısından değil, tüm Türkiye diasporası açısından önemli ve herkese açık bir arşiv(di). Sitenin kapanması sonucu hem DÇB ile ilgili yazı ve belgelere, hem de (gündemde tüzük değişikliği olmasına karşın) mevcut tüzüğe dahi erişilemedi, şeffaflık derken her şey görünmez oldu. Tüzük değişiklik önerisi genel kuruldan yaklaşık bir hafta önce internete konuldu. Web sitesinin kapatılmasında bir kasıt olmadığı söylenebilir, doğrudur, fakat genel kurul gündemine ilişkin bilgi ve belgelerin zamanında paylaşılmaması ciddi bir ihmaldi.
[Burada bir parantez açalım. İnternet konusunda biraz ilgisi olan herkes bilir ki, web sitesinde kapsamlı bir değişiklik yapılacağı zaman, yeni site başka bir ortamda geliştirilir ve tamamlandığında sunucuya yüklenir. Bu süreçte eski sitenin bir dakika bile kapatılmasına gerek yoktur. Ayrıca sadece “Kaffed” web sitesi değil, bundan tamamen bağımsız olarak çalışan Çerkes soykırım ve sürgününe ilişkin “21 Mayıs”, diasporada anadildeki ilk ve tek sesli dergi “Diyane” ve çevrimiçi eğitim platformu “Nart Akademi” siteleri de kapatıldı. Kaffed sitesinin neden bu kadar uzun süre kapalı kaldığı açılacak yeni sitede bazı yazıların silinmesi durumunda daha iyi anlaşılabilecek.]
2. DÇB’ye üyelik konusu sadece hukuki bir sorun olarak sunuldu. Kaffed yönetim kurulu tarafından hazırlanan 63 sayfalık “belgeler”de aslında sadece 2 belge vardı: RF Adalet Bakanlığı Ticari Olmayan Kuruluşlar Daire Başkanlığı ile RF Federal Vergi Dairesi’nin yazıları.
Bu yazıların birincisinde mevcut DÇB’nin 1991’de kurulan derneğin devamı olduğu, ikincisinde de 2003’de kurulan Kaffed’in DÇB’nin kurucu üyesi olmadığı belirtiliyordu, yani yeni bir bilgi içermiyordu. Hukuki olarak Kaffed’in 2003 genel kurulunda oy birliği ile alınan üyelik kararı yine genel kurul tarafından geri alınmadığı sürece geçerliydi. Bu nedenle yapılması gereken anavatan ilişkileri bağlamında DÇB’ye karşı tutumun görüşülmesiydi, yani aslında anavatan politikası değerlendirilmeliydi fakat bundan kaçınıldı.
Türkiye sancılı bir seçime giderken ve Rusya-Ukrayna savaşı dünya genelinde dengeleri sarsarken yeni politika ve stratejiler geliştirileceğine, pratikte hiç bir etkisi olmayan kısır tartışmalar ile bir yıl ve bir genel kurul geçirildi.
3. Tüzük konusunda da aynı yaklaşım benimsendi. Tüzük bir anlamda Federasyonun anayasasıdır, var oluş amacını ve işleyiş ilkelerini içerir. Bu nedenle tüzük teknik bir konu değildir, siyasi tercihleri yansıtır. Bu siyasi tercihleri yapacak olan üye tabanıdır ve bu nedenle tüzük çalışması tüm üyelere açık, şeffaf, Kaffed içindeki tüm düşüncelerin katkısını alacak şekilde yürütülmelidir.
Elimizdeki tüm teknolojik olanaklara karşın tüzük çalışmaları kapalı bir çevrede yürütüldü ve tüzük değişiklik önerileri genel kuruldan bir hafta öncesine kadar kamuoyu ile paylaşılmadı.
Üye derneklere tüzük değişik taslağının iletildiği, bazı derneklerden gelen önerilerin son taslağa yansıtıldığı söylendi, fakat ilginç bir şekilde derneklerden gelen öneriler de kamuoyu ile paylaşılmadı.
Etkileşimli, kapsayıcı ve katılımcı bir süreçle hazırlanmayan, yeterince tartışılmamış, üzerinde genel olarak mutabakata varılmayan, sadece karşılaştırmalı metni 25 sayfa tutan bir öneri paketinin genel kurulda sağlıklı bir şekilde görüşülmesi ve kabul edilmesi pratik olarak mümkün değildi.
