‘Bu çatışma, bitmeyecek, çünkü Batı'nın amacı, egemen bir devlet olarak, kendi kaynaklarını kontrol eden bir Rusya'yı yok etmek.’
‘Batı’nın Rusya’nın kaynaklarına ihtiyacı var, bu kaynaklara erişmek için Rusya’da bir sömürge yönetimi oluşturmaya veya Rusya’yı komprador seçkinlerin yönettiği bir ülke haline getirerek bu kaynaklara ulaşmayı başarana kadar Batı durmayacak.’
Rusya’nın önde gelen tarihçi, yayıncı ve Ekonomi Yüksek Okulu Bilgi Politikası Bölümü Profesörü aynı zamanda REGNUM Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Modest Kolerov, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizi ve bu bağlamda Rusya’ya uygulanan yaptırımları ve Rusya, Çin ve ABD ilişkilerini değerlendirdi.
HABERRUS’un sorularını yanıtlayan Kolerov, Batı’nın Rusya’yla olan tarihsel mücadelesinde Ukrayna’yı koçbaşı olarak kullandığını, vekalet savaşı yürütülerek Ukrayna’nın bir pazarlık aracına dönüştürüldüğünü söyledi.
9 Mart 2022'den beri kişisel olarak AB yaptırımları altında olan Rus uzman Modest Kolerov, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların çok uzun yıllar devam edeceğini, artık Rusya’nın ‘Batısız’ yaşamaya alışması gerektiğini belirtti.
* Rusya-Ukrayna krizinin uzun vadede Rusya Federasyonu ile Batı arasındaki ilişkilere etkisi ne olacak? Çatışmaların şiddetinin azalmasının ardından sürtüşmelerin zayıflamasını beklemeli miyiz?
- Batı’nın Rusya'yla mücadelesinde tarihsel olarak bu mücadeleyi başlatan Batı, bunun için Ukrayna'yı bir koçbaşı olarak seçmiş, bunu da yıllar önce büyük Amerikalı düşünür Zbigniew Brzezinski, Ukrayna'nın rolünü çok doğru bir şekilde konumlandırarak, Ukrayna’nın Büyük Rusya’ya karşı yok edici torpido gibi kullanılmasını yazmıştı.
Bu çatışma çok gergin bir aşamada, ancak henüz doruk noktasına ulaşmış değil. Doğrudan bir savaş yok. Dolaylı (vekaleten) bir savaş var, Ukrayna pazarlık aracı olarak kullanılıyor. Bu çatışma, bence, tüm hayatımız boyunca bize eşlik edecek. Bitmeyecek, çünkü Batı'nın amacı, egemen bir devlet olarak, kendi kaynaklarını kontrol eden bir Rusya'yı yok etmek.
Batı’nın Rusya’nın kaynaklarına ihtiyacı var, bu kaynaklara erişmek için Rusya’da bir sömürge yönetimi oluşturmaya veya Rusya’yı komprador seçkinlerin yönettiği bir ülke haline getirerek bu kaynaklara ulaşmayı başarana kadar Batı durmayacak.
Şu anda dünya siyasetinin ana konusunun ABD ile Çin arasındaki rekabet olduğu açıktır.
Burada Rusya, bir yandan Çin'e karşı gelecekteki eylemleri geliştirmek için adeta bir platform. Öte yandan, Amerika Birleşik Devletleri'nin Çin'e karşı birinci öncelikli cephesi olarak Pasifik Okyanusu, Tayvan, Japonya'yı düşünürsek, ikinci bir cephe olarak; Çin’in kuzeybatı sınırları Rusya ve batısı ise (Kazakistan, Türkistan, Orta Asya) oluyor.
Çin kendini koruyor. Batı sınırından gelen Batı tehdidini etkisiz hale getirmek için Pakistan ile yakın bir müttefik oldu. Ancak bölgede ABD’nin geleneksel müttefiki olan Hindistan ile Çin her zaman temel çelişkilere sahip olacak.
Orta Asya'da Çin baskın dış güçtür. Kırgızistan'ı kontrol eden Çin, büyük ölçüde de Kazakistan'ı kontrol ediyor, Türkmenistan ve Özbekistan'dan enerji kaynaklarının tedarikini kontrol ediyor, Tacikistan'dan ciddi toprak imtiyazları elde etti.
Rusya, nihai yada şu anda zorunlu bir müttefik bile olsa, Çin’i kuzeyden ve batıdan koruyor. Moğolistan, Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ile yakın ilişkiler içinde Çin'e karşı müttefik ülkeler seçme özgürlüğünü sınırlamak zorunda kalıyor. Çin'in Moğolistan'ın bağımsızlığını tanımasından bu yana henüz daha 80 yıl geçmedi: Sovyetler Birliği'nin isteği üzerine bunu tanımıştı. Bu çok yakın bir tarih. Özellikle Moğolistan'ın tarihi bir parçasının Çin'in toprak sınırları içerisinde olduğu için Moğolistan bunu anlıyor. Nüfus yapısı açısından bir buçuk milyar Çin ile 3 milyonluk Moğolistan karşılaştırılamaz, bunun farkında olmalıyız.
İşte tüm bunlar geleceğin ana mücadele cephesini oluşturuyor. Bu cephede Rusya sadece kendini savunmakla kalmıyor, aynı zamanda Çin için güvenilir bir destek olmak için de mücadele veriyor.
Bu nedenle Çin, Ukrayna'da Rusya'ya sempati duyuyor ve Ukrayna'daki bu savaştan çıkardığı siyasi sonuçları Tayvan'a da uygulanmasını bekleniyor. Sırada Tayvan var.
Dolayısıyla Batı'nın Rusya'ya yönelik sistemli yaptırımların sonunun gelmesini beklemeye gerek yok.
Batı'nın bazı kesimleri, örneğin Macaristan vb. gibi, pragmatik değerlendirmelerine dayalı olarak yaptırımı aniden reddederse bile bu istisnalar Batı’nın bu politikası için çok önemli olmayacaktır. Batısız yaşamaya alışmalıyız. Mesela bem öleceğim, Allah ömür versin siz büyüyeceksiniz ancak Batının yaptırımları devam edecek.
* Bir süre önce Ukrayna’daki özel askeri operasyonun ilk aşamasının tamamlandığı, hedeflerine ulaşıldığı açıklandı. Ne düşünüyorsunuz, ikinci aşamasında Moskova'nın hedefleri nelerdir ve operasyon bir bütün olarak ne kadar sürecek? 9 Mayıs Zafer Bayramı’nda tamamlanır mı?
- Hayır, bu kadar erken tamamlanmayacak, bu birincisi. İkincisi, görevimiz Ukrayna'yı güvenli hale getirmek. Bunu yapmak için askeri altyapının yok edilmesi gerekiyor, Nazilerden arındırma görevleri, bunlar siyasi görevler, ben teknik görevlerden bahsediyorum. Kimyasal ve biyolojik silahların temeli olan tüm Amerikan biyolojik laboratuvarları tamamen yok edilmelidir; Batı'nın oraya tedarik edeceği ağır silahlar da dahil olmak üzere tüm ambarlar, ağır silah üsleri imha edilmelidir. Yani bu uzun bir süredir. Güzel savaşçılarımız bunu yaptığında barıştan söz edebiliriz. Dünya artık bizi Ukrayna tarafından tehdit etmiyor. Ukrayna’dan bizi sadece savaş tehdit ediyor.
* Baltık bölgesinde şu anda tespit edilen en temel riskler nelerdir? (Litvanya, Letonya, Estonya).
- Kısaca Baltık ülkelerinin kendilerine özgü bağımsız bir dış politika konusu olmadığı söylenebilir. Uzun süredir NATO'da ve uzun süredir AB üyesi.
Şimdi bu savaş tehdidi, görünüşe göre, Rusya'ya karşı mücadele söylemi Avrupa ve NATO sübvansiyonlarının uzatılması için yardımcı olacak. Ancak önemli bir istisna var, Rusya'nın Kaliningrad bölgesine kara bağlantısı Litvanya'dan geçiyor. Zaten ipleri elinde tutan Litvanya bu kara geçişini bozma yeteneğini ve buna hazır olduğunu sürekli gösteriyor.
Batı'daki, NATO'daki ve AB'deki karar alma merkezlerinin mantığına göre, Litvanya'nın kaçınılmaz olarak kara geçişini durduracağını düşünüyorum.
Zaten, Rus havayolları için gökyüzü kapalı, bu yüzden Kaliningrad bölgesinde ihtiyaç duyulan her şey deniz yoluyla St. Petersburg'dan Baltık Denizi'nden geçecek.
Başka güvenilir ve sakin bir yol olmayacak, itiraf edeyim, hatta kara taşımacılığının durdurulacağını, gökyüzünün nihai olarak Rus havacılığına tamamen kapanacağını bile düşünüyorum.
Bunların ardından sıranın Deniz taşımacılığı üzerinde baskılara gelecenin kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. Kişi her zaman rakibinin yeteneğini yapabileceklerini küçümsememelidir. Kendinizi rakibinizin yerine koyarak satranç tahtasının diğer tarafında nasıl oynayacağınızı hayal etmelisiniz. Böyle bir tehdit şüphesiz var olacaktır.
Dolayısıyla Kaliningrad bölgesinin gaz geçişi olmadan, kara geçişi olmadan yaşamaya alışması ve Kaliningrad bölgesinin kendi özerk enerji sistemini kurması gerekeceğini düşünüyorum.
Termik santraller orada çalışıyor ama ithal yakıtla çalışıyorlar. Bu, orada tamamen özerk olacak bir nükleer santral inşasının hala gerekli olduğu anlamına geliyor. Bence yanlış sebeplerle bu inşaat durduruldu ama Litvanya’nın engel olması bize mutlaka bu projeyi yaptıracaktır. Ve en azından böyle bir faydası olacaktır.
* Sovyet sonrası coğrafyalardan Baltıklarda ekonomik veya kültürel entegrasyon açısından Rusya’nın herhangi bir manevra alanı var mı? Moskova'nın birlikte çalışabileceği bir güç var mı?
- Hayır. Orada (Baltıklar) bir Rus nüfusu var, ama baskın değiller. Yeterince temsil edilmiyorlar ve hükümetin üzerinde fiili bir etkisi yok.
Röportaj: Anastasiya Tujina
Kaynak: HaberRus