ABD ordusundan emekli general ve şu anda Amerikan savunma bakanlığı danışmanlarından uzman Douglas Mcgregor'ın, ‘’Judging Freedom’’ internet kanalına verdiği çok ilgi çekici bir röportajı var.
Bu röportajında Douglas Mcgregor, ABD’nin Ukrayna savaşındaki önemli kilit ve aktif rolü üzerine yaptığı açıklamalar dikkate değer.
Mcgregor’un verdiği bilgiye göre, Ukrayna ve Polonya’da bulunan çok sayıda Amerikalı uzman, Rus ordusuyla ilgili topladıkları tüm bilgileri Kiev yönetimiyle ve ordusuyla sürekli olarak paylaşmakta.
Bu, Ukrayna ordusunun bu denli savaşı sürdürebilme azmini de açıklıyor.
Bu bilgi toplama çalışmasında en kilit rolü oynayan ise ABD’nin yörüngelerdeki uydu sistemi. Uzmanların belirttiğine göre Ruslar olan biten her şeyden haberdar. Soru ise, kendilerine bu denli zarar veren bu uyduları zarar vermez hale getirmek için ne kadar sabredecekleri.
Zarar vermez hale getirmek ne demek?
Zarar vermez hale getirmek demek bu uyduların yörüngelerinde vurulması veya en azından bir süreliğine çalışmaz hale getirmek demek. Bu, son zamanlarda ünlenen ve Rus ordusunu oldukça üzen M-270 ve M-142 HİMARS roket atarların sıradan topçu tokmağına dönüşmesi demektir. Böylece muadili olarak üretildiği Sovyet zamanından kalan GRAD ve URAGAN’dan çok daha etkileyici olmayacaktır.
Bu nasıl olur?
Batıda üretilen ve Ukrayna’ya teslim edilen MRLS ve HİMARS tipi roketlerin tümü ABD’nin uydu sistemi olan GPS’in hassas yer ve hedef belirlemesine bağlı olarak çalışır. Bu uydulardan gelen gerekli bilgiler kesildiği anda bu sistemlerin altın devri bitmiş, sonu gelmiş demektir. Bu olağanüstü silahlardan geriye sadece etkileyici dış kabuğu kalacaktır.
Tabi aynı zamanda akla, uluslar arası komplikasyonları önlemek adına bu Amerikan uydu sistemine dokunmadan, bunun yerine MLRS silah sistemlerinin ihtiyaç duyduğu yer belirleme sistemlerine karşı ‘’Spoofing’’ saldırılarının daha doğru olup olmayacağı sorusu geliyor. ‘’Spoofing’’ – değiştirme veya yenisiyle değiştirme demektir fakat aynı zamanda yanıltmak-kandırmak anlamlarını da taşıyor.
Bu, geminizin navigasyon sistemine Akdeniz’in herhangi bir yerine ait girdiğiniz rotayla yolculuk ederken kendinizi birden Hint okyanusunda bulmanız demektir. Veya daha da kötüsü son hızla giden geminizin tabanının Sahra çölünün kumlarına sürten sesiyle uyanmanız.
Son yıllarda, batı basınında, özellikle Suriye’nin Rus operasyon alanlarında Rus elektronik savaş sistemlerinin bu tür hileleriyle ilgili çok haber yayınlandı. Örneğin İsrail’in ‘’Ben Gurion’’ uluslar arası havalimanında yolcu uçaklarının inişinde kullanılan çok güvenli olan sistemlerin zaman zaman delirdiğiyle ilgili çokça şikâyet oldu.
2020 yılında ise Akdeniz üzerinde uçan F-22 ve F-35 ABD savaş uçaklarının birden ve beklenmedik biçimde oryantasyonlarını yitirdiklerini ve zorlukla üslerine dönüş yapabildiklerini rapor ettiler.
Olay sonrası yapılan incelemelerde iki uçağa ait elektronik sistemlerde bazı parçaların ağır zarar gördüğü tespit edilmiş ve değiştirmek zorunda kalınmıştı.
Yurtdışındaki bu ve benzeri olaylardaki arızalarda kurbanlar şüpheli olarak uzun zamandır Suriye hava sahasını kontrol eden Ruslara ait elektronik muharebe sistemi olan ‘KAZUKA-4’’ü gösteriyor.
Doğal olarak akla Rusya’nın bu sistemi Ukrayna’daki düşmanlarına karşı kullanıp kullanamayacağı geliyor.
Neden hayret uyandıran ‘’KAZUKA-4’’ün düşmanın komuta, keşif ve yer belirleme özelliklerini bastırabilen bu sistemini kullanmasın?
Ortaya çıkan: Kullanamıyor!
Sorun şu ki, Ukrayna silahları ve ‘’özel operasyonun’’ başlangıcından hemen sonra batının teslim ettiği silahlar bu Rus ‘’E-Lokasyon’’ sistemine karşı sağırlar.
ABD şimdiye kadar diğer müttefiklerinden çok azına tanıdığı bir imtiyazla sadece kendileri bir savaşa katıldıkları zaman kullanacağı GPS kanallarını Ukrayna silahlı kuvvetlerinin kullanımına açtı. Bu uydu sistemlerinden komuta merkezlerine iletilen enformasyonların tümü şifreleniyor. Bu şifrelerin çözülmesi veya E-Lokasyon sistemleriyle değiştirilmesi oldukça zor ve hatta imkânsız.
Geriye ne kalıyor?
