''Adıgey yönetimi diasporadaki yurttaşlarla ilişkileri geliştirmeye yönelik projeler için 3 milyon 700 bin Ruble bütçe ayırıyor. Diasporada yurttaşları ile ilişkiler ve milli işler devlet komitesi başkanı Vyaçeslav Jaçemuk… son 15 yılda Adıgey’e geri dönüş yapıp da tarihi vatanında hala yaşamını sürdürenlerin sayısını 700 olarak verdi...”
2009 yılında bu haberi okuyunca, “yapılması veya yapılmaması gerekenleri, doğruları veya yanlışları bunca zamandır tartışıyoruz ama bu toz duman arasında sanırım daha şimdiden başardıklarımızı görmüyor, göremiyor veya gördüklerimizi ve bildiklerimizi anlatamıyoruz” herhalde diye düşünmüş; “söyler misiniz, hangi siyasetimizin 700 öncüsü ve özü sözü bir, söylediklerini pratikte de örgütlemiş 700 insanı var?” diye sormuş ve şöyle devam etmiştim:
"Gerçek şu ki, 'Dönüş Düşüncesi'nin daha şimdiden 700 öncüsü ve 700 önderi, Kabardey Balkarya ile Karaçay Çerkesya’ya dönüş yapmış olanları da bunlara eklersek binlerce kahramanı ve öncüsü var".
Yani ''Dönüş Düşüncesi'' daha şimdiden: daha düşünce aşamasındayken ve yeterince örgütlenememişken 700 insanımıza yol gösterici olmuş ve 700 insanımızın pratiğinde ete kemiğe bürünmüş, örgütlenebilirliğini göstermiştir.
Bu, büyük bir güçtür!
Çünkü her siyasi hareketin aşması gereken en önemli ve en uzun süren aşama böyle söylediklerinin ''yapılabilir'' olduğunu gösterme aşamasıdır. İlk olmanın, “yeni” olmanın zorluğudur bu. Yalnız kitleler değil, kadrolar bile tereddütlüdür. Çünkü bilinmeze yelken açılmıştır.
Kimlerle yola çıkılacak, kimlere güvenilecek ve sonunda kaç kişi kalacaktır? Nelerle veya hangi zorluklara karşılaşılacak, bunlarla nasıl mücadele edilecektir?
Onlarca, yüzlerce cevaplanması gereken soru vardır kafalarda.
Bir örnek yoktur önünüzde, karşılaştığınız her zorluğa yine kendiniz bir çözüm bulmak; yaratıcı zekanıza ve kendinize güvenmek zorundasınızdır. İnancınızın, kararlılığınızın, sabrınızın büyük, gerçekten çok büyük olması gerekir.
Her başlangıç zordur ama siyasi mücadelelerde başlangıç daha bir zordur.
''Düşman güçsüz aslında'' ve "bu devlet yıkılır" diyenler veya herhangi bir iddiası olanlar, örgütlemek istedikleri kitleye bunu göstermek zorundadırlar.
''Korkuyu yenebiliriz'' diyorsanız, bunu önce siz yenmek ve örnek olmak zorundasınız. Yok ''ölmek var dönmek yok'' diyorsanız, önce siz dönmemelisiniz.
Ve öyle tek bir eylemle iş bitmiş olmaz veya düşüncelerinizin gerçekleşebilirliği ispatlanmaz. Anlattıklarınızın yüzlerce ve hatta binlerce kez tekrarlanması, insanların bilincine ve bilinçaltına kazınması gerekir.
Çünkü başkalarının, sizi göz ucuyla da olsa izleyenlerin korkularını veya tereddütlerini yenmeleri ancak öncülerinin, önderlerinin böyle söylediklerini yapmaları; yapmaları da yetmez, sıradanlaştırmaları ile mümkündür.
Ve öncüler veya önderler, bunu başardıklarında ideolojik mücadeleyi de kazanmış olurlar. Bundan sonrası kolaydır…
Haberi tekrar okuyun. Şunu göreceksiniz:
Dönüş başlamıştır ve daha şimdiden 700 ( şimdi artık binlerce ) insanımız vatanına dönmüştür. En olumsuz şartlarda, nereye gidildiği, nelerle karşılaşılacağı bilinmezken, elimizden tutacak ve bize önderlik yapabilecek, yardım edecek kimse yokken bu 700 insan onurlu bir yolculuğa çıkmış ve orada tutunmuşlardır.
Yani Dönüş ete kemiğe bürünmüştür, ''mümkün'' olduğu kanıtlanmıştır. Bu bir ideolojik zaferdir.
Bunu karalamaya, olumsuz örnekleri öne çıkarıp küçümseye kimsenin gücü yetmeyecek; bu kervan yürümeye devam edecektir. Eskisinden daha güçlü ve daha örgütlü bir şekilde.
Ve biz bunu, bize öncülük yapan; yoldaşları, hatta ''önderleri'' tarafından yarı yolda bırakıldıkları halde yılmayan, alıştıkları yaşamı ve sevdiklerini bir kalemde silebilen 700 onurlu insana borçluyuz.
150 yılın birbirinden ayırdığı vadinin iki yakası üzerinde 700 insanımızın bedenlerini tuğla yapıp inşa ettikleri bu ''Dönüş Köprüsü'' Çerkes halkının geçmişini geleceğe bağlayan köprüdür. Bu köprü, Çerkes halkının geleceğe uzanan köprüsüdür, geleceğidir…
Aradan geçen 10 sene içerisinde belki anavatana dönen insanlarımızın sayısında büyük bir değişme olmadı; ama anavatan ile diaspora arasındaki ilişkiler gelişti, derinleşti.
Felsefi bir düşüncenin veya politik hareketin gücü, onun pratik olarak henüz neleri yapabildikleriyle ölçülmez. Önemli olan gelişmenin yönünü işaret etmesi ve geleceği temsil etmesidir.
Bu anlamda “Dönüş” düşüncesi başarılıdır, başarmıştır.
Artık herkes “Çerkes Ulusal Sorunu”nun biricik çözüm yolunun anavatana dönmek ve anavatanda uluslaşmak olduğunu biliyor ve “Dönüş”ü veya “Kalış”ı değil; “anavatana nasıl dönülecektir?”i tartışıyor.
“Çerkesya Hareketi” büyüdükçe, ulusal bilinç gelişecek, önündeki engelleri aşacak ve anavatana dönen insanlarımızın sayısı artacaktır. Bundan kuşku duymuyorum.
Yurtseverler’in, önümüzdeki yıllarda “Anavatana Dönüş Günü”nü anlam ve önemine uygun bir biçimde gündeme getirmeleri dileğiyle...
Hatko Schamis