#311 Ekleme Tarihi 17/10/2015 11:15:54
26 Ağustos 2015 Çarşamba
“Biz Çerkesiz. Çerkes kalmak, Çerkes kimliğini yaşatmak istiyoruz. Bunun Çerkesya’da mümkün olduğuna inanıyor, bu nedenle önceliğimiz vatanımıza dönmek ve/buna paralel Çerkesya’yı yeniden inşa etmektir” diyoruz.
Yani, bugün kendisine “ben Çerkesim” diyen herkesin görevi ve önceliği Çerkesya’yı inşa etmektir. Buna kafa yormaktır. Bütün faaliyetlerinin ve hayatının merkezine “Çerkesya’nın yeniden inşası”nı koymaktır.
Dilimizi, kültürümüzü korumak için yaptığımız faaliyetler: Müzik, koro, halkoyunları, tiyatro, düğün-dernek… bu faaliyetlere katılan insanlarımıza, Çerkes halkına ve izleyen herkese vatan bilinci, vatana dönüş perspektifi ve Çerkesya sevdası vermiyorsa, eksiktir; dolayısıyla yanlıştır.
Çerkesya Yurtseverleri’nin vizyonu ve “Çerkeslik”ten anladıkları budur.
Ve bu kadar basittir!
Biraz daha açmak gerekirse...
Elbette dünyada mutlaka başka deneyimler de vardır, ben Bask modelini biliyorum. Başarılı olmuş bir modeldir. “Bırakın neysek O olalım” başlıklı yazımda anlatmıştım.
Önce eğiticileri eğitiyorlar. Kilit konumlara gelecek insanları yani. Bunların “yurtsever” olması gerekiyor. Sonra çocukları anaokulundan alıp meslek hayatına atılıncaya kadar, hatta sonrasında de eğitecek bir sistem kuruyorlar. Çocukların/gençlerin hep yanlarında oluyor, destek veriyorlar.
Eğiticiler önemli. Elbette mesleklerinde yeterli olmalılar; ama politik olarak da Bask halkının politik vizyonuna sahip çıkmaları gerekiyor.
Çünkü çocuklarını teslim ediyorlar bu eğiticilere.
Ders programları politik vizyonları ile uyumlu. Hatta çocukların okulda oynadıkları oyunlar bile. Böylece, politik faaliyetler içerisinde olmayan insanların zihinlerine işleniyor politik vizyon.
Ve bir hayata bakış açısı oluyor.
Bizim kurumlarımızın politikleşmeleri, ulusal vizyonumuzla uyumlu örgütlenmeleri ve kimlikleri bu açıdan önemli. Yani, mesele sadece bir tabela değişikliği değil, vizyondur. Tabela ise sembol!
Kimliğinin veya vizyonunun önüne, müslüman, sosyalist, vb. bir “sıfat” getirenlerin; kimliğimizi genişletip daraltanların; şucu veya bucu olanların Çerkes halkına yurtsever bir bilinç vermeleri, Çerkes halkının dikkatini ve enerjisini ulusal sorunlarımıza yoğunlaştırmaları mümkün değildir. Yapacakları, Çerkes halkını o kimliğimize ekledikleri “sıfat”a kazanmak, Çerkes halkında o sıfatın bilincini geliştirmek, insanlarımızı bu politik kimliklerin hizmetine sunmak, sağ eliyle yapıp sol eliyle bozmak olacaktır.
Örnek mi? Suruç’ta yitirdiğimiz arkadaşlarımız. Çerkesya’da oraya buraya savaşmaya giden gençlerimiz, Adıgey’den İŞİD’e giden 7 aile. Uluslararası Adıge Akademisi üyesi, Kabardey-Balkar Beşeri Araştırmalar Enstitüsü Çerkes Folkloru Bölüm Başkanı, “Çerkes isen Çerkes gibi davranmalısın” diyen, Çerkes halkı ve kültürü için çalışan bir bilim insanı Tsıpıne Aslan’ın öldürülmesi. Aynı şeyleri düşünmeyen insanlarımıza nefret dolu gözlerle bakan ve ağız dolusu küfreden “sıfatlı” Çerkesler…
Özetle: 1) Kimliklerimiz ve kurumlarımız tabelasından, masa-sandalyesine kadar gelecek vizyonumuzla uyumlu olmalıdır. 2) Çocuklarımızı, gençlerimizi Çerkes halkının gelecek vizyonunu sahiplenmemiş insanlara teslim etmemeli, “eğiticileri” eğitmeliyiz. 3) Bu eğiticiler, Çerkesya’nın inşasına hizmet edecek, Çerkes halkına bu bilinci verecek programlar çıkarmalılar.