Türkiye'deki işimi, yakınlarımı ve o güne kadar inşa ettiğim her şeyi bırakarak, 4 yıl önce geldim Nalçık'e. Üniversitede yüksek lisans eğitimi almak, çalışmak ve her şey iyi giderse kök salmak için.
Burada her şeyin 'ideal' olmadığını biliyordum, ama ben de 'ideal' bir ortam değil; köklerimi ve ruhumu arıyordum zaten.
İlk yıl Rusça öğrendim, yurtta kaldım. Sonra rahmetli Ergun ( Babuğ ) Abi'nin de yardımıyla yavaş yavaş çalışmaya başladım. Suriyeli bir arkadaşla eve çıktım.
Yaşamım biraz daha düzene girdi...
Bu, benim Türkiye'den ilk uzun süreli ayrılışım. Bu nedenle biraz zorlandım. Yeni bir ortam, yeni insanlar, yeni alışkanlıklar ve geride bıraktıklarım, özlemlerim...
Türkiye'de özlediklerime kavuşmak ve geride bıraktıklarımı özlemek; garip bir duygu. Ve "ne oralı ne buralı olma hissi"...
Burada insanların sokaklarda at üstünde 'faşe'lerle dolaşmadıklarını, yaşamın bildik sıkıntılarının olduğunu biliyordum. Hatta Türkiye-diaspora Çerkeslerinin yaşattıkları ve yaşadıkları bazı alışkanlıkların ve geleneklerin olmadığını da.
Çünkü burası başka bir coğrafya ve burada ırmak başka bir mecrada akıyor.
Ama, her şeye rağmen, burası tüm dünya Çerkeslerinin geleceklerini inşa edebilecekleri yeryüzündeki tek coğrafya, yani vatan.
Ve ben, karınca misali, ağzımda, avuçlarımda su taşımaya geldim; kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü yakıp kül eden ateşi söndürmek; yoksa birlikte yanmak için...
Genç ve üniversite öğrencisi olarak gelmek benim için bir avantaj oldu. Hemen bir çevrenin içerisine girdim, kısa sürede çok sayıda insanla tanıştım. Burada çalışmak ve yaşamak için bilmek zorunda olduğumuzu anladığım Rusça'yı öğrendim.
Benden önce de Türkiye'den birçok öğrenci geldi Nalçık'e. Kimisi, burada kaldı, çoğu buradaki yaşamdan memnun olmadı veya iş bulamadı ve Türkiye'ye döndü.
Kendilerince nedenleri var. Özlem, yalnızlık, uyum sağlayamama, iş bulamama, yeterince sahiplenmeme... gibi. Çok haksız da değiller.
Bir şeyler eksik burada. Valizini alıp gelince, elinden tutan ve yardım eden birileri veya kurumlar yoksa, zorlanıyorsun.
Biz de, bu nedenle UNİFON'u kurduk.
Öncelikle, diaspora Çerkes gençlerini doğru bilgilendirmek için. Çünkü burası bir cennet değil. Dünyanın her yerinde karşılaşacağınız sorunlar burada da var. Ve bunları önceden bilmek gerekiyor.
Sonra, "yalnızlık" sorununa çare bulmak için. Yanlış anlaşılmasın: bizim buraya gelmemizi istemeyen yok, diasporada yayılan dedikodular doğru değil. Ama imkanları sınırlı. Ve Rusça veya Çerkesçe bilmeyen gençlerin iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri biraz zor.
UNİFON ile bu soruna da bir çözüm bulabileceğimize inandık. Çünkü biz daha uzun zamandır burada yaşıyoruz, dili öğrendik, ilişkileri biliyoruz. Ve artık arkadaşlarımız var.
Aslında uzun zamandır bir ihtiyaçtı UNİFON. Veya böyle bir şey.
Şu veya bu nedenle kurulamamıştı. Belki de Çerkes halkına artık diasporada bir gelecek örgütlemeye çalışan kurumlarımız, böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç olmadığını düşündükleri için. Veya bazı zorlukları gözlerinde büyüttükleri için.
Biz, bütün imkanlarımızı seferber ettik ve ilk adımı attık. Özellikle "Dönüşçü" büyüklerimizden daha çok destek alacağımızı düşünmedik dersem, yalan olur.
Ama sanırım bazı önyargılarını aşamadılar, tabuları yıkamadılar. Ve özel sohbetlerde "iyi yaptınız" diyenler bile, destek vermediler; motive edici iki satır yazmadılar.
Yine de, biz, çalışmalarımıza ilk günkü enerji ve umut ile devam ediyoruz.
Ve gençlere şunu söylemek istiyorum:
Burası, tarihi vatanımız Çerkesya. Vatanımız. Geleceğimiz.
Diasporadaki, çocukluk alışkanlıklarımız haricinde burada da her şey var. Eğitim kaliteli.
Ve biz, UNİFON olarak, burada lisans veya lisans üstü eğitim almak isteyen gençlere maddi ve manevi her türlü desteği vermeye hazırız.
UNİFON burslarından ve desteğinden yararlanmak isteyen arkadaşlarımız 1 Mayıs-31 Mayıs tarihleri arasında, daha önce duyurduğumuz iletişim adreslerinden bize ulaşabilirler.
Dünyaları vaat etmiyoruz, hatta belki de biraz fedakarlık yapmanızı istiyoruz.
Ama değer!
Hakhu Nart Hakan, UNIFON Nalçik Temsilcisi