Donbass'tan Yenikapı'ya: Bir Yanım Geçmişte, Diğer Yanım Gelecekte...

#8193 Ekleme Tarihi 08/04/2022 10:10:42

Ukrayna’da savaş devam ediyor ve yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Bu savaşı Batı’nın ( ABD-İngiltere ekseninin ) kışkırttığına, hem Rusya’nın hem de Batı’nın uzun zamandır bu savaşa hazırlandığına ve Ukrayna’nın savaşın kurbanı olduğuna inanıyorum. 

Ukrayna’da 2014 yılında yaşanan “Darbe”yi, bu Darbe ile devletin kritik görevlerine “faşistler”in ve/veya Rusya-Rus düşmanlarının getirildiğini; Ukrayna’nın silahlandırıldığını; 6 aylık her dönemde 60 bin, toplam 350 bin asker ve milisin NATO uzmanları tarafından eğitildiğini, Donbass’ta saha deneyimi kazanmalarının sağlandığını; Donbass’a yönelik askeri harekata hazırlık yapıldığını biliyordum.

Bunları yazdım...

Ama Batı’nın kışkırtmalarını, bütün bu hazırlıkları ve Rusya’nın savaşa gerekçe olarak dile getirdiği bir çok şeyin doğru olduğunu bilmeme rağmen, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına ve savaşa karşıydım! 

"Savaş kapıda" diye düşünüyordum, çünkü dünya savaşları, ideolojik-politik değil; ekonomik nedenlerle çıkar. Ve son yıllarda yeni bir dünya-paylaşım savaşının şartları olgunlaşmıştı. 

Çin ve Rusya, “dünya düzeni”ni tehdit ediyor, kendi çıkarlarının da gözetildiği yeni bir düzeninin kurulmasını istiyor, bu yönde adımlar atıyorlardı.

Putin’in 2007 yılında, Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşma bir “milat”tır. Bu Konferans’ta Putin, Rusya’nın kuşatıldığını ve tehdit edildiğini; tek kutuplu dünya düzenine karşı olduklarını dile getirmiş, güvenlik garantileri istemişti. Ama bir şey değişmedi… 

Tabii bu gerçekleri dile getirmek “Rusya haklı” demek değildir. 

Hele hele, Putin’in 12 Temmuz 2021’de ve 21 Şubat 2022’de: savaşın arifesinde, Ukrayna ulus kimliği ve “devletliliği” üzerine söyledikleri hem doğru değil hem de tam bir felakettir. 

Ukrayna halkını, bin yıllık tarihini, uluslaşma ve devletleşme hakkını açık açık aşağılama, ona bu hakkı tanımama; Ukrayna'da yaşayan Ruslar için istediklerini kendi halklarından esirgediğini unutan bir despot kibiri ve çifte standart vardı bu sözlerde. 

Ukrayna’daki faşistlerden, yolsuzluklardan, oligarklardan veya gazetecilere yapılan baskılardan bahsetti mesela, sanki Rusya’da faşistler, yolsuzluklar ve oligarklar yokmuş; sanki insan hak ve özgürlükleri ihlal edilmiyormuş veya gazeteciler-muhalifler kuytu köşelerde infaz edilmiyormuş ve zehirlenmiyormuş gibi.

Sonra, Rus kökenliler ve Rusça üzerindeki baskıları anlattı, soykırımdan bahsetti ( bence abarttı ) ve Ukrayna’daki Rusların kendi kendilerini yönetme hakları olması gerektiğini söyledi. 

Peki Rusya’da ulusal-etnik kimlikler ve diller üzerinde baskı yok mu?  Rusya Federasyonu’nun kurucu birimleri; Cumhuriyetler hala kendi yöneticilerini, başkanlarını seçme hakkından mahrum değil mi?

Daha dün anadiller seçmeli hale getirilmedi mi?

