BİZİM KÖPEĞİMİZDİR…

#873 Ekleme Tarihi 18/03/2016 09:40:37
“Bir devlet adamının yapabileceği en iyi şey, Tanrının ayak seslerini dinlemek, onun ayak izlerini takip etmek ve eteğine yapışıp onunla birlikte birkaç adım yürümektir…” Bismarck   Bismarck’ın bu sözünü severim. Hem bir devlet adamı gibi düşünmemiz, hem de bir devlet adamının nasıl düşünmesi gerektiğini anlatır. Bunu başarabilenler “uygulanabilir” politikalar üretirler. Başaramayanlar, hamaset yapar; maceralara ve felaketlere yelken açarlar... Anlatmak istediği, hayatı yakalamamız, “...içinde bulunduğumuz durumu tahlil etmemiz ve 'neredeyiz' sorusuna cevap bulmamız” gerektiğidir. “Sonra, nereye gidiyoruz, ne yapmış olursak olalım, nereye gidiyoruz, diye sormalı”yız kendimize. “Bu soruları cevapladıktan sonra, mümkün olanın ve yapabileceklerimizin sınırlarını hesaplamalıyız. Çünkü önümüze altından kalkamayacağımız amaçlar koyarsak, sistem infilak eder.” ( H. Ksinger ) Biz de bunu yapmaya çalıştık. Önce “Çerkes Sorunu’nu” tanımladık ve “nasıl bir dünyada yaşıyoruz?” sorusunu yanıtladık. Sonra gücümüzü ve olanaklarımızı ölçtük-biçtik ve tabii RF’nun gücünü ve olanaklarını. Bunların ışığında elle tutulur, gözle görülür bir gelecek vizyonu ve bir yol haritası çıkardık kendimize. Bu yolda yürüyoruz, ağır aksak da olsa... Ne bizden önce yapılanları inkar ediyor, tarihi kendimizle başlatıyoruz; ne de bizden farklı düşünenlerin çabalarını değersiz buluyoruz. Biz geçmişin çocuğu, geleceğin ebesiyiz. Ama herkesle aynı bottayız. Aynı tarihi sürecin bir parçasıyız. Bu nedenle Çerkes halkına bir atom parçacığı kadar küçük yararı olacağını düşündüğümüz faaliyetleri bile destekledik-destekleriz. Şimdiye kadar yüzlerce sayfa yazdık ve anlatmaya çalıştık yol haritamızı. Hatırlatayım: “Bizler Çerkesiz, Adıgeyiz. Ama aynı zamanda Çerkes halkının geleceğinden kaygı duyan, yaşadığı her ülkede demokratik hak ve özgürlüklere sahip olması ve vatanı Çerkesya’nın yeniden inşa edilmesi gerektiğine inanan kardeşi, komşusu ve dostuyuz. Abhaz’ız, Çeçeniz, Osetiz, Karaçayız, Türküz, Kürdüz, Rusuz... Çerkesya Yurtseveriyiz! ‘Çerkeslerin soykırımdan geçirilerek vatanlarından sürülmüş; diasporada onlarca ülkede dağınık, vatanlarında ise 6 siyasi birime bölünmüş olarak yaşamaları ve asimile edilmeleri’ şeklinde formule edilebilecek Çerkes Sorunu’nun; yani Çerkes Ulusal Sorunu’nun çözümünün ve Çerkes Halkının kurtuluşunun uluslaşmaktan; Çerkesya’yı yeniden inşa etmekten geçtiğine inanıyoruz...” dedik mesela ( BİZ KİMİZ, NE İSTİYORUZ  ). Ve “...Çerkesya Yurtseverleri, Çerkesler anavatanlarına dönebilir; Çerkesya’nın egemen halkı olabilir; diğer bütün halklarla eşit haklara ve özgürlüklere sahip olabilirlerse Çerkes Sorunu’nun çözülebileceğine ve Çerkes Halkının geleceğinin garanti altına alınabileceğine inanıyorlar. Bu, Çerkes Sorunu’nun çözümünün:
  • “Çerkes Soykırımının ve Sürgünü”nün tanınarak sonuçlarının giderilmesi; yani adaletin tecellisi...
  • Çerkes Halkının Vatanına kayıtsız şartsız dönüşü...
  • Çerkesya’nın tarihi sınırları içerisinde yeniden inşası...
