ARKEOLOJİ ve ÇERKESÇE

#401 Ekleme Tarihi 24/10/2015 10:28:17
Dünyada şu anda yaklaşık 6000 dil olduğunu biliyoruz. İnsanlığın yaratılışından beri kim bilir kaç dil unutulmuş ve kaybolmuştur. Kaybolan dillerden bir tanesi de, bir Kafkas dili olan Ubıhçadır. İnsanlığın ortak mirası olan dillerin unutulması, kaybolması insanlığın kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir. Çünkü diller, milletinin hafızası gibidir. Binlerce yıl öncesinden, bizlere gönderilmiş açık bir mektup gibidir. İnsanlık, dünyada var oluşundan itibaren, dili kullanmaya başlamış ve her dönemde bir şeyler ekleyerek geliştirmiştir. Bu eklemelerin ve geliştirmelerin bir sonucu olarak olsa gerektir ki dillerin değişime uğramaları bir yana yeni yeni diller doğmuştur. Bu gelişim sürecinde her dile her dönemde yeni kelimeler eklenmiş, mevcut kelimeler çeşitli değişikliklere uğramış ve yeni söyleyiş tarzları dile eklenmiştir. Bu eklemelerin ve değişimlerin, toplumun düşünce tarzından, yaşayış biçiminden, hayatı algılayış biçiminden bağımsız olamayacağı açıktır. Dolayısıyla her dil kendisini kullanan ve geliştiren toplumların yaşayış biçimi, hayatı algılayış biçimi, dini inançları vb. bir çok konuda bugünkü toplumlara açık mesajlar içerir. Her dil kendisini kullanan milletin hafızasıdır. Tabi insanlık, her dönemde sadece dil değil, kullandıkları eşyalardan tutun da, savaş araçlarına, beslenme şekillerine, tıpta kullandıkları ilaçlardan tutun da, ölülerini gömme biçimlerine kadar başka bir çok konuda değişime uğramışlardır. Arkeoloji bilimi, insanlığın tarihten bu güne kadar gelişim sürecinde kullandıkları araç gereçleri, mezarları vb. gün yüzüne çıkartarak insanlık tarihi hakkında bilgi edinmeye çalışan bir bilim değil midir? Filologlar da  dillerin gelişim sürecinde uğradıkları değişimleri, kullanılan kelimeleri, başka dillerle etkileşimlerini vb. inceleyerek son derece önemli bilgilere ulaşabilirler. Bir anlamda arkeolojik çalışmalar yaparlar. Bir arkeoloji müzesine gittiğimde cam fanuslar içinde son derece güvenlik önlemleri altında ve büyük paralar harcanarak korunan tarihi eşyaları görürüm. O eşyayı binlerce yıl önce kullanan insanları düşünmek bile bana müthiş duygular yaşatır. Eşyalara dokunmak isterim. Eğer dokunmak serbest olsa bile dokunabileceğimi sanmıyorum. Ya kırılırsa diye korkar insan. Sonra iyi ki korunuyor diye mutlu olurum. Bir çoğunuz yaşamışsınızdır bu duyguları. İşte dilin arkeolojisiyle uğraşmak aynı duyguları fazlasıyla yaşatıyor bana. Ben bir dil bilimci değilim. Sadece DİLİN MÜZESİNDE DOLAŞAN BİR MÜZE SEVERİM. Üstelik dilin müzesinde dolaşırken istediğim esere istediğim gibi dokunabiliyor, hatta o eseri günlük hayatımda bile kullanabiliyorum. Kim binlerce yıl öncesinden kalan şarap çanağından şarap (hadi bazılarınız için  su olsun) içmek istemez ki... Tabi, dil ne kadar çok değişime uğramış ve tarihinden ne kadar çok kopmuşsa, tıpkı yerin altında kalmış ve çok fazla zarar görmüş, artık toprak olmuş bir arkeolojik eser gibi, tarihi hakkında daha az bilgi verecektir. Çerkesçe, dil arkeologları diyebileceğimiz filologlar için SİT ALANI ilan edilebilecek kadar önemli bir dildir. Çerkesçe, dilin