#1606 Ekleme Tarihi 08/11/2017 10:19:45
Osmanlı Arşivlerine Yansıyan Bazı Örnekler Işığında Osmanlı Devleti’nin Göçmenlere Karşı Politik TUTUMU
METNİN TAM ADI:
1864 ÇERKES SÜRGÜNÜ SONRASI ANADOLU’DA ÇERKES İSKANI ve OSMANLI DEVLETİ’NİN GÖÇMENLERE KARŞI POLİTİK TUTUMU
Kaynak: Tesam Akademi Dergisi Temmuz 2015
Çerkes Sürgünü’nün başlamasından itibaren Osmanlı Devleti içsel dinamiklerini göçmenleri karşılama ve yerleştirme üzerine odaklamıştır. Birçok neden Osmanlı’nın göçmen kabul etmesini makul duruma getirmiştir. Savaşacak askere ihtiyaç duyulması, harap arazilerin ıslah edilip tarıma açılarak ekonomiye katkı sağlanması ve Çerkes halkı özelinde savaşçı bir toplumu özellikle Anadolu’da cereyan eden olayları önlemek amacıyla tampon olarak yerleştirmek istemesi en geçerli nedenlerdir. Bu çalışmada dikkat çekmek istediğimiz ana husussa, Osmanlı Devleti’nin Kafkas göçmenlerine karşı yapıcı ve kucaklayıcı yaklaşımının devlet politikası bazında süreklilik arz etmiş olmasıdır. Bu yaklaşımı daha anlaşılır hale getirmek gerekirse; Anadolu’ya ayak basan Çerkeslerin iskan yerlerine giderken zorluk ve sefalet çekmemeleri için yaşlı, kadın ve çocukların ve eşyalarının arabalarla taşınması, bu masra ların devletçe karşılanması, sevk işlemlerinin kontrolü ve işleyişinin sağlanması için özel memurlar atanması gibi durumlar 13 Eylül 1859 tarihli resmi belgelerde görülmektedir (OBKG, 2012b, s. 24)4 . Gelen göçmenler daha ilk etapta misa ir gibi karşılanmış ve maddi imkanlar elverdiğince sorunlar çözümlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca şunu belirtmek gerekir ki büyük asayiş sorunları haricinde Osmanlı Devleti Çerkes göçmenlere karşı zor kullanma yolunu hemen her durumda en son çare olarak görmüş ve genel olarak onları ikna yolunu seçmiştir. Örneğin Kütahya bölgesine iskanı karara bağlanan göçmenlerden 130 hanelik bir grubun bölgeden izinsiz ayrılarak Kafkasya’ya dönmek üzere Sivas’a doğru yola çıkmaları sonucu, Osmanlı Sadareti göçmenlerin “hüsn-i iknalarını” güzergahları üzerindeki vali ve mutasarrı lara emretmiştir (OBKG, 2012b, s. 234)5
İskan sonrası yaşanan problemlerde devletin kendi tebaasıyla göçmenler arasında ayrım yapmadığı ve hatta göçmenler lehine kararlar aldığı görülmüştür (Gündüz ve Yel, 2008, s. 962). Göçmenlerin yerli aşiretlerle yaşadığı asayiş sorunlarında devletin aynı zamanda göçmenlerin mallarını da garanti altına aldığı, hükümetin mutasarrı lara gönderdiği yazılarla bilinmektedir (Karataş, 2013, s. 86). Mutlak iskan bölgelerine yerleşmemiş Çerkesler için devlet barınmalarını sağlamak amacıyla kira yardımı yapmış, yiyecek, giyecek ve yakacak temin etmiştir (Demirtaş, 2011, s. 27). Ayrıca Sadrazam Mehmed Ferid Paşa’nın başında olduğu tüm nazaretin imzalarıyla göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanması, ev, okul ve camilerinin yapılması, okullarda ziraat ilmi okutulması, süt ve çift hayvanlarının ve tohumlarının verilmesi ve göçmenlerin masra larının karşılanması için ayrıca piyan; idaresi kurulması da karara bağlanmıştır (OBKG, 2012b, s. 234). Yerli halk da genel olarak devlet politikasına uygun şekilde göçmenlere misa irperver yaklaşmış ve hane yapımlarına, çift aletleri teminine yardımcı olmuştur (Akyüz, 2008, s. 46). Örnek vermek gerekirse; 4 Ocak 1865’te Karesi Sancağı’nda iskan edilen Çerkeslere halk tarafından yapılan yardımlar idari amir tarafından Muhacirin Komisyonu’na rapor edilmiş ve Takvim-i Vekayi’de ilan edilmeleri sağlanmıştır (OBKG, 2012b, s. 94)6
