#377 Ekleme Tarihi 24/02/2012 01:40:25
24 Şubat 2012
Adıgabze: Hadeğal’e Asker (Хьадэгъал1э Аскэр)
Çeviri: Hapi Cevdet Yıldız
IV
“Nartlar” destanı (epopesi) Adıgelerin ulusal destanıdır; o, Adıge halkının çok büyük, devasa bir yapıtıdır; Kafkasyalıların “Atalarının” gelişmiş insanlığının, yaratıcı-üretici yeteneğinin, kahramanlığının, mertliğinin, bilgece zekasının olumlu ve parlak bir yansıması,ürünüdür.
Adıge ulusal destanı “Nartlar”, Adıge halkının bir zenginliği, tarihteki
yolculuğunun bir “vakayinamesi” (kroniği) ve örnek kodeksidir. Destan, Adıgelerin gücünü, kavrama yeteneğini, düşünce (amaç) ve özlemlerini, karakter ve geleneklerini olduğu gibi taşıyarak günümüze getirmiştir.
Destanda yer alan her bir Nart kişisi, hangi irilikte ya da büyüklüktedir?
Nartlar sıradan insan ölçülerinde olan kişilerdir, ama güç ve dayanıklılık yönünden insan ölçülerinin çok üzerinde olan kişiler olarak gösterilmektedirler. Bu nedenle Nartların bizden önce yaşamış ayrı bir insan soyu/topluluğu olduğunu düşünmüş olanlar da vardır. Ancak hiçbir arkeolog, bugüne değin, arada sırada karşılaşılan bir iki iri kıyım insan iskeleti ve kemik parçası dışında, eskiden yaşmış iri ve devasa bir insan soyunun yaşamış olduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulamamıştır. Günümüzde de böylesine bir iki iri insanla karşılaşılması olanaklıdır. Bu örnekleri kanıt diye öne sürmek,genelleme yapmak,doğru olmaz,ancak söylenebilecek olan şey, insanların eskiden doğayla daha iç içe yaşamakta, daha iri kemikli ve gövdeli oldukları gerçeğidir. Yukarıda değindiğimiz gibi, destandaki Nartlar, kendilerini yücelten şarkı, türkü ve öykülere koşut olarak, alabildiğine abartılmış ve başlarından onca şey geçmiş güçlü örneklere dönüştürülmüş destan kişileri olabilirler. Nartları, şarkı ve öykülerinde anlatıldığı gibi, eskiden yaşamış olan iri bir insan soyu imişler biçiminde algılayamayız,değerlendiremeyiz,Nartlar halk fantezisinin (düş/ hayal dünyasının) yaratmış olduğu iri insan örnekleridirler sadece. Yukarıda da değindiğimiz gibi, Nartlar ayrı bir insan soyu değildir, Nartlar insan beyninde yaratılmış olan kişilerdir; Nartların şarkı ve öyküleri de o çerçevede oluşturulmuştur (35).
Nartların bir “tanrısı” var mıydı, dinsel bilinç düzeyleri neydi?
Tanrı inancı, sonradan oluşmuştur.
Sınıfsız insan toplumunun ilk döneminde henüz Tanrı inancı yoktu, din nedir bilinmiyordu. Bu nedenle, Nartlar'ın başlangıcı döneminde, dinsel motiflerin Nart destanında yer almamış olduğu düşünülebilir, ama sonraları, izlenen uzun tarihsel yolculuk süresi içinde değişik dinsel görüntülerin/ özelliklerin destana yansımış olduğu söylenebilir. Ayrıca Nart metinlerini yazıya geçiren ve onlara yeni “biçimler vererek” yayınlayanların da Tanrısal görüntüleri sanatsal amaçlarla metinlere katıştırdıkları (ekledikleri) düşünülebilir.
Eski söylentilerin gelişmesinde dinin özel bir önem taşıdığını Marksist-Leninist görüş yadsımaz. Ancak, destan konusunda çalışan bir iki araştırmacı, bir mitolojik teori olarak 19. yüzyıl Rusya’sında geçerli olan bazı görüşlerden etkilenerek, yaşamda ve doğada gerçekleşen olayların bir “Tanrı buyruğu” sonucu oluştuğu ve başlangıcın bir Tanrısal temele dayandığı gibisine görüşler öne sürdüler. Bu tür kişilerden en tanınmış olanı 19. yüzyılda yaşamış olan Rus araştırmacılarından F. İ. Buslayev idi; Buslayev sanatın kökenini mitoloji ile dine dayandırıyor, “Din ana etkendir, din yaratıcılığa büyük bir güç katar” (36) diyordu. Bu yüzden Buslayev ve yandaşları, destanı yaşamın değil, Tanrı’nın bir ürünü olarak görüyor, destanın tanrısal bir kaynağa dayandığını söylüyorlardı.