Nitekim tüzük konusu görüşürken haklı olarak değişiklik önergesinde değişiklik yapılması için önergeler de verildi ve kısa sürede bu şekilde devam edilemeyeceği anlaşıldı.
[Burada da bir parantez açalım: Genel kurulda DÇB ve tüzük önerilerine ilişkin taslakların başkanlar kurulunda paylaşıldığı, derneklerin sessiz kaldığı ve çok fazla geri dönüş olmadığı, zaten başkanlar kuruluna derneklerin çoğunun katılmadığı belirtildi. Genellikle yöneticiler kurum üyeleri sessiz kaldığında söylediklerinin benimsendiğini düşünme eğilimindedir, fakat gerçek çoğu kez bunun tam tersidir. Üyeler, kararların kendilerine dikte edildiğini, sözlerinin dikkate alınmadığını düşündüklerinde konuşmaya gerek duymaz ve sessizce çekilirler. Bu konuda Hirschman’ın “Exit, Voice, and Loyalty” kitabı ilgilenenler için güzel bir kaynaktır.]
4. Olağanüstü genel kurul gündemi de olağanüstüydü. Yönetim kurulu tarafından hazırlanan gündemin büyük bir kısmı genel kurulun nasıl yapılacağına ilişkindi ve belirsizlikler içeriyordu. Gündemde yer alan “önergelerin Divana sunuluş sırasına göre oylanması”, “ikinci oturumda müzakere yapılmaması”, “ikinci oturuma sadece saat 10:00'a kadar Hazirun Listesini imzalayan delegelerin alınacağı” gibi konular aslında tamamen genel kurulun yetkisinde olan konulardı. Bu açıklamaların gündeme eklenmesi ile aslında yönetim kurulu genel kurulun yetkilerini ihlal ediyordu.
5. Genel kurul divanı oluşturulması için istişarede bulunulmadı. DÇB’ye üyelik konusunda Kaffed içinde farklı görüşlerin olduğu bilinmesine karşın mutabakat ile genel kurul divanının oluşturulmasına gidilmedi ve Kafder-Kaffed tarihinde ilk kez bir genel kurulda divan için iki önerge verildi.
Buna ek olarak, yine ilk kez, genel kuruldan önce başkanlar kurulu üyelerinin delege listesini görme talebi “kişisel verilerin korunması kanunu” gerekçe gösterilerek kabul edilmek istenmedi.
6. Divan oluştuktan sonra ilk önce, gündem gereği, “gündeme madde eklenmesine ilişkin önergelerin divana sunulması” istendi.
Bu aşamada, DÇB’ye üyelik konusundaki gündem maddesine geçilmediği ve bu konuda genel kurulda henüz hiçbir görüşme yapılmadığı halde, Kaffed yönetim kurulu tarafından “DÇB’ye üye olma kararı” alınması için bir önerge verildi ve böylece neden “önergelerin Divana sunuluş sırasına göre oylanması”nın istendiği anlaşıldı.
Bu ilk önerge olduğu için ilk önce oylanacak, uluslararası kuruluşlara üyelik için toplam delege sayısının yarısı arandığından karar için gerekli yeterli çoğunluk sağlanamayacak, böylece DÇB’ye üye olma kararı alınmamış olacaktı.
Fakat bu “taktik” hem etik hem de hukuki değildi.
Hukuki değildi, çünkü 2003 genel kurulunda oy birliği ile üyelik kararı alınmıştı, bu nedenle Kaffed genel kurulu ancak aynı yöntemle bu kararını geri çeken yeni bir karar alabilirdi.
Etik de değildi, çünkü Kaffed yönetim kurulu DÇB’ye üye olunmasına karşı olduğu halde “DÇB’ye üyelik” için bir önerge vermişti ve buradaki beklentisi genel kurul çoğunluğunun eğiliminden bağımsız olarak önergenin kabul edilmemesiydi.
7. Tüzük ile ilgili görüşme ve oylamalara Pazar günü öğlene doğru başlandı. Yönetim kurulu tarafından verilen tüzük değişiklik önergesi, üzerinde mutabakata varılmadığı ve delege yapısı başta olmak üzere işleyişe ilişkin önemli (ve hayli tartışmalı) değişiklikler içerdiği için delegelerin önemli bir kısmı tarafından onaylanmadı.
