BİR MANİFESTO HİKAYESİ

#380 Ekleme Tarihi 21/04/2012 01:12:02
21 Nisan 2012 Aslında sizin kendi dışınızdaki insanları kabul ediş tarzınızla bakmak gerekirse, “polemiklere gerek duymadığım için” diyeyim manifesto olarak yazdığınız makalenin o kadar tutarlı olmadığının farkındalığını biliyor olduğunuzu düşünüyordum. Zira beni bu düşünceye iten düşünce; belgelerin diline hakim olmanız, her şeyi ciddi anlamda süzebileceğinize olan inancımdı. Sizi destekleyen çevrelerin makalelerinizin alt yorumlarında yazdığı gibi; “bizim cephemizdekilerin seviyesinin sizi anlamayacağına” veya “ diaspora da böyle dolu dolu makale yazan yok” düşüncenize, yine veya o dolu dolu makalelerinizden algıladığım derinlemesine sorgulama yeteneğinize olan inancımdı. ”Bakmak Görmek” adını verecek kadar ısrarla gözümüzü açma çabalarınız da bunda etkili oldu aslında ve ben kendi adıma sayenizde gözümü açtım. Bu anlamda teşekkürler. Ama bu yorumu yazmamdaki asıl etken arkadaşlarınızdan birinin Soçi 2014 olimpiyatları özelinde verdiği mini konferansda nerdeyse bir Forum propagandası yaparken araya sıkıştırarak söylediği “Biz Çerkesya manifestosu yazdık nedir ne değildir belirttik” gibi bir cümlesiydi. https://youtu.be/MVHQSoH158I bu video6:05 zamanlamasında. Anlaşılıyor ki siz manifesto adıyla yazdığınız bu makaleyi referans olarak alıyorsunuz. Bu kendi yazdığı kitabı yine kendi yazdığı makaleye referans gösteren akademisyenleri hatırlattı her nedense. Ve aşağıdaki videoyu, yani görseli, algı yanılsamasının yazı ile yapıldığını düşündüğüm için bu yoruma ekliyorum çünkü eleştirimin ve yapıldığına inandığım şeyin daha belirgin anlaşılmasını istiyorum. Parçalı şekillerin, periyodik, düz ve kendi içinde tutarlı olan otoriter simetriye dayalı uyarılarla nasıl farklı algılandığını izleyin; https://www.facebook.com/profile.php?id=100002209188689#!/photo.php?v=1655633144909&fb_source=message Manifestonuzun Soykırım ve Sürgün Tarihçesi adlı giriş bölümünüzde şöyle bir ifade var arkadaşlar: ”Doğu Kafkasya'nın 1859'da tamamen işgal edilmesinin ardından savaşın ağırlık merkezini tamamen Batı Çerkesya'ya kaydıran Rus orduları….” Sizinde dediğiniz gibi, biz sizden cahil ve 40 yaş üstü bir grubuz. Bu anlamda yeni bilgilere ulaşamamış olabiliriz. Yeni standartlarda Kafkasya’nın doğusu varken aynı Kafkasya’nın diğer tarafı Çerkesya’nın batısı mı oluyor? Anlamadığım şey Kafkasya=Çerkesya mıdır yoksa bu coğrafyanın ortası mı yoktur? Başka bir mantıkla Kafkasya’nın batısıyla Çerkesya’nın doğusu bu savaşta nerdeydi gibi abuk bir soru üretme hakkım varmıdır?Yoksa bu bilinç altlarına kazınmaya çalışılan bir akıl oyununun giriş cümlesi mi? Yine aynı başlık altında bir alıntı: “Temellerini 1807 yılında Kalubat Yikoua Şupako'nun attığı Çerkesya Meclisi, savaşın merkezinin değişmesiyle 1861'de Xase merkezini Soçi'ye taşıyarak tüm dünyaya direnişin sürdüğünü ve bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmediklerini ilan etti.” Bu başkent taşınması sizinde göndermelerinizden anlaşılan savaşın mecburiyetlerinden gerçekleşmişti. Zira 2-3 cümle ilerde diyorsunuz “Çerkesya Devleti'nin son başkenti Soçi'de”.Yani savaşa devam edebilmek ve direnç noktasını kaybetmemek adına savaşın gerektiği taktiksel bir değişiklik olan son başkent Soçi. Şimdiye kadar bunu açıkladıktan sonra finalde diyorsunuz ki; “Dünyanın ancak izlemekle yetindiği bu soykırımın ardından Çerkesya'nın başkenti Soçi'de sağ kalanların sayısı Rusya'nın kendi kayıtlarına göre, ancak 98 kişiydi.” Yani direkt ve orijinal başkent edasıyla bir vurgu yapıyorsunuz. İnanmıyacaksınız ama söyleyim, Soçi’nin başkent olup olmaması değil takıldığım nokta. İlk girişte olduğu gibi ve hatta tüm yazıda olduğu gibi uygulanan bir süreçle işletmişsiniz manifesto adlı makalenizin yazımını. Tüm olayları makale boyunca genelden ele almaya başlıyorsunuz. Evrensel değerlerden ve olayın dışından objektif bakıyormuş mantığıyla başlıyor ve bunu bilinçlere yedirdikten sonra duygusal göndermelerle bilinç altına istediğiniz mesajları belli aralıklarla gönderiyor sonundaysa varmak istediğiniz noktaya doğru hazırladığınız okuyucu düşüncesine “işte budur” deyip noktayı koyuyorsunuz. Bu süreçler tüm makaleniz boyunca var. Bu yüzden itirazımı baştan yapıyorum. Diğer yandan mesela Çerkesya’nın ilk başkenti Anapa dır yanlış bilmiyorsam. Anapa Çerkes Rus savaşlarında önemli nüvelerdendir. Ama bunun önemi yoktur, zira varılmak istenen yer Soçidir ve bahsettiğim konferans videosunda da, yazınızda da ilerledikçe göreceğimiz şekilde, okuyucu mantığını kendinizce güç kabul ettiğiniz olimpiyat karşıtı örgütlenmeye kilitlemeye yönelik birinci basamak hazırladığınız söylemlerinize baştan itiraz ediyorum sadece. Diğer yandan yazının ilk girişinden itibaren başladığınız ve bizimde Çerkesya’nın ulus devlet olma beklentimizin ön eleştirisi olarak insanların bilinç düzeyindeki algılarını uyarmak anlamındaki ulus devlet söyleminize cevaben şunu söylemek istiyorum. Sayın Schamis Hatko nun dediğine katılıyorum.Ulus devlet değildir çöken faşist devlettir. Bu itirazımdan sonra tekrar parlel süreçlerle oluşturmaya çalıştığınız bilinç düzeyi uyarılarınızı tekrarlayarak bu göndermelerinizi yine aynı yöntemle yani duygusal bağlamlarla birleştirerek insanların bilinç altına sabitlemek gayretiyle şunu söylüyorsunuz; “Bilişim ve etkileşim süreçlerinin, ulus-devlet'in tekelinden çıktığı ve ulus-devletlerin ideolojilerini yasladığı yalanların toplumlar nezdinde inandırıcılığını yitirdiği yeni bir çağın arefesindeyiz.” Peki basit bir soru sorabilirmiyim? Bize asimilasyon uygulayan ve bir ulus devlet olan Türkiye için neler yaptınız yada söylediniz. Örnek bir yazınız makaleniz tavrınız yada organizasyonunuz var mı? Yine bu ulus devlet bilinç düzeyimizi bilinç altımıza göndermeye çalışırken sanırım bir mantık hatası yaptınız. Sürgün ve soykırım süreçlerini anlattığınız alt başlıkta sürekli olarak mücadele edilenin Rusya olduğunu söylüyorsunuz ve ne çardan nede Rusya’nın o dönem bir imparatorluk olduğundan ve ulus devlet olmadığından bahsetmiyorsunuz. Anlıyorum ve hak veriyorum buna. Zira şimdiki Rusya benim içinde imparatorluğunun mirası üzerinde seve seve oturmaktadır.Ama hata şurda bence; ”Ruslar tarafından Osmanlı'ya gönderilmek üzere Çerkesya kıyılarındaki toplama kamplarına konulan Çerkesler…” Aynı mantıkla karşı tarafında Türkiye olması gerekmiyor mu.Türkiye Osmanlı mirasına sahip çıkmıyor mu yoksa? Dedim ya orta yaşlı ve çok zeki değilim arkadaşlar.”Reddi Miras” yapmadığı sürece bir devlet bir önceki çağ yapılanmasında var olan devletin devamıdır.O halde neden Türkiye değil. Bakmak ve görmek deyince bize sahip çıkan bir Osmanlı sıcaklığını yaşamamız ama asimile olmaya başladığımız onun mirascısı olan ülkeyi görmezden gelmemiz mi gerekiyor yoksa? Bu yüzden mi fazlaca eleştiriniz yok başka ulus devletlere? Oysa işlettiğiniz bu mantıkta süreciniz şu şekilde devam ediyor: ”Çerkesleri bu defa da imparatorluğun dağılmasıyla ortaya çıkan ulus-devletlerin baskısı karşıladı”. Yine birileri kurtuldu sanırım bu hengamede. Ve yine Çerkesya adına beklentimiz olan yönetim sisteminin tu kaka oluşunun bilinç altlarına yaptığınız göndermesi devam ediyor: ”Ağır kültürel erezyonun yanı sıra, ideolojik kamplaşmalarla birbirinden koparılan halk, parçası oldukları ulus-devlet dışında kendilerini evrensel bir düzeyde tanımlama kabiliyetini yitirdi” Ve diğer paragraflarınızda bu bombardıman belli aralıklarla devam edecek makaleniz ilerledikçe. Aynı bölümün sonlarında bir cümle “.Dünya, üzeri küllenmek istenen pek çok kimliğin canlandığına ve pek çok yeni