Çerkesler dünyadaki eski halklardan biridir, tarihte uzun bir yol katetmiş halkımızı yönlendiren gelenekleri açığa çıkartmıştır. Kafkasya’da yaşayanların örnek aldıklarıyız.
Ulusumuz her zaman çiftçiydi. Herkes bilir toprakla, hayvancılıkla uğraşmanın zorluğunu.
Çiftçinin üretiminin artması iklime bağlıdır. Yıllık mahsulün yeterliliği, gelecek üretim mevsimine kadar bitmeyecek mahsulün olmasıdır.
Her bahar sıcakların artmasıyla, Çerkesler yeni yılı karşılar, toprak ürünlerinin ve hayvanlarının çoğalması için dualar ederlerdi.
Yeni yılın ilk günü evde, ikinci günü köyde toplu dua edilir, üçüncü günü insanlar, aileler, akrabalar birbirlerine kutlama ziyaretlerine giderlerdi.
Çok eski tarihlerden başlayarak, arazi işlerine başlamadan önce, Mart ayında, gündüzle gecenin eşit olduğu zamanda, 21-23’ünde üç günlük kutlama yaparlardı.
Bu zamanlarda, sabahtan başlayarak bulutlu, soğuk, bazen de kar yağışı olur, öğle sonrası havanın yumuşaması güneşin yükselmesiyle, kışla yaz ayrıştı (cemre toprağa düştü) derlerdi.
Yeni yılın gelişiyle, sıcak rüzgarla gün başladığında, ihtiyar neneyle dede, meyve bahçesine gider –”ağaçları korkuturlardı”. Dede başka bir ağaca yaklaşır yumuşakça vurarak neneye ”bu ağaç yeterli değil, yeterli meyvesi olmuyor, keselim bunu" derdi. Nene de cevaplardı: ”yine bir bakalım, bu yıl bolca meyve vereceğe benziyor.”
Onu hallettiklerinde, çocuklarla birlikte meyve bahçelerini beraberce gezerlerdi. ”Tanrı bunu da güçlendirsin! Tanrı bunu da güçlendirsin!” diyerek dede, meyve ağaçlarının çoğalması için ağaçların başına vururdu.
Yeni yılın olacağını akşam haberciler köyleri dolaşır ilan ederlerdi, kutlamanın yapılacağı yer ve zamanı bildirirlerdi.
İlancı, başında keçi postuyla, diğerleri de değişik renkli keçi postu ve palyaço kıyafetleriyle giyinirlerdi. Deriler üstlerinde, güleç yüzleriyle, gülünç davranışlarla insanları güldürerek, keyiflendirerek, kapı kapı gezerlerdi. Uğradıkları kapılarda yiyecekler verilirdi.
Durumu iyi olup da az verdiklerinde, daha fazlasını alabilmek için içlerinden biri, ölmüş gibi yapıp kapı önüne yatardı. Diğerleri, özellikle üzülmüş gibi davranırlardı. İstediklerini alıncaya kadar “iyileşmezdi”. İstedikleri kurbanlık verilecek denildiğinde, ona bağlı olarak “geri canlanırdı”.
Üzüntüsü olan ailelere uğramazlardı, ancak onlar yeni yıl sofrasına yiyecekler yollarlardı.
Yeni yılın ilk günü ailenin yemek yapılan ocağında pişirilmek üzere koç kurban edilmesi geleneği vardı. Isınma amaçlı yemek yapılmayan ocaklara kurban kesilmezdi.
Kurbanlar: Keçi, koyun, boğa, inekleri ocak için kesilen kurban (Mesh’oshe tıh-Mesh’oshe t’ıh) diye isimlendiriyorlardı, kümes hayvanları için ise; kurban tavuğu (Mesh’osh’e Chet) deniliyordu.
Eskiden kurban etmek için çok hayvanları vardı; ancak hayvan azalmaya başlayınca, buna bağlı olarak kümes hayvanları; tavuk, hindi, kazlar ve diğerleri kurban edilir oldu.
Yeni yıl gecesi bütün aile uyumazdı; keyifli, neşeli kutlanırdı. Uyumuş, keyifsiz, uyuşuk yeni yıla giriş iyi karşılanmazdı. İlk gün birbirlerine kutlamaya gidilmez, evde durulurdu.
Djenıko-ocağının bulunduğu odada yeni yıl kutlama sofrası kurulurdu. Değişik yiyecekler sofraya konulurdu. Tha duası yiyeceği, çeşitli haluj’ler pişirilirdi; biri peynirli, diğeri etli, üçüncüsü de değişik meyvelerden.
Kurban eti pişirilirken, biraz geçince evin yaşlı bayanı ocağa girer, pişen etten biraz yağ alır, biraz da ateşe damlatırdı. Bu yemek yiyenlerden kabul edilerek, ocağın payı sayılırdı.
Büyük sofranın kurulduğu büyük odada bütün aile toplanırdı. Bu, herkesin bir araya gelmeme geleneği olan Çerkeslerin, tek ”kuralları bozmasıdır”.
Bayanlar ve erkekler ayrı ayrı sofraya oturturlardı. Ev sahibi tanrıya (Tha) duayı ederdi.
Çocukları erkenden uyutmazlar, oynatırlardı, Bütün aile beraberce çalışırdı buna. Söz gelimi misket kaydırma- "daye yeghecheh" oynanırdı.
Sabah erkenden, kurtlar ve domuzlar suya girmeden, yıkanmaları için çocukları ırmağa gönderirlerdi. Anlatımlara göre, hasta olan olmazmış.
Anlatan Teu Aslan
Adıgey Cumhuriyeti Ulusal Müze Bilimsel Çalışanı
Kaynak: ADIGE MAK, 2021
Çerkesya Hareketi Haber Merkezi