#36 Ekleme Tarihi 02/10/2015 12:51:23
14 Mayıs 2010 Cuma Saat 09:31
Tutkulu insanların ulaşmak istedikleri günler ve hedefler yakınlaştıkça heyecanları ve coşkuları da artar, içleri içlerine sığmaz. Günler öncesinden kafalarında kurgularlar hedefi. Çizer bozar; yeniden kurgularlar. Önce kendi kafalarında oynarlar oyunu, kahramanlarını da kendileri seçerler. Ve her şey istedikleri gibi sonuçlanır. Hayaller “kötü son”la bitmez ya...
Ama hayal deyip geçmeyin. Her şey hayal kurmakla başlar ve büyük işleri başarabilenler büyük hayaller kurabilenler; hayallerini gerçekleştirmek için inatla savaşanlardır. Tutkulu, coşkulu, inatçı ve cesur insanlardır. Ve elbette yürekleri sevgi doludur. Sevmesini bilmeyen, aşık veya tutkulu, talepkar ve fedakar olabilir...heyecan duyabilir mi?
21 Mayıs yaklaştıkça bizim de heyecanımız ve merakımız artıyor. Acaba kaç kişi gelecek? Gelebilecek herkesin haberi var mı? Tuğuj Ömer Cumartesi günü çalışması gerektiğini söylemişti. Acaba izin alabilecek mi? Ya Apiş’lerin kızı Gupset? Pazartesi günü önemli bir sınavım var diyordu, acaba iki saatliğine de olsa zaman bulabilecek mi? Setenay Abla’nın derdi ise çocuklarıydı. “Henüz çok küçükler, beraberimde getiremem” diyor; o gün çocukları birkaç saatliğine de olsa komşularına bırakmayı düşünüyordu. Bırakabilecek mi acaba? Taksim’de birbirimize sarılıp kucaklaşabilecek miyiz?
Yüreğinde arkadaş, dost ve insan sevgisi olanlar için yapılması gerekenler, eğer bunları sevdikleri ile birlikte yapabiliyorlarsa daha anlamlı olurlar. Zaten insan sevgileri büyük olmasa ne işleri var Taksim’de? Ne anlamı var sevgisiz yapılan bir işin?...
Peki, Taksim’deki hava nasıl olacak? Pankartlar hazırlanabildi mi? Basın açıklaması ve bildiriler? Nejan bayrakları yaptırma işini üstlenmişti. 21 Mayıs’a yetiştirebilecek mi? Şöyle herkesin elinde bir bayrak; on iki yıldızlı bayrağımız, yani onurumuz olacak mı? O gün Taksim’i bayraklarımızla ve pankartlarımızla zapt edebilecek miyiz
Sorular, cevaplar ve hayaller...
Herkes Taksim’de toplandığında ve görevli arkadaşlar işareti verdiğinde yürüyüş başlayacak. Görevliler çoktan belirlenmiştir ve herkesin onları tanıyabileceği kolluk vs birşeyleri olacaktır mutlaka. Soğukkanlı olabilecek, önceden tahmin edilemeyecek durumlarda akıl ve sağduyu ile müdahale edebilecek insanlarımız arasından seçilecektir bu görevliler. Ve ben hepsinin görevlerini layıkıyla yerine getirebileceklerinden kuşku bile duymuyorum.
Yürüyüş de bize yakışır, ağırbaşlı ve olgun olmalı. Eylemimiz o gün iş veya alışveriş nedeniyle Taksim’e gelecek insanlar için bir işkenceye dönüşmemeli. Onları rahatsız etmemeli, işlerinin aksamasına neden olmamalı, çevreye zarar vermemeliyiz. Taşkınlık da bize yakışmaz.
İstanbul ve Taksim bugüne kadar binlerce etkinliğe ev sahipliği yaptı, ama Çerkesleri o kadar az misafir etti ki...21 Mayıs bir başlangıç olur inşallah ve Taksim başkaları gibi bizim de umutlarımızın başkentine dönüşür.
Eminim Taksim bizi sevecek, bağrına basacak, “bunlar da nereden çıktı?” diyen meraklı gözlere bizim güler ve umutlu yüzümüzle “yeni uyandık; ama eskiyiz, hem de çok eski. Dünü kaçırdık, ama yarın bizimdir“ dememize gerek bırakmadan, “çoktandır bekliyordum. Onlar benim onur konuklarım. Bunca felaketlere, acılara ve haksızlıklara rağmen hala umutlu ve güler yüzlü bu halk her şeyi hak ediyor” diyecektir.
22 Mayıs 2010 özel bir gün olacak hepimiz için. Belki de ileride anlata anlata bitiremeyeceğiz. Anılarımıza altın harflerle yazılacak. Taksim’de Çerkesya dirilecek ve umut büyüyecektir. Bundan kuşku duymuyorum!
Ve eminim yalnız Çerkesler olmayacak Taksim’de. Kalbi Çerkes halkı ve Çerkesya için atan herkes, kardeşlerimiz: Abhazlar, Çeçenler, Osetler, Avarlar... Yani Çerkes halkının acısını acı belleyen, umudunu büyütmesine omuz vermek isteyen herkes “21 Mayıs Çerkes Soykırım ve Sürgün”ü için Taksim’de bizimle birlikte olacak, “Hepimiz Çerkesiz” diye haykıracak ve Adige bayrağını: bayrağımızı gururla taşıyacaktır.
Taksim bir tarih olacak ve 22 Mayıs yalnız yürüyüş yapmakla bitmeyecektir. İnsanlarımız yıllar sonra tekrar birbirini bulmuş dostlar gibi oradan ayrılmak istemeyecek; bir yerlerde sohbete devam etmek isteyeceklerdir. Bir park veya hepimizi alabilecek bir bahçe? Vardır elbet çevrede gidilebilecek bir yer. Bunca yolu kat edip Taksim’e gelmişken...
Taksim! Umutların başkenti. Şimdi de Çerkesleri ağırlamaya hazırlanıyor. Bekle bizi Taksim ve hazırlan kucaklamaya.
22 Mayıs’ta Taksim’deyiz.
Lanet okumaya değil, hakkımızı istemeye ve “Çerkesya yaşıyor” demeye!
Yani umudu büyütmeye...