Bir dönem Hamburg Etnografya müzesinin yöneticiliğini yapmış olan Prof. Dr. Wulf Köpke`nin Köln-Leverkusen'de gerçekleşen
geleneksel Çerkes buluşmasındaki sunumu.
"Saygıdeğer Hanımlar, Beyler, bu görkemli geceye davetiniz için çok teşekkür ederim. Bu beni çok onurlandırdı. Bu nedenle, Hamburg’dan Leverkusen’e severek geldim. Çerkeslerin gene başarılı bir toplantı düzenlemiş olmalarından kıvanç duydum.
Dostum Aykut, benden, çok kısa da olsa, kültürlerini ayakta tutmayı hiç de kolaylaştırmayan bugünkü dünyamızdaki anlamına dair, Çerkesler üzerine etnolojik deneyimlerimden birkaç tümce ile söz etmemi istedi.
Benim, Çerkeslere ve onların yakın akrabası Abhazlara yakın olmamı sağlayan, uzun, ortak bir geçmiş var. En az 5000 yıllık tarihi olan bu halkların arasında, 25 yıldan fazla birlikte çalışmış olmam, sözünü etmeye değmez kuşkusuz ama benim için uzun bir süreç. Büyük başkanınız Omar Tamzok’un, bir gün bana dediği gibi: “Bizimle bir kere tanışırsan, her zaman bize bağlı kalırsın.” Haklıymış.
1993 yılında, Abhazya’nın bağımsızlık savaşının hemen ertesinde, ünlü Koro Narta’yı Hamburg’a getirmeyi başardık. Bir Abhaz gurubunun batıdaki ilk konseri idi. Bunu daha sonra başkaları izledi.
Çalışmalarımızın doruk noktası, kuşkusuz ki Kasım 2013 ile Mayıs 2014 arasında, Hamburg Toplum araştırmaları Müzesi’nde düzenlemiş olduğumuz, “Kafkasya’dan dünyaya dağılan Çerkesler” adlı sergi idi. Sergiyi 100 binden fazla insanın ziyaret etmiş olması, başarılanın neredeyse en küçük bölümü idi.
Alman Basını ile sayısız Çerkes dostumuzun İnternet çalışmaları, her şeyden önce, Rus ziyaretçilerin dikkatlerini, çok etkileyici bir şekilde, Çerkes Halkı’nın kaderine çektirdi.
Çerkesleri özel kılan nedir?
Onlar, Basklı’larla birlikte, 5000 yıllık izleri bulunan, Avrupa’nın en eski halkıdır. Bazı araştırmacılar, onların kökenini daha eskilere dayandırır. Dillerini bu güne kadar korumuş, çocuklarına, torunlarına öğretmeyi başarmışlardır.
Kafkasya’da, bizde Fransızların uzun süre olduğu gibi, örnek alınan kültür olarak görülmüşlerdir. Komşu halklar, onların sade ama zarif giyimlerini örnek almışlardır. Kılıç yapma sanatları efsanevidir. Japon Samurayları ile aynı derecededir. Binicilikteki ustalıklarına ulaşılamamıştır. Ama civanmertlikleri ( Şövalye tutumları ) de örnek gösterilirdi.
Komşu halkların Beyleri, soyluları, çocuklarını, eğitimleri için Çerkes soylu ailelerine verirlerdi. Aynı şekilde, on iki Çerkes boyundan bir çoğu, özellikle subtoropik Soçi çevresindekiler, bahçıvanlıkta üstün yetenek sahibi idiler.
Rus Çarı’nın ordusu ile sürdürülen yüz yıllık savaşta, 1864 yılında, Çerkeslerin büyük bir bölümü öldürüldü, sürgün edildi, dünyaya dağıldı. Bu, Avrupa yakın tarihinin, ilk büyük, aynı zamanda da hiç bilinmeyen Soykırımıdır.
Kaderin cilvesine bakın ki, Çerkesler’in can düşmanı Kazaklar da, kendilerininkinden iyi olan, onların giyimleri ile silahlarını aldılar. Ne yazık ki Çerkesler’in güzel davranışları ile nezaketlerini değil…
Bu gün Çerkesler’in son direnişlerinin yapıldığı yerde, Soçi’de Olimpik tesisler durmaktadır.
Çerkesler, 19 yy. Avrupa'sında, Orta-Doğu ile macera romanlarında, savaşçılarının kahramanlıkları ile kadınlarının güzellikleri ile tanınıyorlardı. Bu akşam, toplantı salonuna bir göz attığınızda, Çerkesler’in bugün hala ortalamanın üzerinde güzel olduklarını görürsünüz.
Rusya Devleti’nde yok edilmeleri, baskı altında tutulmaları nedeniyle, 20 Yüzyılın ikinci yarısında, Rusya dışındaki Avrupa’nın bilincinde yer almadılar.
Bir zamanlar haremlerindeki güzel Çerkes kadınları ile gurur duyan Türkiye dışında, Ürdün, Suriye, İsrail, Libya gibi bir çok ön Asya ülkesinde bile “Çerkesler” kavramı bilinmemektedir.
Sergi için yaptığımız araştırmalar sırasında, Çerkeslerin kuşaklar arasında birbirleri ile konuşmadıklarını gözlemledik. Büyük baba, torunlarına eskiden nasıl olduğunu anlatmıyordu.
Buna karşın, kültürel bilgilerin aktarımı, -her halükarda biz böyle kavradık- geniş aile içinde, bizim başka kültürlerden bilmediğimiz bir şekilde, kendilerine özgü dolaylı yollardan ama çok iyi işliyordu. Ama çok güçlü bir biçimde geniş aileye bağlı olarak. Diaspora koşullarında karşılaşılan küçük ailelerde değil.
Bu anlamda Derneklerin bu işlevi yerine getiren kurumlar olarak, kültürü, güç dış koşullar altında yaşatmaları beni çok sevindiriyor.
Çerkes arkadaşlarımı gelecekte de destekleyebilecek olmaktan mutluluk duyuyorum.
Alm. Çeviri: Natkho Taner Aday