kimliğin arz-ı endam ettiğine tanıklık ediyor. Çerkesler de bu kimlik çeşitlenmesi içinde yerlerini almak üzere omuz omuza vererek kendilerini yeniden tanımlama mücadelesini başlatıyorlar.” Aklımızın bir köşesinde yerleşiyor aslında sizin evrensel değerlerle olaya yaklaşıp kimlik çeşitlemesine uzak kalmadığınız. Ama sizin deyiminizle arz-ı endam eden Adiğe kimliğine, çeşit olarak hiçte esnek bakmayacaksınız nedense. Sonrasında Çerkesi tanımlamaya başlıyorsunuz. Çerkes kimdir? Başlangıçtan bir cümle sadece ; “SSCB döneminde uygulanan toplum mühendisliğiyle Kafkasya'daki kimlikler ve siyasi terminoloji baştan tasarlanmış, bu tasarıma uygun siyasi yapılar kurulmuştur.” Sizce toplum mühendisliği uygulayan ve adı verilmeye cesaret edilen başka ülke yokmudur? SSCB hayranı da değilim merak etmeyin. Sadece insanları ortak düşmanımız noktasında kilitleyen ve uğraşılması gereken bir hedef koyarak,duygusal şartlanmamıza zemin hazırlayan söyleminize karşı çıkıyorum. Belli bir hedefe yönlendirilmiş ve duygusal algıları sürekli uyarılmış bir bilinç artık mantık çizgisinden çıkar ve bilinç altını her türlü gönderiye hazır hale getirir. Artık o bilinç altına periyodik olarak ne gönderirseniz alır ve sabitler. Bunu yapmanıza itiraz ediyorum. Son yıllarda tartışılan Çerkes kimdir tartışmasına dönmek değil derdim ama sizin ifadelerinizi kullanıyorum açıkcası; ”Hala bir çok etkene bağlı olarak evrilmeye devam eden Çerkes kimliğinin dün ve bugün temel demografik nüvesini Adige halkı oluşturmaktadır” Okuyanlardan şunu yapmalarını istiyorum “nüve” ne demektir baksınlar sözlüklere. Ve bilinç düzeylerinin ayarını tekrar mantıklı olmaya dönüştürüp yapılacak duygusal söylemlere kapatsınlar lütfen. Devam edelim; ”Çerkes, aynı zamanda çok etnili bir kimlik olması dolayısıyla etno-milliyetçi bir paradigma ile ele alındığında toplumu parçalamanın bir aracı haline gelmektedir” Sadece şunu sormak istiyorum? Bu söylem üst kimlik algısının kabul gördüğü bir ulus devlet söylemi değil midir? Bilinç altlarımıza kazınmaya çalışılan şu tü kaka ulus devletin bir söylemi ve bakış açısı değil midir bu ifade? Değildir diyorsanız sizin bildiğiniz cahilliğime ve orta yaşlılığıma verin lütfen ama eğer öyleyse zihinlerimizle neden oynamaya çalışıyorsunuz? “Bugün, Çerkes kimliği ile tanımlanan etnik grupların kimler olduğu ya da ileride kimler olacağı sorusundan çok kimliğin içinde bulunduğu dönüşümün nasıl bir siyasi yönelimi olacağı, daha doğrusu kimliğin üzerine nasıl bir paradigma kurulacağı önemlidir” Bu ne demektir? İlerde kimlerin Çerkes olacağı.mantığı nedir? Yada korkulan şey aslında şimdiden bilinç düzeylerinden yakalayıp bilinç altlarını yakmaya çalıştığınız Çerkeslerin bu ifade de olduğu gibi siyasi yönelimlerinin kontrolümüdür bütün çaba? “Ayrıca kimlik değişken doğası ile o kimliği sahiplenen toplumun yasadığı ülkeye özgü siyasi faktörler tarafından da şekillendirilir” Yani size ait bu ifadeye bakarsak Türkiye’nin de Rusya’nın da kimlikleri şekillendirmesi doğal süreçlerdir. Bunu yadırgamıyorum. Doğaldır, eğer siyaset sizin elinizdeki güç değilse. Ama o zaman Rusya yada SSCB nin yada her neyse sizin zihninizdeki algı, Çerkes kimliğini şekillendirmesi de doğal mıdır? Eğer doğalsa bu coğrafyada doğal kabul edilen neden o coğrafyada kötüdür? Dedim ya hiç bir şeyin avukatı değilim.Sadece bu mantık oyunlarına tahammül edemiyorum sadece. Maddelerinizden ikisi; Çerkes halkının üzerinde bir gün yeniden hür iradesiyle yaşama arzusu içinde olduğu Çerkesya, Nüvesini Adiğeler’in oluşturduğu bir Çerkes tanımını kendinizce açıklamaya çalıştıktan sonra bunu söylüyorsanız ama benim anladığım şu ki; tüm Kuzey Kafkasya halkları sadece Çerkesya’da yaşayacak.Kafkasya’nın kalanında kim yaşamalı o halde. Ama bir sonraki madde de şu var; Çerkesler'e, ve Çerkeslerle dayanışma ve birlik içinde yaşama arzusu taşıyan halkların tümüne ortak bir yaşam alanı sunan Kafkasya. Üstadım Kuzey Kafkasyalı herkes Çerkes ise ve Çerkesya’da yaşayacaksa ama Çerkeslerle dayanışma içinde Kafkasya’da yaşayacak olanlar kimler inan anlamadım burasını. Bütün Kafkasya Çerkes ise ve bize her yer Kafkasya ise neden Çerkesler diğer madde de sadece Çerkesya’da yaşasın? ‘’Hiç bir kimliğin bir diğeri üzerinde hak iddia etmediği bir dünya mücadelesidir.’’ Sadece merak ediyorum; Kafkasyalılık üst kimliği de bir kimlik değil midir? Yoksa Kafkasyalılık üst kimliği başkasına kabul ettirmeye çalışmak hak iddia etmek sınıfında bir tavır değil midir? Makalenizden bir alt başlık; Çerkesya Neresidir? Aslında bunu yazma hakkını sanırım kendi kendinize red ediyorsunuz ama yinede yazıyorsunuz. Reddinizi de sayfanızda paylaştığınız bir makaleye dayandırıyorum: Milliyetler politikası şu üç unsura dayanır: 1. 19. Yüzyıl antropolojisi ve Marksist anlayışın mirası olan, sonradan Sovyet etnografya ekolü olarak adlandırabileceğimiz yaklaşım tarafından sistemleştirilen bir “halk” kavramlaştırmasından hareketle Stalin tarafından geliştirilen bir kuramsal bütün; 2. Toprağa bağlı kılmaya ve dilin statüsüne dayanan idari ve siyasal bir sınıflandırma; 3. İlk iki ilkeyle ilgisi olmayan, ama onların terminolojisi içinde biçimlenen siyasal ve stratejik bir mantıktan hareketle, insan topluluklarının ve toprakların gerçekten de bölünüp birbirinden ayrılması `2` (Reddi Miras ve Etnisite) “Çerkes halkının kesintiye uğramış tarihsel belleğinde Çerkesya, uğrunda 1.5 milyona yakın Çerkesin katledildiği yaşam alanının kendisidir. Bugün Kabardey-Balkar, Adigey ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetler'inde 3 ayrı birimde yer alan toprakların yanı sıra, bütün bir kıyı boyu ve tarihi başkent Soçi, Çerkesya'nın parçasıdır.” Soçinin başkent olması yada tarihimizde olmasıyla hiçbir derdim yok ama Bahsettiğim video’da ve yazının devamında insanları bizden başka çözümü yok noktasına götürmeye çalıştığınız ve bileşeni olduğunuz No Soçi insiyatifine hazırlayan ara uyarıcınıza dikkat çekmek istiyorum sadece. “Çerkesya'nın sınırlarını coğrafi tanımlardan ibaret tarihsel haritalar değil, Çerkesler'in Kafkasya'da kardeş halklarla birlikte ve barış içinde yaşama arzusu belirleyecektir.” Merak ettim, nereden çıkardınız bizim başka halklarla yaşamak istemediğimizi? Yine bu mantıkla Adiğeler’de Çeçenistan’ın,Osetya’nın yada ne biliyim Abhazya’nın sınırlarını belirlemede etken faktör olacak mıdır? Madem Çerkes halkının nüvesiyiz, veriyormusunuz bu hakkı bize de? Bence bir türlü netleştirmediğiniz Çarlık, SSCB yada Rusya faktörünün uyguladığı kolonyalist ve asimile politikalarla Rus kimliğini kabullenmiş ama aslen Kuzey Kafkasyalı gruplarda; biz Rusya ya bağlanmak istiyoruz derse, sınırları belirlemede buda etkin olacak mıdır, bu anlamda? “Çerkesya mücadelesi, yine Kafkasya'da Rusya'nın yarattığı toprak ve yönetimde egemenlik çatışmalarından biri olan Karaçay ve Çerkes gerginliğini körükleyecek bir dinamik olmaktan çıkarılacaktır “ Bunu anlıyorum ama bağdaştıramadığım şey, sizin ön plandaki bir arkadaşınızın Ufuk Tavkul konferanslarında tüm Kafkasya’yı dilinden egmenliğine kadar nerdeyse tamamen Türkleştiren mantığına ve buna dayanarak oluşturduğu Çerkesya kurulursa iç savaş çıkar tehdidine neden sessiz kaldınız? Tüm Çerkesya coğrafyasının Türkçe lehçesi konuştuğunu açıklamasını istediğiniz soruyu nasıl anlamlandırıyorsunuz? Evet tüm Kafkasya Türk ve Karaçay hakimiyetindeydi bu yüzden iç savaş çıkarırız göndermelerine karşı neden her zaman söylediğiniz gibi “muhatabının karşısında” itiraz etmediniz. “İnsanı merkeze alan bir bakış açısıyla, yaşam alanlarına ve siyasi egemenliğe gösterilecek saygıyla