Bin yıl öncesine kadar gitti Putin, tarihi ve coğrafi hak iddialarını formüle ederken. Ama Rusya’da yaşayan halkların: mesela Çerkeslerin bırakın bin yılı, 150-200 yıl öncesi ve çok daha yakın tarihi ve coğrafi haklarını unuttu.   

Donbass’a, Donbass’ta yaşayan Ruslara bağımsızlık, kendi kaderini tayin hakkı, gelecek garantisi ister; Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanırken Rusya Federasyonu'ndaki halklara da bu hakkı tanıyor mu? 

Çeçenistan’ın bu hakkı var mı? 

Bin yıl önce Güney Osetya mı vardı? Bu coğrafya tarihi “Gürcü” toprağı değil mi? 

Rusya’da bugün en basit etnik-ulusal haklar ve talepler dahi “aşırılıkçılık” olarak soruşturulmuyor mu?

Kısaca, Rusların geçmişte fethettiği, ayak bastığı her yerde hak iddia eden; Rus kimliğini, dilini ve kültürünü korumak için dünyayı ateşe atmaya hazır olan, ama kendi halklarını bu hak ve özgürlüklerden mahrum bırakan; bunu da “Batı demokrasisi bize uymaz” veya “Batı bizi bölmek-yok etmek istiyor” söylemi ile meşrulaştırmaya çalışan Putin kimseyi ikna edemedi. 

Dünyaya "büyük Rus şövenisti" görüntüsü verdi. 

Ve savaşı, daha başlamadan kaybetti. 

İşte görüyoruz, Rusya halkları bu savaşın nedenini hala anlamış değil; devletin örgütlediği “savaşa destek eylemleri”ne katılmıyor, askerler savaşmıyor. Kayıpları çok büyük. 

İçeride muhalif sesleri susturarak, gerçekleri gizleyerek ve manipule ederek sağladıkları “sükunet” geçici. 

Dahası, Putin’in küçümsediği ve aşağıladığı Ukrayna halkı direniyor. Evet, Batı Ukrayna’yı destekliyor, ama Ukrayna halkı direnmeseydi, dışarıdan yapılan yardımlar, gönderilen silahlar, askerler… hiç biri işe yaramazdı.

Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı, zaman zaman Rus kimliğine, diline, kültürüne, tarihine, değerlerine yönelik ırkçı bir karakter alan yaptırımlar nedeniyle, Rusya artık, ancak bir “Pirus zaferi” kazanabilir. 

Ama böyle bir zafer de Putin’i iktidarda tutmaya yetmez ve Rusya’da bir siyasi değişimin başlamasını durduramaz. 

Savaş hiç başlamamalı; evler yıkılmamalı, insanlar ölmemeli, sorunlar görüşmeler yoluyla çözülmeliydi. Çünkü ‘araya kan girdi’kten sonra sorunlara çözüm bulmak kolay değildir.

Ama bu savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, dünyadaki ekonomik-siyasi krizin biteceğini de düşünmüyorum. Hatta Batı için asıl sorun, tek kutuplu dünya düzenini asıl tehdit eden güç Rusya değil; Çin'dir. 

Bu nedenle dünya zor bir sürece girdi. 

Ve mutlaka biz de etkileneceğiz bu süreçten.

Çerkesler, genel olarak “savaşa karşı” tutumlarıyla, daha doğrusu savaşa destek vermeyerek doğru bir tavır aldılar. Kabardey Balkar’da örgütlenen birkaç küçük eylem ilgi görmedi. 

Diasporada ise, Ukrayna yanlısı kimi “sorumsuz” sesler yükseldi. 

Bence bunun biri haklı, iki nedeni var: 

Birincisi, Çerkes halkı, soykırım ve sürgün mağduru bir halktır. Bugün yaşadığı bütün sorunların kaynağı bu soykırım ve sürgündür. 

Soykırım ve sürgünün sorumluluğunu ister İngiltere, Fransa ve Osmanlı ile paylaştırın; ister feodal güçleri, din adamlarını veya ajanları buna ekleyin, sorumlu ve muhatap Rusya’dır. 

Tarihi vatanımız Çerkesya’yı fethedip yok eden; atalarımızı katleden ve sürgün eden, bugün geleceğe güvenle bakamamamıza neden olan Çarlık Rusyasıdır. 

Eğer Çarlık Rusyasının imparatorluk ve bunun için sıcak denizlere açılma hevesi olmasaydı, Çerkesya'yı işgal etmezdi. Ve binlerce yıllık tarihi boyunca hiç bir halka saldırmamış Çerkes halkını hiç bir güç Rusya'ya karşı kışkırtamazdı.  

Bu bir gerçektir ve toplumsal hafızamıza da böyle yazılmıştır.

Dahası, Çarlık Rusyasının halefi olan Rusya Federasyonu'nun bu konuda hiçbir adım atmaması artık Çerkes halkında Rusya’ya karşı öfkenin büyümesine neden oluyor ve bu öfke, realist-rasyonel olmayan tavırlara dönüşüyor. 

Ben Rusya Federasyonu’nun “dost olmayan”, hatta “düşman” diye tanımladığı güçlerin saflarında olmanın da, başka bir halkın başına bomba yağdıran, katleden ve varlığını inkar eden bir güçten yana olmanın da Çerkes halkına bir yararının olmadığını düşünüyorum. 

Bir de “üçüncü yol” var. Savaşa karşı olmak! 

Zaten gücümüz, birikimiz ve coğrafi-siyasi yapımız da daha ötesine izin vermiyor, çıkarımıza değil.          

İkincisi, Batı bu savaşla, Rusya’yı ve Putin’i şeytanlaştırmayı başardı. Böyle bir algı örgütledi ve bu iklim bizi de etkiliyor. 

Hatta hafızamıza, neredeyse başımıza gelen bütün kötülüklerin anası olarak kodlandığı için, Rusya karşıtı olmak, Çerkesler için daha kolay.  

Ama Ukrayna’daki savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, kimse bu krizin ve çatışmanın biteceğini düşünmesin. Bitmeyecek. Ve Rusya Federasyonu, bu krizin ve çatışmanın hep bir tarafında olacak. 

Bizim tavrımızı bu gerçeklik üzerinde örgütlememiz gerekir. 

Gelecek vizyonumuzu anlatmalı, eleştirilerimizi yapmalı, taleplerimizi formüle etmeli ve bunları daha yüksek sesle Rusya Federasyonu'na ve dünyaya anlatmalıyız. Böyle dönemler, hem Rusya'nın hem dünyanın bizi de duyacakları dönemlerdir.

Bunun yapılmıyor olmasının nedeninin Rusya ile köprüleri atmak olduğunu düşünüyor; savaşın neden olacağı insan kaybı ve yıkım bir yana, Rusya Federasyonu’na düşman güçlerle, simge ve sembollerle yan yana gelmenin ve vatan ile diaspora arasındaki ilişkilere zarar verecek veya köprüleri yıkacak bir tavır almanın Çerkes halkına zarar vereceğine inanıyorum. Soğukkanlı olmalı, rasyonel düşünmeliyiz. 

Elbette herkesin geleceğini istediği yerde; Türkiye’de, Avrupa’da veya Ürdün’de… ve istediği gibi örgütleme hakkı var. 

Ama Çerkes halkını temsil eden hiçbir kurumun veya kişinin, diaspora Çerkesleri ile vatan Çerkesya Çerkesleri arasına duvarlar örecek yanlışlar yapma hakkı yoktur. 

Buna tahammül edemeyiz!

08.04.2022

Hatko Schamis

  • facebook sharing buttonFacebook
  • twitter sharing buttonTwitter
  • pinterest sharing buttonPinterest
  • linkedin sharing buttonLinkedin
  • tumblr sharing buttonTumblr
  • vk sharing buttonvk
  • odnoklassniki sharing buttonOdnoklassniki
  • reddit sharing buttonReddit
  • whatsapp sharing buttonWhatsapp
  • googlebookmarks sharing buttonGoogle Bookmarks