21 MAYIS'TA NE İSTİYORUZ?
Biz Çerkesler ( Adıgeler ) Çerkesya’nın yerli halkıyız. Dilimiz, kültürümüz, gelenek göreneklerimiz bu topraklar üzerinde yaşadığımız binlerce yılda şekillendi.
Vatanımız Çerkesya’nın ve Çerkes ulusunun tarihsel oluşum sürecinde özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve yarattığımız değerleri korumak için çok savaştık, bedeller ödedik.
Fakat Rusya İmparatorluğu’nun yayılmacı-emperyalist politikaları 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra halkımız için sonuçları bugün de hala devam eden bir ulusal trajedi oldu.
Yüzyıldan fazla süren özgürlük savaşını 1864 yılında kesin olarak kaybettik. Tarihi vatanımız Çerkesya işgal edildi; Çerkes halkı yaşlı, kadın, çocuk demeden vatanından sürüldü, yerleşim birimlerimiz, ekinlerimiz, bahçelerimiz ateşe verilerek halkımızın bütün yaşam dinamikleri-araçları bilinçli bir şekilde tahrip edildi.
Rus-Kafkas savaşlarının resmi tarihçisi kabul edilen Adolph Berje'nin verdiği bilgilere göre Çerkeslerin yüzbinlercesi bu savaşta hayatını kaybederken, geriye kalanların yüzde 95’i sürgün edilmiş, bunların da büyük bir bölümü sürgün sırasında soğuk ve salgın hastalık gibi nedenlerle ölmüştür.
Tarihsel vatanlarında kalabilen Çerkes sayısı 80 000 kadardır ( o zamanın Çerkes nüfusunun % 10’u bile değil ).
Bu trajik olayları yaşayanlardan ve şahit olanlardan toplanan arşivlerden çıkan sonuç: Rusya İmparatorluğu'nun 19. Yüzyılda Çerkes halkına karşı kendi tarihsel topraklarında yürüttüğü savaşın genel bir askeri harekât çerçevesinde ele alınamayacağını göstermektedir.
Çarlık Rusyası’nın amacı yalnızca bir bölgeyi ele geçirmek değil; Çerkesya’nın yerli halkı Çerkeslerin ve Çerkeslerle kader birliği yaparak Çerkesya’nın bağımsızlığı ve özgürlüğü savaşına katılan herkesin tarihsel topraklarından sürülmeleri, yok edilmeleridir.
1864'ten bugüne, 157 yıl içinde Rusya’da politik sistem birkaç kez değişti; fakat Çerkeslerin yaşadıkları bu büyük trajedinin ağır sonuçları telafi edilmedi, adalet sağlanmadı. Ve günümüze "Çerkes Sorunu" olarak miras kaldı.
Bugün yaklaşık 700 000 Çerkes ( Kabardeyler, Çerkesler, Adıgeler, Şapşığlar ) tarihsel vatanlarının % 20’si kadar bile olmayan parçasında, RF’nun 6 birimine dağılmış bir şekilde ( Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Adıge Cumhuriyeti ve Kuzey Osetya-Mezdegu yöresi ile Krasnodar ve Stavropol Bölgelerinde ); 6 milyondan fazla Çerkes de diasporada 50 ülkeye dağılmış bir halde yaşıyor, dillerini ve kültürlerini kaybediyor; asimile oluyorlar.
Ama Rusya Federasyonu, Çerkeslerin yaşadığı bu trajediyi gözardı ediyor.
Cumhuriyetlerimiz, 19. Yüzyılda yaşadığımız bu büyük acıyı 90'lı yıllarda "Çerkes ( Adığe ) Soykırımı ve Sürgünü" olarak tanıdılar ve RF Devlet Duması’na da tanıması ve "Çerkes Sorunu"nu çözmesi için başvurular yaptılar. Fakat siyasi, etnik ve dini önyargıları aşamayan Rusya Federasyonu yetkilileri, Çarlık Rusyası'nın geçmişte yaptığı bu vahşetin yasal ve ahlaki sorumluluğunu almayı reddettiler.