Uyduların kendilerine etki etmek. Emekli general Douglas Mcgregor bu konuda spekülasyon yaparak neden hala Rusların Ukrayna’daki MLRS ve HİMARS sistemlerini tek vuruşla etkisiz hale getirmediğine hayret ediyor.
Rusya bunu da yapmıyor! Neden yapmadığı ise açık. Yörüngedeki herhangi bir ABD uzay aracına saldırı ABD’ye saldırı anlamına gelir ve sorunun büyüyerek hesaplanamaz boyutlara ulaşması mümkün.
Peki, yine de yapılabilecek bir şey yok mu? Tabi ki var!
Yakın geçmişte, Konstantin Sivkov Rus televizyon kanalında bunun üzerine konuşmuştu. Kendisi tanınmış askeri uzman, emekli yüzbaşı ve askeri bilimler doktoru.
‘’Rusya’nın yapabileceği tek şey biraz şaka yapmak. Amerikalıların yaptığı gibi. Ruslar mesela ‘’PERESVET’’ lazer topuyla bir uyduyu çalışmaz hale getirebilir ve biz yapmadık diyebilirler. Fakat Rusya bundan kaçınıyor. Yoksa Ukrayna’da olaylar çoktan farklı gelişirdi.’’
Tam burada herkesin fark etmediği bir noktaya açıklık getirmekte fayda var. Bir lazer darbesi bir GPS uydusunu ancak vurarak yok eder onları basitçe kör etmek imkânsızdır çünkü dünya yüzeyini optik olarak izleyen donanıma sahip değildir. Bu iş için diğer uydular var ve bunlardan gelen bilgileri GPS hedef belirlemede kullanır. İşte bu uydular ‘’PERESVET’’ ile kör edilebilir.
Bu uydulardan anlık gelen bilgi olmazsa GPS’in işleyebileceği hedefle ilgili bilgi de olmaz.
Fakat Moskova daha ne kadar zaman, sadece bu savaş ’argümanını’ dahi kullanmaktan imtina eder. Çünkü bu arada Kiev, onun bekçileri ve NATO müttefikleri Rusya üzerinde askeri bir zaferin kazanılmasının gerekliliği ve imkânlarından söz ediyor.
Bir an için böyle bir şeyin mümkün olduğunu ve gerçekten Rusya’nın uçurumun kenarına getirilebildiği düşünelim.
Moskova’nın kaybedeceği ne kalır? Neden büyük ihtimalle insanlığı bir cehenneme gönderecek olan nükleer düğmeye basmadan önce en azından ‘’Peresvet’’ tipi silahlarını aktive etmesin?
Bu sistemler birkaç yıldır alarm durumunda hazır ve tek görevleri o an geldiğinde intercontinental (kıtalar arası) roketlerin ateşlenmesini gizlemek için Amerikan keşif uydularını kör etmek.
Ancak işin daha da ilginç bir noktası ise ‘’Peresvet’’ lazer sisteminden çok daha kapsamlı ve güçlü bir silaha çok yakın bir zamanda Moskova’nın sahip olacağı veya çoktan sahip olduğudur.
Sistemin adı ‘’KALİNA’’! 2011 yılından bu yana Kuzey Kafkasya’nın Karaçay-Çerkes bölgesinde bulunan Zelenchuk köprüsüne birkaç kilometre uzaklıkta ve Rus bilimler akademisine ait astro-fizik rasathanesi yakınında, 6 metre çapında bir ‘’BTA’’ teleskopuna ve ‘’RATAN-600’’ radyo teleskopuyla birlikte yapımı aktif olarak devam etmekte. Bunla ilgili resmi bir rapor Temmuz 2022’de ‘’The Space Review’’ dergisinde yayınlandı.
(https://www.thespacereview.com/article/4416/1)
Rapora göre Kuzey Kafkasya’daki bu uzay izleme tesisi ‘’KALİNA’’ adında yeni bir lazer sistemle donatıldı ve bunun Rusya üzerinden uçan yabancı uydulara yöneltilmiş olduğuna dair güçlü kanıtlar var.
2011 yılında başlayan bu proje sürekli ertelendi fakat güncel Google Earth çekimlerinde yapımın oldukça ilerlediği görülüyor. ‘’KALİNA’’, 2019 yılından bu yana aktif olan mobil lazer körleme sistemi olan ‘’PERESVET’’ sistemini tamamlayacak.
Yayınlanan raporda çok vaatkar olan bu Rus anti-uydu silahı elektro-optik savaşın önemli bir adımı olarak tarif ediliyor. Tabi ki çok gizli bir tesis söz konusu ve Amerika bu konuyla ilgili çok kısıtlı bilgiye sahip. Dergiye göre, 2015 yılında yayınlanan açıklamalara dayanarak, ‘’ KALİNA’’ yeni bir teleskopla donatılacak ve böylece lazer ışını uydulara hassas ve kesin olarak yönlendirilebilecek. Tesiste ise en az iki lazer topu olacak. Geliştiren mucitler onlara F-20 ve F-21 diyorlar.
Ve bu çok önemli: Yayınlanan rapora göre ‘’KALİNA’’ ve ‘’PERESVET’’ arasındaki önemli fark Rusya’nın üzerinde uçan uyduları sadece bir süreliğine değil sürekli körleştirecek olması.
Başka sözlerle Karaçay-Çerkes bölgesindeki tesislerin hayata geçirilmesiyle Rusya ABD’nin optik keşif sisteminin tümünü çökertme ve daha sonra biz değildik deme imkânına sahip olacak.
Kaynak: @blackymx
Çerkesya Hareketi Haber Merkezi