Mitoloji okulu yandaşları, destanda adı geçen kahramanları (kişileri), gökyüzü, orman ve su ile ilgili değişik görevler üstlenmiş politeist (Adıgece: Thabe) Tanrılar imişler gibi sunuyorlar, dolayısıyla destanı da tanrıların bir destanıymış gibi tanıtmak istiyorlardı. Bu burjuva mitoloji okulunun yansımaları, bazı Oset Nart söylenti varyantlarını da (değişkelerini de) anımsatıyorlar, bu burjuva edebiyat “düzenleyicileri”, Grek mitolojisinin düzenlenişi örneğinden giderek, destanın Tanrılara ait bir destan olduğu görüşünü savunuyorlardı. Nart destanını, Tanrıların bir destanı imiş gibi görmek, destanın kendisini, o destanı yaratmış olan insanlardan, halktan koparmak ve soyutlamak olur ki, bu da büyük bir yanılgıya yol açar.
Aynı biçimde P. Ostryakov 19. yüzyılda Kabardiya’da Nart Ş'evay’a (Шъэуай) ait söylentileri yazıya geçirdi, onlara kendi anlayışına göre “biçim verip” “Vestnik Yevropı”(37) dergisinde yayınladı. Söylentilere, mitoloji ekolünün izlediği yönteme uygun olarak, Adem ile Havva’dan başlatıp birer tanrısal önsöz (giriş) de yazdı.
Oysa Nart söylentilerinde tanrısal konulara ve insanlar arasında bulunan gelişmiş dinsel görüntülere belirgin olarak pek rastlanmaz. Ancak, yukarıda da değindiğimiz gibi, değişik dönemlere ait dinsel görüntüler ve izler, şarkılarda bulunmuyorlar, ama, daha sonraları, destan anlatıcılarının kendilerinden kaynaklanmış olarak, düzyazı öykülerine katılmış olarak bulunuyorlar. Bugünkü Adıge şarkıcı ve destancıları ise, Nartları, kuşkusuz birer Tanrı olarak görmemektedirler. Nart destanında öne çıkan mitolojik motif, birçok yerde tanrıya karşı gelme, baş kaldırma ve onunla savaş biçimindedir. Buna en iyi örnek de Nesren-jak’e’nin (Sakallı Nesren) dağa zincirlenmesi olayına ilişkin olarak anlatılan Adıge söylentileridir.
V
Destana göre Nartların yaşam biçimi ve toplumsal ilişkileri nasıldır?
En eski destan biçimleri olduklarını söylediğimiz şarkı (wered/орэд/chant) ve türkü (pşınatl/пщыналъ, makamla söylenen şiir/byline) parçalarını, örneğin “Nart Şebatınıko”yu ele alıp incelediğimizde Nartların aile (soy/л1акъо)toplulukları halinde değişik bölgelerde, Téne (Тенэ/Don), Pşıze (Пщызэ/Kuban), İncıc (İndjıdj;Zelençuk), Varp(Urup), Laba ve Pşış ırmakları boylarında, Kafkas Dağlarında, Karadeniz, Kerç Boğazı (Хы Т1уалэ/Xı Tvuale) ve Azak Denizi (Хы Мыут1э/Xı Mıwt’e) kıyılarında yaşadıklarını görürüz. Bu yerlerin adları şarkı ve türkülerde söylenmektedir. Örneğin, Nart Şebatınıko, başka bir yerden Nartların yanına gelecek olduğunda şöyle deniyor:
“Téne qıreğuaza,
Ğuaze qırıdeç’a,
Pşıze yiyıç’ığoxer,
Şıçepeps femıkhua…”
“Don Irmağı boyunu izliyor,
Bu yana (güneye) doğru geliyor,
Kuban Irmağının geçiş yerleri,
Atının böğrüne bile değmiyor…”
Şebatınıko Nart çobanı ile karşılaştığında, ondan “kent” ya da “köy” adını sormuyor -çünkü böylesine toplu yaşam biçimleri henüz oluşmamış olmalıydı- “Aleglerin evine giden yolu söyle” diyor,çobandan yolu göstermesini istiyor sadece.