Çerkesya mücadelesi, Karaçay halkının da özgür ve egemen bir gelecek arayışını destekleyecek bir nitelikte dayanışma içinde gerçekleştirilecektir. Çerkesler, bölge halkları arasında çıkar sahiplerini provake ederek yaşatılan suni gerilimlerin karşısında duracak ve Çerkesya mücadelesini çatışmanın değil, halkların hür iradelerini destekleyecek bir mücadele perspektifi içinde sürdürecektir.” Başka bir bakış açısıyla makale boyunca bize hissettirmeye çalıştığınız evrensel bilincin samimiyetine inanarak soruyorum bunu; Çerkesya oluşursa tek ve tek sorun çıkaracak yada yumuşatarak söylemek gerekirse sorun yaşayacak halk Karaçay halkı mıdır? Diğer var olan halklar evren dışımıdır bu anlamda? Ve devam ediyoruz: ”Çerkesler, bölge halkları arasında çıkar sahiplerini provake ederek yaşatılan suni gerilimlerin karşısında duracak ve Çerkesya mücadelesini çatışmanın değil, halkların hür iradelerini destekleyecek bir mücadele perspektifi içinde sürdürecektir.” Buradan şunu mu anlamalıyız, Ufuk hocaya ait teoriler sizin için suni değil aksine bir gerçek. Bu paragrafa son itirazım ise bir arkadaşımızın sizin sayfalardan yazdığı makalenin başlığı; ‘’Coğrafya Kaderdir.’’ Mücadele Perspektifi Özgürlük “Rusya'nın Çerkesler'e yaşattığı acıyı unutmak veya yaşananları telafi etmek mümkün değil. Ancak mücadeleye yön veren duygu, kin veya nefret değil, Çerkesler'in kendi ülkelerinde, kendi iradeleriyle özgürce yaşayabileceği bir toplum özlemidir.” Ne güzel bir ifade, ama anlamadığım, düşmanınıza bile kin ve nefret beklemezken ki inanın bunun olması bence de saçmalıktır. Adiğelerin Çerkesya tavrını yanlış bulsanız da, bize karşı nefretinizin nedeni nedir? Ama tüm bu evrensel duygular taşan cümlelerden sonra insanların ortak birikimlerine gönderme yaparak düşmanı hedef göstermeye çalışan söylemlere devam etmenin anlamı nedir? “Bugün Çerkesler'i öfkeyle ve sıkılı yumruklarla Rus elçilikleri karşısında dikilmeye zorlayan Rusya'nın asırlardır sürdürdüğü kolonizasyon politikasının halen devam ediyor olmasıdır. Yüzelli yıl önce bir ülkeyi baştan başa soykırımla talan eden zihniyette en ufak bir değişiklik söz konusu değildir. Çerkesler, Çeçenya'da gerçekleşen katliamları, bütün bir Kafkasya'ya yayılmış provokasyonları ve faili meçhulleri, kardeşi kardeşe kırdırmak için atılmış her bir adımı, tarihsel bir politikanın devamı niteliğinde görmektedir” Sanırım akıl oyunlarının sonu gelmeyecek bu makalede: ”Çerkesler'in dün olduğu gibi bugün de bu zihniyetin karşısında boyun eğmeye niyeti yok çünkü: Başı dik bir halk, hiçbir savaşta yenilmez ama üstte Çerkesler, Çerkesya'nın sınırlarını tarif ederken belli bir tarihsel döneme ait verilerden öte, yaşam alanlarına bağlılık duygusu, varolma hakkı ve kardeş Kafkasya halklarının iradelerini esas alır.” Biz Çerkes adı altında tekleşmiş bir halk mıyız, yoksa Kafkasya ya ait halklar mıyız? Ne olur karar verin. Zira Çerkes kimdir de şunu söylemiştiniz “Çerkes, siyasi bir kimlik olarak bütün bölge halklarını etkilemektedir.” Makale boyunca bilinçlerimizi sürekli arafda bırakıyorsunuz ve bunu hissetmememiz için ortak düşmana yönlendiriyor ya da ortak acılara gönderme yapıyorsunuz. Yeni başlığımız: Evrensellik “Dünya'nın ulus-devletlerle tanıştığı bir dönemde Çerkesler soykırımla tanıştılar.” Dönem göndermesi üzerinden bir bilinç oyunu daha istermisiniz? Dönem doğrudur ulus ortaya çıkmaya başladığı dönemdir ama Rusya da, Türkiye’de hala imparatorluk ve Çarlık süreçlerindeydi. Soykırımın sorumlusu da, dolaylı olarak adına savaş veriyormuş konumunda olduğumuz Osmanlı’da ulus devlet değildi. Ulus devlet avukatı değilim ısrarla ifade ediyorum. Sadece bu mantık oyunlarına itiraz ediyorum.Ve bir sonraki satırda bu yanlış başka bir yanlışla doğrulanmaya çalışılıyor. “Ve sürgünle çok geniş bir coğrafyaya