  • Çerkeslerin Çerkesya’nın yerli halkı olduğunun ve yerli halk olmaktan gelen haklarının tanınması...
  • Çerkeslerin Çerkesya’nın egemen halkı olması...
  • ve diğer bütün halklarla eşit haklara sahip olması ile mümkün olduğu anlamına gelir.
...Biz, Çerkesya’da yaşamış, halen yaşayan ve gelecekte de yaşayacak olan halkların, hatta bizi eleştirenlerin isimlerini saymaya bile cesaret edemedikleri Rusların ve Ermenilerin de insani-toplumsal ( ulusal veya etnik ) haklarına, kimliklerine her zaman saygı duyuyor-duyacak ve demokratik ilkeler temelinde birlikte yaşamak istiyor-isteyeceğiz... İnanıyoruz ki, ulusal kimliklerine ve haklarına saygı duyulan Çerkesya halkları da, daha demokratik, insan haklarına saygılı, ekonomik olarak dünyaya entegre olabilecek ve bunun sonucunda yaşam standartları yükselecek bir Çerkesya için en az bizim kadar mücadele edecek ve Çerkesya’yı sahipleneceklerdir...” ( HERŞEY BİRLİĞİMİZ, ULUSLAŞMAMIZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN! ) „...Ne şiddet ne de savaş istiyoruz... RF ile diyalog kurmak, geçmişte yaşanmış ve halen mevcut sorunlarımıza çözümler üretmek, bir ulus olarak tarihi topraklarımızda varlığımızı sonsuza dek yaşatmak istiyoruz. Bugün ne diasporada ne de Vatanımızda geleceğe güvenle bakamıyoruz. RF, Çarlık Rusyası’nın halkımızı soykırımdan geçirmesinden ve sürgüne göndermesinden dolayı ortaya çıkan sorunları çözebilir, buna gücü yeter. Putin... diasporada yaşayan insanlarımızın anavatanlarına dönebilmeleri için maddi ve manevi destek verirse, vatanımızda egemen bir halk olarak gelecek kaygısı olmadan yaşamamızı desteklerse biz her şeyi unutmaya; RF içinde ve bugün vatanımız Çerkesya’daki bütün halklarla birlikte barış ve huzur içerisinde yaşamaya, onların insan ve toplum olarak sahip oldukları haklara saygı duymaya hazırız. Bizim gelecek vizyonumuz budur! Ve bunları gerçekleştirmek için demokratik yol ve yöntemlerle mücadele edecek, sesimizi tüm dünyaya duyurmaya çalışacağız... Bunu yaparken Çerkes ( Adıge ) halkının birliğine zarar verecek bir adım atmayacak, tam tersine bu birliği Xase geleneğimize uygun örgütlenmelerle daha da güçlendirecek ve kurumlarımızı asla bölmeyeceğiz. Çünkü: “...Kurumlarımız, halkımızın şimdiye kadarki birikimidir. Bugüne kadar yapılanlar ve söylemler bizim tarihsel gelişimimizde belki de geçilmesi gereken aşamalardı... Bundan sonra yapmamız gereken kendimizi tanımlamak, “Bizler Çerkesyalı Yurtseveriz” demek; ama kurumlarımızı asla terk etmemektir. Elbette bugüne kadar kullandığımız kavramları, söylemleri bir çırpıda atmak mümkün değildir. Ama artık kendimizi sorgulamalı ve daha hızlı koşmalıyız. Biz de aynı kurumlarda çalıştık, aynı kavramları kullandık, ama bunların sorunlarımızı çözmeye yetmeyeceklerini gördük. Ve kendimizi yenilemeye karar verdik. Bu kurumlar bizimdir. “Buyurun istediğiniz örgütü kurun” diyenlerin oyununa gelmemeli, Çerkes (Adıge) halkını bölmemeli; bizi kapıdan kovsalar bacadan girmeliyiz ...” diye de ekledik. ( “HEPİMİZ ÇERKESİZ, HEPİMİZ ADIGEYİZ” ve “HERŞEY BİRLİĞİMİZ, ULUSLAŞMAMIZ VE GELECEĞİMİZ İÇİN!” )

