#692 Ekleme Tarihi 16/11/2015 09:10:27
Okay DEPREM
Kuzey Kafkasya’nın coğrafi ve siyasi anlamda belki de en ilginç bölgesi Adıge Cumhuriyeti. Kendisi gibi, Kafkas halkının hakim etnik grubu oluşturduğu ve adlarını verdiği diğer Kuzey Kafkas cumhuriyetlerinden farklı olarak buranın da statüsü cumhuriyet olmasına rağmen Krasnodar iline bağlı. Dahası, Kuzey Kafkasya’nın coğrafi noktada en büyük vilayeti olmasına karşın, Adıge’nin resmi toprakları bunun içinde en fazla yüzde 10’luk bir yere tekabül ediyor. Bunun en önemli nedeni, Adıge halklarının Batı Çerkesistan’daki vatanlarından sürgün edilmelerinin ardından, buraların tamamına yakınına bilinçli bir şekilde Kuban Kozaklarının yerleştirilmiş olması ve yalnızca 1-2 nesil içinde eyaletin ezici çoğunluğunda Çerkeslerin yerine bütünüyle Kozakların geçmiş olması. Günümüzde geride kalan Adıgelerin çok mühim bir kısmı işte bu, sınırları yapay küçücük cumhuriyetçik bünyesinde yaşıyor. Nüfusun çoğunluğu bir tarafa ufak bir azınlığını ancak teşkil ediyor. Bugün böyle bir sembolik politik yapının varlığı ancak yasak savan Rus politikasıyla; topyekün sürgün ve soykırımın üstünü örtme, unutturma gayesiyle açıklanabilir.
ZAMANIN ADETA DURDUĞU ORMANLAR İÇİNDE BİR VAHA
Krasnodar şehrinden güney doğuya doğru süzülerek, Krasnodar Baraj Gölü’nün kuzey veya güney yönünden olmak üzere, 150 küsur kilometrelik bir mesafe yaklaşık 2.5 saat içinde kat edilerek iki farklı güzergahtan Adıge Cumhuriyeti’nin başşehri Maykop’a ulaşılıyor. Hem etnografik bileşim, hem bitki ve hayvan çeşitliliği hem de genel olarak topografyası itibariyle Kafkasların gerçek kokusu, havası Maykop civarlarından başlıyor. Yol boyunca her yer orman olmasa da olabildiğince gür bir yeşillikle kaplı ancak efsanevi Kafkas Sıradağları henüz uzaklarda, güneyde. Maykop’a varır varmaz, sadece mekan değil adeta zaman boyutunu değiştirmiş oluyorsunuz ve sizin için rüya ötesi bir zaman yolculuğu başlıyor. Kentin ufak, şirin ve sessiz otogarının bekleme salonunun yüksek duvarları ve pencereleri Adıge Çerkeslerinin tarihini, kültürünü tasvir eden rengarenk insan figürü resimleri ile bezeli. Rusya’nın çoğu bölgesine kıyasla hayatın epey bir ucuz olduğu Kafkasların bu köşesinde de fiyatlar oldukça hesaplı. Otogarın hemen yanı başında, Adıge bayrağının da fon rengi olan ve İslami sembolize ettiği anlaşılan yeşil rengin çatısını kapladığı, Endülüs ve klasik Arap mimarisini andıran beyaz renkli tren istasyonu binası gözüküyor. Üzerinde kentin adı Rusça ve Adıgece dillerinde yazılmış. Maykop’un Adıgece’deki karşılığının “MIYEKUAPS” olduğunu öğreniyorum.
MAYKOP’UN ‘MAZGAL SİSTEM’Lİ YERLEŞİM PLANI
Büyük Rus-Çerkes savaşlarının nihai muharebelerinden hemen önce 1857’de bir Rus askeri müstahkem mevkii olarak kurulmasından sonra Ruslar tarafından, bölgedeki toplam 18 adet Çerkes köyünün yerine kurulan modern şehir muazzam düzenli, temiz ve sistematik. Neredeyse tüm kent, “mazgal sistemi” dediğimiz, tüm sokak ve caddelerin birbirlerini dikey olarak kestikleri düzenlilikte tasarlanmış. Bundan dolayı Maykop’un merkezinde dolaşırken, kilometrelerce uzayan kent yollarının tam orta noktasında durulduğunda her iki istikamette, şehrin doğal sınırları olan ormanlar net görülebiliyor. Sermaye birikiminin oldukça sınırlı olması, yeni orta sınıfların fazla palazlanamaması, Maykop’un tarihi-mimari kimliği ve muhteşem kent planlamasının olduğu gibi yerinde durmasına vesile olmuş. Kentin bina stokunun en az yüzde 90’ının Çarlık ve Sovyet dönemlerinden kaldığı rahatlıkla belirtilebilir.
KRASNODAR’DAN MAYKOP’A DEĞİŞEN KAFKAS HAVASI VE KENTİN TREN İSTASYONU
Tren garından şehrin güney sınırlarını sıyırarak akan Belaya Nehri’ne kadar Maykop’u kat eden Kızıl Ekim Sokağı üzerinde adım adım kent merkezi turuma başlıyorum. Sokağın isminin kaynağı da istasyon duvarı üzerindeki bir tabeladan anlaşılıyor. 1918’in 21 Ekim günü Beyaz Ordulara karşı Kızıl Ordu birliklerine mensup 3 binden fazla neferin burada hayatını kaybettiği yazılı. İleride bilhassa yurt dışındaki Çerkeslerin ağrına gidebilecek büyükçe bir tabela göze çarpıyor: “Adıge Cumhuriyeti Slavları Birliği”. Maykop’un olağanüstü yeşil sokak ve caddeleri, şehrin 150 bin nüfusuna ve araç sayısı potansiyeline nazaran fazlasıyla geniş kaçıyor. Kent merkezi ve çeperinin hemen hemen hiçbir noktasında evlerin kat sayısı 10’u geçmezken, yapıların çoğu 2-3 veya 3-4 katlı. Bundan dolayı, çok açık havalarda, bembeyaz başlı “La;-Naki” Dağları ile eteklerindeki yeşil örtülü tepeler seçilebiliyor. UNESCO korumasında olan vahşi ormanlar ise Soçi’ye kadar devam ediyor.
MAYKOP’UN ULTRA MODERN CAMİİ VE RUS VE ADIGE ANITI
Bugün birkaç on bin ile ifade edilen Adıge Müslüman nüfusuna düşen camii sayısı sadece bir. Diğer Kuzey Kafkas ve Rusya’da Müslümanların yoğun olduğu şehirlerindeki gibi burada da son derece modern, renkli ve gösterişsiz bir mabet çıkıyor insanın karşısına. Beyaz dışında mavi rengin tercih edildiği yapı çok büyük olmadığı gibi, kubbesi de Bizans-Osmanlı tarzından ziyade Arap havalı. Geometrik hatların kullanıldığı caminin cemaatinin buraya bayram seyranlar dışında fazla ilgi gösterdiği söylenemez. Aynı zamanda “Krasnodar Bölgesi ve Adıge Cumhuriyeti Müslümanlarının ruhani yönetimi” niteliğini taşıyan yapının yer aldığı parkın bir tarafında geniş bir havuz, onun da tam ucunda heybetli bir anıt göze çarpıyor. Yaklaştıkça, tarihsel savaşçı kıyafetleriyle betimlenmiş, mızrak-ok ve kalkan kuşanmış iki tane Çerkes-Adıge savaşçısının pirinçten yapılma heykellerinin üstünde yer aldığı yüksekçe granit kaidenin üzerinde “Sonsuza kadar Rusya’yla” yazısı fark ediliyor. Hemen arkadaki obeliskin üzerinde iki tarih göze çarpıyor: “1557-1957”. 1557 senesi, doğu Çerkes halkları ile Rus İmparatorluğu arasındaki diplomatik ilişkilerin başladığı milat olarak kabul ediliyor.
19. YÜZYILIN BÜYÜLÜ KAFKAS EVLERİ, KENT İÇİ FABRİKALAR VE BELAYA IRMAĞI CİVARI
Maykop’un ara sokaklarına doğru sokulunduğunda, müthiş tarihi kentsel auranın belirleyici aktörleri tek katlı Rus-Kozak-Kafkas evleri gezginleri karşılıyor. Yüksek pencereli, büyük pervaz ve panjurlu, kimi kerpiçten kimisi ise taştan yapılma bu evler 150-200 yıllık ve neredeyse hepsi de ayakta. 20’den 21. yüzyıla doğru geçerken fabrikaları şehir dışına alma bahanesiyle kapatılmaları akımı Maykop’u çok da sarsmamış ki, halen merkezde birkaç büyük üretim tesisiyle karşılaşılabiliyor. Bunlardan birisi, dünyaca ünlü meşhur Kafkas doğal maden suları ile yörenin zengin meyvelerinden imal edilme meyve suyu fabrikası ile bira üretim evi. Kültür ve Dinlenme Şehir Parkı’ndan aşağı doğru inerken Maykop’un etimolojik kökenine ilham olan vadi başlıyor. Kuban Nehri’nin kollarından Beyaz Irmak belirmeden evvel göletimsi boyutlarıyla bir açık hava havuzuna rast geliyorum. Nehrin yukarılarında ise 1944-51 yılları arasında inşa edilen mini bir hidro-elektrik santrali gözüküyor. Maykop’un dört bir tarafı tiyatro, sinema ve kültür merkezi ile kaplı. Rus Devlet Drama Tiyatrosu, Şehir Kültür Evi ve Sineması, Nalmez Konser Salonu, Filarmoni bunların sadece önde gelenleri.
http://www.evrensel.net/haber/265236/kafkaslarin-gercek-kokusu-maykop
Kültür-Edebiyat
Diğer Haberler