#208 Ekleme Tarihi 14/10/2015 01:37:49
27 Ekim 2011 Perşembe Saat 22:06
Çerkesya'da günlerim dolu dolu geçti. Hatta ziyaret etmek istediğim kimi tanıdıklara vakit bulamadım. Gelecek sefer telafi ederim inşallah.
Bir "Adıge bilgesi" diyebileceğim Ragıp Hocamızla ve sessiz sedasız anavatanımıza yerleşmiş, çoğumuzun isimlerini dahi bilmediği "kahramanlar"la; İbrahim, Serkan, Levent, Halil, Burhan… ve daha onlarca yurtseverle tanıştım. Düşüncelerimizin ete kemiğe bürünmeye başladığını gördüm.
Hilmi'yi zaten tanıyorsunuz, o hem tarih yazıyor hem de tarihimizi anlatıyor…
Hepsi samimi, Çerkesya Hareketi'ne inanmış ve "acaba Yurtsever Harekete nasıl katkıda bulunabiliriz"le yatıp kalkıyorlar. Düşünce üretiyor, planlar programlar yapıyor, tanıdıkları herkesi mücadeleye kazandırmaya çalışıyorlar.
Khuade Adnan için özel bir başlık açmak lazım. Anavatanımıza ilk dönen, karşılaştığı zorlukları yenen, yerleşen ve "anavatanıma dönünce herşey bitmedi; tam tersine yeni başladı" anlayışıyla Yurtsever Hareketi büyütmeye çalışan, bunun için maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan arkadaşlarımızdan biri. Hareketimizin önder kadroları arasında olması Çerkes halkı için gerçekten büyük bir şans.
Elbette İnal Abiyi, İbrahim Abiyi, Miraç'ı, Mahmut'u, Çerkes kadınlarına örnek olan Nadir'i, Hatice'yi; sonra Gupse'yi, Guşef'i… ve Mehmet Abi veya Batıray Abi'yi…hepsini tek tek anlatmak lazım.
Şimdilik isimlerine değinmekle yetiniyorum, ama Yurtesever Hareketin büyümesine sevinen ve coşkuyla katkıda bulunmak isteyen bu büyüklerimizi, arkadaşlarımızı ve gençleri ileride özel olarak da anlatacağız. Gelecek kuşaklar bu insanlarımızın ne fedakarlıklar yaptıklarını; Çerkesya'yı nasıl ilmek ilmek ördüklerini mutlaka bilmeliler.
Aralarında hala "ne yapabiliriz, nasıl yapalım veya şöyle yapsak daha iyi değil mi?" diye sormak yerine bize ne yapmamız gerektiğini anlatmaya, hatta dikte ettirmeye çalışanlar da varsa da, genel olarak Çerkesya'da yaşayan herkes "Yeniden Çerkesleşme ve Çerkesya Hareketi"nin gelişmesine seviniyor ve katkı sunmak istiyor.
Bu gelişmenin organik bir birlikteliğe dönüşmesinin önündeki en büyük engel, bence, insanlarımızın henüz politikleşmemiş olmaları ve son yıllarda cemiyetimiz içerisinde veya kendi aralarında yaşadıkları, biraz da kişisel, sorunların ve tartışmaların hafızalarında derin izler bırakmış, hatta kimilerinde bir önyargıya dönüşmüş olması.
Ben artık hepimizin beyinlerimizi, yüreklerimizi ve sinirlerimizi sürece uygun, ihtiyaçlara cevap verebilecek tarzda yeniden kodlamamız; hiçbirşeyi unutamayacaksak da en azından önyargılarımızı yenmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Maoriler "yeniden diriliş okulları"nı açarken 5 ilke belirlemişler. Bunlardan ilki, "kimseye daha önce nerede olduğunu ve ne yaptığını sorma"ymış. Elbette çok ideal bir ilke bu ve hayata geçirilirken kimi aksaklıklar olacaktır, ama "gelecek perspektifli düşünmek" için de bir milat olmuş Maorilerde. Bizde de olabilir!
Bir avuç işbirlikçi-devşirme dışında kalan yüzbinlerce ve milyonlarca Çerkes'in hiçbirini bugüne kadar yaşadığımız sorunlardan veya olumsuzluklardan doğrudan sorumlu tutmak doğru olmaz. Çoğu iyiniyetli idi. Bildikleri kadarıyla halkımıza hizmet etmek istediler. Olumlulukları ve olumsuzlukları ile bizim tarihimizdir ve Yurtsever Hareket de bu tarihi birikimin üzerinde yükseliyor.
Bu nedenle bir "cadı avı" başlatmanın kimseye bir yararı olmayacaktır. Biz şimdi önümüze bakmalı, Çerkes halkının mümkün olan, iyiniyetli bütün unsurlarını Çerkesya Hareketi'ne kazanmaya çalışmalıyız.
