#33 Ekleme Tarihi 02/10/2015 12:36:50
12 Nisan 2010 Pazartesi Saat 09:27
Жъоныгъуакlэм и 21-у лъэпкъ шъыгъо-шIэжь мафэр "Зэпсэлъыхъомэ Ямафэ"м фэдэ хагъэунэфыкIы ыкIи хэдгъэунэфыкIы хъущтэп
Önümüzde 21 Mayıs var. Kimi kurumlarımız ve gruplarımız şimdiden hazırlık yapmaya başladılar. Ben bu 21 Mayıs’ın gerek katılım, gerekse coşku/heyecan anlamında ulusal mücadelemizde önemli bir köşe taşı ve bundan sonrası için belirleyici öneme sahip olacağına inanıyorum.
Geçen ay Tiflis’te düzenlenen ve Çerkes soykırımının da tartışıldığı konferans turnusol kağıdı gibi herkesin rengini belli etmesine neden oldu. Artık “Çerkes Soykırım ve Sürgünü” deyince kimin ne anladığını daha iyi biliyoruz ve bundan sonra ne yapacaklarını tahmin etmek o kadar zor olmayacak.
Kimileri “olur ama Gürcistan’da olmaz ki!” diyerek gerçek niyetlerini saklamak istemişlerdi, ama mumları yatsıya kadar yandı. Ve aslında “sürgün ve soykırım”a inanmadıklarını satır aralarında itiraf etmeye başladılar. Başta da KAF FED!
Son bildirilerinde bir kez olsun “soykırım ve sürgün”ü ağızlarına almayıp “1864 Olayları” demeyi tercih etmeleri bir tesadüf değil; soruna bakış açılarını yansıttığı gibi Tiflis’teki konferansa yönelik eleştirilerinde de samimi olmadıklarını gösteriyor.
İlginç olan, 1991 sonrası Abhaz ve Oset kardeşlerimize yapılanları “soykırım” olarak nitelerken, Çerkes halkına karşı işlenen suçu “1864 Olayları” diye geçiştirmeleri.
Aslında bu duruşun altyapısı uzun zamandır hazırlanıyordu. Birilerinin “Sürgün değil göç” söylemini yaymalarının, “soykırım denemez” deyip hayatta kalan % 10’u ve hâlihazırdaki “Cumhuriyetlerimiz”i işaret etmelerinin, “Rusya’ya katılışın 450.Yılı”gibi uyduruk kutlamalar icad etmelerinin nedeni hep “Sürgün ve Soykırım” gerçeğini gizlemek, gündemden düşürmek ve RF’nu rahatlatmak içindi.
Son yıllarda bunlara bir de “Abhazya bahanesi”ni eklediler. RF’nun Gürcistan ile savaşlarında asıl olarak kendi hayati çıkarlarını korumak için Abhaz ve Oset kardeşlerimizi desteklediğinden bir kez olsun bahsetmeksizin RF’nu kurtarıcı gibigösterme ve bütün günahlarını affetme tavrı geliştirdiler.
Hâlbuki RF, stratejisini “iki ihtimali” de hesaba katarak yapmıştı: Başlangıçta önceliği Gürcüstan’ı BDT’ye katılmaya zorlamaktı ve bu dönemde Abhazlara destek verir gibi yaptı. Ama Abhazya Gürcüstan’dan kurtulduktan sonra, özgürlük ateşinin Çerkesleri(Adıgeleri) ve tüm Kuzey Kafkasya’yı da sarmaması için önce halklarımız arasına nifak tohumları ekti, sonra bu süreçte ortaya çıkan ulusal dinamikleri ezdi. Hatta önce Gürcistan’dan yana tavır alarak Abhazya’ya ambar; uyguladı, ablukaya alıp boğmaya, dış dünya ile ilişki geliştirmesini engellemeye çalıştı. Çünkü hala Gürcistan’ı dize getirebilme umudu vardı. Ve bu mümkün olmayacaksa eğer, Abhazya RF’na muhtaç hale gelmeliydi. Ne zamanki Gürcistan’ın yönü belli oldu; RF’nun da tavır değişti, Abhazya’ya daha fazla destek vermeye başladı.