*****2*****

Yani, biz ilk günden beri, “Çerkes halkının uluslaşma perspektifi ile ve Çerkesya eksenli örgütlenmesi gerektiğini” anlattık, Rus ve Rusya düşmanı söylemlere itibar etmedik; bağımsızlık değil, Ruslar dahil Çerkesya halkları ile, gelecek kaygısı olmadan barış ve huzur içinde birlikte yaşamak istedik. Çerkes Ulusal Hareketi‘nin siyasal merkezinin Çerkesya olması gerektiğine, diasporanın Çerkesya’nın sosyolojik-politik gerçeklerine ve ihtiyaçlarına göre örgütlenmesi-şekillenmesi gerektiğine inandık-inanıyoruz. Vatan diasporanın değil, diaspora vatanın bir parçası ve uzantısı olmalıdır. Bu bağ koptuğunda ortada diaspora diye bir şey kalmaz. Çünkü, „diaspora“ diye tanımlanabilmesi için bu insan topluluğunun hala güçlü bir vatan ve vatana dönüş özleminin olması gerekir. Bu özlem biter, vatan ulusal hareketin siyasi merkezi olmaz, diaspora vatanın sosyolojik-politik ihtiyaçlarına göre şekillenmez ve örgütlenmezse, „diasporalılık“ biter, „göçmenlik“ başlar. Elbette bazen diaspora vatanı, bazen de vatan diasporayı „çekecek“, her ikisinin kendine özgü avantajları ve dezavantajları olacaktır. Ama diaspora ve vatan aynı yöne bakmalı, ortak bir gelecek vizyonu ve bu vizyon da “Çerkesya’da uluslaşmak” olmalıdır. İşin özü, özeti ve sihirli sözcük, uluslaşmak veya ulus olmaktır. Çünkü gelecek on yıllarda ve yüzyıllarda ulus olmayı başarabilen insan toplulukları varlıklarını devam ettirebilecek, diğerleri yok olacaktır. Ulus ortak bir geçmiş, dil, vatan, ülkü ve ekonomik yaşam birliği demektir. Kimlik demektir. Çerkesya demektir. Ama bu vizyon sadece Çerkesya’da uluslaşmak için değil, vatana dönmeyecek Çerkeslerin diasporada varlıklarını devam ettirebilmeleri için de hayati öneme sahiptir. Çünkü diasporada varlığımızı devam ettirebilmemiz de vatandan alacağımız desteğe bağlıdır. Ve nasıl ki disporada “latin harfleri” ile bir Çerkesçe uydurulmaya çalışılması vatanın diasporayı besleyen kanallarından birinin kurutulması anlamına geliyorsa, kimlik ve vatan gibi uluslaşmanın en önemli ögelerinde vatandan ayrışmak ulusal dinamiklerin ve ulusal bilincin zayıflatılmasına neden olacak; Çerkes kimliğine ve Çerkesya’ya aidiyeti köreltecektir. Son 7 yılda bıkmadan usanmadan anlattığımız bu düşüncelerimiz nedeniyle hemen herkesle tartışmak zorunda kaldık. Biz herkeste, herkes bizde itiraz edecek bir şeyler buldu. “Çerkes diye bir halk, Çerkesçe diye bir dil yok”, „Osmanlı’dan beri bütün Kuzey Kafkas halklarına ‚’Çerkes‘ denir“ dediler. Ama doğru değildi bu. Osmanlı devleti bütün Kuzey Kafkas halklarını kendi ulusal-etnik hatta kabile kimlikleri ile kayıt altına almış, Çerkeslerin vatanının “Çerkesya-Çerkezistan” olduğunu inkar etmemişti. Hatta hala nüfus kayıtlarında vatanı hanesinde “Çerkezistan” yazan Çerkesler var. İsteyen iki ciltlik „OSMANLI BELGELERİNDE KAFKAS GÖÇLERİ” ne bir göz atsın. Disporada pek bilinmiyor ve diasporadan şu veya bu nedenle gizleniyor, bilenler ise statükoyla, kurulu düzenle ve sosyal ilişkilerle çatışmayı göze almadıkları için adım atmakta zorlanıyorlar, ama  vatanımızda “Çerkes Adigedir”. Nokta! Ve diasporada Çerkes kimliği altında toplamaya çalıştığımız halkların hiçbiri Çerkes kimliğini kabul etmiyor, Abhazlar Abhaz, Çeçenler Çeçen, Osetler Oset-Alan, Karaçaylar Karaçay-Malkar... kimliği altında toplanıyor, örgütleniyorlar. Ve biz ulusal kaygılarla, uluslaşma vizyonunun bir gereği olarak kendimizi vatana göre ayarladık. Değiştik... Kendimizi vatana göre ayarladık. Çünkü özellikle uluslaşma parametrelerinde vatandan ayrı düşmenin yanlış olacağına inanıyoruz.