Eski insan karakteri olan sertlik ve diklenme örneğini Şebatınıko ile Nart çobanı arasında geçen atışmadan da izleyebiliyoruz. Bu da destanın çok eski çağlardan bu yana gelmekte olduğunu bize gösteren kanıtlardan biridir.
Şebatınıko örneği ve onun davranışları, çok eski bir dönemde, yani kılıcın konuştuğu, at sırtında ve kılıç belde, kötülere meydan okunarak ve yiğitlik yolunda dolaşıldığı, güçlünün sözünün geçtiği bir dönemi, yiğitlerin Base Ovası’nı bir baştan öbür başa tozuttukları bir dönemi bize anlatıyor. (Басэ губгъо/Base Gubğo/Base Ovası-Laba Irmağı ile Kuban Irmağı arasında bulunan ve güneyde Kafkas Dağlarına değin uzanan ova.)
Nartların atlarının bilinen özel adları vardır: Thojıy (Тхъожъый- Nart Savsırıko’nun atı), Çemdej (Чэмдэжъ- Nart Koles’in atı), Ş’oyehuç’e (Шъоехъукlэ- Nart Verzemeg’in atı), vb. Nart atlarının ilginç özellikleri ve gizleri de vardır. Sözgelişi Savsırıko’nun atı Thojıy çok akıllı, zeki ve binicisinin danışmanıdır.
Nart destanının toponomisi, “yer bilimi”, yani yerlerin, denizlerin, ırmakların ve tepelerin adları neleri anlatmaktadır? Destanda ne gibi yer adlarıyla karşılaşmaktayız?
Adıge ve Abhaz metinlerindeki biçimiyle, Setenay’ın çamaşır yıkadığı yer -Pşıze (Kuban Irmağı); Şebatınıko’nun, atının böğrüne bile su değdirmeden, yüzerek geçtiği yer- yine Pşıze;“izlediği yol” -Téne (Don Irmağı); atlarını güçlendirme ve tedavi için suya sokmaya (хыпс хэгъахьэ/xıps xeğahe) götürdüğü yer- Varp (Urup Irmağı); Nartların kendilerinin yüzdükleri yer- Labe (Laba Irmağı); Nart Ş'eveç’ase’nin (Шъэок1асэ/Ş’eweç’ase) kız kardeşi olan Pak’o’nun (Пак1о) salla geçtiği ırmak -Şhaguaşe (Шъхьагyащэ/Ş’haguaşe-Rusça: Belaya; başka bir anlatıya göre de Pşış Irmağı); Natkuaceler'in (Наткъуаджэ/Natquace) bir bölümünün yaşadığı yer- Nat-psuh (Нат псыхъу/Nat-psıhu;Nat Irmağı); Savsırıko’nun yınıjı (devi) içine sokup dondurduğu ve boynunu uçurduğu yer -H’ı Şsuts’e (Xы Шlуцlэ/KaraDeniz); Setımıko kardeşlerin memleketi -Tuapse (Т1уапсэ); Nartların at sürülerini yüzdürüp geçirerek getirdikleri yer -H’ı T’uale (Хы Т1уалэ/Xı T’uale/Kerç Boğazı); Nesren-jak’e’nin zincire vurulduğu yer- Kafkas Dağı(38). Bu yerlerin kapsadığı devasa bir alan, Nart coğrafyasını oluşturmaktadır.
Nart destanında karşılaştığımız bu yer adları Adıgeler açısından yeniden incelenmesine ve “kanıtlanmasına” gerek bulunmayan Adıge yerleşim yerlerinin adlarıdır; yani Adıgelerin en eski zamanlardan beri üzerinde yaşadıkları yerlere kendi dillerinde verdikleri yer adlardır. Bu yerler, Moğolların, İranlıların ya da Alanların eski yerleşim yerlerinin adları değil, Adıgelerin bilindik yerleşim yerlerinin adlarıdır.
Sonuç olarak Nartların toponomi ve coğrafyası, bize eski Adıgey (Çerkesya) toprağının “dilini” sunmaktadır.
“Nartlar” destanını değişik bilimsel yönlerden ele aldığımızda, destanın bir Adıge yaratısı ve Kafkasya’da oluşturulmuş olduğu gerçeği açıkça ortaya çıkıyor. Destanın Kafkasya ile bir ilgisinin bulunmadığını, tamamen Alan kökenli olduğunu öne sürenler, iddialarına hiçbir bilimsel kanıt gösteremiyorlar. Bununla birlikte, biz yine de destanın değişik yönlerini incelemeye ve öğrenmeye devam edeceğiz.
Nartların kullandıkları ölçü birimleri nelerdir?
Nartların uzunluk -mesafe ölçü birimi “kuvoğ” (куогъу/kuwoğu), yani bağıran birinin sesini ulaştırabildiği mesafedir;“kuwoğuiş”- üç ses mesafesi; “kuwoğuibl” -yedi ses mesafesi, yani art arda ses aralıklarıyla dizilen yedi kişinin sesinin ulaştığı toplam mesafe; “kuwoğuibğuç’e yebleğığew”- dokuz ses mesafesi kadar; zı “mafe” -bir günlük, zı “maze”- bir aylık, zı “yıtles” -bir yıllık yol deyimleri kullanılıyor ya da “азфагу зы мэфак1о илъ/azfagu zı mefak’o yıtl”- “aralarında bir günlük yol var”, diyorlardı.
Nartların yükseklik ya da derinlik ölçüleri de şöyledir: “лъапшъэм щиз/tlap’em şiz” -topuğuna kadar; “tleç’ap’em nes”- diz boyu, dizine kadar; “nıbıcım nes” -göbeğine, beline kadar;“bğem nes”- göğsü boyunda; “tamem nes”-omuzuna kadar; “шъхьапэ шыгу нэс/ş’hape şıgu nes” -tepesine, başı üstüne kadar. Bunları insan, at ya da sığır ölçülerine göre söylüyorlardı. Örneğin, Aleg’in ünlü evi:
“Wıne qébe-néba, (Kocaman-iri bir ev,
Aş yıpeutlaşori Evin sürgüsü bile
Şı bğelıbem qesa” Bir at göğüs kafesi boyunda)
Daha başka “ekhombe barmıq”- “parmak boyu” diyorlar; örneğin “ekhombe barmıqım wıç’ezğepşın” denildiğinde-“ seni başparmak ile işaret parmağı arasından ezip geçiririm” anlamı anlaşılmaktadır.
Genişlik (en) ölçüleri de; “zale”-parmak eni, genişliği; “t’uale”-iki parmak genişliğinde; “şale”-üç parmak eninde;“p’ale” -dört parmak genişliğinde; “edeqabj”- el ayası, avuç genişliği; “bjiz” -karış, baş ve serçe parmakları arası açılmış mesafe; “epl’ak’u”- kulaç, açılmış iki kol arası mesafe; “tlewbequ”- adım, biçimindedir.
Ayrıca “the” (тхьэ) dedikleri bir ölçüleri de vardır: Aleglerin evi “otuz the uzunluğunda, boyunda” (the şeç’ yıç’ıhağa),diyor Nart çobanı, şarkı içinde Şebatınıko’ya verdiği yanıtta. Şimdiki metrik sisteme göre söylemek gerekirse, bir “the”, yaklaşık bir metre kadardır; Nart Aleg’in evi de destandaki anlatıya göre, 30 metre boyundaydı.
Nartların ağırlık ölçüleri de bir kişinin, bir atın ya da bir öküzün “kaldırabileceği” ya da “çekebileceği” ağırlık (yük) idi. Sözgelişi:
“Aledj yawnezhı “Aleglerin evinde
Ç’esenıbe ç’eta. Çok sayıda sütun bulunur.
Ç’esenewi ç’etıxer Sütunların her birini
Tsuyıme zerafaşa!” Ancak sekiz öküz çekebilir!”
Nart anlatılarında atasözü (txıde) ve söylentiler biçiminde karşılaşılan sayılar da şı-üç, “mefişe zışesım wınağom şışı khujığe” (üç gün konuk olarak kaldıktan sonra aileden biri sayıldı); blı-yedi, “mefibl cegu faşşığ” (ona yedi gün boyunca eğlenti düzenlediler); bazen “ 8” ya da “ 9” sayısı-“Псибгъу уи1эми хэсхын!/psibğu wiemi xesxın!” (dokuz canın olsa yine elimden kurtulamazsın!) ya da “yüz olmaya bir eksik” yani “ 99” . Bütün bunlarla, Nartlar dışındaki diğer sözlü anlatılarımızda da karşılaşılmaktadır; bütün bunlar, Adıge toplumsal geleneklerimizden ve ulusal özelliklerimizden kaynaklanmış olan öğelerdendirler.
Destan parçalarını okurken, Adıge tarihi bir şerit gibi gözümüzün önünden geçiyor ve uzak geçmişimiz karşımızda adeta yeniden canlanıyor.
