Hatko Schamis
"Kendisine biçilen 'kutsal' rolü oynayan değil; kendine rol biçen, toplumsal sorumluluklar alan, geleceğini bir adamın inisiyatifine bırakmamış kadınların çoğalması dileğiyle..."
İlk sorumlularımdan biri, kadındı. İtiraf edeyim, onu bir "sorumlu" olarak kabullenmekte zorlandım. Lisedeydim, kadınların bazı şeyleri yapamayacaklarına, yeterince güçlü olamayacaklarına inanıyordum.
Uzun süre bu önyargılarımla yaşadım.
Sonra başka deneyimlerim oldu, gezdim gördüm..."Kendine rol biçen" kadınlarla tanıştım ve uzun zaman aldı, ama değiştim:
Artık kadının yapamayacağı bir iş, alamayacağı bir sorumluluk olmadığını düşünüyorum.
Sorun, kadınlarda değil; "kadınlara rol biçen" erkeklerde ve erkek egemen toplumsal yaşamda. Ama bu toplumsal yaşamın değişmesi ve erkeklerin önyargılarından kurtulmaları ne yazık ki daha çok yıllar alacak gibi görünüyor.
Bugün, "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü". Ne kötü bir dünya ki, kadınlar şiddet görmemek için bile mücadele etmek zorundalar. Elbette ekonomik, siyasi, sosyal nedenleri var bu şiddetin. Ama en az bunlar kadar, belki de daha önemli bir neden de, sanırım, "kadına rol biçmek", onu eve veya mutfağa hapsetmek, her işe uygun olmadıklarını düşünmek...
Ve kendilerine biçilen bu rolü benimsemiş kadınlar!
Hayalimdeki dünya böyle olmayacak diye düşünürken, bu "özel" gün kimin aklına gelmiş diye araştırdığımda ilginç ve beni etkileyen bir hikaye çıktı karşıma:
"MİRABEL KARDEŞLER"...
Demokrasi ve özgürlük için mücadele eden dolu dolu bir yaşam öyküsünün mimarı üç kız kardeş; Mirabel kardeşler.
1930’da Rafael Trujillo adlı bir diktatör, askeri darbe yaparak Dominik Cumhuriyeti'nde iktidarı ele geçiriyor ve Dominik halkı, 31 yıl baskı ve zulüm altında yaşamak zorunda kalıyor.
İktidarda olduğu süre boyunca 50 bin kişinin ölümüne neden olan Trujillo, öyle bir narsistti ki ülkedeki şehirlerin, dağların isimlerini kendi adıyla değiştirmiş.
Trujillo’nun kabusu haline gelecek kardeşlerden Patria Mirabel 27 Şubat 1924’te, Minerva 12 Mart 1926’da ve Maria Mirabel de 15 Ekim 1935 yılında Salcedo şehrine bağlı Ojedengua köyünde dünyaya geliyorlar.
Varlıklı bir ailenin çocukları. İyi bir eğitim alıyor ve genç yaşta politikleşiyorlar.
Kardeşlerden aktif olarak siyasi çalışmalara ilk başlayan, diktatörlük askerleri tarafından işkence edilip öldürülen amcasının hikayeleri ile büyüyen Minerva.
Amerika kıtası tarihinin en kanlı diktatörlerinden biri olarak tarihe geçen Trujillo, hukuk fakültesinde öğrenim gören Minerva ile varlıklı ailelerin katıldığı bir partide tanışıyor. Trujillo, Minerva’yı cinsel anlamda birlikte olmak için zorluyor. ‘Hayır’ yanıtını alan Trujillo’nun küstah ısrarına Minerva, diktatöre attığı tokatla karşılık veriyor.
Aslında bu tokat sadece Trujillo'ya değil, aynı zamanda onda simgeleşen rejime ve siteme atılan bir tokat.
Faşist diktatör buna karşılık önce Mirabel kardeşlerin babalarını tutukluyor, ardından da annelerini kaçırıyor. İkisi de diktatörün zulmünden hasarlar alarak kurtuluyor.
Trujillo, hukuk eğitimi alan Minerva’yı ise derslerden men ediyor, böylece Minerva’nın eğitimi zorunlu olarak sekteye uğruyor. Ama Minerva, bir süre sonra tekrar okula dönerek öğrenimini tamamlıyor ve bu dönemde tanıştığı okul arkadaşı Manolo Tavarez ile evleniyor.
