#211 Ekleme Tarihi 14/10/2015 08:13:04
20 Kasım 2011 Pazar Saat 23:07
Avrupa Parlamentosu’nda Çerkes Günü için gittiğim Brüksel’de Sayın Candemir ile bir kaç dakika sohbet edebilme fırsatı buldum. „Sanal alem“deki kimi yazılardan rahatsız olduğunu söylemiş, bazı grupların yıkıcı bir çaba, hatta ihanet içerisinde olduklarını anlatmıştı. İsim vermese de bizi, Cerkesyayurtseverleri.com'u da bu gruplardan biri olarak gördüğü açıktı.
Kendisine, başkanlığını yaptığı kurumun farklı düşüncelere olan tahammülsüzlüğünün; bu düşünceleri bir zenginlik olarak görmeyip; zararlı, bölücü, yıkıcı diye nitelemesinin ve kulplar takmasının ( Adnan Özveri’nin bize “Nihal Atsız’ın çocukları” demesi gibi ) bu durumun asıl nedeni olduğunu anlatmaya çalıştım. Kimi örnekler verdim. Ama sanırım anlaşamadık
Sayın Candemir’in, kendisinin „hain“, „bölücü“, „yıkıcı“ dediğine aynı sorumluluğu taşımayan arkadaşlarının, yoldaşlarının, çevresindeki insanların ana avrat küfredebileceklerini ve işin şirazesinden çıkacağını bilmemesi mümkün değil. Ama o da insan, insani zaafları var!
Bu sohbetin üzerinden 10 gün bile geçmeden anlatmaya çalıştıklarımı doğrulayan yeni bir örnek yaşadık: Gürcüstan Diaspora Bakanı ile İstanbul’da görüştüğümüz için ne satılmışlığımız kaldı ne de kardeş katilliğimiz, ama kimse; hatta bize daha birkaç gün önce „temiz siyaset“ dersi verenler bile „hop kardeşim, ne oluyor?“ demedi. Sayın Candemir de!
Aslında bu görüşmede bu kadar şaşıracak bir şey de yok. Ve bu, bizim Gürcüstan ile ilk diyaloğumuz değil. Biz, 2010 yılında Tiflis’te örgütlenen konferansa da destek vermiştik. Sonra, ikincisini destekledik, hatta katıldık. Geçen sene de 6 arkadaşımız Gürcüstan Parlamentosu’na Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nün tanıması için resmi başvuru yaptılar. Şimdi de Gürcüstan’da dikilecek Soykırım Anıtını seçecek komisyonda yer almak istediğimiz için, İstanbul’da bunun ön görüşmesini yaptık. Bu ilişkileri de saklamadık, gizlemedik. Sitemizde yayınladık…
Bilmeyenler, duymayanlar için bir kez daha tekrar edeyim:
Biz Çerkes Soykırım ve Sürgününün dünyaya anlatılmasının Çerkes Sorunu’nun çözülmesinde, Çerkesya’nın yeniden kurulmasında önemli bir kilometre taşı olacağına; bu tür faaliyetlere destek vermenin, mümkünse içinde olmanın gerektiğine „inanır gibi yapmıyoruz“, inanıyoruz.
Ve birazcık politikadan anlayan biri böylesi talepleri önce Rusya Federasyonu’nun dostlarına veya stratejik ortaklarına değil; onunla derin çelişkileri ve tarihten gelen sorunları olan devletlere veya kurumlara götürmemiz gerektiğini bilir.
Gürcüstan işte böyle bir ülke olarak öne çıktı. İstediğimiz, çıkarlarımıza uygun yönde bir adım atması mümkündü. İlişkiye girdik, destek verdik. Gelinen aşama bizim politik öngörülerimizin doğru olduğunu gösteriyor.
Hakaretlerden ve küfürlerden arındırdığımızda bu arkadaşların şu dört sorunu öne çıkardıklarını görüyoruz:
- Gürcüstan ile ilişkiler Abhazya ve Güney Osetya’ya zarar verir. Bu ülkelerin bağımsızlıklarını tehlikeye sokar.
- Gürcüstan’ın kendisi „suçludur“. Faşisttir, emperyalisttir, şövendir… Ona kalmamış böyle bir konuda konuşmak.
- Bölgede Amerika’nın başını çektiği büyük oyunlar oynanıyor...
- Gürcüstan önce Abhazya’nın bağımsızlığını tanımalıdır.