kurgulanma biçimi, ses özellikleri ve yeterli anlatım kabiliyeti dolayısıyla fazla değişime uğramamış olmalıdır. Bu tespiti yapmak için dil bilimci olmaya gerek yok. Müzeyi biraz gezince bu kanıya varabiliyorsunuz. Tabi bu bilimsel bir iddia değil, tamamen gözleme dayalı  bir tespittir. Her ne olursa olsun. Çerkesçe, hem arkeolojik çalışmalar açısından, hem de dilin anlatma kabiliyeti, ses olayları, kurgulanma biçimi açılarından son derece incelemeye değer bir dildir. Bu dili bilen herkesin bu çalışmalara ciddi katkıları olacağını düşünüyorum. Bu siteye gelerek bu yazıyı buraya kadar okuma teveccühünü gösteren herkesin de bu işte zaten gönüllü olduğunu, hatta yola bile çıktığını, belki de bir kısmının ciddi mesafeler kat etmiş olabileceğini bildiğimden, tüm umudumla müze gezisinde yalnız olmayacağım için mutlu oluyorum. Dediğim gibi ben dil bilimci değilim. Bu site ise müze gezisinde yanıma  yoldaş bulmak, eğer becerebilirsem birlikte müze gezisi yaptığım arkadaşlarıma, bildiğim konularda rehberlik yapmak ve Çerkesçe öğrenmek isteyenlere yol haritası olabilmek için tasarlanmıştır. Hiçbir dil sadece yazı okuyup ders çalışılarak öğrenilmez. Bu sitenin de Çerkesçeyi öğretmek gibi bir  iddiası olamaz. Ancak Çerkesçeyi öğrenmek isteyen kişilere izleyecekleri yol konusunda rehberlik yapmak, belki çıkacakları basamakların sırasını göstermek gibi bir faydası olacaktır. Çerkesçe öğrenmek için yola çıkmış kişiler, derslerde anlatılan konuları, etraflarında Çerkesçe bilen kişilerle konuşma provaları yaparak, sorarak, araştırarak ve illaki okuyarak geliştirebilirler. Çerkesçenin dilbilgisi kuralları anlatılırken Türkçe dil bilgisinden yararlanılacaktır. Bu durum Türkçe düşünüp Çerkesçeyi araştırmak olarak algılanmamalıdır. Türkçe dil bilgisinin de irdelenmesindeki amaç, karşılaştırma yoluyla konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamaktan başka bir şey değildir. Hatta zaman zaman ingilizce, arapça gibi dillerin basit kurallarından da konunun anlatılması için faydalanılacaktır. Çerkesçeyi hiç bilmeyenler de düşünülerek, konular basitten zora doğru sırası ile anlatılacaktır. Bu yöntemle, sadece burdan edinilen bilgilerle Çerkesçe öğrenilmesi mümkün olmamakla birlikte, öğrenmek isteyenlere ciddi bir alt yapı sunabileceğimi düşünüyorum. Burdan edinilen bilgiler üzerine, biraz pratik, biraz gözlem, biraz da çalışma ile ciddi ilerlemeler kaydedilebileceğini düşünüyorum. Anlatılacak konular, zaman zaman mevcut bilgilerimize ters düşebilir. Bu gibi durumlarda tarafsız olarak davranmak en akıllıca yol olacaktır. Dillerin laboratuvarı, dilin yaşatıldığı toplumun kendisidir. Bu gibi durumlarda tartışmalı konuların laboratuvarda test edilmesi en doğru sonuca ulaşılmasını sağlayacaktır kanaatindeyim. Arkeolojik eserlere gösterilen ilgi ve saygının, dünyadaki bütün diller ve bu arada bizim dilimize de gösterilmesi, dillerin, milletleri bölen değil, insanlığı birleştiren unsurlar olduğunun insanlık tarafından anlaşılması ve tüm Çerkeslerin kendi dilleriyle, Çerkesçe ile konuştukları günlerin hasretiyle… ABAZE Salim KABLAN
Dil-Xabze
Diğer Haberler
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks