Kampta ilk gün gençler çadırlara yerleşti. Ama hava çok sıcaktı, bunaltıcıydı. Önceki senelerde böyle bir sıcak yaşamamıştık. Bu sıcakta bir çadırda 4 kişinin kalmasının çok zor olduğunu gördük, ama durumu değiştirmemiz mümkün değildi.
Sadece kamp sonrası yaptığımız değerlendirmede, önümüzdeki sene 4 kişilik çadırlarda 2 kişinin, 2 kişilik çadırlarda da 1 kişinin kalmasının daha uygun olacağına karar verdik.
Pazar günü Çerkesya Film Atölyesi vardı; ikinci gün, yani 31 Temmuz Pazartesi günü, tekne turu ve Fahri Abi ile Vatana Dönüş söyleşisi.
Bu arada, gençleri izliyor, onları tanımaya çalışıyordum. Bir genç kız dikkatimi çekti. Genellikle yalnızdı, etkinliklere katılmıyor, diğer gençlerle fazla diyalog kurmuyordu. "Nasılsın?" diye sordum. "Çok sıkılıyorum, çok sıcak, zaten ben gelmek istemedim, annem beni zorladı" dedi. "İstiyorsan, ailen ile konuşalım ve mutlaka gitmek istersen sana yardımcı olurum. Ama ilk bir iki gün hep sıkıcı olur, sonra alışırsın, biraz bekle istersen" dedim. "Olur" dedi.
Kampta ben, Uğur ve Haydar başkan gençleri sürekli göz altında tutuyorduk. Hatta ben girişte, malzeme çadırının önünde, dışarıda bir şişme yatakta yatıyordum, ihtiyaç olduğunda hemen müdahale edebilmek için. Kamp yeri güvenli bir yer, jandarma, hastane vs çok yakında. Yolda sürekli polis aracı dolaşıyor. Kamp sahipleri de artık bizi tanıyorlar. Güvenilir insanlar.
3. Gün, Oktay "o genç kız" ile Antalya'ya gideceğini söyledi. "Burada sıkılıyor, biraz hava alsın" dedi. "Benim bacımın kızı, dayısı olurum" diye de ekledi. Ailesi de "evet, dayısı olur, sorun yok" deyince izin verdik.
Akşama doğru, S..., "abi önemli bir sorun var, T... ile konuşabilir misin?" dedi. T... ile yürüyüşe çıktık, yaşadıklarını uzun uzun ve ayrıntılı anlattı. Dinlerken nefes alamıyordum... Uğur ve Haydar'ı aradım, gelmelerini istedim. T..., bana anlattıklarını onlara da anlattı.
Kendi aramızda bir değerlendirme yaptık ve o şahsı aradık. Geldi, ona durumu anlattık ve söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorduk. Söze hep "abi öncesi var" diye başlıyordu. Yani kızı suçlama niyeti vardı. Sonunda "sen onunla şunları konuştun mu?" diye sorduk. "Evet" dedi. Buna 6 kişi şahit oldu. Cevap yeterliydi bizim için. Bu nedenle cezalandırdık ve kamptan kovduk. Sonra hemen önce kızın ailesini ve Göksun Çerkes Derneğini aradık, bilgi verdik.
Şimdi diyorlar ki, bu adamın orada ne işi var? Daha önce de vukuatları vardı. Peki bu adam daha 1 ay önce dernek başkanı seçilmedi mi? Ondan iki ay önce kendisine ödüller verilmedi mi? Ve madem daha önce de vukuatları vardı, neden gereğini yapmadınız?
Soğukkanlı kalmaya, öfkemizi kampa yansıtmamaya çalıştık. Önceliğimiz T..., onun sağlığı ve geleceği olacaktı. Ama kampa ve bize zarar verecekse de konunun üstünü kapatmayacaktık. Çünkü camiamızda kanayan bir yaraydı bu. Bir çok yerde yaşanmış, ama hep "camia zarar görmesin" denilerek üstü örtülmüştü.
T...'nın durumu iyi değildi... Kendisine "eğer istiyorsan, hemen eve gidebilirsin, bizzat ben geleceğim seninle" dedim. "Bilmiyorum" dedi. "Kampta kalmak ister misin?" diye sordum. "Olur" dedi. Babası ise "ben Pazartesi günü Maraş'a gideceğim. O zamana kadar bir şey yapmayın" dedi. Sadece teyzesi, konunun hemen sosyal medyada duyurulmasını, hukuki işlemin başlatılmasını istiyordu. "Böyle olayların üstü örtülür bizde, bu defa örtülmemeli" dedi. "Merak etmeyin, böyle bir şey olmayacak; ama bu konu bizi aşıyor, önce uzmanlarla görüşmek lazım, sonra T... ve ailesi ile birlikte bir karar alacağız" dedim. Ama beklemek istemedi...
Bu arada, Almastı konuyu kamuoyuna duyurdu. Veya "düğmeye bastı". Belki de iyi bir şey yaptığını sandı. Ve sanki aynı kalemden çıkmış mesajlarla doldu sosyal medya. İlk gün "hemen hukuki süreç başlatılmalı" diyorlardı, sonra kampı, Çerkesya Hareketi'ni ve beni hedef tahtasına koydular. Ağız dolusu hakaretler ve küfürler ediyorlardı; ama başka zamanlarda ahlak abidesi kesilenler suspus oldular.
Bakın bir şerefsiz, daha doğrusu şerefsizlerden biri, gerçek ismi mi bilmiyorum, ama Murat Elagöz, "çadırlarda eş değiştiriyorlar" diye yazıp bu yalanı ve iftirası ile 128 genci töhmet altına atabildi. Başka bir şerefsiz, teknede dans eden gençlerin fotoğrafını, sanki suç işlemişler gibi, kadınların yüzlerini kapatarak yayınladı. Yogayı seks zanneden bütün taşkafalar ve hayvanlar inlerinden çıktı!
Kamp, böyle bir suça ortam hazırlıyormuş? Sorun kampmış. Bunun, tecavüze uğrayan bir kadına, "sen de öyle açık saçık giyinmeseydin, gece o saatte oraya gitmeseydin..." demekten ne farkı var?
Ama "onlar" bu hayvanlıkları ve hayvanları izledi. Çerkes Kadın Hareketi olduğunu iddia eden Almastı dahil! Ve finali Kaf Fed yaptı: "İyi niyetli olsalar da artık sınır aşılıyor" dedi.
Bu hayvanlar iyi niyetli öyle mi?