Çünkü, "Çerkes Sorunu", Çerkes halkının vatansızlaştırılması veya vatanından koparılması, Çerkesya'nın yok edilmesi; böylece Çerkes kimliğinin, dilinin, kültürünün koruyucusu siyasal kurumlardan yoksun bırakılması ve bunun sonucu olarak asimile olmasıdır.
Bu ulusal-siyasal kurumlar olmadan Çerkes kimliği de, dili de, kültürü de kendini güvende hissedemeyecek ve biz hep, "dilimize, kültürümüze sahip çıkmıyoruz" diyerek birbirimizi ve kurumlarımızı suçlayacağız.
Dünyada yok olan veya yeniden dirilen kimliklere, dillere ve kültürlere bakarsak, bunu daha iyi görebiliriz.
Mesela, İrlanda Dil Hareketi'ne. Veya Bask, Galler Dil hareketlerine... Bunlar dünyanın en güçlü Dil Hareketleriydiler. Bu halkların yurtseverleri büyük fedakarlıklar yaptılar. Büyük baskılar gördüler.
İrlanda'da İrlanda dilini öğrenecek her şey yasaklanmıştı. İnsanlar eski gazete küpürlerini, kitap sayfalarını bulup, onlardan İrlanda dilini öğrenmeye ve yaşatmaya çalıştılar. Bask ülkesinde anadillerini unutmasınlar diye çocuklarını İspanyol okullarına göndermediler.
Ama dillerini koruyamadılar. Dili bilenlerin oranı % 1'e, 3'e düştü.
Ne zamanki ulusal-siyasi kurumlarını örgütlediler, kendi yaşamları üzerindeki egemenliklerini kurdular, hayat başka bir yönde akmaya başladı. Dillerini yok olmaktan kurtardılar. Maoriler de!
İşin sırrı şurada:
Bir dil, o dili konuşanların bireysel çabalarıyla, bu çabalar önemli olmakla birlikte, evde-sokakta konuşulmakla yaşatılamaz.
UNESCO'nun her sene yayınladığı "kaybolan" veya "tehdit altında olan diller" listesindeki istisnasız bütün dillerin siyasal kurumları olmayan halkların dilleri olması, tesadüf değildir.
Biz uzaydan gelmediğimize ve Allah bize özel bir güç ve yetenek bahşetmediğine göre, dünyanın diğer halklarının deneyimlerine bakmak, bu deneyimlerden ders çıkarmak zorundayız.
Rusya Federasyonu'nda giderek güçlenen Dil Hareketi'nin bu sene yayınladığı tartışma-değerlendirme raporuna ( "ЗА РОДНЫЕ ЯЗЫКИ" ) baktığımda biraz umutlandım.
Çünkü uluslararası deneyimler rapora girmiş. Anadilini korumanın devletlerin-Cumhuriyetlerin görevi olduğuna dikkat çekilmiş.
Dil, uluslaşmanın "olmazsa olmazı", dili korumak da devletlerin görevidir. Veya dili korumak için "devletleşmek"; yani, yaşamına egemen bir halk olmak gerekir. Bu, mutlaka bağımsız bir devlet olmak gerekir anlamına gelmiyor.
Bağımsızlık=Devletleşmek veya egemen bir toplum olmak değildir. Bağımsızlık egemenliğin zirvesidir. Ama Federal veya demokratik bir devletin bileşenleri de bu rolü oynayabilir.
Hatta 2006 yılında BM'de kabul edilen ve dünya devletlerinin yarısının altına imza attığı "Yerli Halkların Hakları Deklerasyonu" da bağımsız bir devlet olmadan/buna gücü olmayan halkların kimliklerini, dillerini ve kültürlerini korumalarının yol haritasıdır.
"Çerkesya"nın bizim geleceğimizi inşa etme sürecimizde önemi buradadır.
Çerkes halkının tarihi vatanı Çerkesya'da birliği ve egemenliği Çerkes kimliğinin, dilinin ve kültürünün korunmasının altyapısı ve garantisi olacaktır. Ve bu "vatan bilinci", "önce şu sorunları halledelim" diyerek belki de hiç gelmeyecek bir tarihe ertelenemez.