VI
Eskiden yaşamış insanların dünya görüşleri, doğa güçlerini algılayışları, doğanın “gizlerini” yorumlayış biçimleri, özlemleri, yaşam için sürdürdükleri uğraşılar, sonunda da, tüm insanlık kültürünün geçirdiği aşamalar, Adıge Nart destanındaki öykü, türkü ve şarkılarda da aynen görülürler. Bütün bu olumlu yönleriyle, Nart destanı, dünya kültürü içinde seçkin bir yer tutmaktadır.
Her toplum, gelişim süreci içinde, aynı evreleri geçirerek yoluna devam etmiştir. Bu nedenle Adıge Nart destanı ile eski dünya mitolojisindeki birçok argümanlar (kanıtlar) ve özellikler birbirine benzemektedir.
Sözgelişi ateşi getiren ya da çalan kişi örneği, dünya mitolojisinde en çok bilinen örneklerdendir.
Adıge Yiğitlik Destanı Nartlardaki Savsırıko’nun özellikleri ile eski Grek mitolojisindeki özellikler birbirine benzemektedir. Nart Savsırıko’nun ateşi getirişini anlatan türküyü anımsayalım ve onu Grek söylencesiyle karşılaştıralım:
(…) Nartlar seferdeyken şiddetli bir tipiye yakalanır ve zor bir duruma düşerler. Yanlarında ateş yoktur. Ancak, hiç beklemedikleri bir anda, arkalarından Savsırıko yetişir ve hemen ondan ateş isterler.
Gök kubbe adına ant içerim,
Yalanım varsa canım çıksın,
Gerçekten ateşim yok,
Yok ama bulur getiririm!
diyor Savsırıko. Atı Thojıy’e atlayıp ateş getirmek için korkunç yınıj’ın (dev) yanına gidiyor, zorlukları aşıp onu alt ediyor ve ateşi Nartlara getiriyor.
Nart atlıları için büyük bir ateş yakıyor.
Bundan daha sevindirici bir şey olamazdı o an Nartlar için!
Nart Savsırıko insanlara böylesine bir yardımda bulunuyor, onların mutluluğu için canını dişine takıp büyük bir uğraş veriyor. Bu özellikleriyle Adıge Savsırıko’su ile Grek Prometheus’u birbirine benziyorlar.
Nart Savsırıko gibi, ateşi getiren Prometheus da insanların mutluluğu için uğraş veriyor. Grek söylencesine göre, Prometheus, Tanrılar Tanrı’sı Zeus’tan çaldığı ateşi insanlara getiriyor.
Tanrılara karşı geldiği, tanrı sözünü dinlemediği için, Prometheus, Zeus’un buyruğuyla Kafkas Dağı’nda zincire vuruluyor. Bu olayın aynısı, Adıge anlatısında, Nesren-jaç’e’nin de başına geliyor, onu da Kafkas Dağına zincirliyorlar:
“Eyvah, eyvah! Nart Nesrén’e,
Nesrén-jaç’e’ye,
Ne gibi bir yanlış yaptın sen,
Tanrı buyruğunu,
Hiçe mi saydın sen,
Sen tanrının gazabına uğrayan,
Sen dağa kaldırılan,
Sen zincire vurulan!”
diyor Adıge türküsü (pşınatle).
İnsanın “bebeklik”, yani bilincinin doğuşu aşamasında, henüz dünyaya doğru bir maddi bakışının bulunmadığı; insanın anlayamadığı olayları kendi öznel (kişisel) kanılarını da katarak yorumladığı ve insan ruhunun bazı maddi varlıklarda saklı olduğu, bazı özel kişilerin isteklerinin Güneş, Tanrı ve Doğa tarafından yerine getirildiği ve doğa olaylarının (yağış, yıldırım, şimşek, vb’nin) birilerinin istemesi sonucu gerçekleştiği gibisine inanç örneklerini, Nesren’e ait Adıge etiolojik (nedenbilim) söylencelerinde, ayrıca “Сэтэнай къэгъагъ/Setenay qeğağ” (Setenay Çiçeği) ve “Тыгъэр пчыхьэрэ къызфызэтэуцорэр/Tığer pçıhere qızfızetewtsorer” (Güneşin akşamleyin -batmadan hemen önce- duraklayıvermesi) vb gibi öykülerde de görebiliyoruz.
Nart öykü, türkü ve şarkılarında, sözgelişi su verilerek çelikleştirilmiş insan bedeninde bazı zayıf yerlerin kalabileceği gibi eski inanç türlerine de rastlanmaktadır. Örneğin, Savsırıko’nun böylesine zayıf yerleri dizleriydi. Savsırıko bir ateş topu biçiminde doğduğunda, annesi Setenay-guaşe, bebeği Demirci Tlepş’e götürüp su vermesini(suya daldırmasını) sağlamıştı. Tlepş çocuğu maşa ile dizlerinden tutup yedi kez suya daldırmış, “çocuğun vücudu çelik gibi sertleşmişti” diyor Adıge öyküsü, “Ancak demir maşa ile tutulan dizleri, su değmediğinden yumuşak kalmıştı”. Bu nedenle ok saplanmayan ve kılıç işlemeyen Savsırıko’nun vücudunun zayıf yerleri dizleriydi. Bu özelliğiyle Savsırıko, Greklerin Akhilleus’una (Aşil) benzemektedir.
Aşil doğduğunda, annesi Fetide onu suya daldırıp vücuduna su vermiş, çelikleştirmişti. Parmakları ile tuttuğu çocuğun topukları, su değmediğinden yumuşak kalmıştı (Aşil’in topuğu).
Adıge yiğitlik destanındaki halk anlatılarının çoğu gerçekçi bir kuruluş sergilemektedir, ancak şimdi sunacağımız bazı örnekler fantastik insan beğenilerine uygun bir biçimde süslenip güzelleştirilmiş, çekici ve ilginç kılınmış ve sanatsal öğelerle bezenmişlerdir. Örneğin Hımışıko Peterez’in (Хъымыщыкъо Пэтэрэз) bebeklik dönemini bir anımsayalım:
“(…)
Çınarın serti beşik ucu,
Şimşirin serti beşik kenarı,
Ceylanın sırt derisi beşik ipi,
Kamışın gösterişlisi de beşik sopası idi,
Peterez’i, analığı Jokoyan, bağladığında beşiğine,
Uzanıp parçalayıverdi beşiğin iki ucunu,
Gerinip kopardı beşik bağlarını,
Doğrulup dikiliverdi oda içinde!”
Böylesine bir başka abartılı örnek de “kız peşinde koşan bir delikanlı olmayan” Verzemegıko Şebatınıkoörneğidir. Şebatınıko türküsünde sunulan görüntünün sanatsal düzenlenişinde Adige dilinin birçok çarpıcı ve güzel renklerini bir arada görebilirsiniz:
“Manda gönünden kırbacını “Dombay şo ç’epşıri,
Sallıyor, Qéwterebğu,
Dolandırıyor (şaklatıyor) boynunda atının, Şıbğem qıréfeç’ı,
Tozutuyor, Qıxıréğewtı,
Tozuttukları atının boynundan Yışı qıxiwtırer
Allı-karalı yükselip Qoç’efı-qoç’apts’ew
Bulutlara karışıyor, Weşofım xéhe,
İki burnundan Yışı pebzıcınme
Fışkıran solukları atının Pşesıyew qarixırem
Kavuruyor otları, Wıtsış’her yelığo,
Delikanlı kavrularaktan, L’ır, zélığojış’,
Oturuyor eğerinde, Wenegum yıs,
Sol omzundan Yısemegu tame
Güneş doğarken, Tığer qışépsı,
Sağ omzundan Yıjabğu tame
Çiy yağıyor...” Wesepsır qışéxı...''
(Verzemecıko Şabatınıko’nun pşınatlelerinden).
Nart ciltlerini okuyanlar insanlık kültürünün geçirdiği dönemleri (aşamaları) gösteren çok sayıda ilginç halk yapıtı ile karşılaşabilirler. Adıge şarkı söyleme geleneğinin yararlı bir sonucu olarak, türkülerle şarkılarda, ilk (kadim)biçimlerin, öykülere oranla daha iyi korunmuş olduklarını görebiliyoruz.
Nart destanı, yaşamın ve toplumsal ilişkilerin bir moral kodeksi olarak ve örneklenilecek tipleri sunarak, çok eski dönemlerde öykü, türkü ve şarkılar biçiminde oluşturulmuştur.
Nart öyküleri içinde masal süjesi (özelliği) bulunanlar da vardır.
Adıge destanı ile çok eski dönemler mitolojisi arasında bulunan benzerliklere dikkat çeken ve onları belirleyen, ayrıca Adıge folklorunu derinlemesine incelemiş bulunan büyük Adige yazarı K’eraş Tembot (1902-1988), yerinde olarak, bu konuda şunları yazmıştır:
“Dünya mitolojisindeki en ünlü motiflerin birçokları Nart destanında da görülmektedir. Vücuduna silah işlemeyenSavsırıko’nun silah işleyen yerleri dizleridir. Bu durum Homeros’un eski Grek destanı “Odyssea”daki (Odise’deki) kahramanı Aşil’in topuğuna benzemektedir. “Aşil’in topuğu” deyimi bu nedenle söylenmiştir, diyor K’eraşe Tembot. Adem peygamberin topraktan yaratıldığı, ayrıca insan ruhunun kılıç ya da başka bir cisimde bulunduğubiçimlerinde, birer animist (canlıcı) motif olarak dünya mitolojisinde görülen özellikler çerçevesinde, taştan doğan Nart Savsırıko motifi, ünlü dünya söylencesi “Dağa Zincirlenen Prometheus” motifini andırmaktadır.Prometheus’un “Ateşi Getirme” motifi ile Nart Savsırıko’nun yınıjdan (dev) ateşi çalması motifi de benzeşmektedir” (Адыгэ орэдыжъхэр/Adıge weredızhxer, Mıyequape, 1946, s.12)
Bu ve benzeri özelliklerin Nart destanında da görülmesi, bilim adamı ve yazarların soruna ilişkin görüşlerini açıklamalarına neden olmuştur.
Dağa zincirlenen kişilerin, Nesren-jak’e ve Yınıj Şhabğo’nun (Yınızh Ş’habğo) oğlu gibi kişilerin ya da ıssız köşelerdeki inlerde ve karanlık uçurum diplerinde zincire vurulup bağlanmış kişilerin anlatıldığı Nart söylence ve öykülerinin Kafkasya kökenli olmadığını söyleyen yazarlar (L. G. Lopatinskiy gibi) vardır. Ancak bilim adamı ve yazarların çoğunluğu, bu söylencelerin (mit) Kafkasya kökenli olduğunu, bunların Greklerden alınmış şeyler olmadığını, tam tersine, sonraları Greklerin bu Kafkas öykülerini alıp onlardan kendi söylencelerini oluşturduklarını söylemekte ve bu görüşte birleşmektedir.
Abhaz dilinden söz ederken, Kafkas kökenli bir öykü olan Prometheus’a değinen akademisyen N. Y. Marr şöyle yazmıştı: “Bu öykülerden biri (…) Yunanistan’a ulaştı ve orada Prometheus efsanesine dönüştü” (39).
Ünlü Gürcü yazarı ve halk mitolojisi konularını derinlemesine incelemiş olan Akakiy Tseretelli’nin “Medeya” adlı oyununun eklerinde belirttiğine göre, Prometheus ve Yason-Medea’ya ilişkin söylenceler, “yöremizin çocuklarıdır”, onlar Kafkasya’da doğmuşlardır.
Büyük Alman düşünürü Hegel, antik yazar Herodotos’un yazılarını incelerken, Greklerin Tanrılarının çoğunu başka ülkelerden getirdiklerini belirtmektedir (40).
Bütün bunlar Nart destanının Kafkasya kökenli ve Kafkasya’da doğmuş olduğu gerçeğini kanıtlamaktadırlar.
Kafkasya’da yaşayan halklardan Osetler, diğerlerinden çok daha erken bir tarihte bir aydın zümresine kavuştular. Akademisyen Şifner Anton Antonoviç (1817- 1879), hukuk doktoru Pfaf Vladimir Vogdanoviç, akademisyen V. F. Miller (1848-1913), ünlü Gürcü roman yazarı, Osetçe’yi de çok iyi bilen Daniel Çonkadze (1830- 1860), ayrıca Oset yazarları Şanayev kardeşler olan Gatsir ve Cantemir (Djantemir), Bekmurza oğlu Aslan Murza Nart metinlerinin derlenmesi ve yayınlanmasında yoğun çalışmalarda bulundular. Sonuç olarak, Oset Nart parçaları daha erken bir tarihte yayın dünyasında yer almış oldular.
Bazı araştırmacıların Nart destanının “Alan-Oset kökenli olduğu” biçimindeki erken yargıları, bazı yabancı yazarların yanılmalarına da neden oldu. Ancak çok geçmeden bunların bazıları yanıltıldıklarını anladılar.
Örneğin, bu tek yanlı enformasyon durumunun Çek ülkesine ulaştığını, bilim adamı ve Kafkas dilleri üzerine çalışanVatslov Çernı’nın Nisan 1958’de Prag’dan bize yazdığı mektubundan da anlıyoruz:
“Görüşlerini açıklayan tek bir Çek araştırmacısı var, o da Nartların İran kökenli olduğu görüşüne katılıyor. Ancak bu görüş (41) bana göre, tek yanlı bir enformasyona dayanıyor” diyor Vatslov Çernı (ANİİ fond, 1. op. 40)
Sözünü ettiğimiz Nartlara ilişkin bu tür görüşlerin tek yanlı değerlendirmelere dayandığını, bilim adamı ve yazarlarca yazılanların da daha çok Oset kaynaklı yazılar olduğunu söylemek durumundayız. Ünlü Adige yazarı K’eraşTembot (42), yazar ve edebiyat araştırmacısı D. G. Kestan (43), şair A. O. Şogentsuk (44), A. T. Şertan (Şortan)(45) ve HaçımTevıne (Tэунэ Хьачым) (46) gibi yazarların zaman zaman ya da bazı destan metinlerinin yayınlanışları sırasında söyledikleri değinmeler dışında, Adıgelerin kendi çalışmalarına dayanan, Nartlara ilişkin tarihsel ve filolojik araştırmalarının halen bulunmadığını söylemek durumundayız.
Nart destanı Adıgeler tarafından henüz bilimsel anlamda tanıtılmadığından, onu derinlemesine incelememiz gerekiyor.
Adıge Nartlarını, kendisini örten sisleri dağıtarak ve geçmiş yüzyılları gün ışığına çıkararak bilim dünyasının önüne koyma görevi orta yerde duruyor.
Bunun için, bilimsel bir tutarlılıkla, Nartlara ilişkin olarak, Adıgeler arasında bulunan şarkı, türkü ve öyküleri düzenleyenleri, derleyenleri ve bunların yayınlanmasında emeği geçenleri tanıtmak, Adıge destanı Nartların kimliğini herkesin anlayabileceği bir biçimde ortaya koymak gerekiyor.
Devam edecek...
DİPNOTLAR:
34) Bak. D. G. Jantiyev’in tebliği “O geroiçeskom epose se. Kavkaza”, ”Zapiski SKKC Nİİ, t. II, Rostov na- Donu, 1929, s. 334.
35) Bak. A. M. Gadagatl. Geroiçeskiy epos ‘Nartı’ i e; genezis, Krasnodar, 1967, dördüncü bölüm, s. 108- 128.
36) F. İ. Buslayev. İstoriçeskie oçerki t. I, 1861, s. 1-2.
37) P. Ostryakov. Narodnaya literatura kabardintsev i yeya obraztsı, j. ” Vestnik Yevropı” t. ıv, agust 1879, sayfalar. 697-710.
38) Bu yerlerde Nart destanında karşılaşılan olayların çözümlenmekte olduğunu Kabardey Nartologu A. T. Şorten yazmaktadır (sb. ”Kabardino-Balkarskaya ASSR”, Nalçik, s. 528).
39) N. Y. Marr. O yazıke i istorii abxazov, M. -L. 1935, s. 144-145.
40) Bu noktayı Hegel şöyle açıklar: “Grekler tanrılarının büyük bir bölümünü başka ülkelerden ithal etmişlerdir. Herodotos bu durumu Mısır için kesin olarak söylemektedir. Dışarıdan alınan bu yabancı mitler (söylenceler) Grekler tarafından yeniden yoğurulmuş ve geliştirilmiştir. Fakat bu arada, benimsedikleri bu yabancı teo;niler, Grekler tarafından genellikle tanrıları yerici öykülere dönüştürülmüşlerdir” (Hegel. Soç. t. VIII, M. -L. 1935, 238-239).
41) Sözünü ettiğimiz d-r İrji (A. Hadeğal).
42) T. K’eraş. Nartme yatxıdezhxer, ”Adıge weredızhxer”, Mıyequape, 1946, 12-14.
43) D. Kestan. Nartme yaepos, ”Adıge literature uçebnik”, Mıyequape, 1958, s. 42-50.
44) A. O. Şogentsuk. Nart Sosrıko yıkhıbarxer, Qeberteye Nİİ’m yı “Uçene zapiskexer”, t. IV, Nalşık, 1948, s. 137-156.
45) A. T. Şortanov. İskusstvo i folklor, ”Kabardinoğ-Balkarskaya ASSR”, Nalçik, 1957, s. 525-543.
46) Xaçim Tevnov. Ustnoe tvorçetvo kabardinsko; naroda, ”Literatura i pisateli Kabardı”, M. 1958, s. 17-18.
Kültür-Edebiyat
Diğer Haberler