Deniz Berktay yazdı: Putin’in yönetiminin yıkılmak üzere olduğunu söylemek yanlış olsa da, Putin’in konumunun sallantıda olduğunu söylemek, yanlış olmayacak.
Rusya’da paralı asker grubu Wagner’in 23 Haziran akşamı başlayıp 24 Haziran’da sona eren, 24 saat bile sürmeyen isyanının yankıları, sürüyor. Olay, bir isyandan ötede, darbe girişimini andırıyordu. Putin, bu isyanı bastırmış ve Wagner grubunun kurucusu Yevgeni Prigojin’in geri adım atmasını sağlamış olsa da, bu olay, Putin yönetiminin ne kadar hassas durumda olduğunu gösterdi.
Wagner İsyanı, Putin’in çeyrek asra yaklaşan iktidarındaki ilk önemli başkaldırı. Bundan da ötede, Rusya’nın ilk Cumhurbaşkanı Boris Yeltsin’in komünistlerin denetimindeki parlamentoyu top ateşine tuttuğu 1993 yılından bu yana, yani, tam 30 sene içinde meydana gelen ilk büyük iç çatışma. Her ne kadar 1990’lı yıllarda 1. Çeçen Savaşı ve 2. Çeçen Savaşı yaşanmış olsa da ve her ne kadar 2000’li yılların ortalarına kadar Çeçen kökenli militanların silahlı saldırıları görülse de, Ruslar arası çatışma, 30 yıldan beri, görülmüş değildi. Rusya’nın bir tarafında istikrarsız Kuzey Kafkasya’nın olmasına karşılık, diğer bölgeleri, sakinliğini koruyordu.
SIRADAN BİR KALKIŞMA DEĞİL
Bunun sıradan bir silahlı kalkışmanın ötesine geçip Putin’in iktidarını sarsmasının nedenini şöyle açıklayabiliriz:
İkidara ilk kez 1999’un ağustos ayında Yeltsin tarafından başbakan olarak atanarak gelen Putin, 1999’u 2000’e bağlayan yılbaşında – o dönemleri hatırlayanların bileceği üzere- Yeltsin tarafından, vekaleten cumhurbaşkanlığına getirildi. 2000’in nisan ayında düzenlenen seçimleri de kazanarak, bu sefer, seçilmiş cumhurbaşkanı oldu. 2004’te ikinci kez cumhurbaşkanı seçildikten sonra, konumunu sağlamlaştırdı.
2000’li yıllar, Doğu Avrupa ve eski Sovyet ülkelerinde, ABD destekli renkli devrimlerin yaşandığı bir dönemdi. 2000 yılında Belgrad’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine usulsüzlük karıştırıldığını öne süren ABD yanlısı muhalefet, dönemin Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç’i devirmiş, 2003 yılında Gürcistan’da “Gül Devrimi” ile iktidara Mihail Saakaşvili gelirken, 2004’te de, Rusya açısından özel öneme sahip olan Ukrayna’da, “Turuncu Devrim” sonucunda iktidara, ABD yanlısı Vikor Yuşçenko gelmişti. O dönemde kimileri, Rusya’da da Putin’e karşı böyle bir renkli devrimin olabileceğini söylerken, kimileri, Rusya’nın Ukrayna’ya benzemediğine dikkat çekiyordu. Gerçekten de, Rus toplumu, Ukrayna toplumuna benzemediği gibi, Putin, Rus halkının ulusal gururunu onaran icraatlarıyla, toplumun büyük kısmının sempatisini kazanmıştı. Rusya’daki güçlü devlet geleneği de, Rusya’yı, yeni bağımsız olmuş Gürcistan ve Ukrayna’dan ayıran farkların başında geliyordu. O nedenle, meseleye daha gerçekçi yaklaşanlar, Rusya’da yönetim değişikliğinin bir renkli devrimle değil, olsa olsa bir saray darbesiyle olabileceğini ve burada milliyetçilerin kullanılabileceğini söylüyorlardı.
RUSYA’DAKİ MUHALEFET
Putin’in iktidarını sağlamlaştırmasından sonraki aşamada, Rusya’daki muhalefeti birkaç grupta değerlendirmek gerek. Birinci gruptakiler, parlamentoda grubu bulunan, Rusya Federasyonu Komünist Partisi ve Rusya Liberal Demokrat Partisi (geçen yıl ölen radikal milliyetçi lider Jirinovski’nin partisi) gibi partiler. Bunlar, “cep muhalefeti” veya “düzen içi muhalefet” olarak da adlandırılıyor: Hükümeti eleştiriyorlar, fakat Putin aleyhinde pek konuşmuyorlar. Kilit konularda da, Putin’e destek oluyorlar. İkinci gruptakiler, liberal kesim. Bunların arasında, 2015’te faili meçhul cinayete kurban giden Boris Nemtsov’u, Dünya Satranç Şampiyonu Kasparov’u sayabiliriz. Batılı basın-yayın kuruluşları (ve her türlü bilgiyi onlardan almaya alışmış bizim basın-yayın kuruluşlarımızın büyük kısmı), bu kişileri pek önemsiyor, sürekli ön plana çıkartıyor. Oysa ki, Moskova ve St. Petersburg’daki bir avuç liberal aydının dışında, bu kişilerin Rusya’da hemen hiç bir kitle tabanı yok. (Mesela, 2015’te faili meçhul cinayete kurban gittiğini söylediğimiz Nemtsov, 2004’te, Kremlin karşıtı ve ABD yanlısı Turuncu Devrim’e destek için Kiev’e gelmiş ve 2014’te, Kırım’ın Ukrayna toprağı olduğunu söylemişti. Ruslar’ın büyük kısmının Sovyetler Birliği’ni Rus imparatorluğu olarak gördüğünü, Kırım’ı kendi vatanlarının bir parçası gibi algıladıklarını ve Putin’in bu nedenle büyük beğeni gördüğünü düşünürsek, Nemtsov gibilerin Rusya’da nasıl marjinal duruma düştüklerini anlarız). Rus toplumunun bu özellii Batılılarca gözardı edildiği için, Batı’nın 2014’ten itibaren (Rusya’nın Kırım’ı ele geçirdiği ve Doğu Ukrayna’da ayrılıkçıları desteklediği dönemden itibaren) Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, halkın Putin’e tepki duymasına değil, Putin’in çevresinde daha da kenetlenmesine yol açmıştı.
TEHLİKE, RADİKAL MİLLİYETÇİLERDEN GELİYOR
Bu şartlarda, Rusya’da Putin’in iktidarını sarsabilecek olan kişi, “bizim Ukranya’da ne işimiz var” diyenlerden değil, “Ukrayna’da neden başarısız olduk” diyenlerden çıkabilirdi. İşte, Wagner’in kuru cusu Prigojin, tam da böyle bir isimdi. Rusya, geen yılın şubatında kısa bir operasyon yaptığını zannederek Ukrayna’ya girmiş, fakat işler, hiç de Rusya yönetiminin beklediği gibi gitmemişti. Rus ordu ve donanması, tedbirsizlikler ve kötü yönetim sonucunda, ağır kayıplar verdi. Bu ortamda, Wagner grubunun iyi eğitim almış savaşçıları, Rus Ordusu adına en önemli başarıları elde etti. Bunlar, Prigojin’in popülerliğini arttırdı (Wgner grubu, Rusya’nın Rostov kentinde denetimi ele geçirdiğinde halktan nasıl tezahürat gördüğünü televizyonlarda seyretmişsinizdir). Prigojin, Rusya Savunma Bakanı Şoygu’yu beceriksizlikle ve yolsuzluklarla suçluyordu. Aslında Rusya’da çeşitli kurumlar arasında sürtüşmeler, eskiden beri var ve bunlar, Putin’e “böl ve yönet” politikası uygulama imkanı veriyordu. Ancak, Ukrayna’daki savaşın beklenildiği gibi gitmemesi, başarısızlıklar, Putin’in gücünün zayıflamasına yol açtı. Prigojin de, Savunma Bakanı Şoygu’yu ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov’u giderek daha ağır şekilde eleştirmeye başladı. Fakat son dönemde, eleştirilerini daha da arttırarak, Rus ordusunun başarısızlıklarına dair, Ukrayna basınında bile yer almayan iddialarda bulunmaya başladı. 24 Haziran’da Moskova’ya doğru hareket etmesi, onun Şoygu’yu değil, artık, doğrudan Putin’i hedef aldığını gösteriyordu. Belli ki, edindiği popülerlik, gözünü epey kamaştırmış, hatta muhtemelen, Batılı çevreler tarafından dolduruşa getirilmesine yol açmıştı. Prigojin, her ne kadar konuşmasında doğrudan Putin’i eleştirmese de ve Putin’in yanıltıldığını söylese de, hedefinde Putin’in yerine geçmek olduğu anlaşılıyordu. Zira, bu tür ülkelerde, cumhurbaşkanını veya hükümdarı doğrudan eleştiremeyenler, “başkanımız iyi. Fakat çevresindekiler onu yanıltıyor”, der. Prigojin de, öyle yaptı.
Ne var ki, Moskova’ya 200 kilometre kala durması ve Rusya’yı terk ederek Belarus’a yerleşmeye razı olması, Rusya’da üst yönetimde destek beklediği bazı kişilerden umduğu desteği bulamadığını gösteriyor.
Rusya yönetimi, bu olayda, Batı’nın parmağının olduğunu söylüyor. Büyük bir ihtimalle, öyledir. Zira, 2000 yılında ABD Sırbistan’da Miloşeviç’i devirirken, “Miloşeviç’in korkaklığı yüzünden Kosova’yı kaybettik” diyen milliyetçileri kullanmış, fakat Miloşeviç’i devirenler, Batı karşısında daha teslimiyetçi bir politika izledikleri gibi, iktidara geldikten kısa süre sonra, Miloşeviç’i tutup Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim etmişlerdi. Prigojin’in de, bir taraftan başarılar karşısında başının döndüğünü, bir taraftan da, çeşitli zaaflarından yararlanan dış çevrelerce ayartıldığını düşünebiliriz.
İSYAN, UKRAYNA’DA NASIL YANKILANDI
Ukrayna yönetimi, Rusya’da başlayan bu iç çatışmadan duyduğu memnuniyeti, gizlemiyordu. Ne var ki, isyanın kısa sürede bastırılması, bu olayın Ukrayna’daki savaşa bir etkide bulunmasına imkan vermedi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, Prigojin’in çok çabuk pes ettiğini söyleyerek, eğer isyan iki gün daha devam etseydi, o zaman Ukrayna’daki savaşa etkisinin olabileceğini dile getirdi.
Dolayısıyla, Putin, bir darbe tehlikesini şimdilik savuşturmuş görünüyor. Ne var ki, Rusya’daki milliyetçi kesimlerde kıpırdanmalar, devam ediyor. Bu nedenle, Putin’in yönetiminin yıkılmak üzere olduğunu söylemek yanlış olsa da, Putin’in konumunun sallantıda olduğunu söylemek, yanlış olmayacak.
Odatv.com