Ama tüm bunlar RF’nu biz Çerkesler için aklamaya yetmez, bize yapılanları unutturmaz. Bu nedenle, 21 Mayıs’lar “Çerkeslerin Sürgün ve Soykırım” günü olarak anılmaya devam etmeli, bu günün sulandırılmasına, içinin boşaltılmasınaizin vermemeliyiz.
21 Mayıs atalarımızın; yüzbinlercemizin katledildiği, cesetlerinin üzerinde “zafer naraları”nın atıldığı, geçit törenlerinin düzenlendiği ve geriye kalanların da vatanlarından sürüldüğü gündür. Bunun unutturulmasına, gözlerden uzak kuytu köşelerde veya “Barış-Dostluk” vs denilerek anılmasına ve salonlara hapsedilmesine izin vermemeliyiz.
RF’nu kızdırmamak için denilerek 21 Mayıs’ın “sevgililer günü” gibi anılması ise bize bir hakaret olur.
21 Mayıs’ta acılarımızı hatırlamalı, öfkemizi haykırmalı ve çözüm önerimizi sunmalıyız. Yalnız kendimiz söyleyip kendimiz dinlememeli, başta Rusya Federasyonu olmak üzere tüm kamuoyu sesimizi duymalıdır. Düzenleyeceğimiz bütün etkinliklerde günün anlam ve önemi, çözüm önerimiz öne çıkmalı ve mümkün olduğunca geniş bir çevreye ulaşmak hedeflenmelidir.
Süleyman Ağabeyimiz daha önceki bir yazısında tavrını özetlemişti: Ben işe gitmeyeceğim, çocuğumu da okula göndermeyeceğim diyordu. Her yurtseverin asgari tavrı bu olmalıdır!
Mümkünse işe gitmemeli, çocuklarımızı okula göndermemeli, bunun mümkün olmadığı durumlarda acımızı ve yasımızı gösteren işaretler taşımalı; evimize, arabamıza bayraklarımızı günün anlamına uygun bir şekilde asmalı ve tavrımızı kamuoyuna yansıtmalıyız.
Ama en önemlisi yaşadığımız yerleşim birimlerinde sokaklara çıkmak, kırıp dökmeden öfkemizi haykırmak, RF başta olmak üzere ilgililerden çözüm talep etmek olacaktır.
21 Mayıs “Çerkes Soykırım ve Sürgünü” demektir. İsrail’de olduğu gibi dünyanın her yerinde bu günün Çerkesler için resmi tatil olmasını istemeli, her yerde “Soykırım ve Sürgün” anıtları diktirmeye çalışmalı, RF’ndan soykırım ve sürgünü tanımasını, halkımızın anavatanımız Çerkesya’da gelecek korkusu olmaksızın yaşaması için gerekli adımları atmasını talep etmeli ve artık karnımızdan konuşmamalı, kamuoyuna sesimizi duyurabileceğimiz yöntemler geliştirmeliyiz.
21 Mayıs Soykırım ve Sürgün demektir; ama Çerkeslerin (Adıgelerin) direniş ve yeniden diriliş günü olmalıdır. Gerçek barışın ve dostluğun yolu da buradan geçecektir.
Жъоныгъуакlэм и 21-р; Адыгэ лъэпкъым лъэпкъгъэкIод къызэрашIылIагъэ ыкIи ихэку къызэрафыжьыгъэ мафэм итамыгъэу щыт. Ау ар Чэркэсхэм(Адыгэхэм) ялъэпкъ банэ къэгъэушыгъэнымрэ джыри изегъэужьыжьынымрэ ямафэу хъун фай. Мамырныгъэ шъыпкъэмрэ ныбжьэгъуныгъэ пытэмрэ якIурэ гъогур мыр ары.