СИ БЗЭУ СИ ДУНЕЙ...
bir daha dünyaya gelseydim eğer herşeye yeniden başlardım dolaşırdım yeryüzünü adım adım "ölü diller"i arardım, dağlara taşlara saçılmış eski sözcükleri toplardım. boynumda hamayıl gibi "ha" adım simurg, soyadım anka. gökyüzüne ağardım; kafdağı'nın tepesine konar, küllerimden doğardım. kılavuzum olurdu sosruko-sosrukua- nart. yoldaşım, kanatlı bir at. altımda karadeniz, akdeniz, dicle, fırat, atlantis, mu. arardım kökenimi, soyumu nereli ve kim olduğumu. terkimde hatti, kucağımda hitit, ne yitik zebur ne ahdi atik ne ahdi cedid ne turu sina'da musa, ne çarmıhta isa. damgalar, çivi yazıları, kil tabletler... ve tabula rasa! afrika'dan, asya'dan geçerdim. soluklanırdım mezopotamya da rastlardım nuh'a ağrı dağı'nda. asma bahçelerinde babil'in kan kırmızı şaraplar içerdim, kan izlerini bulurdum kabil'in. mısır'a sürerdim atımı sonra, nil nehri'nde konuk olurdum firavunlara; siris, osiris, ra! seslerin resmini çizerdim duvarlara. do, si, la, sol, fa, mi, re. ve yeni anlamlar biçimlere, üçgen, kare, daire. mavi, sarı, kırmızı vururdum tarihin yüreğine. ah bir tek yitik sözcüğü bulsaydım eğer, çözülürdü dilimdeki düğümler şimdi ne yapsam ne etsem nafile! yabancılaştım artık kendime bile "anadili giysisiymiş insanın" susa susa ben dilimi yitirdim başka dillerden sözcükler giydim. şimdi ben kırk odalı bir handa kırk yamalı bir yorgan şimdi ben arapça anlayan latince yazıp, türkçe konuşan bir pagan: anadilini unutup yadırgı dillere tapan. bağışla beni baba, bağışla anayurdum! adige gibi yaşamıyorum ama, artık adigece düşünüyorum. anadilimi örtün üstüme, anadilimi örtün! çıplağım; üşüyorum. çetin öner