Osmanlı Devleti, mali durumu belki de tarihinin en kötü dönemindeyken Çerkes göçmenler için Anadolu’yu yeni bir yurt haline getirmiştir. Bu süreç oldukça sancılı geçmiş, iskan politikasının uygulaması maddi imkansızlıklar nedeniyle çokça sekteye uğramış fakat nihayetinde devletin çabasından vazgeçmemesiyle belirli bir seviyeye ulaşmıştır. Devlet ve halkın yardımları yanı sıra Osmanlı şehzadeleri Murad Efendi, Burhaneddin Efendi, Reşad Efendi ve Nureddin Efendi toplam 35.000 kuruşu Sadaret aracılığıyla Muhacirin Komisyonu’na iletmişlerdir (OBKG, 2012b, s. 79)7
Devlet ricalinden halka kadar herkesin elini taşın altına koymasıyla Osmanlı Devleti, Müslüman Çerkesleri de bünyesine katarak Sultan Abdülaziz zamanında ikri olarak ortaya çıkan “Panislamizm” politikasını uygulamaya koymuştur (Bice, 1991, s. 62). Osmanlı Devleti’nin Kafkasya göçmenlerine karşı tutumunu verdiğimiz bazı örneklerle ortaya koymaya çalıştık. Osmanlı, imkansızlıklar içinde de olsa Çerkeslerin sorunlarına çözüm olmaya çalışmış bir devlet pro ili çizmiştir. Gerek Panislamizm politikası için Müslüman nüfusa ihtiyaç duyulması, gerek ordu için yeni güce olan ihtiyaç, gerek zirai ve ekonomik amaçlar gerekse de asayişi sağlamak için tampon bölgeler oluşturma gibi nedenlerle Çerkesler hoş karşılanmaya çalışılmış, ihtiyaçlarıyla ilgilenilmiştir. Burada ortaya çıkan büyük yetersizlikler, devletin o dönem itibariyle Avrupa’ya borçlu olması ve yeni borç da alamıyor olmasındandır. Çiçek’in belirttiği gibi (2009, s. 69) Osmanlı Sadrazamının Avrupa’da kapı kapı borç aradığı ve reddedildiği, memur maaşlarının dahi ödenemeyecek hale gelinmesinden korkulduğu bir dönemden bahsetmekteyiz. Böyle bir mali buhranda on binlerce göçmenin ihtiyaçlarını bir anda karşılayabilmek imkansız görünmektedir.
Osmanlı İskan Politikasının Başarı Analizi
19. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne Kafkasya’dan yapılan göçler, 1860’dan sonra en yoğun halini almış ve Osmanlı’nın mali durumuna ve imkanlarına bağlı olarak ortaya ciddi sorunlar çıkmıştır. Fakat nihayetinde iskan işlemleri tamamlanıp Çerkes göçmenlerin Anadolu insanı ile iç içe yaşaması sağlanmış ve süreç sonunda halklar arası uyum görülmüştür. Daha sonra yapılan savaşlarda özellikle Rusya’ya karşı Çerkes göçmenler cepheye koşmuşlardır. Fakat belki de en önemlisi Türk Kurtuluş Savaşında çok sayıda Çerkes bulunmasıdır. Kurtuluş Savaşı’nın simgesinin Çerkes kalpağı olması tesadüf değildir. Düzenli ordu ile savaşmaya başlanmadan çok önce Ethem Bey önderliğinde düşmanla savaşanların çoğu Kafkas kökenlilerdir (Öner, 2014, s. 90).