*****3*****

Tekrar hatırlatmak istiyorum. 25 yıl önce, 21-22 Haziran 1991’de Maykop’ta düzenlenen “Biz Adıgeyiz, Biz Çerkesiz” isimli Forum’da ve ardından 28 Mart 1992’de Nalçik’te toplanan “Birinci Tüm Adıgeler Kongresi”nde şu kararlar alındı:   “1) Ulusun kendini etnik olarak tanımladığı ‘Адыгэ- Adıge’ ve  ekzoetnonim olarak kullanılan ‘Черкес-Çerkes’ isimlerinin Rusya Federasyonu içerisinde ve diğer ülkelerde yaşayan tüm Adıgeleri kapsadığı; 2) Kabardey-Balkar, Adıgey ve Karaçay-Çerkes Yüksek Sovyetlerine 1 Eylül 1992 tarihinden itibaren tüm resmi-devlet işlerinde, anketlerinde, nüfus kimlik bilgilerinde, doğum kayıt belgelerinde, pasaportlarda, diğer tüm belgelerde ve Adıgeleri tanımlayan resmi isimlendirmelerde:      а) Anadilde – ‘Адыгэ-Adıge’ ( Rusça transkripsiyonlarda ‘Адыга-Adıga’ );      b) Rusça ve diğer dünya dillerinde – ‘Черкес- Çerkes’ veya ‘Черкешенка, Çerkeşenka’ ( Çerkes kelimesinin dişil hali ) nin kullanılmasının önerilmesi; 3) Adıge dilinin birliği ve bu dile ait iki edebiyat varyantı olarak:      а) Yukarı - Çerkes (Kabardey), ve      b) Aşağı - Çerkes (Kyah)’ın kabul edilmesi; 4) Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adıgey devlet organlarınca Rus dilinden alınarak Adige (Çerkes) soyadlarına takılan ‘ov’, ‘ev’, ‘in’ gibi son eklerin anadildeki orjinallerine uygun bir şekilde yeniden düzenleme yapılmasının önerilmesi; 5) Ulusal-devletleri dışında yaşayan Adıgelerin de aynı değişiklikleri yapabilmeleri ilgili organlara gereken önerilerin sunulması; 6) Alınan bu kararların uygulanması için yapılacakları izlemek görevinin Tüm Adıgeler Kongresi Koordinasyon Sovyeti’ne verilmesi kararlarını alır ve kamuoyuna ilan eder. Birinci Tüm Adıgeler Kongresi 28 Mart 1992, Nalçik“   Bakın, her şey hiçbir tereddüte ve yanlış anlamaya neden olmayacak kadar net formule edilmiş:  * Ulusun ismi “Adıge veya Çerkes”tir ve bu isim hem Rusya Federasyonu’nda hem de diğer ülkelerde; yani diasporada yaşayan bütün Çerkesleri kapsamaktadır. * Kendimizi, eğer anadilimizde ifade ediyorsak “ADIGE”, Rusça ve diğer dünya dillerinde ise “ÇERKES” diye tanımlamalıyız. * Ulusal-devletleri dışında yaşayan Adıgeler de aynı değişiklikleri yapmalılar.   Ama diaspora örgütlerimiz, hatta her fırsatta „yüzümüzü vatana dönmeliyiz“ diyenler bile bu kararları kamuoyundan gizlediler, bizleri temsil ettikleri her platformda ‘‘diasporada bütün Kuzey Kafkasya Halklarına Çerkes denir‘‘ demeye devam ettiler. “Çerkes Adıge’dir, Adıge Çerkes’tir” söyleminin RF’nun Kuzey Kafkasya Halklarını bölmek için geliştirildiğini iddaa ettiler. Ama birliğe örnek olarak verdikleri, Kafkasya‘da SSCB’nin çöktüğü yıllarda ortaya çıkan örgütlenmeler de ulusal veya etnik kimlikleri inkar etmiyor; tam tersine oluşan birliklerde her halk kendini tanımladığı kimliği ile yer alıyordu. Mesela “Kafkas Dağlı Halklar Birliği” 25-26 Ağustos 1989 tarihinde Abhazya Cumhuriyeti’nin başkenti Akua ( Sohum )’da, 7 Kafkas halkın temsilcilerinin ortak kararıyla ve kendi kimlikleri ile kurulmuştu. Elbette anavatanımız “kendi kendine” ve keyfi bir şekilde almadı “Çerkes Adıge’dir, Adıge Çerkes’tir” kararını. Tarihsel dayanakları, maddi-bilimsel temelleri vardı bu kararın. Ve, 25 Mayıs 2010’da, Rusya Federasyonu’nda bilimsel konularda-anlaşmazlıklarda hala tartışılmaz tek otorite olan Rusya Bilimler Akademisi Etnoloji ve Antropoloji Enstitüsü yaptığı şu açıklama ile bu kararın doğruluğunu teyit etmiştir:   “Çerkes ve Çerkesya terimleri Ermenilerin, Gürcülerin, Arapların, İranlıların ve Türklerin tarihsel belgelerinde ve diğer kimi kaynaklarda da görülebileceği gibi XIII. Yüzyıldan beri Kuzey Kafkasya’da yaşayan bir halkı ve bu halkın