Birgün Sohum’dan Oçamçıra’ya doğru arabayla yola çıkmıştım. Oçamçıra savaştan önce çok az Abhaz’ın yaşadığı bir bölgede yer alıyor…
Eskiden 20 000 kişilik nüfusuyla güzel bir kıyı şehriydi. Bugün burada yalnızca 4 000 kişi yaşıyor. Çukurlarla dolu yolların iki yanındaki küçük, insansız evleri; bahçelerinde hurma ağaçlarını görmek hala mümkün, ama evlerin kapıları ve pencereleri hala yarı açık duruyor.
Beyaz badanalı tren istasyonu yıkılmış, gişelerin olduğu bölüme yağmur suları dolmuş. Zaferden sonra kimi Abhaz aileleri Gürcülerden kalan evlere yerleşmişler; ama bunların da çoğu artık ya tekrardan köylerine dönmüşler ya da iş bulma umuduyla Sohum’a yerleşmişler.
4 yıl önceki Abhazya’ya son gelişimden bu yana özellikle kuzeydeki kasabalar büyük bir gelişim göstermişler. Ana caddeler üzerinde yeni dükkanlar ve cafeler açılmış. Ama burada, güneyde, hala savaştan sonraki yıkıntı görüntüsü değişmemiş.
Oçamçıra’nın sahillerinde demirleyen Rus Karadeniz donanmasına ait bir kruvazör Abhazlarda karmaşık duygulara neden oluyor. Konuştuğum hemen herkes 8 Ağustos gecesi televizyonun başından ayrılmadan Gürcü ordusunun Güney Osetya’nın başkenti Tsinvali’yi bombardImana tutmasını izlediğini söyledi. Bir Rus televizyon kanalı saldırıyı canlı aktarmış. Bir kadın şöyle diyordu:
“Hepimiz yalnızca şunu düşündük: Güney Osetya’dan sonra sıra bize gelecek. Rusların müdahale etmesinden sonra ne kadar rahatladığımızı bilemezsiniz. Rus savaş gemileri Sohum sahillerine ulaştıklarında ve Rus uçakları askerleri ile geldiklerinde de aynı şeyi hissettik. Elbette Rusların öncelikle kendi çıkarlarını düşündüklerini biliyoruz ve küçük ülkelerin onlar için hiçbir önemlerinin olmadığını. Ama o gün Ruslara gerçekten büyük minnet duyduk”.
Gürcülere göre, Abhazya Kremlin’den gönderilen bir kuklanın yönetimindeki sömürge bir ülke ve Tiflis bu düşünceyi Amerika ve Avrupa'da başarıyla işliyor. Ama bu vahim bir hata. Vahim; çünkü, bu bakış açısı hem Abhazlara ve hem de Gürcülere daha fazla güvenlik ve özgürlük getirebilecek yeni çözüm yollarının önünü tıkıyor.
Rusların kendilerini “olmazsa olmaz” kılmak için kimi adımlar attıkları doğru: Abhazya’nın savunması, ekonomisi, Ruble’nin tedavülde olması ve Abhazların seyahat özgürlüğü konusu, ki cömertçe dağıtılan Rus pasaportları sayesinde Abhazlar en azından Rusya’ya serbestçe girip çıkabiliyorlar, tüm bunlar Rusya’yı Abhazlar için vazgeçilmez kılıyor. Ama Abhazya’da bir kukla yönetimden kesinlikle bahsedilemez.
Dört yıl önce Kremlin’in desteklediği Raul Hadcımba, başkanlık seçimlerinde ılımlı rakibi Sergey Bagapsh’a karşı kaybetmişti. Seçimlerden hemen sonra bir grup Hadcımba taraftarı yüksek mahkemeyi basarak seçim sonuçlarını iptal ettirme girişiminde bulundular.
Ama Abhazya’nın küçük demokratik eliti sinirlerine hakim olmayı başardı ve seçmenlerin tercihine saygı duydu. Ruslar da bir sure sonra geri çekildiler ve Bagapsh bugün başkanlık koltuğuna oturmaya devam ediyor...