Bütün dilleri konuşmak isterdim
Yeryüzündeki tüm dilleri.
Latince olsun isterdim şiirleri.
Farsça bütün masallar;
İtalyanca operalar, aryalar;
Tanrıya Arapça dualar...
Türküleri Türkçe, Kürtçe, Lazca söylerdim
Cazla semah dönerdim.
Tiyatrolar İngiliz,
Resimler Flaman.
Yazılar Çince.
Ağıtlar Portekizce, Danslar İspanyolca, Baskça, Çerkesce.
Senfoniler Alman,
İsyanlar Meksikalı,
Aşk Fransızca.
Ninniler Hintçe.
Şölenler, Elence olmalı mutlaka
Öyküler Rusça.
Japonca törenler:
Rengarenk yiyecekler
Lotuslar, nilüferler, ipekler...
Barış;
Yeni doğmuş bir bebek
Gülücükler saçar yeryüzüne.
Annesini emerek.
Hüzün, İbranice,
Sabır, Sessizce...
Ölüm, herkesin kendi dilince;
Lehçe, Keltce, Ermenice...
Bütün dilleri bilseydim eğer
Yine de söylemezdim marşları.
Ve
Bütün dillerde,
Bütün dinlerde,
Yasaklardım savaşları.
Dilim tutuluyor çünkü ölü çocukları görünce
Ne Umut kalır, ne Uygarlık, ne Sanat...
Ne Geçmiş,
Ne Gelecek
Bir halk ölmüş demektir,
Bir gün, dili ölünce.
Çetin Öner