ülkesini tanımlamak için  kullanılmış olup, Kerketler, Zihler, Djikler, Kashaglar, Kaslar, Kasoglar, Charkaslar vb. terimlerle anlatılan da Çerkesler ve ülkeleri Çerkesya’dır. ‘Çerkes’ ( Circassian ) terimi Rus ve Avrupalı kaynaklarda da XV-XIX. Yüzyıllarda yaygın olarak kullanılmaya başladı. Bu halk kendisini hep ve yalnızca ‘Adıge’ olarak adlandırmışsa da - Natuhay, Abzah, Jane, Kabardey gibi etnopolitik oluşumları ifade eden yerel isimler - elbette bir rol oynamıştır. Ama buna ve aralarındaki sosyal, kültürel, dil yapısı ve diğer kimi farklara rağmen tarihi ve etnografik nedenlerle bunlar tek bir halk: Çerkes ( Adıge ) halkıdır. Kafkas Savaşları felaketi ve bu savaşlarla bağlantılı olarak XIX-XX yüzyıllarda yaşanan tarihsel olaylar, Çerkeslerin Osmanlı İmparatorluğu’na zorla tahliye edilmeleri, Emperyalist Hükümetin ve daha sonra Sovyetler Birliği’nin aldıkları idari önlemler Çerkes Halkının Rusya Federasyonu içerisinde birbirinden farklı etnografik isimler altında – Adıgeler, Çerkesler, Kabardeyler, Shapsughlar – dört bölgeye dağılmasına neden olmuştur. Ancak bu ayrıştırma ( tarih boyunca alınmış tedbirler ) söz konusu etnik gruplar arasındaki kültürel ve genetik ortaklıkta ifadesini bulan tarihsel hafızada bir yitime yol açmadı. Modern araştırmalar Shapsughların, Adigelerin, Çerkeslerin ve Kabardeylerin geleneksel kültürlerinin kökeninin ve etnik kimliklerinin ortak olduğunu gösteriyor. Bu, bahsedilen grupları Çerkes ( Adige ) halkının alt etnik grupları olarak kabul etmemiz gerektiğinin kanıtıdır.  Ubıhlar konusuna gelince: Bu halk XIX. Yüzyılın ortalarına kadar Soçi ve Saçe nehirlerinin yukarı havzalarında yaşadı ve hemen tamamı Osmanlı İmparatorluğuna göç etti. Eldeki yazılı tarihsel belgelere dayanarak, Ubıhların kendilerini, Eakh’lar olarak adlandırdıklarını, ama bunun, Ubıhların kendilerine yerel-kendi dillerinde verdikleri bir ad olduğunu söyleyebiliriz. Ubıhların bugüne kadar varlığını koruyabilmiş az sayıdaki torunları veya kendilerinin Ubıh olduklarını söyleyenler ( Rusya Federasyonu’nda 2002 yılında yapılan sayımlarda kaydedilmişlerdi ) bütün bir Çerkes kimliğinin taşıyıcısıdırlar. Çerkes ( Adige ) kültürünü, gelenek göreneklerini paylaşıyor, kendilerini modern Çerkes ( Adige ) halkının temel unsurlarından biri olarak görüyorlar. Rus Bilimler Akademisi Etnoloji ve Antropoloji Enstitüsü Kafkasya Bölüm Başkanı, Rus Bilimler Akademisi Üyesi Profesör S. A. Arutyunov Onaylayan:  V.YU.Zorin   Ne yazık ki vatanımızdaki bu gelişmeler diasporaya bir türlü olması gerektiği gibi yansıtılmadı, “diasporanın kendine özgü koşulları” olduğu söylenerek gerekli düzenlemeler yapılmadı. Hala da yapılmıyor ve vatan ile diaspora arasındaki mesafe açılıyor. Doğrusu, artık diasporadaki bu yanlışa bir son vermek, bunun sonucu olarak karşılaşabileceğimiz zorlukları göze almak, fedakarlık yapmak ve Kuzey Kafkas halkları ile ilişkilerimizi Çerkes halkının çıkarlarını da gözetecek bir temelde yeniden örgütlemektir. “Yaşasın Çerkes halkları” yerine “Yaşasın Çerkes, Abhaz, Oset, Çeçen, Karaçay…halkları” demek bu kadar zor olmasa gerek... Ne zaman bunları anlatsak, “birlik” diyor, bazan sağ, bazan sol argümanlarla birliği kutsallaştırıyorlar. Peki etnik dinamiklerimizi güçlendirmeye ve uluslaşmaya hizmet etmeyen bu “birlik” neye hizmet ediyor veya edecek? Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Laz... halklarının birliği veya birlikte mücadelesi mümkün de Çerkes, Abhaz, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstan... halklarının birliği veya birlikte mücadelesi neden mümkün değil, neden ısrarla herkesi Çerkes yapmaya çalışıyor ve ”Adıge-Abaza” gibi hinliklere başvuruyorlar.