Yakın tarihlerde Erzurum Kongresi’ne 5, Sivas Kongresi’ne 8 Çerkes devlet adamı katılmıştır. Ayrıca 11 kişilik Heyet-i Temsiliye içinde 4 kişi Çerkestir. Amasya Genelgesi’ni yayınlayan Mustafa Kemal hariç geriye kalan 4 kişi de Çerkestir. I. TBMM’nde de 25 Çerkes vekil bulunmaktadır (Aslan ve ark., s. 18). Bu örnekler net olarak göstermektedir ki Türk Kurtuluş Savaşı’nda Çerkeslerin oynadığı rol büyük olmuştur. Buradan çıkarımla düşünülebilir ki Osmanlı Devleti’nin uyguladığı iskan politikası ve almak istediği sonuç başarılı olmuştur. Fakat başarıyı mutlak olarak kabul edebilmek için sürecin tümüne bakmak gereklidir. 2002 yılında 18 yaş üstü yaklaşık 600 kişiyle yapılan bir araştırmada Çerkes kökenli vatandaşların “Çerkes olduğunuz için Türkiye’de herhangi bir haksızlığa maruz kaldığınızı düşünüyor musunuz?” sorusuna %70 oranında “hayır” cevabı verilirken %30’luk bir kesimse “evet” demiştir. Ayrıca “Türkiye’dekendinizi azınlık hissediyor musunuz?” sorusuna katılımcıların %53’ü “evet” cevabını vermiştir (Kaya, 2011, ss. 149-150). Araştırma sonuçları genel olarak düşündürücüdür. Tarihi kırılma noktalarında Anadolu insanıyla omuz omuza çarpışmış ve hatta öncü roller üstlenmiş Çerkes halkı neden günümüzde kendini azınlık olarak hissetmekte ve %30’luk bir kesim kendine haksızlık yapıldığını düşünmektedir? Tabii olarak, yeni kurulan bir ülke ve sahip olunan vatanın, onu kuranlar tarafından benimsenmesi ve kurucuların kendilerini azınlık hissetmemesi beklenir.
Bu durumu ortaya çıkaran temel etkenin Türk milliyetçiliği kavramının tanımlanmasındaki farklılıklar olduğu söylenebilir. Örnek vermek gerekirse; 1930’larda Adalet Bakanlığı görevini yürüten ve Türkiye’de resmi milliyetçiliğin önemli temsilcilerinden olan Mahmut Esat Bozkurt birçok konferansında “Türk Devleti işlerini Türk’ten başkasına vermeyelim. Türk Devleti işlerinin başına Öz-Türk’ten başkası geçmemelidir” demeçlerini vermiş ve resmi milliyetçiliğin keskinliğini gözler önüne sermiştir (Bora, 1996, s. 21). Yine 1930-40’larda bu milliyetçi akımın en önemli yazarlarından Nihal Atsız’ın “Türkümsü” tari ine de dikkat etmek gerekir. Henüz Türkleşmemiş fakat Türkleşebilecek azınlıkları tarif eden Atsız, azınlıkların ancak ve ancak ülkeye bela getirdiğini de defalarca dile getirmiştir (Bora, 1996, s. 20). Atsız’ın Orkun adıyla yayınladığı derginin 16 Temmuz 1934 tarihli 9. sayısında bulunan “Türk Irkı: Türk Milleti” makalesindeki şu cümlesi ülkedeki diğer etnik kökenler için ne düşündüğünü açıkça göstermektedir: “Türkümsülerin icabında Türk’e nasıl fenalık ettikleri hakkında yüzlerce misal söyleyebiliriz. Bunu tarihi delillerle de ispat etmek kolaydır: Rıza Tev ik memlekete niçin ihanet etti? Çünkü babası Arnavut anası Çerkes olan bir melezdi. Kurtuluş Savaşı’nda ufak bir menfaat meselesi yüzünden çeteci Ethem niçin Yunanlılarla birleşti? Çünkü Çerkesti” (Atsız, 1934). Milliyetçiliğin bu türü ırkçılık olup toplumun ihtiyaç duyduğu birleştiricilikten uzaktır. Atsız’ın bu söylemine paralel olarak Çerkes Ethem meclis tarafından “vatan haini” ilan edilene dek Ethem Bey olarak anılmış, sonrasında Çerkes Ethem olmuştur. Bu durum da Çerkesleri oldukça rahatsız etmiştir (Kaffed, 2014). Dönemin gazetelerinde de “Çerkes” kelimesinin “ihanet” çağrışımı yapacak şekilde kullanıldığına tanık olmaktayız. Kurun Gazetesi, 27 Ekim 1935 tarihinde gazete manşetine “Çerkes Ethem Haini Yakalandı!” (Kurun Gazetesi, 1935) başlığını atarak bahsi geçen tutumu sergilemiştir. Yürütülen ötekileştirme politikası göçmenlerin topluma entegre olmalarını engellemiştir. Bunun yanı sıra Çerkeslerin bazı önemli karakteristik özellikleri vardır. Göç sonrası Anadolu’da kurdukları cemiyetler Kafkas göçmenlerinin birbirlerine ne kadar bağlı ve teşkilatçı olduklarını göstermektedir. “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti, Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti, Kafkas Teali Cemiyeti, Şimali Kafkas Cemiyeti, Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti” (Gide, 2011, ss. 31, 35, 40, 43, 52) bu cemiyetlerin önemli olanlarıdır.
Günümüzde yaşanan toplumsal sorunların birçok nedeni vardır. Önemli nedenlerden biri de şüphesiz ki Türk milliyetçiliği kavramının yorumlanma ve uygulanma şekli olmuştur. Nitekim Osmanlı Devleti’nin birçok imkansızlıklar içinde kucak açarak iskan ettiği, haklar ve ödevler verdiği Çerkeslerin azımsanmayacak bir kesimi, 150 yıl geçmiş olmasına rağmen bugün hala kendilerini azınlık olarak hissetmekte ise bunun nedenini Cumhuriyet dönemi politikalarının yorumlanması ve uygulanmasında aramak doğaldır. Bugün farklı dillerde yayın yapan radyo ve televizyonlar varken Çerkeslerin bu taleplerinin halen kabul edilmediğini de belirtmek gerekir. Prof. Ayhan Kaya’nın Mart 2013’te Akşam gazetesi ile yaptığı röportajda “Ethem Bey hain değildi ve itibarı iade edilmelidir. Çerkesler 150 yıldır bu ülkedeler ve Müslümanlar ama hala kendilerini misa ir hissediyorlar. Okul kitaplarında Çerkesleri aşağıladığı düşünülen ifadelerin kaldırılmasını istiyorlar” (Kaffed, 2013) demeci 53 Çerkes derneğini çatısı altında toplayan Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından tam destek görmüştür.
Sonuç ve Tartışma
19. yüzyıl Çerkesler için hiç şüphesiz zor ve uzun bir yüzyıl olmuştur. Anavatanlarından silah zoruyla sürgün edilmiş, sürgün sırasında on binlerce insanını kaybetmiş bu halk, soykırımın travmasını uzun süre yaşamıştır. 1850’lerden sonraki süreçte, dönemin şartları gereği Osmanlı Devleti Kafkas göçmenlerine kucak açmıştır. Osmanlı’nın asker ihtiyacı, ekonomik nedenler, Anadolu’da tampon bölgeler oluşturarak asayişi sağlamak, geliştirilmeye çalışılan Panislamizm politikası ve Çerkeslerin Müslüman oluşu, Osmanlı Devleti’nin Çerkesleri kabul etme nedenleri olarak sayılabilmektedir. Başta da belirttiğimiz gibi bu çalışmada kabul nedenleri ayrı ayrı incelenmemiş, direkt olarak sonuçlar konu edilmiştir. En nihayetinde, Rus tehdidi bir gerçektir ve Kafkasya’da kalınması halinde sonuç belirsizdir. Böyle bir durumda mali yetersizliklerine ve kısa vadede getireceği ağır yüke rağmen Osmanlı Devleti göçmenleri sistematik şekilde topraklarına yerleştirmiştir. Özellikle İdare-i Muhacirin Komisyonu kurulduktan sonra başarılı şekilde iskanları tamamlanan Çerkeslerin, o tarihten 150 yıl sonra Anadolu’da kendini hala azınlık olarak görmeleri belli bir kesiminin de kendilerine haksızlık yapıldığını düşünmeleri oldukça dikkat çekicidir. Bugün böyle düşünen bir kesimin olması, göçten hemen sonra uygulanan politikalarla açıklanamaz hiç şüphesiz. Bu durumun görülmesinde kanaatimizce iki önemli faktör rol oynamıştır.