Mirabel kardeşler ilkin, Trujillo karşıtı bir yeraltı hareketi olan 14 Haziran Devrim Hareketi’ne katılıyorlar. Daha sonra Clandestina adını verdikleri kendi hareketlerini örgütlüyorlar.
Mirabel kardeşlerin inançları ve azimleri kısa sürede pek çok kişiyi bu hareketin etrafına topluyor, binlerce kişi oluyorlar.
Diktatörlüğe karşı özgürlüğü savunduklarını, amaçlarını, çalışmalarını halka dağıttıkları bildirilerle anlatıyorlar.
Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının ‘Kelebek’ olmasından da esinlenerek; üç kız kardeş, gerek Dominik’te gerek dünyada 'Kelebekler' adıyla efsaneleşiyorlar.
Mirabel kardeşler, diktatörlüğe karşı yürüttükleri mücadelenin yanı sıra kadın olarak da var oluş mücadelesi veriyorlar.
En ufak bir muhalefete dahi tahammülü olmayan diktatör ve onun kolluk güçleri, hele hele kendilerine meydan okuyanların kadın olmaları nedeniyle çileden çıkıyor ve "Kelebekler"e her türlü işkenceyi yapıyorlar. Ama Mirabel kardeşler teslim olmuyorlar.
İşkencelerden her seferinde başı dik çıkan Minerva, mücadeleye bağlılığını şu sözlerle anlatıyor:
"Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü..."
Maria ise kararlılıklarını ve yılmadan mücadele edeceklerini, "belki bize en yakın şey ölüm ancak bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz" sözleri ile dile getiriyor.
Diktatör Trujillo'nun "bu ülkede iki tehdit var: Kilise ve Mirabel Kardeşler" sözleri ile açıkça hedef gösterdiği Mirabel kardeşler defalarca gözaltına alınıp işkence görüyor, tutuklanıyorlar.
Ancak devletin şiddeti onların özgürlük tutkusuna engel olamıyor.
Uğradıkları hiçbir baskıya boyun eğmeyen kadınları teslim alamayan diktatörlük yanlıları, kimi kaynaklara göre ise hükümetin gizli polisleri, 25 Kasım 1960 tarihinde Mirabel kardeşlere önce tecavüz ediyor, ardından da sopalarla döverek öldürüyorlar.
Öldürüldüklerinde 36 ( Patria ), 34 ( Minerva ) ve 24 ( Maria Teresa ) yaşlarında olan "Kelebekler"den geriye inanç dolu yürüyüşleri ve Patria’nın şu kararlı cümlesi kalıyor:
"Çocuklarımızın bu yolsuzluk ve zorbalık dolu rejimde büyümesine izin veremeyiz. Buna karşı savaşmalıyız ve ben her şeyimi vermeye hazırım, gerekirse de hayatımı!"
Mirabel kardeşlerin böyle vahşice öldürülmeleri, hem özgürlük hem de kadın mücadelesinin yaşadıkları coğrafyada önünü açıyor ve 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda Mirabel kardeşlerin öldürüldükleri gün olan 25 Kasım, "Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü" olarak kabul ediliyor.
40 yıl sonra, 1999 yılında ise, 25 Kasım, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak belirleniyor.
Mirabel kardeşlerin böyle vahşice ve korkakça öldürülmeleri Dominikalılar üzerinde Trujillo’nun diğer suçlarının hepsinden daha etkili oluyor, Trujillo’yu kesinlikle affedemiyorlar ve ayaklanıyorlar.
Trujillo 30 Mayıs 1961’de uğradığı bir suikast sonucu öldürülüyor ve diktatörlük "Kelebekler"in öldürülmelerinden bir yıl sonra çöküyor.
"Mirabel kardeşlerin, Dominik’te başlattıkları kanat çırpışları bugün dünyanın dört bir yanını sardı. Onların işkence ve cinsel saldırıya uğrayıp öldürüldükleri 25 Kasım günü, kadınların "şiddete baş eğmiyoruz" diye haykırdıkları bir gün haline geldi.
Diktatörlüğü ve erkek egemen sistemi kökünden sarsan bu üç kız kardeş, üç cesur 'Kelebek' mücadelenin sihrini fısıldıyor hala:
"Belki bize en yakın şey ölüm ancak bu bizi korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz..."
Kaynak: GazeteKarınca