Halbuki, herkesin bildiği ve gördüğü, aynı dili konuşan, aynı kültürü paylaşan, ortak anıları olan, hayata ve geleceğe aynı bilinçle bakan bir halkın "soydaş" dahi kabul edilmemesinin, dünyaya dağıtılmış ve asimile olmasının... Çerkes sorununa bir çözüm bulunmamasının yüreklerimizde açtığı derin yaralar, bin yıl da geçse, zamanla veya kendiliğinden kapanmaz.
Unutulmaz ve unutturulmaz.
Soykırım ve sürgün bir coğrafyanın ve kimliğin yaşam alanının ve olanaklarının yok edilmesi demektir. Çerkes halkının bugün yaşadığı sorunların nedeni de soykırım ve sürgündür; üzerinde kimliğini ve geleceğini örgütleyeceği yaşam alanının yok edilmiş olmasıdır.
Ve Çerkes halkı ancak, yeniden, tarihi vatanımız Çerkesya'da birleşerek, ulusal-etnik-demokratik hak ve özgürlüklerine sahip olarak varlığını-geleceğini garanti altına alabilir.
Bu nedenle, bir yandan, ileri bir tarihe veya bir şeylerin değişmesi sonrasına ertelemeden, kimliğimizi ve vatanımızı ekonomik, sosyal ve siyasal olarak güçlendirmeye çalışmalı; diğer yandan, Çerkes sorununu başka bir tarafa çekilmeyecek ve yanlış anlaşılmayacak netlikte dile getirmeliyiz.
Tarih, bilim, kitap, defter... diasporada önünde sonunda asimile olacağımızı söylüyor, buna rağmen diasporada yaşayan Çerkeslerin bir kısmı kendilerine içerisinde yaşadıkları ülkelerde bir gelecek örgütlemeye çalışıyorlar. 21 Mayıs'lar dahil, eylemlerini ve söylemlerini bu "tercihleri" şekillendiriyor.
Çerkes kalma derdi olanlar ve/veya Çerkes halkının geleceğini örgütlemek isteyenler ama, 21 Mayısları, yeniden tarihi vatanımız Çerkesya'ya dönüş taleplerimizi haykırdığımız ve talep ettiğimiz bir gün olarak örgütlemeliler.
Ne intikam çağrıları ne de Çerkes halkını ve 21 Mayıs'ı bizi kimsenin görmeyeceği-duymayacağı ücra köşelere taşımak doğru değildir. Derdimizi dünyaya, özellikle de Rusya Federasyonu'na ve doğru yöntemlerle anlatmalıyız.
Çünkü Çerkes Sorunu, Rusya Federasyonu'na rağmen değil; Rusya Federasyonu da; özellikle Rus aydınları ve halkı da ikna edilerek, birlikte çözülebilir.
Ve Rusya Federasyonu'na, Çarlık Rusyası’nın Çerkes halkını soykırımdan geçirdiği, tarihsel topraklarından sürdüğü gerçeğini; Çerkeslerin RF’nda farklı birimlerde ve diasporada onlarca ülkede dağınık-birbirinden kopuk bir şekilde yaşamalarının varlıkları için en büyük tehdit olduğunu; Çerkes Sorunu'nun çözülmesinin, hem dünyada, hem de bölgede barışın ve birlikte kardeşçe yaşamanın garantisi olduğunu anlatmak mümkündür.
Görünür olmalı, ama tepkilerimizi ve taleplerimizi net, anlaşılır ve çözüme hizmet edecek bir içerikte formüle etmeliyiz. Sadece yaşanan trajediyi ve haksızlığı dile getirmemeli, öfkeyi örgütlememeli; çözüm yolunu işaret etmeliyiz.
Çerkes Soykırımı ve Sürgünü, diaspora Çerkeslerinin kayıtsız şartsız vatana dönüş haklarının tanınması, dönüş yaptıkları tarihi vatanlarında herkesle eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları; diasporada yaşayan Çerkeslere sürgünde yaşayan halk statüsünün ve çifte vatandaşlık hakkının verilmesi... gibi taleplerle birlikte anıldığında daha anlamlı olacak ve Çerkes Sorunu'nun çözümüne hizmet edecektir, diye düşünüyorum.
Hatko Schamis
12 Mayıs 2021