Çerkes ulusal mücadelesini doğru bir mecrada örgütleyebilmek ve Çerkes ( Adığe ) halkının çıkarlarını önceleyen bir ideolojik bakış açısına sahip olmak çok önemlidir, ama kolay değildir.
Çünkü içerisinde yaşadığımız toplumlardan etkileniyoruz ve bir değil, birçok sorunumuz var. Ve bu sorunların hepsi önemli.
Ama "Çerkes Sorunu" deyince anlaşılması gereken, Çerkes halkının bütün sorunları değil; kimliği ve geleceği ile ilgili olandır.
Bizim, bizi yakından ilgilendiren, ama Çerkes Sorunu ile doğrudan ilişkili olmayan sorunlara da angaje olmamızın, bu sorunları öncelikli sorunlarımızmış gibi düşünmemizin nedeni; sadece "Çerkes Sorunu"nu değil, bir Çerkes'in bütün sorunlarını; hatta içerisinde yaşadığımız ülkelerin sorunlarını da dert edinmemizdir.
Halbuki "Çerkes Sorunu", asimilasyondur; geleceğinin garanti altında olmamasıdır.
Bu nedenle, Çerkes Ulusal Mücadelesi içinde olmak isteyen bir Çerkes, bütün bilgisini, birikimini, enerjisini... öncelikle Çerkes Sorunu'nun çözülmesine adamalı, kendisini bundan alıkoyacak veya uzaklaştıracak her şeyden uzak durmalıdır.
Bir tercih yapmak ve karar vermek zorunda kaldığımızda kendimize şu soruyu sormalıyız: "Çerkes Sorunu"nu çözmeye, Çerkes kimliğini ve Çerkesya'ya aidiyetimizi güçlendirmeye ve vatana dönüşe hizmet ediyor mu, etmiyor mu? Ediyorsa iyidir, yoksa kötüdür.
Örnek vermek gerekirse, bizim ulusal-etnik kimliğimizi bulanıklaştıran "Çerkes Kökenli Türk", "Türkiyeli", "Kafkasyalı"... gibi söylemler kötüdür. İçerisinde yaşadığımız ülkelere aidiyetimizi büyüten "burası bizim ikinci vatanımız", "bu vatan bizim", "burada savaştık, öldük..." gibi söylemler ve bu söylemlerin pratiği de!
"Bizim bu ülkede neyimiz eksik? Bir Çerkes olarak her zaman saygı gördüm... İstediğim mevkiye gelebilirim, hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirim" diyenler, çok saflar. Asimile etmek için, bize bu duyguyu vermek, bu ülkeye aidiyetimizi büyütmek zorundaydılar. Eğer bizi dışlasalardı, ötekileştirselerdi, asimile etmeleri de kolay olmazdı.
Politik bilinç ancak temiz, kesintisiz ve yoğun bir ideolojik mücadele ile verilir/kazanılır. Arada sırada Çerkesler üzerine bir şeyler söyleyip, bir iki faaliyet örgütleyenler Çerkes halkını, devasa ideolojik aygıtların etkilerinden kurtaramazlar, koruyamazlar.
Bu, kendimizi dünyaya kapatmak demek değildir. Bizim içerisinde yaşadığımız ülkelerin ve çevremizin sorunları ile ilgilenmemizden, bunların yaşamımızda yer bulmasından, hatta zaman zaman gündemimiz olmasından daha doğal bir şey yoktur.
Yapılması gereken, ilgilenmemek veya yasaklamak değil; tam tersine ilgilenmek, bu sorunları veya konuları Çerkes halkının çıkarları açısından yorumlamak ve tavır almaktır.
Çünkü ilgilenmediğimiz, üzerine kafa yormadığımız ve tavır almadığımız her konuda doğan boşluğu sistem doldurur.