Çünkü, hem bu bilinç öyle bir günde verilemez; hem de korumak istediğimiz değerleri bu bilinç olmadan koruyamayız. Vatan bilinci olmayanın, anadil-ulusal kültür bilinci ve motivasyonu da olmaz.
Bu nedenle şövenist devletler, asimile etmek istedikleri halkların önce vatan bilinçlerini çarpıtır; "bu topraklar, farklı etnik kökenlerimiz olsa da, hepimizin vatanı" derler.
Bu nedenle Rusya İmparatorluğu, sadece bizi sürgün etmemiş; Çerkesya'yı da haritadan silmeye çalışmıştır. Çünkü "Çerkesya" vatandır. Ve hiç bir siyasi örgütlenme onun yerini tutamaz.
Evet, Rus halkı sonsuza kadar yaşayacaktır ve hep bir devleti olacaktır. Olsun da! Ama devlet, sistem demek değildir. Devletin karakteri değişebilir. Rusya İmparatorluğu sadece son yüzyılda 3 kere sistemini değiştirdi. Çarlık Rusya'sı, SSCB oldu; SSCB, Rusya Federasyonu oldu. Ve bir daha ne zaman değişeceğini, bunun bir ihtiyaç, belki de bir zorunluluk olacağını bilmiyoruz.
Bizim bu nedenle de, Çerkes halkının hem siyasi hem de coğrafi birliği-garantisi demek olan "Çerkesya bilinci"ni büyütmemiz gerekiyor.
Biz, geçtiğimiz yüzyılda Çarlık Rusyası veya SSCB yıkılırken fırsatları sadece buna siyasi-askeri gücümüz olmadığı için kaçırmadık. Daha da önemlisi, ulusal bilincimiz, vatan ve birlik bilincimiz zayıftı.
Geçen ay, tercüme edip yayınladığımız "ÇERKES SORUNU: GEÇMEYEN GEÇMİŞ..." başlıklı makalenin yazarı A.T. Urushadze, ( Sosyo-Ekonomik ve İnsani Araştırmalar Enstitüsü, Rusya Bilimler Akademisi Güney Bilim Merkezi üyesi ) bu gerçeğe dikkat çekiyor.
"Kuzey Kafkasya'da ulusal hareketlerin gelişimindeki mevcut aşama, SSCB'de partinin ideolojik kontrolü zayıflatılmadan ve ardından Sovyet sistemi tamamen ortadan kaldırılmadan imkansızdı. Çünkü eski parti elitleri görüşlerini ulusal bilim ve sanat entellektüellerine ve bazı durumlarda orduya da kabul ettiriyordu...
Bölgedeki değişim sürecinde birçok eğitim ve canlandırma projesi aynı anda uygulanmaya başlandı. Ama Çerkeslerin ( Adığelerin ) durumu biraz farklıydı..." dedikten sonra, şöyle devam ediyor Urushadze:
"Halka açık toplantılarda, Kuzey Kafkasya'da yeni bir Sovyet sonrası ulus inşası aşamasına geçiş sorunu aktif olarak tartışılırken Adığey kamuoyunun ve elitlerinin önemli bir bölümü uzun süre bu konuda muhafazakar tavır aldılar.
İlk defa, 1 Aralık 1990'da toplanan Karadeniz Çerkesleri 1. Kongresinde, Çerkesçe konuşan nüfusun tam ve sağlıklı gelişmesi için bölgenin idari ve coğrafi sınırlarının değiştirilmesi gerektiği ilan edildi. Burada tarihi Shapsuğh topraklarında, Rusya sınırları içinde bir Shapsuğh Ulusal Bölgesi'nin kurulması gerektiği dile getirildi. Lazarevsky ve Tuapse bölgesinde.
Bir sonraki Karadeniz Çerkesleri II. Kongresi ( 30 Kasım-1 Aralık 1991 ) katılımcıları Soçi'den Anapa'ya Shapsuğhya'yı kurma fikrini tartıştılar. Burada yapılan konuşmalar, üç Çerkes Cumhuriyeti ile Krasnodar'ın ve Stavropol'un güney bölgelerini içerdiği kabul edilen Çerkesya'nın restorasyonu konseptinin temeli oldu.