Yeniden Çerkesleşme ve Çerkesya'nın İnşası mücadelesi her Çerkes'e, hatta bu haklı mücadeleye katılmak, destek vermek isteyen herkese ve herşeye ihtiyaç duyuyor. Umarım şimdiye kadar bu sürecin dışında kalmış, dışardan bizleri izlemiş, haklı-haksız kimi eleştirileri olan büyüklerimiz ve arkadaşlarımız da bir "milat" çekip geleceğe hep birlikte yürüme iradesi gösterirler.
Zaten Yeniden Çerkesleşme ve Çerkesya Hareketi mücadelenin stratejisini; ana rotasını çizerken, içerisinden geçeceği taktik evreler veya güncel sorunlara vereceği yanıtlar konusunda hemen herkesin kendi görüşünün olmasından daha doğal birşey olamazdı. Bu nedenle zaman zaman şu veya bu konuda farklı görüşlerin, rotanın biraz sağında veya solunda tavırların geliştirilmiş olması o kadar da önemli değil. Hatta gerekli ve güzel olan da buydu.
Demokratik örgütlenme, bu farklılıklarla yaşamasını becerebilen bir örgütlenmedir. Çerkesya Hareketi de bunu becerebilmelidir, becerecektir. Bunun için herkese görev düşüyor. Hem politikaları yapanlara, hem de şu veya bu şekilde katkıda bulunanlara; ürettiğimiz politikaları pratikte örgütleyenlere.
Kimi zaman "biz de herkes generaldir, herşeyin en doğrusunu bilir" veya "bizde bilmemek değil; konuşmamak ayıptır" gibi şeyler söylenir; ama doğru değildir; tek yanlı bir bakış açısıdır bu ve değişmez değildir. Evet Çerkesler de güçlü bir "ben" duygusu vardır, bireyci yanlarımız gelişkindir; ama bunu bir avantaja dönüştürmek de mümkündür.
Güçlü bireylerin örgütleri güçlü, yerel-doğal önderleri çok olur; daha az hata yapar, daha hızlı gelişir. Önemli olan örgütlenmemizin güçlü bireyleri kucaklayabilecek esnekliği gösterebilmesi; bireylerimizin de örgüt olmaksızın hedeflerimize ulaşamayacağımızı bilince çıkarabilmeleridir.
Eğer bir örgütlenmede bu denge kurulamamışsa, sorumluluk öncelikle örgütlenmenin politikalarını yapanlarda veya yönetenlerdedir; tek tek bireylerde değil. Nedeni ise üst organların kendi kitlelerine güvenememeleri; herşeyi kontrol etmek istemeleri, açık, demokratik ve katılımcı olmamaları; farklı düşüncelerin kurum içerisinde örgütlenmelerine tahammül edememeleridir.
Yurtseverler olarak şimdiye kadar öncelikle politikalarımızı, hedeflerimizi ve taleplerimizi anlatmaya çalıştık. Çünkü "doğru bir teori olmadan, doğru bir pratik de olmaz" diye düşündük. Bundan sonra, elbette politikalarımızı anlatma ve geliştirme görevini de aksatmadan, örgütlenme sorunları üzerinde daha çok kafa yormamız gerekecek.
Biz, eğer bir soyutlama yapmak gerekirse, "yayın organından örgütlenmeye giden" bir rota izledik. Çünkü önce teorinin yapılması, billurlaşması, insanlara anlatılması ve benimsenmesi gerekiyordu. "Gelin örgütlenelim, mücadele edelim" dediğimiz, fedakarlık yapmalarını istediğimiz insanların, nereye-nasıl yürümek istediğimizi bilmeleri gerekiyordu. Bu nedenle bu site, çalışmalarımızın merkezinde oldu hep. Bir süre daha olmaya da devam edecek.
Bu, "ben de yurtseverim" diyen insanların, pratik etkinliklerimize katılma ve düşüncelerimizi yaymanın yanında bu siteye katkıda bulunmalarını; onun bir parçası olmalarını gerektirdi. Çünkü Cerkesyayurtseverleri.com, yurtseverlerin dışarıya açılan yüzü, sesi ve soluğu oldu. Hala da öyle ve bu ses ne kadar güçlü olursa, Yurtsever Hareket de o kadar güçlü olacaktır.
Bu nedenle düşüncelerimizi paylaşan insanlarımızın sitemize katkıda bulunmalarının, görev almalarının, onun köy ve kasabalarımızdaki veya derneklerimizdeki gözü kulağı olmalarının, siteye haber ve yazı-çizi göndermelerinin, diasporanın diğer ülkelerinde yaşayan soydaşlarımızla diyalog kurmamızda, onları da harekete katabilmemizde büyük yararı olan çeviri işlerinde yardımcı olmalarının önemi çok büyük.
Cerkesyayurtseverleri.com'un diğer bir yararı da Yurtsever Hareketin kadrolarını çıkartıyor, geliştiriyor ve bizlere örgütlü bir yapı içerisinde çalışma alışkanlığı kazandırıyor olmasıdır. Bu nedenle, sitemizi, herkesin kendi ilgi duyduğu bir alanda ve daha özerk bir karakterde katkı sunabileceği yapıya dönüştürmeye çalışıyoruz.