yayılan Çerkes halkı, farklı ulus-devlet süreçlerine hapsoldular. Bu ifadeye neden zaman sınırı koymadınız merak ettim? Oysa yurtseverler diyor ki; ’’ulus değil faşist devlet yok oldu’’ Ama gelin görün ki, olmasını istediğimiz Çerkesya’nın yönetim idealinin kötü oluşu illaki zihinlere kazınacak. “Soykırım sonrası acı deneyimden çıkarılan ders, ulusal çıkarlarla şekillenen bir dünyanın karşısında ortak insanlık değerlerinin hakim olduğu bir siyasi mücadele anlayışının yükseltilmesi gerektiğidir” Buradan şunu mu anlamalıyız? tüm ulus kimlikler yada ulusal değerler yok sayılmalı yada ön plana çıkarılmamalıdır? Bu gerçekleşecekse bende desteklerim. İçinde bizimde katkılarımızın olduğu sınıfsız ve evrensel bir insan değeri yani, bunu anlıyorum da buraya kadar neden uğraştınız Çerkesya, Kafkasya, Çerkes konularıyla? Yada farklı bir bakış açısıyla,sosyolojik süreçlerini yaşamadan bir halkı nasıl evrenselleştirmeyi düşünüyorsunuz? Eğitim şart yöntemiyle mi? Bu eğitimi de şimdiye kadar sürekli itiraz ettiğim bu mantıkla mı vermeyi düşünüyorsunuz? Dayanışma Bilinci ‘’Farklı dil ve kültür alanları ve farklı tarihsel süreçlerin yanı sıra ortak pek çok kültürel ve politik öğeyi de bünyesinde bulunduran Kuzey Kafkasya halkları, Çerkesler'in dayanışma listesinin başında yer almaktadır. Ortak örgütlenmeler ve platformlarla yükseltilecek ortak mücadele Kafkasya'nın tüm halklarının hür iradeleriyle kendi kaderlerini tayin hakkını ve kültür alanlarının korunmasını destekleyecek bir nitelikte olacaktır.” Halk mıyız halklar mıyız tek ulus muyuz neyiz? Hala Arafdayız “Çerkesler, tecrübe ettikleri acı deneyimlerin neticesi olarak dünyanın neresinde olursa olsun baskı ve sindirmeyle karşı karşıya kalan her halkın yanında olmayı, özgürlük yönünde gösterilen tüm iradeleri desteklemeyi ve insanlığın iyi yaşam arayışına yönelen tüm halklarla dayanışma içinde olmayı vicdani birer sorumluluk olarak görür” Kabul ediyorum. Keşke bizi öz savunma konumuna zorlayan şu çevrelenmiş hayatın kuralları farklı olsa da gerçek bilinçaltlarımız ortaya çıksa. Ve evrensel insani değerlerle yaşayabilsek ama bu kadar iddialı olabilmek adına neden sadece Kafkasya ile ilgileniyorsunuz anlamadım. Yada Dünya halklarıyla nasıl bir dayanışma içerisindesiniz bu anlamda? Fark etmediysem affola, ama eğer buda bize uyguladığınız yatay söylemle masumlaşma göndermelerinin bir aracıysa bunu kabul etmek mantıksızlık olur. Etkin Diaspora Mücadelesi: “Ve her bir Çerkes, Çerkesya ve Kafkasya'da hala süren olumsuzluklar karşısında, vatandaşı olduğu devletin tutumu konusunda sorumluluk sahibidir” Hala ne olduğumuz net değil, diğer yandan bize bir yön verin, en azından bu coğrafyada hangi devletin tutumunda sorumluluk sahibiyiz.Osmanlının mı? “Hükümetler üzerinde baskı grupları oluşturacak” Oysa birkaç cümle sonra şununla karşılaşacağız; “Tanınma sürecinde başvurulacak öncelikli adres ise hala ulusal çıkarlarla birbirini köşeye sıkıştırma derdinde olan parlementolar degil, insanlığın ortak vicdanıdır” “Bugüne dek, 21 mayıs ve Soçi olimpiyatlarına yönelik farklı ülkelerden diaspora örgütlerinin katılımıyla oluşturulan uluslararası inisiyatif küresel bir mücadele hattı oluşturulacaktır” Ve yine May 21 ve Soçi muhalefetinin olmazsa olmaz tek çözüm olduğunu iknaya yönelik paralel bir uyarı daha ; Soykırım'ın Tanınması Mücadelesi: ” Farklı ülkelere yayılmış Çerkesya halkı, içinde bulunduğu durumu anlamak, kendilerini tanımlamak için soykırım gerçeğini her şeyden ve herkesten önce kendisi anlamlandıracaktır” Sizinde belirttiğiniz gibi Çerkes halkının “nüvesi” olan bizler bu tanımlamayı yapmaya çalışıyor ve kendisini anlamlandırmaya çalışıyoruz. O halde problem nedir? Bunu sizin istediğiniz üst kimlik altında ve sizin kurallarınızla yapmamak mı? Bu problem