Ancak, Çerkes aydınları kendilerini 'dile getirmek ve talep etmek' ile sınırlarken, diğer Kuzey Kafkasya halklarının temsilcileri kendi kaderini tayin hakkını daha tutarlı ve kararlı bir şekilde savundular.
Mesela, Balkar sivil toplum örgütlerinin ve yerleşimlerinin temsilcilerinden oluşan Balkar Halk Kongresi, 17 Kasım 1991'de, Balkar sürgünü yıllarındaki coğrafyayı esas alarak, dört Balkar bölgesinde, Rusya Federasyonu sınırları içinde bir Balkar Cumhuriyeti kurulmasını istediğini deklere etti...
Bu koşullar altında, Çerkes etnosunun sadece sosyo-politik değil, aynı zamanda etnokültürel ilgisizliği de hızla büyüdü ve nihayetinde Adığe etnik kimliğinin krizine dönüştü...
V. Shapsuğh Kongresinde ( 30 Mart - 1 Nisan 2002 ), Shapsuğh Ulusal Bölgesi'nin kurulması talebi geri çekildi. Toplantının ana konularının çevre sorunları ve Adiğe köylerinin iyileştirilmesi gibi konular olması önemlidir.
23 Kasım 2008'de Çerkessk'te düzenlenen Olağanüstü Çerkes Halk Kongresi'nde Çerkesya'nın restorasyonu/yeniden kurulması fikri bir kez daha kamuoyunda aktif olarak tartışılmaya başlandı. Kongrede gençlik kongresi delegeleri idari-bölgesel birleştirme yoluyla Rusya Federasyonu içinde birleşik bir Çerkes Cumhuriyeti yaratma önerisini dile getirdiler.
Periyodik olarak dile getirilen bu birleşik Çerkesya talebinin, diğer şeylerin yanı sıra, bir dizi nesnel tarihsel nedeni var..."
Yani "Vatan Çerkesya" talebinin nesnel ve tarihsel nedenleri var. Ve "haklı" bir taleptir. Sadece bir vatan bilinci değil; bu bilinç sayesinde kimliğimizi, dilimizi ve kültürümüzü korumanın da, bu motivasyona sahip olmanın da yoludur.
Bu bilinç olmadan, bu bilinç ekseninde örgütlenmeden vatana dönüş de, Çerkes halkının birliği de mümkün değildir.
Şimdiye kadar kimileri "Kafkasyalılık bilinci"ni zayıflattığı, Kafkas halkları arasındaki ilişkileri zedelediği gibi gerekçelerle; kimileri bu söylemin ve talebin Rusya'yı kızdıracağı; hatta Rusya'da yasak olduğu gibi gerçek dışı iddialarla ( Rusya'da Çerkesya söylemi yasak değildir. Moskova'da "Etno Çerkesya" kitabevi, "Çerkesya Ensemble Halk Oyunları topluluğu" vardır. Nagaple'nin Film Stüdyosu'nun ismi "Çerkesya Film Stüdyosu"dur. 2 sene önce Krasnodar'da Krasnodar Kray ve Adığe Cumhuriyeti Kültür Bakanlıklarının desteği ile "Çerkesya Filmleri Haftası" düzenlenmiştir... ) Çerkesya'yı ağızlarına almadılar, almıyorlar.
Ama böylece kendi ayaklarına sıkıyor, Çerkes dilini ve kültürünü koruma, vatana dönüş ve Çerkes halkının birliği gibi; kendilerinin de istediklerinden emin olduğum sürece zarar veriyorlar.
Çerkesya, sadece Çerkes halkının tarihi vatanı değil, geleceğidir; Çerkes halkının geçmişi ve geleceği arasında bir köprüdür; Çerkes halkının birliğinin harcı ve zeminidir; ulusal bilinci büyüten, hayatın akışına direnen damarlarımıza taze kan pompalayan damardır...
Ve Çerkesya'nın inşası mücadelesi, Çerkes Sorunu'nun çözüm adresidir. 'Çerkes Sorunu'nun kendisidir.
Hatko Schamis
9 Mart 2021