Bunun yanında yeterli potansiyele ulaştığımız köylerde, şehir ve kasabalarda gruplar kurmaya, "Çerkesyalılar" olarak daha düzenli toplanmaya, birbirimizi eğitmeye, ilişkilerimizin hukukunu yapmaya ve yöremizdeki derneklerin yönetimlerine talip olmaya devam etmeliyiz. Çerkes Dernekleri-Adıge Khase'lerin örgütlenmesi öncelikli görevlerimizdendir. Bunu başardığımız dernekler de hızla anavatan ile ilişkiler kurmalı ve ulusal kimliğimizi güçlendirecek faaliyetlere ağırlık verilmelidir.
Bunu yaparken arkadaşlarımız kendi özgün şartlarını da dikkate almalı; bize muhalif olanlar arasında iyi niyetli olanlarla kötü niyetlileri ayırdedebilmeliler. Hepsinden önemlisi de "Çerkes Derneği-Adıge Khase"lerin yalnızca Çerkeslerin gidip gelecekleri örgütlenmeler olmadığını; bu dönüşümün derneklerimizin Çerkeslerin sorunlarına ve çözümlerine yoğunlaşmak ve Çerkesya için mücadele etmek anlamına geldiğini iyi anlatabilmeliler. Ve yüzyıllardır birlikte, yanyana yaşadığımız, sosyal-kültürel ilişkiler kurduğumuz halklardan haklı mücadelemize aktif olarak katılacakların olacağını da asla unutmamalıyız.
Geçen hafta Berlin Kuzey Kafkasya Kültür Derneği'ne ( BKKKD) gitmiştim. Berlin'de bir başka dernek daha var. BKKKD, Çerkes'i bir üst kimlik olarak kabul ediyor. Gerçekten de dernekte bütün Kuzey Kafkasya Halklarından insanlar var. Ortam güzel. Ama bizim "Çerkes Adıge'dir" söylemimizden rahatsızlar. Çünkü bu söylemin birilerini; yani Adıge olmayanları dernekten dışladığına inanıyorlar.
Ama neredeyse bütün dünyanın bidiği bir gerçeği onlar bilmiyor mı? Biliyorlar elbette. Hatta bu arkadaşlarımızdan bazıları, aynı gün Hamburg'daki bir toplantıda Çerkeslerin kendilerini Alman kamuoyuna tanıtmalarında yardımcı olmak isteyen bir Alman'ın, konuşması boyunca "Çerkesler ve Abhazlar" diyerek bu iki halkı aynılaştırmaktan veya tek bir kimlik altında toplamaktan kaçındığına ve konu tartışılırken de "Osetler İran kökenli bir halktır" dediğine şahit oldular.
Fakat iç yapıları ve anlaşılabilir kaygılar nedeniyle, biraz da "Kafkas Projesi"ni yaşatmak isteyenlerin yaptıkları propagandanın etkisi altında kalarak, gerçekleri kabul etmekte zorlanıyorlar. Bu da gereksiz gerginliklere neden oluyor.
Halbuki, bu derneğin şartlarına en uygun çözüm, Çerkes halkı için hayati öneme sahip bu konuda doğru neyse onu söylemeleri, yani, "Çerkesler Adıgelerdır. Ama bizim dernekte Abhazlar, Osetler, Çeçenler… de var ve biz bu birlikteliği korumak istiyoruz" demeleri ve bunlara mutlaka bir üst kimlik vermeye çalışmak yerine, derneklerinin isminde olduğu gibi Kuzey Kafkasya Halklarının ortak bir kurumu olarak bütün dernek bileşeni halklara gerekli olduğunda destek vermeleri olabilir.
Böylece kimin Çerkes olduğu tartışmaları ile enerji kaybetmemiş ve bütün bileşenlerine sahip çıkmış olurlar. Ama sanırım "kötü niyetliler"in etkisi altında tartışmaya taraf oluyor ve kendi kendilerini yıpratıyorlar. Bunun sorumlusu olarak da bizi görüyorlar.
Yurtseverler olarak kimi yörelerde veya derneklerde geçiş sürecine uygun kimi özgün çözümlerin olabileceğini görmeli ve kendimizi yanlış ifade etmemeliyiz. Ama kimse de bu dönüşümü engellemek için ilgili organlara bir Oset, Karaçay, Çeçen veya Abaza arkadaşımızı sokma, halen kurumlarımızdaki bir kaç arkadaşı örnek gösterme sahtekarlığına başvurmamalı, bu arkadaşlarımız da kendilerini böyle kullandırmamalılar.
Çerkes Dernekleri-Adıge Khase'ler Çerkes Halkının sorunlarına, çözümlerine ve Çerkesya'nın inşası mücadelesine yoğunlaşacak; kapılarını hiçbir halka veya insana kapamayacaktır. Bu mücadeleye destek vermek isteyenlere kurumlarımızda; Çerkesya'da yaşamak istiyorum diyen herkese de Çerkesya'da yeterince yer var. Bunun için kimsenin, ulusal kimliğini inkar etmesine veya Çerkes olmasına da gerek yok!