Birincisi Çerkes halkının kültürel özellikleridir. İkincisi ise Osmanlı sonrası kurulan yeni devletin milliyetçilik kavramını uygulama şeklidir. Öte yandan siyasi uygulama ve değerlendirmeler Çerkes halkına karşı genel tutumu da değiştirmiştir. Anadolu’da binlerce Çerkesi emri altında toplayıp Yunan kuvvetlerini birçok defa mağlup etmiş Ethem Bey, “hain” ilan edilerek siyasal hayattaki etkisi sıfırlanmıştır. Ethem Bey’in tarihsel imajının bir iktidar kavgası mı olduğu, yoksa gerçeklerimi yansıttığı tarihçiler tarafından incelenerek sonuçlandırılmalı ve kendini Çerkes olarak kimlikleyen vatandaşlarımızla kurduğumuz kader ortaklığımız bu şekilde kuvvetlendirilmelidir. Türkiye’nin asli kurucularından olan Çerkesler içindeki bu huzursuzluğu yine devlet ortadan kaldırmaya muktedirdir. Bugün nasıl birçok şarkıcı, şair ve yazara iade-i itibar ediliyorsa bir simge haline gelmiş olan Ethem Bey’e de aynısı yapılarak kendisini Çerkes olarak gören vatandaşlarımızla var olan tarihsel ve kültürel bağlarımız daha da kuvvetlendirilebilir. Çerkesler üzerindeki olumsuz psikolojik etkinin kaldırılması dışlanmışlık hissinden sıyrılarak toplumla var olan bütünleşmenin kuvvetlenerek artacağı bir sürecin yaşanabileceği öngörülebilir.
EK-1
EK-2
EK-3
EK-4
EK-5
Kaynakça / References
Ahn, J.J. (2010). Exile As Forced Migrations (A Sociological, Literary, and Theological
Approach on the Displacement and Resettlement of the Southern Kingdom of Judah). Erişim
tarihi. 06.04.2015 https://;o.gl/vXseQ4.
Akyüz, J. (2008). Göç Yollarında; Kafkaslar’dan Anadolu’ya Göç Hareketleri. Bilig Dergisi,
46.
Aslan, C. (2006). Bir Soykırımın Adı: 1864 Büyük Çerkes Sürgünü. Uluslararası Suçlar ve
Tarih Dergisi, 1.
Aslan, C., Berzeg, E.S., Papşu, M., Özbay, Ö., Huvaj, F. ve Devrim, C. (t.y.). Biz Çerkesler.
(Düzenleme: Muhittin Ünal ve Erol Yıldır) Erişim tarihi 06.04.2015 http://;o.gl/NmEyqf.
Atsız, H.N. (1934). Türk Irkı: Türk Milleti. Erişim tarihi. 21.06.2015, http://;o.gl/avAoAT.
Barışık, S. (2014). Tokat İlinde İç Göç Gerçeği ve İç Göç Nedenlerinin Analizi. Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi Sonuç Raporu, Proje No:2013/32.
Baz, A. Ve Ceylan B. (2004). Büyük Göçün Ardından. Neps Dergisi, Temmuz/2004.
Berber, F. (2011). 19.Yüzyılda Kafkasya’dan Anadolu’ya Yapılan Göçler. Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, 31.
Berberer, H.M. (2007). Soykırım Suçu. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Çağ
Üniversitesi.
Bice, H. (1991). Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler. Ankara:Türkiye Diyanet Vakfı.
Bolat, G. (2013). Kavram Tartışmaları Etrafında 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü. Yalova
Sosyal Bilimler Dergisi,6.
Bora, T. (1996). Türk Milliyetçiliği, Kültürel Kimlik ve Azınlıklar. Türkiye Çerkeslerinde
Sosyo-Kültürel Değişme, Ankara:Kaf-Der.
Ceylan, Y. (2012). Zorunlu Göç ve Suç İlişkisi (Muş İli Örneği). Akademik Bakış Dergisi, 32.
23
1864 Çerkes Sürgünü Sonrası Anadolu’da Çerkes
İskanı ve Osmanlı Devleti’nin Göçmenlere Karşı
Politik Tutumu
Ahmet ÖZKİRAZ - Mehmet ÇETİN /
Çiçek, N. (2009). Talihsiz Çerkeslere İngiliz Peksimeti: İngiliz Arşiv Belgelerinde Büyük
Çerkes Göçü (Şubat 1864 - Mayıs 1865). Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dergisi, 64(1).
Demirtaş, M. (2011). Osmanlı’ya Gelen Kırım ve Kafkasya Göçmenlerinin Sorunları.
Bilig Dergisi, 57.
Eıckelman, F. ve Pıscatorı, J. (1990). Muslim Travellers. Erişim tarihi. 07.04.2015.
https://;o.gl/uvPyZT
Eser, M. ve Kocacık, F. (2010). Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler: Sivas İli Örneği. Journal of
World of Turks, 2(1).
Gide, F. (2011). 1911-1914 Yılları Arasında İstanbul’da Yayınlanan Ğuaze (Rehber) Gazetesi
Işığında Osmanlı Devleti’nde Yaşayan Çerkeslerin Siyasi ve Sosyo-Kültürel Faaliyetleri.
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Nevşehir Üniversitesi.
Gündüz, A. ve Yel, S. (2008). XIX. Yüzyılda Çarlık Rusyası’nın Çerkesleri Sürgün Etmesi ve
Uzunyayla’ya Yerleştirilmeleri (1860-1865). Turkish Studies Journal, 3(4).
Güneş, E. (2013). İç Göç Terörizm İlişkisinde Mersin Örneği. Akademik İncelemeler Dergisi,
8(2).
Kaffed. (2005). Çerkes Sürgünü: 21 Mayıs 1864. Erişim tarihi. 23.06.2015, http://;o.
gl/5edLQi.
Kaffed. (2013). Türkiye Vatandaşıyız Ama Türk Değiliz. Erişim tarihi. 21.06.2015 http://
;o.gl/PB8V56.
Kaffed. (2014). Çerkes Ethem’e Verilen Vatan Haini Sıfatına Tepki. Erişim tarihi. 21.06.2015
http://;o.gl/uAUdkk.
Karataş, Ö. (2013). 19. Yüzyılda Anadolu’da Çerkes Göçmenlerinin İskanları Sırasında
Karşılaştıkları Sorunlar: Uzunyayla Örneği. Karadeniz Araştırmaları Dergisi, 36.
Kaya, A. (2011). Türkiye’de Çerkesler: Diasporada Geleneğin Yeniden İcadı. İstanbul:İstanbul
Bilgi Üniversitesi.
Kocaoğlu, S. (2005). Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
Bağlamında Soykırım Suçu. Ankara Barosu Dergisi, 3.
Kurun Gazetesi. (1935). 27 Ekim 1935. Sayfa:1.
OBKG (2012a). Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri. Cilt:1, Başbakanlık Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü, Yayın Nu:121. İstanbul.
OBKG (2012b). Osmanlı Belgelerinde Kafkas Göçleri. Cilt:2, Başbakanlık Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü, Yayın Nu:122. İstanbul.
Öner, Ç. (2014). Şu Bizim Çerkesler. İstanbul:Can Sanat.
Özkaya, M. ve Taştekin, F. (2002). Kafkasya’da Bitmeyen Sürgün ve Çeçenistan Trajedisi.
24
Tesam Akademi Dergisi / Turkish Journal of Tesam Academy
Kafkas Vakfı Raporları-4, Londra.
Satış, İ. (2012). Kırım Savaşı’ndan Sonra Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler ve Şanlıurfa
Yöresine İskanlar. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 12(1).
Wıerczynska, K. (2008). The Evolution of the Notion of Genocide in the Context of the
Jurisdiction of the National Courts. XXVIII. Polish Yearbook of International Law 2006-2008
Kültür-Edebiyat
Diğer Haberler