Burada delegelerin tavrı açısından belirleyici olan, sonradan iddia edildiği gibi çalışma konularına “burs verilmesi” gibi maddelerin eklenip eklenmemesi değil (ki mevcut tüzük Kaffed’in faaliyetleri açısından hiçbir zaman kısıtlayıcı olmamıştır), tüzük değişikliklerinin hazırlanma ve genel kurula getirilme tarzıydı.
8. Kurum içindeki farklı düşüncelere (genel kuruldan sonra da) saygı gösterilmedi. Demokratik işleyişin ön koşullarından biri olan çoğulculuk, kurum içindeki farklı düşüncelere saygı gösterilmesini gerektirir. Farklı düşüncelere saygı duyulduğu, başkalarının düşüncelerinin de doğru olabileceği kabul edildiği zaman, farklılıklar bir zenginlik olarak görülür, farklı düşüncelere karar süreçlerinde yer verilir.
Sadece kendilerinin doğruyu bildiğini, kendi görüşlerinin “mutlak doğru” olduğunu kabul edenler, bu görüşü paylaşmayanları ya “hain” (bildiği halde doğruyu kabul etmeyenler) ya da “cahil” ve “saf” (kandırıldığı için doğruyu kabul etmeyenler) olarak tanımlar.
Genel kuruldan sonra bu kavramların bu kadar çok kullanılmasının nedeni de budur.
Genel kurul sonrası paylaşımlardan da açıkça anlaşılıyor ki, genel kurul öncesinde çoğulculuk ve katılımcılığın gereklerinin yerine getirilmemesi, istişare mekanizmalarının çalıştırılmaması böyle bir yaklaşıma dayanıyor. Doğal olarak delegeler genel kurulda önlerine gelen her şeyi düşünmeden, sorgulamadan kabul etmediler.
Sonuç böyle olunca da bazı Kaffed yönetim kurulu üyeleri, umalım kızgınlıkla, kendi delegelerini “cahil”, “saf”, “çıkarcı” olarak niteleyen, “kirli ittifaklara” girdiklerini söyleyen, hatta daha ileri gidip Nazilere benzeten paylaşımları alkışlamakta bir beis görmediler.
Kaffed adı üzerinde bir federasyon. Kaffed, Çerkes dil, kültür ve kimliğinin korunması ve anavatan ile ilişkilerin geliştirilmesi ortak paydasında bir araya gelen, fakat farklı düşüncelere sahip kişi ve derneklerden oluşuyor. Bu farklılıklar aslında Kaffed’e zenginlik ve güç katıyor, yeter ki demokratik işleyiş sağlansın, farklı düşüncelere saygı duyulsun, farklı düşüncelerin kendini ifade etmesine ve karar süreçlerine katılmasına imkan tanınsın.
Kaffed’in Türkiye’deki en büyük ve yaygın örgütlenme olmasının temel nedeni Türkiye’deki Çerkes toplumunun sorunlarını esas alması ve ortak sorunların çözümüne yönelik ortak bir örgütlenmeye gitmesi.
Bu genel kurulun, Kaffed’in kapısından geçmemiş kesimlerin bile bu kadar ilgisini çekmesinin nedeni de bu.
Türkiye ve dünyada hızla değişen koşullar Çerkesler açısından hem fırsatlar, hem de yaşamsal tehditler içeriyor. Bu tehditlerin etkisinin en alt düzeye indirilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi için Kaffed’in bir an önce kısır tartışmalardan çıkarak içindeki farklılıkları bir zenginlik olarak görmesi, demokratik işleyişi kurumsallaştırması, tüm üyeleri ve hatta tüm diasporayı kucaklayarak günümüz koşullarına uygun politikaları geliştirilmesi ve bu politikaları hep birlikte etkin bir şekilde uygulaması gerekiyor.
Bu doğrultuda Kaffed içi tartışmalar, bir çatışmaya dönüşmeden, demokratik bir şekilde kurumun ve tüm toplumun yararına olacak şekilde yürütülebilir. Bu konuda görev hepimize düşüyor.
Erol Taymez