Bizden bağımsız gündem olmuş bir konuyu "yokmuş" gibi yaptığımızda, bu konuda söyleyecek bir şeyimiz yoksa, insanlar başkalarını dinler. Ve "yokmuş" gibi yaptığımız her konu aslında kazanmak istediğimiz insanların daha çok başkalarının ideolojik etkisi altına girmelerine neden olur.
Bu nedenle, doğrusu, politika üretmeyip, insanlarımızı politika üreten güçlerin inisiyatifine terk etmek değil; her konuda Çerkes halkının çıkarına olacak, bağımsız tavır geliştirmektir.
Bizi asimile eden "devşirmelik", politikleşmek değil; Çerkes halkının çıkarlarını öncelemeyen politik ilişkilere girmek demektir. Bunu, apolitikleşerek değil; Çerkes halkının çıkarlarını önceleyen politikalar üreterek, alternatif bir politik bilinçle ve örgütlenmeyle aşarız.
"Çerkeslik" gerekçesiyle insan haklarına, demokrasi mücadelesine ilgisiz kaldığımızda kendi ayağımıza sıkar; demokrasi ile çözülecek Çerkes Sorunu için gerekli ulusal bilinci ve duyarlılığı büyütemeyiz.
Özetle: Çerkes Sorunu, Çerkeslerin bütün sorunları değil; kimliği ile ilgili sorunlardır; asimilasyondur. Bu sorun, Çerkeslerin vatanlarına dönmeleri, yeniden Çerkesya'da birlik olmalarıyla çözülecektir.
Bu, demokratik mücadeledir, demokrasi mücadelesidir. İçerisinde yaşadığımız ülkelerin ve RF'nun demokratikleşmesi demektir.
Böylece Çerkeslerin bütün sorunları çözülmüş olmayacak, diğer sorunları Çerkes kimliğini koruyarak çözmenin kapısını açılacaktır.
Çerkes kalma ve Çerkesya'yı inşa etme eksenli düşünmeliyiz. Ve her şeyimizi: dünyaya bakış açımızı, kişiliğimizi, ilişkilerimizi bu çizginin ihtiyaçlarına göre şekillendirmeliyiz.
Bunu başarırsak, hem kendi içimizde hem de dünya ile kuracağımız ilişkiler daha temiz ve daha tutarlı olacaktır.
Bizi Türkiye'de şuna buna veya dünyada Çerkeslere en çok hak ve özgürlük tanıyan İsrail'de Yahudi düşmanı yapan Çerkeslik kaygıları değil; içerisinde yaşadığımız ülkelerin politik tercihleridir.
Eğer insan hak ve özgürlüklerinden ve demokrasiden bahsedersek otomatik olarak herhangi bir örgüte angaje olmayız. Demokratik bir örgütlenme oluruz.
Demokrasiden haz duymayan birilerinin propagandaları bizleri ulusal mücadelemizin böyle olmazsa olmaz değerlerinden uzaklaştırmamalıdır.
Yaşadığımız dünyada çok sorun var ve hepsi bizi şu veya bu oranda etkiliyor. Ve daha güzel bir dünya özlemimiz var. Duyarsız olmak mümkün de değil, doğru da. Mutlaka tavır almak lazım.
Ama Çerkes Ulusal Sorunu, bir kimlik sorunu; sorunlarımızdan sadece bir tanesi, öncelikli olarak çözülmesi gerekendir. Bir "altın vuruş" ile bütün sorunlarımızın çözülmesini herkes ister, ama bu mümkün değildir.
İçinde yaşadığımız dünyada biz Çerkes Sorunu'nu çözmeye yoğunlaşmalı, bu sorunu çözmek için örgütlenmeli... başka örgütleri ve ideolojileri değil; ama insanla, toplumla ve doğayla ilgili bütün güzellikleri örgütlerimize, politik mücadelemize taşımalıyız.
Çünkü geleceğimizi garanti altına aldıktan sonra işimiz bitmeyecek; daha güzel bir dünya yaratma yürüyüşümüz devam edecektir...
Çerkes Ulusal Mücadelesi uzun bir yürüyüştür!
Hatko Schamis