*****4*****

Uluslaşmanın bir diğer önemli ve “olmazsa olmaz” parametresi de vatandı. Devletsiz uluslaşmak mümkündü, ama vatansız mümkün değildi. Ama vatan sadece bir toprak parçası değildi. Kafanıza göre vatan icat edemezsiniz. Toplumsal hafızamıza kodlanmış ve üzerinde geleceğimizi inşa edebileceğimiz ve hukuki olarak hak iddia edebileceğimiz toprak parçasıdır vatan. Çerkesler için Çerkesya’dır. Çerkesya’yı, Çerkeslerin geçmişi değil, geleceği ve vatanı olarak anlatmaya başladığımızda itiraz edenler oldu. Kafkasyacılar “Çerkesya’nın geleceği olarak Çerkesya” söyleminin kendilerinin diasporadaki Çerkes tanımına uygun olarak formule ettikleri “anavatan-atavan-bilmem ne vatan” Kafkasya söylemine uymadığı için itiraz ettiler. Kafkas halklarını böldüğünü iddia ettiler. Hikaye! Her halkın kendi kimliğine ve vatanına sahip çıkması, Kuzey Kafkasya’da halkları bölmüyor da diasporada mı bölecek? Asıl olarak Çerkes halkının kimliğine ve vatanına sahip çıkması, kendi ulusal çıkarlarının farkına varmasına neden olacak, Kuzey Kafkasya ile ilgili konularda çıkarlarına uyup uymadığına göre tavır belirleyecek olmasıydı kaygıları. Bu, hep yan cepte tutulmak istenen bir Kafkas Cephesi’nin dibine dinamit ekmekti. Çünkü Çerkes halkının bir “Kafkas Cephesi”nde ve savaşta çıkarı yoktu. Bir kısım “dönüşçü” ise, vatan olarak formule edilen Çerkesya’ya karşı çıkıyor, “Kafkasya’nın siyasal yapısına yönelik olarak bir politikamız olmamalı, en kısa sürede en çok Çerkesin vatana dönmesi için çalışmalıyız” diyorlardı. Dönüşü böyle formule etmişlermiş. Olabilirdi. Ama Kur’an ayeti değildi ya yazdıkları? O günün şartlarında çok önemli bir adım atmış, Çerkes ulusal mücadelesinin yönünü tayin etmişlerdi. Artı, yüzlerce Çerkes vatana dönmüş, orada tutunmuşlardı. Bu, büyük bir başarıydı. Ama kitlesel bir dönüş olmamıştı. Dönüş hareketi büyümemişti. Bunun üzerinde düşünülmesi gerekiyordu. Doğrusu, hem vatandaki, hem diasporadaki vatana dönüş şartları ve dinamikleri doğru analiz edilmemişti. Eksikti. Veya aradan geçen 40 yıl içerisinde dünyada çok şey değişmişti, güncellenmeliydi. Biz de eksiğiyle-fazlasıyla bunu yapmaya çalışıyorduk. Mesela “dönüşün kitleselleşmemesinin nedenlerinden biri, diasporada ulusal bilincin olmaması, devşirmeliktir. Çerkes kimliğinin vatanı ile buluşması ulusal bilincin gelişmesine büyük katkı sunacak, Çerkes halkının direniş damarlarına taze kan pompalayacaktır” dedik. “Çerkes halkı Rusya İmparatorluğu tarafından soykırımdan geçirilmiş ve vatanından sürgün edilmiştir. Bunu unutmamış, unutmayacak ve 150 yıldır diasporada yaşayan insanlara vatan bile diyemedikleri topraklara hiçbirşey olmamış gibi, daha dün gelmişler gibi “geri dönün” diyemezsiniz. Eğer dönüşün bir aydın hareketi olarak kalmasını istemiyorsak, bir gelecek vizyonumuz, ülkümüz, umudumuz olmalı, bu umut büyütülmelidir”... “Vatana dönüş, umuda yolculuk değil, politik bir karardır. Bunun için vatana dönüş kararını alacak bir ulusal topluluk ve hem diasporada hem RF’nda Çerkeslerin vatanlarına dönüşlerini kabul edecek, destekleyecek ve hukuki olarak kolaylaştıracak bir irade olmalıdır. Bunun için Çerkes halkının diasporadaki ve vatandaki siyasi ve hukuki statüsü belirlenmelidir. Çerkes soykırım ve sürgününün tanınması bunun kapısını açacaktır...” “Çerkes halkı Çerkesya’nın yerli halkıdır. RF anayasası bir halkın tek bir siyasi birimde yaşaması hakkını, federasyon anlaşması da Çerkeslerin etnik ulusal haklarını tanıyor. Bu hakların kağıt üzerinde kalmaması, kullanılması, adım adım geliştirilmesi gerekiyor. Çerkesya'nın Çerkesleşmesi, diasporanın da Çerkesleşmesini, vatana dönüş özlemini büyütecektir...” Çerkes ulusal mücadelesinin yıkıcı, bölücü, yasadışı bir karakter almaması; demokratik bir çizgide kalması gerekiyor, ama Çerkesya’nın yerli halkı olduğumuzun ve Çerkes soykırımının tanınması, tek bir siyasi birimde yaşamak... tüm bunlar, Çerkes halkının demokratik haklarıdır. Bunların dile getirilmesi ve talep edilmesi kimseyi bölücü veya terörist yapmaz. Elbette RF gibi demokratik olmayan ve üniterleşmeye çalışan bir devlet demokratik taleplerden de rahatsız olur. Ve Çerkes halkının Çerkesya’da nüfus olarak güçlenmesini demokratik olmayan bir Rus devleti kendisine bir tehdit olarak algılar. Ama uzun vadeli düşünebilir, sabırlı olur ve Çerkesya’nın geleceğe RF halkları ile birlikte yürümek istediğini anlatır, söylem ve eylemlerimizle bunu gösterebilir, RF halklarına ve aydınlarına güven verirsek engelleri aşabiliriz. Kimsenin başına bir şey gelmez demiyorum, ama fedakarlık yapmalı, bedel ödemeyi göze almalıyız.