oluyorsa düşmanından bile nefret etmemeye dayalı evrensel bakış açınızda bizi nerede konumlandırdınız? “Soykırımın tanıtılması kampanyasının görece kısa geçmişine rağmen kazandığı uluslararası nitelik, şimdiden başta ABD ve Gürcistan olmak üzere bölgede Rusya'yla ihtilaf içinde olan devletlerce malzeme haline getirilmek istenmektedir. Halkların vicdanını hedef alan bu mücadele hiç bir şekilde çıkar gruplarının manipülasyonuna terk edilmeyecektir. Vicdan pazarlık alanı değildir!” ABD ve Gürcistan Rusya ile ihtilaf içindemi? O zaman olmasınlar. Rusya’da rahat davransın bu mantıkla.Bu durum tespiti olmayan ve gönderme yaptığınız ABD- Gürcistan suçlamanızı kabul etmeyerek başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Bu konunun vicdanı budur doğrusuda bizim dediğimizdir diyorsunuz ve bu inadı vicdanınız olarak ilan ediyorsunuz Anlıyorum ve kabul ediyorum, sizin vicdan ölçünüz bu olabilir. Peki sonunda; “Vicdan pazarlık alanı değildir!” diyerek evrensel insan vicdanını kendinizle bağdaştırıyorsunuz, bu haklı ve doğru bir tutumudur? Evrensel insan vicdanı sadece size mi bağımlıdır. O sizin vicdanınız. Doğrudur ki vicdanlar pazarlık malzemesi edilemez.O halde şu 21 Mayıs süreçlerinde yaşadıklarımızı ve kendi tutumunuzu nerde konumlandırıyorsunuz? Mükemmelliyetçilik sınırları içindeve dokunulmazlık zırhında mısınız? Çerkesya Diasporası ve Rusya: “Aracılara başvurmaksızın izlenecek bu sürece katılım koşulları hiçbir çıkar grubunun manipülasyonuna mahal bırakmaksızın, Çerkesler'in kendi öz dinamikleriyle gerçekleştirilecektir’’ Burada Adiğelerin Çerkesya’yı istemesindeki problem nedir? Kendi cümlelerinizle sınırlarınızı çizdiğiniz Çerkesya’da ve kendi cümlelerinizle nüvelerini belirttiğiniz Çerkesler olarak aracıları istemiyoruz. Manipülasyon yapılmasını da istemiyoruz ve öz dinamiklerimizi harekete geçiriyoruz. Demek ki uzlaşıyoruz bu noktada. Bu arada Çerkesya’nın sınırlarını kimlerin nasıl belirleyeceği konusundaki fikrinizi de tekrar hatırlatmak isterim. “Çerkesler, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyma yolunda verecekleri bu mücadelede, her türlü sulandırma çabası veya sahte vaatlerle diasporayı geciktirme oyunlarının karşısında duracaktır” Prizmasından baktığınız Kafkasya gerçeği sanırım çok kıvamlı ve sulandırılmamış bir bakış açısı oluyor bu anlamda zira o teorilerin sahibine hiçbir şekilde ve “muhatabının karşısında “ itiraz belirtmediniz. Ama gerçekten merak ediyorum bir gün açıklarmısınız, sahte olmayan en gerçekçi Bağımsız Birleşik Kafkasya nasıl olacak? Böyle bir iddianız yoksa neden bu iddiaları savunanlarla bileşenler oluşturuyorsunuz? Olimpiyat meselesi : 2014 Soçi Kış Olimpiyatları.. Şimdiye dek 21 mayıs protestoları…”.ifadeleriniz bile bizim bilinç altımıza kendi tek adreslerinizi kazımaya yönelik” Evet kamuoyuna ve bilinç altına sürekli mesajlar gönderiyorsunuz. “Şimdiye dek 21 mayıs protestoları üzerinden yürütülen bu kampanya bundan sonra süreklilik kazanarak dünya kamuoyuna sürekli mesajlar gönderecek şekilde kurgulanacaktır” Sonuçta gelinen noktada da şunu diyeceksiniz herhalde; ‘’Tek adres May 21 ve No Sochi oluşumlarıdır gerisi yalan.’’ Sonuç Yerine: “300 yıllık bir savaş ve soykırım sonucunda oluşan Kafkas diasporasının verdiği varoluş ve özgürlük mücadelesinin temel dinamiği olarak gördüğümüz Çerkesya mücadelesinin ana hatları, yayınladığımız bu manifestoyla tarif edilmiştir. “ Başından beri itirazlarımı dile getirmeye çalıştığım tarifiniz bumudur? Yazdık sahiplendik bitti. Neye göre kime göre hangi yetkiyle. Madem Çerkes halkı evrenseldi neden kimseyle ortaklaşmıyorsunuz bunu. “Bugüne dek Kafkasya'da, işgal ve savaşlara, muhaliflere yönelik cinayet ve sindirmelere karşı harekete geçen Çerkes diasporası için ortaya koyduğumuz bu mücadele perspektifini hiç bir müdahale ve manipülasyona yer bırakmaksızın savunmak azmi içindeyiz.” İşte varılan ve istenen nokta budur; Manifestosunu bile yazdık, insanlık vicdanı biziz ve bizden başka kurtuluş yoktur. Olur. Çerkesya’nın yada Kafkasya’nın tapusunu da istermisiniz? Çerkes Diasporası'na çağrımızdır: “2014 Soçi olimpiyatlarına dek sürdüreceğimiz bu örgütlenme planı ve dava çağrımız etrafında kenetlenelim ve mücadele bayrağını birlikte yükseltelim. Tarihsel davamızın devamı niteliğinde gördüğümüz bu mücadeleyle, artık irademiz üzerine oynanan oyunların, çıkar gruplarının yönlendirme çabalarının, parçası olmadığımız tarih dayatmalarının, benimsemediğimiz halde bizlere dayatılan kimliklerin karşısına dikilmenin zamanıdır” İnanın çok doğru söylüyorsunuz. İrademiz üzerinde oynanan oyunların, Çerkesya’yı ve Kafkasyayı topyekun başka bir dilin ve yönetimin hegemonyasında gösteren çıkar gruplarına bu sefer cesaret edelim ve itiraz edelim. Ama yine bilinç altlarımıza ‘’No Sochi’’ yi kazımayı unutmamışsınız. “Varolma mücadelemizin bir parçası olarak gördüğümüz tarihsel bilincimizi ve kendi geleceğimizi kendi irademizle şekillendirme azmimizi anlattığımız bu manifesto etrafında birleşip tüm dünyaya haykıralım” Bu kendiniz kimdir? Yani etrafında toplanmamızı istediğiniz bu manifestoyu yazdıran irade? Kafkas Disaporası'na Çağrımızdır: “Bugüne dek yükselttiğimiz Çeçenya, Abhazya ve Osetya bayraklarının yanında artık Çerkesya bayrağını yükseltmenin zamanı gelmiştir. Sizleri, bugüne dek verdiğiniz her kavgada yanınızda durmakta tereddüt etmeyen, bayrağınızı sizin kadar coşkuyla yükselten Çerkesya halkının bayrağı etrafında toplanmaya davet ediyoruz.” Yani “artık” öylemi? Neden artık ve neden daha önce değildi? Bir anlamı varmı bu “artık yükseltme talebinizin? “ Özgür ve bağımsız bir Kafkasya adına yürüttüğümüz mücadelemizin bir parçası olarak gördüğümüz Çerkesya mücadelesi, ortak geleceğimizi birlikte yaratmanın teminatıdır. Hiç bir kimliğin bir diğeri üzerine hak iddia etmediği bir Kafkasya mücadelesi için hep birlikte haykıralım: Birleşmiş Bir Halk Yenilmez!” Tüm Çerkesya Çerkes açıklamalarınızın paralelinde zihinlerimize gönderdiğiniz Kafkasya brileşik üst kimliğinin başka dalgasını da unutmadan periyodik olarak göndermişsiniz yine. Ama asıl sormak istediğim sloganınızın içeriği; ‘’Birleşmiş Bir Halk Yenilmez’’ halkmıyız halklarmıyız nolur karar verin? Yada makale boyunca sürüklediğiniz önce bilinç düzeyi, sonra paralel ve eş zamanlı uyarılarla neredeyse bilinç altımıza gönderme yönteminin sonunda, uygulanan her şeyi istenen noktada sloganlaştırmayı artık yapmayın. Yapacaksanız da ‘’evrensel vicdanda’’ yaptığınız gibi evrensel sloganlarıda fikirlerinize kimliklemeyin. O sizin bakış açınızdır. Dünya Muhaliflerine çağrımızdır: “Sizleri, yaşadığımız her yerde haksızlıklara karşı artık sesini daha sık daha yoğun duyacağınız bu halkın mücadelesi ve perspektifini anlamaya ve destek olmaya davet ediyoruz.” Bu mantık silsilesiylemi arkadaşlar? “İşgal ve soykırımların, sömürünün ve adaletsizliğin hala devam ettiği bir dünyayı değiştirmek için verdiğiniz bu mücadelede artık bizleri de yanınızda göreceksiniz.” Yine bir “artık”.Neden artık.Neden şimdi? Bu zamanlamanın hikmeti var mıdır? Madem Çerkesya bayrağını yükseltmeyide ,mücadeleyide artık bundan sonra yapacaksınız, nolur gelip tüm mücadeleye ve fikirlere çökmeyin. ”Biz” kavramını “artık” sadece kendiniz olmaktan çıkarın. Evrensel,insani,bilim,felsefe yada benzer değerler adına. Tüm eleştirilerime rağmen cesaretinizi saygıyla karşılıyorum ve umutla Çeçenistan, Osetya, Abhazya, Dağıstan ve Acaristan için manifestolar yazmanızı bekliyorum. Kendi tezinizin uzantısı olarak, Kafkasya adına. SAİM AÇIL 19 Nisan- İZMİR
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks