#489 Ekleme Tarihi 10/02/2014 08:30:31
10 Şubat 2014
Kafkasya üzerine derslerimin birinde Stanford üniversitesi öğrencilerine aranızda Çerkesler hakkında bir şey duyanınız var mı diye sormuştum. Yaklaşık 100 öğrenciden yalnızca iki tanesi elini kaldırdı. Bunun üzerine sınıfa, Çerkeslerin bir zamanlar dünyada çok iyi tanınan, bazan yanlış anlaşılmışlarsa da, bir etnik grup olduğunu ve Şubat 2014'te Soçi olimpiyatları tarihsel toprakları üzerinde düzenlendiği için haberlerde tekrar adlarını duyacaksınız dedim. Çerkes aktivistlerin hikayelerini dünyaya anlatmaya çalışacaklarına inanıyordum ve ana akım medyanın, Rusya'nın tartışmalı etnik politikaları ve özellikle de trajik ve büyüleyici Çerkes tarihine yaklaşımı nedeniyle ilgi duyacağından, haklı gerekçelerle neredeyse emindim.
Bu nedenle, başlıca ana akım medya kuruluşlarının, görmezlikten gelmemişlerse bile, Çerkes sorununu küçümsemiş olmalarına doğrusu şaşırdım. Elbette, Frankie Martin'in CNN'de yayınlanan “Olimpiyatların Unutulan Halkı” ve Kathrin Hille'nin Financial Times'da yayınlanan “Soçi, Çerkes Milliyetçiliğini Tetikliyor” gibi çok güzel çalışmalar da oldu. ( Özellikle ikincisinde dile getirilen önemli bir tespit, bir gözlem vardı: “Rusya, Putin'in isteğiyle, yeni ve daha yurtsever bir tarih ders kitapları dizisinin yazımına başladı. Çerkesler, kendi tarihlerinin bu yeni yazılan tarihle çelişmeyeceğini umuyorlar.” ). Keza Time'da yayınlanan ilginç makalesinde, İshaan Tharoor, Çerkesleri “unutulan bir insan topluluğu” olarak tanımlıyor. ( Bu makaleyi The New Republic'te de bulabilirsiniz. )
Fakat, yayınların çoğu sorunu ya görmezlikten geliyorlar ya da küçümsüyorlar. Mesela Washington Post'da yayınlanan “İki Dakikada Soçi Olimpiyatları” başlıklı video, Çerkeslere hiç değinmiyor bile. Veya NBC'de yayınlanan bir makalede Rus medyasının hacker saldısına uğradığı dile getiriliyor, fakat “Anonim Kafkasya, gönderdiği bir tweet ile eylemin, bu bölgenin yerli halkı Çerkeslerin binlercesinin 19. yüzyılda sürgün edilmiş olmalarını protesto etmek için yaptıklarını söylüyor” şeklinde sadece bir cümle ile söz ediliyor. Burada yalnızca “binlerce” ve “sürgün edildiler” demek hem doğru değil ve hem de aslında hakaret; çünkü doğrusu, Çerkeslerin yüzbinlercesinin zorla sürgün edildikleri ve çoğunun bu süreçte öldüğüdür.
New York Times'da 5 Şubat günü yayınlanan “Bir Savaş Bölgesinin Gölgesinde Kalan Olimpiyatlar” başlıklı önemli bir makalede, Steven Lee Myers, Çeçenya'daki durumu anlatarak gerçekten iyi bir iş yapıyor ve on-line versiyonunda GeoCurrent'in dil haritasını kullanmış olmasına seviniyoruz. Fakat bu makalede de, Çerkeslerin durumundan şöyle söz ediliyor: “Kafkasya'daki etnik grupların çoğunun, Soçi'yi, 19. Yüzyılda Ruslar tarafından işgal edilen ve daha sonra, Çerkes aktivistlerin, bir soykırım olarak tanınacağını umut ettikleri olayların yaşandığı, tarihsel vatanlarının bir parçası olarak gören Çerkeslerle ilişkileri var”. Maalesef, buradaki tamınlama da yeterli değil ve yanlış anlamaya neden oluyor. Çünkü, Kafkasya'daki etnik grupların çoğunun, aynı coğrafya üzerinde yaşıyor olmaktan başka Çerkeslerle hiç bir “ilişkileri” yok ve Rus işgali, Çerkes aktivistlerin soykırım olarak tanımladıkları olaylardan sonra değil, “önce” gerçekleşti. Sonra, yine makalenin on line versiyonunda paylaşılan din haritası Adıgey Cumhuryatindeki müslüman azınlığı göstermiyor. Halbuki, ( Adıgey çn ) çoğunluğu müslüman olan Çerkeslerin anavatanlarının önemli bir parçasıdır. ( Adıgey'in nüfusunun yalnızca % 25'i Çerkes ve resmi istatistiklere göre yalnızca % 13'ü müslümandır ). The New York Times'ın haritası M. İzady'nin çizdiğine dayanır, fakat maalesef İzady, bu çalışmasında Adıgey'i de içine alan Kuzey Batı Kafkasya'ya kadar uzanmıyor.
The New York Times'da yayınlanan makale, bir dereceye kadar anlaşılır nedenlerle Çeçenya'daki ve Dağıstan'daki, güvenlik için bir tehdit oluşturan, İslamcı militanlar üzerine yoğunlaşmış. Fakat Soçi, Çeçenya'dan ve Dağıstan'dan görece uzakta ve Times'ın bizzat kendi haritasında da görülebileceği gibi, Soçi bölgesinde şimdiye kadar terörist eylem veya isyan girişimi ohemen hemen hiç olmadı. Soçi ve çevresi tarihi Çerkesya'nın içerisine girer. Aynı derecede önemli olan başka bir şey de, bildiğim kadar, Çerkeslerin izledikleri strateji, Çeçenlerin stratejisinden farklı olarak, kesinlikle şiddete karşı. Buna da mutlaka değinilmesi gerekir. Yoksa, böyle şiddete karşı olan ile şiddet uygulayan birbirine karıştırılırsa, yanlış bir mesaj verilmiş olur: “Eğer dikkat çekmek istiyorsan, sen de öldür” gibi.
Bu gibi etik sorunlara dikkat edilmesi gerektiği dışında, aslında Çerkeslerin büyüleyici bir hikayelerinin olduğunu söylemeliyim. Daha önce GeoCurrent'de de yayınladığı gibi, Çerkesler, fiziksel güzellikleri ile ün salmışlardı. Ve hem Osmanlı'da hem de Mısır'daki Memluk devletinde, elit köleler olarak beklenmedik ve çok önemli bir rol oynadılar. ( “Elit Köleler” başlığı olmasaydı konu sıkıcı olabilirdi! ). Çerkeslerin önce Osmanlı devletinde ve sonra Türkiye, Suriye ve Ürdün'de görece yüksek mevkilere yükselme yatenekleri de ilginç. Keza, bugün Suriye'deki 40 000 ile 130 000 kadar Çerkes'in durumundan da çok az bahsedilir. Çerkeslerin dini inançları da önemli bir konudur. Çerkeslerin çoğunun sunni müslüman olmalarına rağmen, bu dini kabul etmeleri geç oldu ve bazı kaynaklara göre, bazı bölgelerde bu inanç biraz yüzeysel kaldı.
Burada, geleneksel etnik “davranış kuralları kodları“ olarak “Adıge Khabze” ( veya xabze )'nin önemini vurgulamak da gerekiyor. Bir Çerkes Web sayfasında bu, ( “Adıge xabze”) “Çerkes kültürünün ve geleneklerinin epitomisidir ( ruhu, karakteri çn )” diye tanımlanmakta. Farklı bir çok yorumu, Adıge Khabze'yi islam ile örtüşmeyen seküler bir kurum olarak tanımlarken, Wikipedia'da konu ile ilgili bir makale, onu antik Yunan felsefesinden etkilenmiş özgün bir din olarak ifade etmekte. Yine aynı makaleye göre, Adıge Khabze hareketi büyüyor ve liderlerinden biri radikaller tarafından öldürülmüş. Ama 2010 yılındaki bir Jamestown raporu da “bazı gözelemciler Kabardey Balkarya'daki son cinayetlerin ( Adıge Khabze taraftarı ) İslamcılar ile milliyetçileri birbirine düşürmek isteyen Moskova'nın işi olduğunu söylüyorlar” diye yazıyor.
Çerkes sorununun başlıca haber kuruluşlarının dikkatini çekememesi üzerine okuyucuların düşüncelerini gerçekten çok merak ediyorum. ben, bunun bir nedeninin, gazeteciler ve editörler için konunun oldukça karmaşık olması ve bu nedenle okuyucu için büyük bir yük olmasından korkmaları olduğunu düşünüyorum. Medyanın Kafkasya ile ilgili olarak üzerinde yoğunlaştığı Çeçenya ve çevresindeki extremizm ve şiddet, başka bir şey ile konuyu daha da karmaşıklaştırmaya izin vermiyor. Hatta dünyanın diğer bölgelerine de bu at gözlüğü ile bakıyorlar. Mesela Sudan'da medya düzenli olarak Darfur ile ilgili haberler yayınlar, ama Nuba Tepeleri ( güney Kardufan )'inde halen devam etmekte olan savaştan, katliamlardan bahsetmez. George Clooney bu konuyu ısrarla dünyanın gündemine getirmeye çalıştığı halde. Aynı şekilde Sudan'ın Doğu Cephesindeki isyan da kimsenin dikkatini çekmez.
Eğer bu yorum doğruysa, durum vahim. Okuyucu daha detaylı ve doyurucu bilgi ister ve ana akım medya'nın bunu yapmaması belki de, bir yandan internet blogları yükselirken, diğer yandan birçok haber ajansının inişe geçmiş olmaSının da bir nedeni.
Kaynak: Geocurrents
Çev: Hatko Schamis
Dünyadan
Diğer Haberler