*****5*****

Ne Çerkesya’nın yeniden inşası ne de Çerkes soykırım ve sürgününün tanınması talepleri “dış güçler”in bir müdahalesi değildir. Beyaz Saray’da yazılıp elimize tutuşturulmadı. Zamanında vatanımızda en yetkili ağızlar ve kurumlar da bunları dile getirdiler. Mesela 2006 yılında Caucassus Times’ın kendisiyle yaptığı söyleşide, Adıgey Cumhuriyeti’nin başkanlığını da yapmış olan sayın Hazret Şovmen aşağıdaki cümleleri sarf ederken konunun vatanımızda net olmasının rahatlığı içerisindedir: “Öncelikle bir düzeltme yapmam gerekiyor. ‘Adıgeyliler’ diye bir halk yoktur…‘Adıgeyliler’ dediğiniz insanlar, Adıge halkının ayrılmaz bir parçası olan Batı Adıgeleri (Bjeduğlar, Çemguylar, Abzahlar ve diğer alt etnik gruplar) dir. Karaçay-Çerkessk’teki Besleneyler ve Kabardeyler bu Adıge halkının iki alt etnik bileşenidirler. Aynı şekilde, Stalin’in etnik sorunlarla ilgili politikası sonucu ayrı bir halk statüsü verilmiş olan ve bugün Kabardey Balkar Cumhuriyeti’nde yaşayan Kabardeyler de. Gerçekte Kabardeyler, farklı diyalektler konuşan Çerkes (Adıge) halkının bir alt etnik bileşenidir. Bu nedenle, Kuzey Kafkasya’da tek bir Adıge (Çerkes) halkı yaşamaktadır ve ‘Adıge’, RF’nun üç Cumhuriyetinde yaşayan tek bir halkın kimliğidir. Kuzey Kafkasya’da yaşayan Adıgelerin toplam sayısı 700 bin, Adıgey’de yaşayanların ise 100 bindir. Adıgelerin bir kısmı, Shapsugh Adıgeleri, Krasnodar’da Tuapse ve Lazarevsky’de yaşamaktalar. Artı, diasporada da bir kaç milyon Adıge yaşar. Yani Adıgeler küçük bir halk değildir… …eğer RF Adıgey’in bir Cumhuriyet olarak statüsünü yok etme niyetlerinden vazgeçmezse, o zaman Çerkesler de RF içindeki tarihsel topraklarında kurulu Adıgey’in, Kabardey’in, Çerkesya’nın ve Shapsughya’nın tek bir Adıge (Çerkes) Cumhuriyetinde birleşmelerini talep edeceklerdir…” Çerkes soykırımı da vatanımızda, Cumhuriyet parlamentolarımızda tartışılmış, kararlar alınmıştı. Mesela Kabardey-Balkar Cumhuriyeti Devlet Konseyi’nin 7 Şubat 1992 tarihli kararı şöyleydi:  

„ВЕРХОВНЫЙ  СОВЕТ КАБАРДИНО-БАЛКАРСКОЙ ССР

ПОСТАНОВЛЕНИЕ

от 7 февраля 1992 г. N 977-XII

ОБ  ОСУЖДЕНИИ ГЕНОЦИДА АДЫГОВ (ЧЕРКЕСОВ) В  ГОДЫ

РУССКО-КАВКАЗСКОЙ ВОЙНЫ

Kabardey-Balkar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Devlet Şurası

Kararname

7 şubat 1992 No 977-XII-B

  Rus-Kafkas savaş yıllarında Adıgelereerkeslere) uygulanan soykırımın kınaması hakkında:    Столетняя колониальная Русско-Кавказская война (1760 - 1864 гг.) принесшая  адыгам (черкесам) неисчислимые бедствия и страдания, не имеет аналогов в истории нового времени. Большая часть адыгского этноса, в том числе свыше 90 процентов населения Кабарды, была физически уничтожена, более 500 тысяч адыгов насильственно изгнано царским самодержавием в Османскую империю. Adıgelereerkeslere) sayısızca felaket ve ıstırap getiren yüz senelik Rus-Kafkas savaşının (1760-1864), yakın tarihte bir eşi ve benzeri yoktur. Bu savaş sonucunda Kabardeyler de buna dahil olmak üzere Adıgelerin büyük bölümü, nüfusunun %90 daha fazlası, yok edildi ve 500 000’ den daha fazla Adıge, Çarlık otokrasi tarafında zorla Osman imparatorluğuna sürgün edildi.   Давая историческую и политико-правовую оценку Русско - Кавказской войне, Верховный  Совет Кабардино-Балкарской Советской Социалистической Республики постановляет:
  1. Считатьмассовое истребление адыгов (черкесов) в годы Русско-Кавказской  войны и их насильственное  выселение с исторической  родины в Османскую  империю актом  геноцида, тягчайшим  преступлением против  человечества.
  2. Войтиспредложением в Верховный Совет Российской Федерации рассмотреть вопрос о признании геноцида адыгов (черкесов) в годы Русско-Кавказской войны и предоставлении их зарубежным соотечественникам двойного гражданства.
  3. ПоручитьПрезидиуму Верховного Совета  Кабардино-Балкарской ССР и Совету Министров Кабардино-Балкарской ССР разработать программу мероприятий по реабилитации и репатриации зарубежных адыгов (черкесов).
  4. Добиватьсядля зарубежных адыгов (черкесов) через Верховный  Совет Российской  Федерации и соответствующие международные организации статуса народа - изгнанника.
  5. Объявить 21 мая,День памяти адыгов (черкесов) - жертв Русско-Кавказской  войны, нерабочим  днем. 
  Kabardey-Balkar SSC Devlet Şurası Rus-Kafkas savaşının tarihi ve politik-hukuki bir değerlendirmesini yapmış, şu kararları almıştır:
  1. Rus-Kafkas savaşı yıllarında Adıgelerinerkeslerin) kırımı ve Vatanlarından Osman imparatorluğuna zorla sürgün edilmelerini, insanlığa karşı en ağır suçlardan biri, soykırım olarak kabul etmeyi.
  2. Rusya Federasyonu Yüksek Kuruluna, Rus-Kafkas savaşı yıllarında Adıgeerkes) halkına uygulanan soykırımın tanınması ve onların hemşerilerine çifte vatandaşlık hakkı tanınması için teklifte bulunmaya.
  3. Kabardey-Balkar SSC Yüksek Kurul Prezidyumu ve Kabardey-Balkar SSC Bakanlar Kurulunu, yurtdışındaki Adıgelerinerkeslerin) rehabilitasyonu ve anavatanlarına geri dönüşü için faaliyetlerin programını hazırlaması için görevlendirmeye.
  4. Rusya Federasyonu Yüksek Kurulu ve uygun uluslararası örgütler üzerinden yurtdışındaki Adıgelereerkeslere) “sürgün edilmiş halkstatüsünü kazandırmak için çalışmaya.
  5. Adıgelerinerkeslerin) – Rus-Kafkas savaşı kurbanlarını anma günü olan 21 Mayıs’ı, resmi tatil günü olarak ilan etmeye.
   Председатель  Верховного Совета Кабардино-Балкарской ССР Х.КАРМОКОВ Kabardey-Balkar SSC Yüksek Kurul Başkanı H. Karmokov   Aynı şekilde Adıgey Cumhuriyeti parlementosu, 29 Nisan 1996’da, şu kararnameyi yayınladı:   

“Государственный Совет - Хасэ Республики Адыгея  Постановление от 29 апреля 1996 г. N 64-1  Об обращении к Государственной Думе Федерального Собрания Российской Федерации

Rusya Federasyonu Devlet Duması’na yapılan ‘Çağrı’sı hakkında

Adıgey Cumhuriyeti Devlet Şurası- Khasenin 64-1 numaralı 29 nisan 1996 tarihli kararnamesi 

Государственный Совет - Хасэ Республики Адыгея постановляет:

1. Принять Обращение Президента Республики Адыгея и Государственного Совета - Хасэ Республики Адыгея к Государственной Думе Федерального Собрания Российской Федерации об официальном признании факта геноцида адыгского (черкесского) народа в период Кавказской войны.

2. Направить данное Обращение в Государственную Думу Федерального Собрания Российской Федерации.

Adıgey Cumhuriyeti Devlet Şurası-Khasenin kararı:

1.Adıgey Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Devlet Şurası- Khase, Rusya Federasyonu Devlet Dumasına, Rus-Kafkas savaşı sırasında Adıgeerkes) halkına uygulanan soykırımın tanınması ile ilgili çağrısını kabul etme.

2. İşbu çağrıyı Rusya Federasyonu Devlet Dumasına gönderme.

Председатель Государственного Совета - Хасэ Республики Адыгея Е.САЛОВ  Adıge Cumhuriyeti Devlet Şurası-Khase Başkanı E. Salov    Приложение к постановлению Государственного Совета – Хасэ Республики Адыгея от 29 апреля 1996 г. N 64-1:  Adıgey Cumhuriyeti Devlet Şurası-Khasenin 64-1 numaralı ve 29 Nisan 1996 tarihli kararnamesinin eki:    ОБРАЩЕНИЕ ПРЕЗИДЕНТА РЕСПУБЛИКИ АДЫГЕЯ, ГОСУДАРСТВЕННОГО СОВЕТА - ХАСЭ РЕСПУБЛИКИ АДЫГЕЯ  К ГОСУДАРСТВЕННОЙ ДУМЕ ФЕДЕРАЛЬНОГО СОБРАНИЯ  ADIGEY CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANININ VE DEVLET ŞURASI-KHASENİN RUSYA FEDERASYONU DEVLET DUMASINA ÇAĞRISI   21 мая 1994 года исполнилось 130 лет со дня окончания Кавказской войны - самой трагической страницы в истории адыгского (черкесского) народа. В связи с этой датой 18 мая 1994 года Президент Российской Федерации Б.Н. Ельцин выступил с Обращением к народам Кавказа, в котором признал справедливость их борьбы за свою свободу и независимость. Вместе с тем, трагические события XIX века не получили, на наш взгляд, должной оценки, вытекающей из сути действий царского самодержавия, характеризовавшихся одним термином - геноцид, означающим истребление отдельных групп населения по расовым, национальным (в данном случае) или религиозным признакам, являющимся одним из тягчайших преступлений против человечества. 21 mayıs 1994, Adıgeerkes) halkının tarihindeki en trajik sayfa olan Rus-Kafkas savaşının bitişinin 130. yılı. Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı B.N. Yeltsin bu tarih ile ilgili, 18 mayıs 1994 tarihinde yaptığı konuşmada, atalarımızın özgürlükleri ve bağımsızlıkları için verdikleri mücadelenin haklı olduğunu kabul etti. Bununla birlikte, bizim görüşümüze göre, 19. Yüzyılın bu trajik olayları için gerekli değerlendirme yapılmadı. Çarlık Otokrasisinin
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks