BUSH’TAN, OBAMA’YA, CİHAN’DAN, VACİT’E.... NE DEĞİŞTİ?

#229 Ekleme Tarihi 15/10/2015 06:20:28
26 Ekim 2012 Cuma Saat 21:24   Obama’nın ABD Başkanı olduğu seçimleri hatırlıyor musunuz bilmiyorum? Ne yaygara kopmuştu ama? Özellikle “yorgun demokrat” ( “omurgasızgiller” ) çevreler dünyaya umut pompalamışlardı. Sonunda ABD’de ve bütün dünyada birşeyler değişecek diyorlardı. Yeryüzü “aşkın yüzü” ve daha yaşanılır olacaktı. Savaşlar bitecek, barış ve huzur gelecekti. İnsanlara sağlık, eğitim ve barınma hizmetleri götürülecek, kimse artık sokaklarda yatmayacak, aşevlerinde kurufasulye-pilava talim etmeyecek: açlık-yoksulluk ve yoksunluk bitecek; hak ve hukuk insanlar, toplumlar ve devletlerarası ilişkilerin temeli olacaktı. Peki 4 yılda ne değişti? Hiçbirşey! Obama verdiği hangi sözü tuttu? Hiçbirini! Pardon, Bush korsanlık yapıyor, ınsanları sorgusuz sualsiz gözaltına alıp, “hapishane uçaklar”da ve insanın hiçbir değerinin olmadığı sömürgelerinde işkence ediyor, Quantamo’ya topluyordu. Obama, seçim kampanyasında buna son vereceğini söylemişti. Gerçekten de son verdi. Artık kimse tutuklanmıyor, işkence edilmiyor; bunun yerine insansız uçaklardan atılan füzelerle öldürülüyorlar.... Ben o dönemde “Hausneger” başlıklı bir yazı yazmış; Obama ile ABD’de hiçbir şeyin değişmeyeceğini; onun siyahi değil, “devşirme bir siyahi” olduğunu ( Hausneger ) söylemiştim. “ABD, politikalarını veya yöntemlerini değil; sadece imajını değiştirecek; Obama’nın siyahi olması kimseyi aldatmamalı” demiştim. Sanırım yanılmadım. Şimdi yeni bir başkanlık seçimi var Amerika’da. Başkan adayları Obama ile Romney arasındaki “duello”ları izlediniz mi bilmiyorum? Ben izledim. Ve şimdiden söyleyeyim: Kim seçilirse seçilsin, ne ABD’de ne de dünyada yine hiçbirşey değişmeyecek. Uslup haricinde... Zaten ABD’de köklü bir devlet geleneği vardır. Ve bir başkanın ömrünün yetmeyeceği uzunluktadır gelecek planları. Bunları kimse değiştiremez. Seçilecek olanların derilerinin veya iç çamaşirlarının rengi asla bir rol oynamaz. Yalnız ABD’de değil; sarı sendikalarda da böyle bir gelenek vardır. Kim seçilirse seçilsin değişen bir şey olmaz. Çünkü, seçilenler zaten kendilerine biçilen rolu oynamaları için seçilirler; politika yapmaları için değil. Politikalar daha bu sendikalar kurulurken yapılmıştır. Özetle, kitlenin uyutulması için! Eğer toplumsal muhalefet yükselmişse, “yüksek sesle” konuşan; hak, hukuk, mücadele gibi kavramları dilinden düşürmeyen; sarı sendikalardan uzaklaşan kitlelere yeniden “umut” ve herkesi kucaklama sözleri veren yıprnmamamış “liderleri” işbaşına getirir; bunları kimi “yan-yandaş” örgütlenmelerle ve basın yayın organları ile şişirirler. Böylece yeni arayışlara giren kitlelerde “tereddütler”e neden olur, zaman kazanırlar. Bu oyun bizde de oynanıyor. Hatta bizlerin artık bu konuda ustalaştığımızı söylemek bile yanlış olmayacaktır. Asıl görevi Çerkes halkını uyutmak olan; merkezi güç olmak ve Çerkesleri  toplumsal bir güç haline getirmek değil, onu denetim altında tutmak için merkezi örgütlenmede ısrar eden; esen rüzgara göre uslubu biraz değişse de içeriği asla değişemeyen; çaptan düşmüş, mücadele azmi ve gelecek umudu olmayan “omurgasız kalemşörler”in parlatmalarıyla ayakta duran “en büyük kurumumuz”da yeni başkan ile birşeylerin değişeceğini sananlar ne yazık ki yine yanıldılar. Ataklıklarının; tek tek her köyü ve her evi dolaşmalarının, her eli sıkmalarının nedeni, halkımızı kucaklamak; onunla bütünleşmek ve onu ayağa kaldırmak değil; tam tersine başka politik örgütlenmelerin ve grupların etkilerini kırmak, kendi denetimlerini güçlendirmek; böylece yeni arayışların önünü kesmek içindir. İtiraf etmek gerekir ki, rollerini iyi oynuyor; şimdiye kadar verdikleri hiçbir sözü tutmayan,“geri planda” duran “memurlar”ın itekledikleri “mağara devri soytarıları”nın, kalemşörlerinin ve artık hiçbir iddaaları kalmamış, hatta gelecek umutlarını bile yitirmiş; ama sürüden kopmaktan da korkan “emekliler”in yardımıyla imajlarını düzeltiyorlar. Kendilerinden öncekiler Çerkes halkını görünür kılmak ve sesini dünyaya duyurmak isteyen herkese bir kulp takmış, “birilerinin maşası” ilan etmiş ve hakaretler yağdırmışlardı. Bunlar, “evimizde herkese yer var” diyerek geldiler göreve. Ama aradan geçen bir yıl gösterdi ki içerik değil; sadece uslup değişmiş: Gidenler, “bizler Düzce ve Adapazarı isyanlarını bastırmış vatanseverlerin torunlarıyız! Gerekirse bugün de aynı şeyi yapar, bu vatanı böldürmeyiz ulan!” diyorladı. Bunlar, “arkadaşlar, biliyorsunuz bizim dedelerimiz Düzce-Adapazarı isyanlarını bastırmışlar. Bizi bir daha böyle şeyleri yapmak zorunda bırakmayın lütfen” dediler. Şimdi de, zaten “Allahlık” bir kurum olan DÇB’nin bu haline bile tahhammül edemiyor; hiçbir şey yapmasa dahi, “Çerkes ( Adıge )” örgütü olmasını politik olarak “tehlikeli” görüyor; bu nedenle sulandırmak istiyorlar. Aynı şekilde 21 Mayısların “Çerkes halkını ve sorununu dünyaya anlatma, muhattabından hesap sorma ve adalet isteme” günü haline gelmesinden rahatsızlar ve yeryüzünü aşkın yüzü yapmaya hevesli emeklilerin yardımıyla bunu da değiştirmek istiyorlar. Kimse de sesini çıkarmıyor. Başarılı olurlar mı? Lafa gelince mangalda kül bırakmayan bu kadar çok “oyun meraklısı koyun”u olan bir millete her şeyi yaptırmak mümkündür... İyi bayramlar.
  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks